12 Aralık 2014 01:02

Yavuz Bingöl olayı ve gazetecilik

Yavuz Bingöl olayı ve gazetecilik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gazeteci Ahmet Hakan’ın Yavuz Bingöl söyleşisi sosyal medyada geçen haftanın en çok konuşulan olayıydı. Bingöl söyleşisi, normalde solcu geçinen popüler bir türkücünün kendi halinde çalıp söylerkenki haliyle, politik yetkeye yağ çekmeye çalışırkenki hali arasındaki dramatik çöküşü gözler önüne serdi.
Yavuz Bingöl, Tayyip Erdoğan’a yakınlığı nedeniyle eleştiriliyordu.

Bu nedenle konuşmak, dağılan imajını toplamak istiyordu. Ahmet Hakan öyle diyor.

Ama Bingöl yapılacak en kötü şeyi yaptı; Gazeteci Ahmet Hakan’ın kapısını çaldı.

Ahmet Hakan, uzun zamandır siyasi gazetecilik yaparmış gibi davranan bir Hıncal Uluç olmuştu.
Kutu kutu pense köşeciliğinin dibine vurmuştu.

Twitter’da izlenme rekoru kırıyor, Doğan medya grubunun her köşesinde seviliyordu.

Ahmet Hakan, kutuplaşmaya son vermek niyetiyle kendisine gelen Yavuz Bingöl’le yaptığı söyleşiden kutuplaşmayı daha da körükleyecek bir haber çıkarmayı “başardı.”

Ahmet Hakan, kucak kucağa pozlar vererek gazetesinin birinci sayfasında fotoğraflarını bastırdığı ünlülerin zayıflıklarını yakalayıp, ertesi gün “patlayacak” manşeti bugünden görecek kadar mahirdi.

Yavuz Bingöl, “Ben Erdoğan’ı seviyorum, ama halkımı da seviyorum” filan gibi bir şeyler diyecekti muhtemelen. Ama gazeteci getirip onun önüne Berkin Elvan’ın annesini atıverdi. “Atıverdi” diyorum, saygısızlık olarak anlaşılmasın. Gazetecinin manşet için, çok konuşulmak için, çok tıklanmak için, popülerliğine popülerlik katmak için yapmayacağı şey olmadığını daha net ortaya koymak için böyle diyorum. Evet, Ahmet Hakan, Berkin Elvan’ın acılı annesini adeta bir yem gibi Yavuz Bingöl’ün önüne atıverdi. Sonra da Bingöl’ün bu devasa ağırlığın altından kalkamayışını izledi. Manasız sözcüklerin nasıl tutarsızca diline dizildiğini, Bingöl’ün boğazında tıkanan nefesi, titrek duraklamaları ve en nihayetinde anlamlı bir ifade kurmak için gösterilen nafile çabasını seyretti. Ertesi günkü söyleşinin başlığı gözünün önüne geldi. Muhtemelen içinden “İşte bomba haber!” dedi. Ama bunu Yavuz Bingöl’e belli etmedi.  
Yavuz Bingöl, doğru dürüst cümle kuramıyordu.

Ahmet Hakan onun yerine cümleleri dizdi. Ne de olsa o gazeteciydi, televizyoncuydu. Düzgün cümle kurabiliyor, derdini daha iyi anlatabiliyordu. İleride itiraz eden olursa, açar ses kayıtlarını dinletirdi. No problemdi… Yavuz ne kadar kötü konuşuyorsa, Ahmet de o kadar güzel konuşuyordu. Hem bunu halkımız bir kez daha görmüş olurdu. Ayrıca son kertede, arkasında kapı gibi Hürriyet, kapı gibi Ertuğrul Özkök abisi, haşmetli patronu Aydın Doğan vardı.

Ahmet Hakan’ın Yavuz Bingöl söyleşisi sanki büyük kamusal fayda içeren bir habermiş gibi yayımlandı. Normalde suyuna tirit bir söyleşi. Ama magazin boyutu var. İçinde sevilen bir sanatçı var, Erdoğan var, Berkin var, annesi var, yalakalık var, kutuplaşma var, var oğlu var… Nerden baksan okunur, konuşulur. Olayın yankıları sosyal medyayı sarsınca gazeteci açıklama filan da yaptı. Yavuz Bingöl’e haksızlık yapılıyormuş da, aslında niyeti iyiymiş… Yeme bizi, derler adama. “İsterse programıma çıksın” daveti de cabasıydı. Suyunun suyunu çıkartacak bir de televizyonda. Her şey reyting nasıl olsa.

Peki ama hiç kimseye -başta söyleşi yapılan kişiye- bir faydası olmayan bu söyleşi neden yayımlandı?
Yavuz Bingöl söyleşisi Bingöl’ün kendisini “temize çekme” niyetiyle yapılmış, Ahmet Hakan öyle diyor. Lakin, adam değil kendisini temize çekmek, daha çok yerin dibine battı. Bingöl’ün kendi beceriksizliğinden ve vicdani eksikliğinden kaynaklandığını düşündüğüm bu sonuç hadi neyse de, arada Berkin Elvan’ın acılı annesi de bir kez daha derdest edildi. O kadın bir kez daha üzüntüye gark oldu, bir kez daha Berkin’in cenazesi üzerinde tepinildi.

Bir gazetecinin bunu yapmaya hakkı olmalı mı?

Sadece ertesi gün “çok okunacak”, “çok tıklanacak” bir habere imza atacak diye, acılı annelerin yarasına bir kez daha hançer sokma hakkı var mı gazetecinin?

Kanımca yok, olmamalı.

Çünkü gazeteciliğin en önemli ilkelerinden biri “Kişilere verilecek zararı en aza indirgemektir.”
Yavuz Bingöl’ün söylediklerinde siyasi olarak haber değeri yok. Çünkü, bırakın Yavuz Bingöl’ün seçme saçmalarını -o kendi küçük dünyasında neyi nasıl görüyorsa görsün de- biz neden bu saçmalıkları okumak, öğrenmek durumundayız?

Birileri ertesi gün “Hey! Yine çok okunan bir işe imza attım,” desin diye mi?

Ama o arada insanlar üzülmüş… Yürekler bir kez daha yanmış… Sevilen bir sanatçı kamusal alanda rezil olmuş, kimin umurunda?

Bunları Yavuz Bingöl’ü savunmak için yazmıyorum, onun yatacak yeri olmadığı ortada. Ama bu ünlüler de kucaklarına oturup fotoğraf çektirdikleri gazetecilerin ertesi gün kendilerinin başına öreceği çorapları önceden görsün, bundan dersini alsın diye diyorum.

Bu gazeteci tayfasının en tehlikelisi sağ gösterip sol vurandır. Siyasi gazeteciymiş gibi rol kesip, paparazzi gibi “flaş haber” peşinde koşandır.  El mi yaman, ben mi yaman kafasıyla her yaptığı ünlü söyleşisinde aslında kendi egosunu öne alandır.

Kanımca Ahmet Hakan’ın Yavuz Bingöl söyleşisi bir haber değeri taşımıyor. Yayımlanmasa çok daha iyi olurdu. Çünkü bu söyleşi yayımlandığı için başta Berkin’in annesi olmak üzere, insanlar üzüldü. Bu söyleşi, aynı Ali İsmail Korkmaz’ın annesine evladının ölümüne dövüldüğü anın defalarca izletilmesi gibi bir şey oldu. Gazetecinin buna hakkı yoktu. Ayrıca yapılan etik de değildi. Bazı gazetecilerin insan acılarından ekmek yiyor olması ne büyük paradoks.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...