23 Temmuz 2016 00:51

Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz?

Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıllar önce doktora eğitimim sırasında aldığım tarih yazıcılığı dersinde bir ödev yapmıştım. Demokrasi kavramını işlemiştim ödevde. Çok partili hayata geçiş aşamasında yapılan ilk seçimlerde rakip partilerin yetkililerinin propaganda söylemlerini inceleyip çok partili hayata geçişin demokrasiye geçiş anlamı taşımadığı sonucuna varıp Türkiye’de yaşananın demokrasiden ziyade “demôkrağsi (dördüncü harf yerine koyduğum harfi o ile ö karışımı bir ses olarak seslendirmeniz gerekiyor)” olduğu şeklinde bitirmiştim ödevimi. Buna göre, o dönemde yaşanan, aslında, bizim toplumun sosyokültürel özellikleri bağlamında demokrasi kavramının yapısal olarak bozulmaya uğratılmasıydı. Bu yapısal bozulmayı da “demôkrağsi” kelimesiyle sembolize etmiştim. Kısaca özenilerek ithal edilen ama bir türlü benimseyemediğimiz birçok başka kavram gibi bir kavramdı demokrasi kavramı da… Ama özenilerek ithal etmek derken demokrasi kavramının bizim kültüre uzak ve batı icadı bir şey olduğunu ima etmiyorum. Bunu diyenler zaten var ve böyle düşünmek onların otoriter kişilik yapılanmasının sorunu... Dolayısıyla, şunu kastediyorum: insanın doğasında olan bir özellikten, kendisi için doğru olana kendisinin karar vermesi özelliğinden bizim coğrafyada yaşayanlar o kadar mahrum kalmışlar ki, demokrasi kavramına ya da bir yaşam biçimi olarak demokrasiye özeniyorlar haklı olarak.

Demokrasiye özenmek yetiyor mu demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak benimsemek için? Ya da bir ülke parlamenter demokrasiye geçtiyse demokrasiye geçmiş mi olur? Bir yaşam biçimi olarak demokrasi öğrenilebilir bir şey mi? İnsanların davranışlarına nasıl yansır demokrasi değerleri? Demokrasi kavramını kullanmak kişinin veya kurumun ya da toplumun demokrasiyi özümsediğini gösterir mi? Demokrasiden bizim toplumda ne anlıyor insanlar?

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, özellikle eğitim kurumlarında, genel olarak da halk arasında demokratik tutum ve bununla bağlantılı olarak demokratik davranış pek de gözlemlenen bir durum değildir. Bu araştırmaların sonuçlarına göre okullarda demokrasi dersi gibi derslerin müfredata girmesi gerektiğini söyleyen eğitim bilimciler olur. Bu yanlış bir çıkarımdır. Genelde bilimciler incelemeyi seçtikleri bir insan özelliğinin düşük düzeyde olduğunu saptadıklarında hemen onunla ilgili bir eğitim programı falan üretilmesi ve insanların buna göre eğitilmesi gerektiğini iddia ederler. Bir de bundan çok da yüksek bir ticari kazanç sağlayanlar çıkar. Ama öyle bazı konular vardır ki, onların eğitimi verilemez. Demokrasi de bunlardan biridir. Yani belirli dönemlerde sınavı yapılan, belirli eserlerin ders kitabı olarak okutulduğu, mutlaka belirli mekanların kullanıldığı bir derse indirgeyemezsiniz demokrasiyi.

Demokrasi bir yaşam biçimi olduğu için, onu ancak yaşatarak öğretirsiniz, benimsetirsiniz, özümsetirsiniz insanlara. Ülkemizde doğrudan ya da dolaylı olarak yapılan askeri darbelerden veya en son yaşadığımız darbe girişiminden birilerinin bir şeyler umması parlamenter yaşama geçtiğimizin ama henüz demokrasiyi içselleştiremediğimizin göstergesidir. Günlük yaşam içinde insan ilişkilerine indiğimizde de farkında olmadığımız durumlar da örnek olarak gösterilebilir demokrasiyi içselleştiremediğimize.

Çocuklarınızın isteklerine duyarlılık gösterir misiniz? Onların sorularını bıkmadan yanıtlar mısınız? Aile içinde bir karar alırken herkesin isteği dikkate alınır mı? Herhangi bir ortamda hiç çekinmeden düşüncelerinizi söyler misiniz, amasız ve zorlama bir nezaket göstermeden? Trafikte kurallara uyar mısınız ve başkalarının hakkına karşı duyarlı mısınız? Kavşaklarda yani insanların karşılaşma noktalarında anlaşamamak ve kaza yapmak bile demokrasiyi içselleştiremediğimizin göstergesi olabilir. Yolda yürürken, yolu paylaşır mısınız yoksa mutlaka birilerine omuz atarak mı geçip gidersiniz ya da kabadayılık taslayarak? Yaşadığınız köy, kasaba, apartman ve benzeri ortamlarda yönetime katılır mısınız ve yönetime katılmanız engellendiğinde veya belirli konularda bilgi almanız engellendiğinde bunun için mücadele eder misiniz? Çalıştığınız iş yerinde yolunda giden ya da gitmeyen herhangi bir şey için fikrinizi açıkça belirtir misiniz veya bunun mücadelesini verir misiniz? Meslek alanınızdaki derneklere, sendikalara vs. üye misiniz? Bunların hepsinin ötesinde çevrenizde olan bitenleri sorgular mısınız ve bu sorgulamanızı başkalarıyla diyalog kurarak yapar mısınız? Özellikle de sivil toplum örgütlerinde girdiğiniz toplantılarda rahatlıkla düşüncelerinizi ifade edebilir misiniz, yoksa birilerinin ağzına mı bakarsınız ne diyecek, diye? Siyasi partiler de dahil olmak üzere bütün örgütlenmelerde lider ve yönetici kadrolar değişir mi, yoksa sittin sene aynı kişiler mi yönetimde kalırlar ve bunu hiç kimse sorgulamaz mı?

Eğitim sistemine bakacak olursak, sınıf ortamında öğrenciler düşüncelerini başlarına bir şey geleceğinden korkmadan ifade edebilirler mi? Okullarının yönetiminde sözleri geçer mi? Ders içerikleri ve ölçme değerlendirme süreçleri onların ihtiyaçlarına ve özelliklerine göre biçimlendirilir mi? Öğretmenler çalıştıkları okulda kararlara katılabiliyorlar mı? Müdür ile karşı karşıya geldiklerinde elleri ayakları titriyor ve pozisyonlarını değiştiriyorlar mı? Ülkede yaşayanların eğitimle ilgili tüm ihtiyaçları kendilerine sorularak gideriliyor mu? Sınıflarda serbestçe her türlü konuda konuşulabiliyor mu?

Gündelik yaşam içinde yazılı kurallara herkes uyuyor mu? Kuralların kıyısından köşesinden dolanarak, rüşvet vererek, kıyak karşılığında ayrıcalık peşinde koşanlar var mı? Her türlü işin takibi için insanlar bir tanıdık bulmaya ya da tanıdıklarını devreye sokmaya çalışıyorlar mı? Bu bağlamda siyasi iktidarlar kadrolaşmaya çalışıyorlar mı? Ülkede liyakat sistemi çalışıyor mu, yoksa liyakata bağlı olmadan insanlar bir yerlere mi yerleştiriliyorlar? Seçimlerde baraj var mı ve dolayısıyla bazı düşünceler, yaklaşımlar milletin meclisinin dışında mı kalıyor? Partililer, sözü kullanmak yerine yumruklarını mı konuşturuyorlar? Milletvekilleri, diyalog kurarak argüman geliştirerek sorunları tartışıp karar vererek halka hizmet mi ediyor yoksa futbol takımı oyuncuları gibi kendi takım yöneticilerinin dikte ettiğini sorgusuz sualsiz ve tartışmadan kabul ediyor ve dolayısıyla parlamento bir arena görüntüsü mü sergiliyor?

Bir ülkede hukuk sistemi istisnasız, rüşvetsiz, özel durumsuz herkes için geçerli mi, yoksa arkası olan, kadrosu olan, hamili kart sahipleri ya da cemaati olanlar daha mı avantajlı? Ülkede güçlerin ayrılığı ilkesi işlerin yavaş gitmesine bahane olarak gösteriliyor mu? Hukuk sistemi herkesin ihtiyacını zamanında ve adil olarak karşılayacak bir yapıya sahip mi yoksa mahkemeler ağzına kadar davalarla mı dolu? İnsanların bir türlü birbiriyle anlaşamayıp davalık olmaları bile demokrasiyi ve onun önemli şartlarından biri olan uzlaşmayı benimseyemediğimiz anlamına gelir. 

Bu sorulara ya da üretebileceğiniz yüzlerce ve binlerce soruya vereceğiniz yanıtlar, ülkedeki yaşamın ne kadar demokratik olduğunu, insanların demokrasiyi ne kadar içselleştirdiğini gösterecektir. Bu cevaplara göre olumlu bir tablo çıkarsa ki çıkmayacağından emin olabilirsiniz, o zaman biz bireyler olarak ve toplumsal olarak demokrasiyi içselleştirmiş sayılmayız. Bu yüzden bu darbe girişimine karşı gerçekleştirilmiş toplu karşı duruşun değerini bilerek, demokrasinin ve hukuk devletinin temel ilkelerinden ayrılmadan yeni bir yaşam kurma olanağını gerçekleştirmek gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...