15 Eylül 2015 01:00

Tatsız günler

Tatsız günler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

(Son günlerde yerine getirdiğim en olumlu girişim, “Aydınlardan hükümet ve PKK’ya önemli çağrı” başlıklı imza kampanyasına katılmak oldu, önce onu belirteyim.)
Ve geçen hafta, benim gibi seksenlik, eski bir dostum aradı telefonla. Sevdiğim bir arkadaştır; uzun yıllar psikoloji öğretmenliği yaptı, şimdi emekli… Telefonda kısa bir hoş beşten sonra sanki söz bitti. Böyle olunca ona, “Ne kadar tatsız günler geçiriyoruz, farkında mısın?” diye sordum.
“Tatsızlığa alıştık, yeter ki içinden çıkılmayacak kötü günler görmeyelim” diye cevapladı ve sonra, “peki sen nasıl geçiriyorsun bu tatsız günleri?” diye sordu.
“Maç seyrediyorum, futbol maçlarını…” dedim.
Böylece konu geldi maçlara…
Letonya-Türkiye maçından başladık, (bütün ciddiyetimle yazıyorum, onu bilin):
“Hap kadar bir ülke. Yüzölçümü Kastamonu kadar; nüfusu 2,5 milyon. Yenemedik!” dedim.
“Öyle ama, okuryazarlık oranı yüzde 99,8! Futbolda bizimle başa baş oynuyor. Biz golü atınca rahatladık, sonra da maçın sonuna kadar bu golün üstüne yatmayı düşündük. N’oldu? Yedik golü tabii!
“Haklısın” diye cevap verdim ciddiyetle.
“Benim anlayamadığım bir nokta var: Fatih Terim, takımı neden bu tek golle yetinmek havasından çıkaramadı? İnanmak istemem ama, belki onun düşüncesiydi o golün üstüne yatmak… Oysa Letonya, dünya sıralamasında 86. sırada, üstüne gitsek yeni goller atabilirdik, nedense bir golle yetinmeyi düşündük… Bilirsin, geleneğimizde az ile yetinmek vardır ve bu, hep öğütlenir. Giderek toplum psikolojisinde de yaygınlaşıyor az ile yetinmek. Eskiden, bir lokma bir hırka denirdi…”
 “Ama..” dedim, Hollanda maçında bu psikolojiyi atmıştık üzerimizden. Dünyanın en iyi takımlarından biri olan Hollanda’yı hezimete uğrattık. Üç gün sonra nasıl geldi bu başarı?”
“Bu da psikolojinin diyalektiği” dedi arkadaşım, “az ile yetinmenin karşıtı, çok istemektir! Üç gün sonra bu kez çok istemeye yöneldik ve havaya girince de Hollanda’yı 3-0 yendik! Şimdi bak, spor karşılaşmaları, toplumsal savaşımlara benzemez. Toplumda, hak edilmemiş kazanma ve yükselme hırsının bireysel yaşamda öne çıkması, tehlikeli sonuçlar getirir. Kimilerinin gözü hep daha yukarılarda, en yukarılarda olsa da bilinmelidir ki, kendini olduğundan çok daha büyük görmenin kaynağında hazımsızlık, görgüsüzlük, dahası aşağılık duygusu vardır. Onlara, reklamcının diliyle şöyle demeli: Gazoz olma oğlum, efsane ol!..”
İyi günler diledim emekli psikoloji öğretmeni dostuma.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...