15 Mart 2016 01:00

Müzelik olmuşum da haberim yok!

Müzelik olmuşum da haberim yok!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçenlerde televizyon programcısı arkadaşlar, belgesel çekimi için müzeye dönüştürülmüş olan Ankara’daki Ulucanlar Hapishanesi’ne götürdü beni. 12 Mart 1971 darbesi döneminde kaldığım askerî cezaevlerinin yanı sıra, Ulucanlar Cezaevi’nde de yatmıştım biraz. Şimdi benim yattığım ranzanın ayakucuna bir fotoğrafım konmuş, altına da özgeçmişim yapıştırılmıştı. Bunları görünce mahcubiyet duygusuna kapıldım. Ulucanlar Hapishanesi 2005’te kapatılana kadar, burada benim gibi yüzlerce aydın yatmış, birçok aydın da idam edilmişti.
Hapishaneyi gezerken avlulardan birinin kuytuda kalmış bir girintisinde kurulu duran darağacıyla karşılaştım. Karşısında durup düşünmeye başladım: Siyasetle ilgilendiğim yıllardan başlayarak bu darağacında hangi insanlar idam edilmişti? Böyle ürkütücü bir listeyi okurlarıma iletirken idamlıkların adının yanına infaz yılını da ekliyorum: Süvari Binbaşı Fethi Gürcan (1964), Albay Talât Aydemir (1964), Deniz Gezmiş (1972), Yusuf Aslan (1972), Hüseyin İnan (1972), Mustafa Pehlivanoğlu (1980), Necdet Adalı (1980), Erdal Eren (1980), Fikri Arıkan (1982), Ali Bülent Orkan (1982).
Bu listedeki Erdal Eren’in idamını düşünmek bile istemiyorum: 18 yaşından küçük olduğu için, onun idamı ülke çapında bir tartışma yaratmıştı. Burada okurlarıma, idamlık olmanın dışında adı pek geçmeyen başka bir gencimizi hatırlatayım:
Necdet Adalı, 1977 yılında bir gece, kaldığı bir arkadaş evinden polis baskınıyla gözaltına alınmış, ağır işkenceler sonunda Necdet’e, otomatik tabancayla taranan bir kahvede iki kişinin öldürülmesi olayına karıştığına dair itiraflar imzalatılmıştı. Bu gencimiz yıllar süren mahkeme sürecini yaşarken 12 Eylül 1980 darbesi yapılmıştı. Duruşmalarda Necdet, olayla ilgisi olmadığını, ifadesinin ağır işkenceler altında alındığını ısrarla haykırmasına karşın, idama mahkûm edildi. İfadesinin dışında hiçbir delil ya da tanık yoktu. Hatta mahkeme başkanı, idam kararına muhalefet etmişti. Ancak sonuç değişmedi: Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kısa sürede verdiği idam cezası, aynı hızla Askerî Yargıtay’da onandı ve darbecilerin oluşturduğu “Konsey”in önüne geldi. Aslında, idam cezasını yalnızca TBMM onaylayabilir ya da geri çevirebilirdi, ama darbeciler TBMM’yi lağvetmişti. Böyle olunca “Asmayalım da besleyelim mi?” kafasıyla idam cezası aynı gün “konsey” tarafından onanıverdi. Necdet Adalı, o gece Mamak Askerî Cezaevi’nden Ulucanlar Hapishanesi’ne getirilmiş ve 12 Eylül Darbesi’nin ilk idamı, şimdi önünde duraklayıp düşünmeye başladığım o darağacında infaz edilmişti.
Tarih şöyle diyor: “İdam cezası” adı altında adam öldürmek çok kolaydı o yıllarda…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...