21 Nisan 2015 00:14

Bizde müzik eleştirmeni ne işe yarar?

Bizde müzik eleştirmeni ne işe yarar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Eleştirmen” dendiğinde, aklıma hep şu özdeyiş gelir: “Heykeli dikilmiş eleştirmen yoktur!”     
Neden yoktur?
Aslında biz değerbilir bir halkız: Brezilyalı futbolcunun bile heykelini dikeriz. Lakin biz, “eleştiri” kavramından hiç hazzetmeyiz.  
Oysa eleştiri, toplumun uygarlık düzeyini gösteren ölçütlerdendir. Tarihin geri, sınıflı toplumlarında eleştiri yoktur: İlk Çağ’da bir köle, ya da Orta Çağ’da bir serf, efendisini eleştirebilmiş midir? Türkiye’de ağasını açıktan açığa eleştiren bir maraba çıkmış mıdır? Bir yurttaşımız, “devlet büyüğü”nü yüzüne karşı eleştirebilmiş midir? Hâşâ sümme hâşâ!
Demek oluyor ki eleştiri, ancak aydınlanmış toplumlarda işlerlik kazanabilir. Sosyalist düşüncede ise eleştiri ve özeleştiri, görev sayılan nesnel bir değerlendirme yöntemidir.    
Avrupa’da 19. yüzyılda kimlik kazanan eleştiri kavrayışına göre, “Güzel çiçekler yetiştirmek isteyen bir bahçıvan, önce bahçedeki ayrık otlarını ayıklamalıdır.”
Bu eleştiri kavrayışı, ilk bakışta doğru gözükebilir. Oysa Türkiye gibi, aydınlanma hareketinin henüz başlarındayken toplumsal-kültürel gelişimin önü kesilen aydınlanmamış bir ülke için, bu örnek geçerli değildir. Çünkü yurdumuzda ayrık otları zaten bütün bahçeyi sarmış, bunların ayıklanması ise yasaklanmıştır. Günümüz insanı, eğer kurulu düzenin çarkları arasında ezilen, bu yüzden açlığın, işsizliğin, şiddetin, korkunun ve akıl dışı dogmaların kurbanı durumuna düşürülmüş “çaresiz insan” ise burada “güzel çiçekler”den söz açmak, gerçekleri göz ardı etme sahtekarlığı olur.
Konumuz örneğin yaygın bir sanat dalı olan müzikse, çare arayan insanların düştüğü denizde sarılacak müzik türü ne olabilir? Bu müzik türü, ilkel özellikleriyle aydınlanmamış insanımızın hoşlandığı, gelenek dışı, uyutucu bir “sözlü müzik” olabilir. Bu ipsiz sapsız sözlü müzik, ezgi yoksulluğu ve ritmik hareket kısırlığı açısından zavallıca olduğu kadar, güftelerinin düzeysizliğiyle de insanların duygularını sömürmeye yönelmiş, kalleş bir müziktir.
Söz konusu gerçeklik karşısında müzik eleştirmenimiz, bir yol ayrımında bulunuyor: Birinci yol, gerçekliği görmezlikten gelerek sahte bir gülümsemeyle “Güzel çiçekler”i anlatıp uyutmaya giden yoldur. İkinci yol ise çarpık düzenin getirdiği bu yürekler acısı yaygın müzik türünün zararlarını gözler önüne sererek bahçeyi ayrık otlarından temizlemeye götüren yoldur. İkinci yolda ilerleyecek eleştirmene örnek olabilen en köklü müzikal gereç, halk müziği geleneğimizdir.
“Müzik eleştirmeni” geçinen bir-iki yazara sözüm şudur: Türkiye’nin balçığa saplanmış bulunan “kitlesel müzik sorunu”, sadece orkestra konserlerinin ve opera temsillerinin övülmesiyle çözülemez. Çünkü bu tür yazılar, kitlelerden teğet bile geçmez. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...