07 Mayıs 2016 00:51

Basın özgürlüğünde en kötüsünü gördük mü?

Basın özgürlüğünde en kötüsünü gördük mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde bu yıl da Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda iyiye doğru değişen bir şey olmadı. Geçtiğimiz yıl gazeteciler biz bu günü kutlamıyoruz diyerek Galatasaray Meydanı’nda buluşmuşlar ve basın özgürlüğünün türlü şekillerde iğfal edilişini protesto etmişlerdi. 2015’te Freedom House Türkiye’yi ‘basının özgür olmadığı ülkeler’ arasında olduğunu not etmiş, Türkiye’nin son beş yılda Tayland ve Ekvador’un ardından basın özgürlüğünde en hızlı gerileyen üçüncü ülke olduğunu vurgulamıştı. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün her yıl yayımladığı dünya basın özgürlüğü sıralamasında ise Türkiye 180 ülke içerisinde 149. sırada yer almıştı.

O zamandan beri her gün ‘Bu en kötüsü olmalı’ diye düşündüğümüz pek çok şeye tanıklık ettik. Gaziantep’te sokak ortasında öldürülen Suriyeli gazeteciden yaptığı haberler nedeniyle cezaevinde aylar geçirene, haber peşindeyken vurulandan haber notları ve sosyal medya faaliyeti gerekçe gösterilerek gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilere, yazık ki en kötüsünü daha görmemişiz. Erol Önderoğlu’nun hazırladığı BİA Medya Gözlem Raporu’na kısa bir bakış daha neler göreceğiz dedirtiyor. Rapora göre 2016 ocak-nisan ayları içinde 28 gazeteci hapse girdi. 49 haberci gözaltına alındı. Cumhurbaşkanına hakaretten 53’ü gazeteci 86 kişi işlem gördü. Duruma bakınca, ‘Özgür basın yoksa kutlanacak gün de yok’ sloganı bu yıla da yakıştı.

Geçtiğimiz cumartesi sabahı attığı tweetler gerekçe gösterilerek gözaltına alınan ve adli denetim şartıyla serbest bırakılan imc TV Haber Müdürü Hamza Aktan’ın söylediği gibi, gazeteciler devleti denetlemeliyken devlet gazetecileri denetliyor. Sorun tam da bu kısır döngüde yatıyor. Basın özgür olmadığı için ne bölgedeki ağır hak ihlalleri, ne Tahir Elçi cinayetinin akla sığmaz bilirkişi raporu, ne Kilis’e atılan roketler, ne anayasa komisyonunda vekillerin darbedilmesi, ne de on yıllar sonra bulunan insan kemiklerinin hesabı sorumlulara sorulabiliyor. Medya, egemenleri denetleme işlevini yerine getirebiliyor olsaydı durum farklı olurdu. En kötüsünü görmüş olmayı diliyoruz çaresiz.

ASKERLİK HAKKINDA SİVİL ALANDAN BİR BELGESEL: HAZIR OL!

Film festivalleri, Kürt sineması, abluka ve savaş ortamının sinema eleştirisi adlı söylemler ağına yansımalarına dair yazacak, söyleyecek şeyler birikiyor. Bu hafta Saha Notları’nda değinmek istediğim film, İstanbul Film Festivali’nde en iyi belgesel seçilen ve bu ay Altyazı dergisine de yazdığım ‘Hazır Ol!’ belgeseli. 

Hazır Ol! Türkiye’de zorunlu askerlik ile ilgili sivil alandan gelen bir belgesel. Hazır Ol! belgesel filme içkin gücü ve kapasiteyi zorunlu askerlik gibi bir mevzuyu sorgulamak için kullanıyor hayata geçiriyor. Düşük bir bütçeyle çekilmiş olan filmin arkasında keskin bir akıl ve hazırcevaplık var. Belgeselin ana karakteri de olan Yönetmen Onur Bakır, bedelli askerliği toplumda kolay sorgulanmayan zorunlu askerlik meselesini masaya yatırmanın zeminine çeviriyor. Hikaye, aralık 2014’te dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun bedelli askerlik kanununu açıklamasıyla başlıyor. Bedelli yasası, o sıralarda doktorasını bitirmek üzere olan, dolayısıyla askere gitme mecburiyeti ile karşı karşıya kalmış otuz iki yaşındaki Onur Bakır için de hayatın akışını değiştiriyor. Onur’un hızlıca bir karar vermesi gerek: Askerde geçecek altı ayın bedeli olarak biçilen on sekiz bin lirayı devlete ödeyecek mi? Yoksa askere mi gidecek? Peki ya vicdani ret?

Türkiye toplumunda askerlik, peygamber ocağı, vatanseverliğin ve ‘adam’ sayılmanın koşulu olarak kurgulanıyor. Bedelli kanununun açtığı söylem alanını kritik bir sahneye çeviren Onur Bakır bedelli askerlik ile ilgili kararını vermeye çalışırken aile fertlerine sorduğu sorular ve aldığı cevaplarla askerlikle ilgili toplumsal zihin haritasına ışık tutuyor. Hazır Ol! belgeseli, ince mizahı, risk alan soruları ve tutarlı anlatımıyla askerlik mitine, askerliğin parasal bedeline, vatan borcu kavramına ve vicdani redde dair toplumun orta yerinden güçlü cümleler söylüyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...