28 Ekim 2014 02:00

Eğitimde sanat düşmanlığı

Eğitimde sanat düşmanlığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu yazımda, iktidarın sanat düşmanlığı üzerinde kısaca duracağım. Her alanda olduğu gibi, sanat düşmanlığı eğitimde de kendini gösteriyor. Temel eğitimin ilk sınıfında 5.5 yaşındaki çocukların okula başlaması zorunluluğu getirildi.

Eğitim yaşı konusunda uygar dünya şu ilkeyi önde tutar: Eğitim, çocuk, hatta bebek psikolojisi ve fizyolojisini temel alma koşuluyla bebeklik çağında başlatılır. Bu, “okul öncesi eğitim” ile sınırlı değildir, genel olarak “çocuk eğitimi”nden bahsediyorum. 
Özellikle çağımızın eğitimcilerine soracak olursanız müzik, gerçekte anne karnında başlar! Yanlış anlaşılmasın: “Karnı burnunda hamile kadınları okula gönderelim!” demiyorum, haşa! Şunu hatırlatmak istiyorum: Anne karnındaki bebek, annesinin yürek atışlarının ritminden etkilendiği için, doğduktan sonra bu ritmik sesi anne kucağında yeniden bulunca rahatlar ve ağlamayı keser.
Müzik, insan hayatının her evresinde insanı saran, insanla iç içe olan bir olgudur. Peki, çocuklarımızı 5.5 yaşında okula başlatan üst düzey eğitimcilerimiz, onlara verilecek dersler konusunda ne gibi kararlar alıyor? “4+4+4” olarak bilinen 6287 sayılı yasa uyarınca Milli Eğitim Bakanlığının Talim ve Terbiye Kurulu, ders dağılım çizelgesini açıkladı. Buna göre, ilköğretim okullarının birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarında, haftada ikişer saat olan müzik ve resim dersleri, birer saate düşürüldü. Demek ki 5.5 yaşındaki çocuklarımız, haftada ancak bir ders saati içinde şarkı söyleyecek, resim yapacaktır. İkinci dört yıllık dönemde ise sanat eğitimi dersleri tümden kaldırılmıştır. Oysa çocuklar, yaratıcılığa uzanan yeteneklerini geliştirmeye, düş gücünü de kullanarak bu yaşlarda ağırlık verir. Talim ve Terbiyeci baylar, insanoğlunun bu çağdaki gelişimini önleme hakkına sahip değildir. Milli Eğitim Temel Kanunu’nun “Genel Amaçlar”ında yer alan 2. maddeyi okumalı bu baylar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim kavrayışı, sanat eğitiminden yoksun bir eğitim sistemi olamaz! Müziksiz insan, müziksiz toplum, “müziksiz inanç”, hatta “müziksiz din” yoktur. “Müzik” denen bu ifade biçiminin etki gücünden bütün dinlerin yararlandığını unutmamalı bu baylar. Müzik, insanoğluna kendini tanıma, kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme, hatta kendini aşma olanaklarını verir. Okullarımızda uygulanan toplu şarkı söyleme ise insandaki dayanışma bilincinin etkili bir uygulamasıdır. Çünkü toplu şarkı söyleme sırasında duyguların paylaşımı, insan dayanışmasının yükseltilmesi anlamındadır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...