10 Eylül 2016 00:51

En büyük, en ezen ve suçu görülmeyen...

En büyük, en ezen ve suçu görülmeyen...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Saha Notları’nı türlü nedenlerle yazamadığım geçtiğimiz iki haftayı, konu edindikleri vahşeti norm sayarak katlayan, farklı bağlamlardan olmalarına rağmen kardeşlikleri baki iki yazı çerçeveliyor. İlki 3. havalimanı şantiyesinde 31 Ağustos’ta panoya asılan mektup. İnşaatta yatakhane paylaştığı işçi tarafından üzerine bidon bidon benzin dökülerek yakılan Mehmet Aytaç’ın ardından şantiye yetkilisi katliamı “üzücü bir olay” olarak nitelemektedir. Yetkili endişelidir; belli bir şekilde ifade ederse karşılık bulacağından emin olduğu özel ricasıyla kaygısını dindirmeye çalışır: “Bu tür olayların dışarıda projemizle ilgili farklı algılar oluşturmaması için.... Hepimiz bir aileyiz. Sizlerden bir özel ricamız içerideki bu olayın 3. kişilere aktarılmasında gerekli hassasiyeti göstermenizi... Anlayışınız ve iş birliğiniz için...”Mektuptaki “Aileyiz” sloganının anlamlarını ortaya döken bir analiz için İrfan Aktan’ın GazeteDuvar’da yayımlanan yazısını lütfen okuyun (http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/09/05/biz-bir-aileyiz/). Buradaki aile referansı, içerideki kirin dışarıdaki hasımlardan saklanmasını gerektiren ve suçu temize çekmeye kalkışan bir retorik mekanizma. Hatta, suç mahallinin sıklıkla aile olduğunun üzerini çizen kendinden menkul bir örtbas. 

Bu cinayetten ve onu kurnazca yok saymaya yeltenen pano notundan birkaç gün önce İstanbul’da 3. boğaz köprüsü açıldı. Günlere yayılan köprü şenlikleri, şantiye panosundaki mektupta da itina ile kurulan içerisi/dışarısı, aile/üçüncü kişiler, hısımlar/hasımlar patolojik karşıtlık ilişkisinin bir diğer resmi gibiydi. Köprünün tanıtım filmine kısa bir bakış nasıl bir anlamlar dünyasında boğulduğumuzu görmeye yeter. “Dünyanın en büyüğünü parmağının ucuyla, teknolojiyi dize getirerek boğaza konduran ailemizi çekemeyen hasımlarımız... Türkler karşısında şimdi ne yapacaklar... Hadi bakalım!” nidaları günlerce yankılanmadı mı içimizde? Bu yankılar, G20 zirvesi fotoğraflarının yansımalarına karıştı sonra mesela; Hilal Kaplan yazmış: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 zirvesinin yıldızlarından birisiydi. Putin’le yakın pozları, Obama’nın onlara uzaktan bakışları, Japon Başbakanı Abe ve Kanada Başbakanı Trudeau’nun Erdoğan’ın yanındaki hafif ezik görünen beden dilleri…” Diplomatik bedenler, ulusal histeriler, tanklar tüfekler son derece patriarkal bir ezme-ezilme mekaniği üzerinde işletiliyor. İşin özünü bilmek, gerçekliğine varmak ise kimsenin derdi değilmiş gibi. Yeter ki, kutsal ailemiz en yıldız olsun; en büyük, en ezen olsun. 

Bir de, suçu görünmez olsun... Başta bahsettiğim ikinci yazı geçtiğimiz gün ortaya çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili birimlere gönderdiği mektupta “Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesinin 28 Ağustos-6 Eylül tarihleri arasında Türkiye ziyaretinde bulunacağı ve ziyaret esnasında ülkemiz genelindeki gözaltı merkezlerine spontan ziyaretler gerçekleştirileceği” haber veriliyor. Mektup şöyle devam ediyor: “Bu kapsamda, gözaltı birimi olarak kullanılan spor tesisleri vb. yerlerin mümkün olduğunca kullanılmamasına özen gösterilmesi, gözaltı iş ve işlemlerinde mevcut uluslararası standartlara göre hareket edilmesi ve bütün gözaltı birimlerini anılan ziyarete uygun hale getirecek düzenlemelerin ivedilikle yapılması hususunda...” Neyse ki, düzenlemelerin kapsamı, Avrupa’dan gelecek komitenin ziyaret tarihleri belli olduğu için sınırlı. Suçun, özellikle de dışarıdan gelenler tarafından görünmezliği için yapılması gereken ise gayet basit. Bahsi geçen tarihler arasında standartlara uygun, insan haklarını gözeten, işkencesiz gözaltı uygulamaları idareten yürütülecek. Dışarıdan gelenler gider gitmez, nasılsa aile içinde baş başayız.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...