10 Haziran 2016 01:00

İngiliz akademisyenin Türkiye'de çiğnenen onuru

İngiliz akademisyenin Türkiye'de çiğnenen onuru

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bilgi Üniversitesi’nden meslektaşım Chris Stephenson Mart ayından beri şuursuz bir cadı avının mağduru. Chris, gözaltındaki barış imzacısı akademisyenlere destek için gittiği İstanbul Adliyesi’nde çantasından çıkan Nevruz davetiyeleri nedeniyle önce gözaltına alındı, sınır dışı edilmek istendi; ardından da savcılık bu davetiyeler nedeniyle hakkında terör propagandası suçlamasıyla dava açtı. İngiliz akademisyenin sınır dışı kararı kalktı, korkmadı, kaçmadı, ailesiyle birlikte Türkiye’ye döndü. Ama şimdi hakkında düzenlenen saçma sapan bir iddianameyle ve çarpıtılmış bir şekilde sanki “yasa dışı örgüt broşürü” taşımış gibi yargılanacak.
Chris Stephenson’un çantasından çıkan Nevruz davetiyeleri yasal bir parti olan ve mecliste seçilmiş milletvekilleri bulunan HDP’nin İstanbul sokaklarında vatandaşa serbestçe dağıttığı şeyler.
Her bireyin ve topluluğun bayram kutlama özgürlüğü olduğu gibi, yasal partilerin de özel günleri vatandaşlarla kutlamaları demokrasinin vazgeçilmez özgürlüklerinden biri.
Yasal ve mecliste grubu olan bir partinin halka davetiye dağıtması suç değil, olamaz. Nitekim Stephenson’un çantasından çıkan HDP davetiyesi de suç değil, suç delili de değil. Tıpkı, cebinizde bir gazete veya kitap taşımanın suç olamayacağı gibi…
Zaten bu davetiyeler o tarihte sokaklarda herkese dağıtılmış, toplatma kararı filan olmayan şeyler.
Yasal bir kutlama için davetiye dağıtmanın da, davetiye taşımanın da düşünce ve ifade özgürlüğüyle doğrudan ilişkisi var. Toplanma ve haberleşme özgürlüğüyle de…
Ama tabii bunlar demokratik, insan haklarına saygılı, adil hukuk sistemi olan ülkeler için geçerli.
Gelin görün ki, Chris Stephenson tüm bu suç olmayan şeylerden dolayı 23 Haziran’da İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesinde hâkim önüne çıkartılacak.
Savcının saçma sapan iddianamesine bakılırsa, Stephenson’un Taksim’de tanımadığı bir şahıstan aldığı bu davetiyeler “PKK/KCK terör örgütünün propagandasını” içeriyor.
Savcı, iddianamesinde ayrıca Stephenson’a yaşatılan cadı avını eleştiren ve kendisine destek olan akademisyen arkadaşlarımızı da suçlamaktan geri durmuyor.
Savcılığın Chris Stephenson için istediği ceza Terörle Mücadele Yasası kapsamında 1 ile 5 yıl arası hapis.
Dumur üstü dumur yani…
Demokrasinin beşiği olarak nitelendirilen İngiltere’den Türkiye’ye gelmiş, ama yıllardır burada yaşayan, burada evlenen, burada çocuk sahibi olan ve Türkiye’yi en az kendi ülkesi kadar seven bu akademisyene ve ailesine yaşatılan cadı avının medya ayağı da az problemi değil.
Stephenson, hakkında açılan terör propagandası davasını ve savcının iddianamesini CNN Türk kanalından öğreniyor. İddianame kendisine bu haberden hafta sonra resmen tebliğ ediliyor. Ülkemizde iddianameler artık haklarında dava açılan kişilere ulaşmadan evvel medya personeline sızdırılıyor. Bu da bir başka dumurdur.
Bu arada, hak, hukuk, adalet tanımayan AKPgil medyada İngiliz akademisyen hakkında örgütlü bir karalama kampanyası başlatılıyor. AK troller onun için “casus”, “İngiliz ajanı”, “Gezi’den sonra terfi eden İstanbul istasyon şefi” filan gibi akla hayale gelmeyen yalanları sosyal medyaya boca ediyorlar.
Chris’in “Sınır dışı edilmektense kendim giderim” diyerek döndüğü ülkesindeyken öğrencileri mağdur olmasın diye Skype aracılığıyla verdiği bir ders bile AK trollere dert oluyor. Neymiş efendim, yayın sırasında hatırını soran öğrencilerine “Hak ve adalet mücadeleme devam edeceğim, hakkımda yalan haber yazanlara karşı hem tazminat, hem de yalan haber davası açacağım,” demiş. Ne güzel demiş… Bir akademisyenin öğrencilerine verebileceği en güzel derslerden biri… Evet, hak ve adalet mücadelesinden asla vaz geçmemeli. Hukuku ayaklar altına alan ve masum insanları yalanlarla lekelemeye çalışan basın yayın organlarına karşı dava açmalı. Öğrenciler de demokratik, hukuk devleti olmanın esaslarının Dingo’nun ahırında yaşamaktan farklı bir şey olduğunu bilmeli. Yoksa akademi ne işe yarar?
Chris Stephenson davası aslında sadece düşünce ve ifade özgürlüğünün değil, ülkemizde aynı zamanda akademinin ve akademisyen kimliğinin de hala ne derece çarpık algılandığının canlı bir örneği.  Bir yanda barış için imza atan akademisyenlere yönelik cadı avı ve sindirme politikaları, diğer yandan Chris Stephenson gibi tekil, ama demokrasi ve insan hakları adına utanç verici yargılama süreçleri… Her biri demokrasi yolunda ne kadar acınacak durumda olduğumuzun göstergeleri.
Kanımca İngiliz akademisyenin 23 Haziran’da İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde saat 15.00’te yapılacak olan ilk duruşmasına tüm insan hakları örgütleri, düşünce ve ifade özgürlüğü savunucuları, tüm akademisyenler ve özellikle de özgürlükçü olmakla övünen üniversite yöneticileri katılmalıdır. Bir İngiliz akademisyenin demokrasi fakiri bu ülkede çiğnenen onuru için mücadele vermek, tüm aklı başında olan insanların yapması gereken şeydir. Akıl, mantık ve rasyonel hukuk sisteminin ayaklar altına alındığı şu dönemde, insan hakları mücadelesi her zamankinden çok daha fazla önem kazanmakta.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa