27 Şubat 2016 00:53

Emek, mücadele ve dayanışmayla güçlenen bağlar...

Emek, mücadele ve dayanışmayla güçlenen bağlar...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

!F İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında seyirciyle buluşan Bağlar belgeseli Diyarbakır Bağlar Belediyesi Basketbol Takımının ilham veren mücadelesini, naif ve sabırlı olduğu kadar coşkulu ve duygusal bir dille anlatıyor. Belgesel emek, mücadele ve dayanışmayla güçlenen bağlarımızın her şeye rağmen tek ışığımız olduğunun altını çiziyor. 

Kulüp yöneticisinin motivasyon konuşmasının alçaktan uçan F-16 sesleriyle kesildiği bir spor ortamı. İkinci lige çıkma hayaliyle top oynarken, otuz dört gencin Roboskî’de aynı F-16’lardan atılan bombayla katledilmesinin yarattığı bir moral çizgisi. Maddi kısıtların çerçevelediği antrenmanlar, zar zor toparlanan maç ekipmanı, her bir liranın önemli olduğu sezon pazarlıkları. Tüm zorluklara rağmen basketbolun tutkuyla oynandığı, eskimiş formaların bu tutkuyla parladığı ve sıklıkla incinen öz güvenin her seferinde yeniden dayanışmayla inşa olduğu bir takım oyunu. Basketbolda kazanmak da var kaybetmek de. Bağlar belgeselinin en güçlü yanlarından biri, sporu ve müsabakaları çerçeveleyen gündelik ve tarihsel bağlamları görünür kılması. Örneğin, belgesel Denizli takımı karşısındaki yenilgiyi maçtan bir kaç gün önce gerçekleşen Roboskî Katliamı’nın getirdiği moral bozukluğuna basit bir neden sonuç ilişkisiyle bağlamıyor. Ya da bir  inşaat şirketinin halkla ilişkiler faaliyeti olarak kurulan Anadolu Aslanları takımının yüksek transfer ücretleriyle sporcuları transfer etmesi değil, Bağlar’ın gücünü eksilten neden. Belgesel, bu ögeleri tek tek tespit ederken bir bütün olarak Diyarbakır’ın politik atmosferinin ve Türkiye devletinin Kürtlerle ilişkisinin, Bağlar’ın varoluşundaki belirleyici rolünü ortaya koyuyor. 

Takımın yıldız oyuncularından Latif, !F İstanbul gösterimi sonrası seyirciyle yapılan soru cevap seansında, bu durumu çok net özetliyordu. Latif küçük yaşlarından itibaren Bağlar basketbol takımında top oynamış. Bağlar’ın koçu Gökhan Yıldırım pek çok yetenekli gence olduğu gibi ona da ilham ve vesile olmuş. Latif basketbol bursuyla okuduğu üniversiteye Gökhan hocanın yönlendirmeleriyle adım atmış. Profesyonel bir basketbolcu olarak hayatına devam ediyor. Latif, hem Diyarbakır’da hem de batıda top oynamış bir sporcu olarak bir seyircinin ‘Maçları doğal yollarla mı kaybettiniz, yoksa size yapılan ayrımcılık var mıydı?’ sorusuna, ‘Diyarbakır’da sadece basketbol oynamıyoruz ki. Diyarbakır’da esas antrenmandan çıkınca olanlar bizi çok etkiliyor’ diye cevap verdi. Antrenmanlar dışındaki yaşamın rengini koca bir cumhuriyet tarihi ve o tarihin bugündeki yansımaları belirliyor. Yani, Bağlar’ın kaybettiği maçlar, Amedsporlu Deniz Naki’nin aldığı maç cezaları kadar ‘doğal’ aslında. Her ne olursa olsun, mücadeleden vazgeçmemek ve umuda sarılmak ise yaşamak için tek çare. Bağlar takımının koçu Gökhan hocanın deyimiyle, çünkü vazgeçen kaybediyor. 

Bağlar’ı nakış gibi işleyen yönetmenler Berke Baş ve Melis Birder’in sabırlı yaklaşımları, belgesel tutkuları, hikayeye inançları filmin her sahnesinde hissediliyor. Baş ve Birder Bağlar’ın çekimlerine 2011 yılında başlamışlar. Zamanın katliam haberleri, açlık grevleri, gaza boğulan Newroz kutlamalarıyla işaretlendiği bir üç yılın arkasından iki yıllık bir kurgu süreci gelmiş. Yönetmenler, bu süreci ‘Kendimizi sırtımızda taşıdığımız büyük bir meselenin içinde bulduk’ diyerek ifade ediyor ve beş yılın sonunda bu yükü seyirciyle paylaşmış olmanın haklı mutluluğunu yaşıyordu. Öyle ya, yük paylaşıldıkça bağlar güçleniyordu. 

VEŞARTÎ/GİZLİ

Bu yıl !F İstanbul’un Keşif yarışmasında izlediğimiz Veşartî/Gizli Kurte Film’le ses getiren Ali Kemal Çınar’ın ikinci filmi. Otuz yaşına gelince erkekten kadına dönüşeceğini öğrenen Ali Kemal’in hikayesini Memu Zîn destanına örerek anlatan film tuhaf ama tutarlı, cesur ama dengeli bir anlatım kuruyor. Hikaye günün sonunda kadın erkek ikiliğinin dışında bir tahayyülü seyirciden saklasa da, beden değişimi, cinsel kimlik, aşk, aile ve evlilik gibi konuları güçlü bir biçimde gündeme getiriyor. ‘Bedenler ruhların tabutu olmak zorunda mı?’ sorusunu soran filmin diyalogları baştan sona Kürtçe. Görünen o ki, Ali Kemal Çınar’ın sinemasını daha uzun yıllar konuşacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa