29 Ekim 2014 02:00

Vasat

Vasat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Eğer kibrit kutusu üzerindeki “vasati” kullanımını saymazsak, vasat sözcüğü gündelik hayatta en çok sporda, hatta futbolda kullanılır. Vasatı aşamadı, vasat bir takım, vasat futbolcu, vasat futbol kalitesi…  Sözlüğe bakarsan; vasat orta demek, ortalama anlamına geliyorsa da vasat ortalamanın kötüye, yavana yakın alt dilimini ifade ediyor.
Bir oyuncu için vasat oynadı derken “Takımın ortalaması kadar performans gösterdi” anlamı çıkmaz. Kötüye yakındı diye okunur. Vasatın altında ise, berbattı demenin kibarca söylenişi aslında.
Vasatlık, Türkiye’de gündelik hayatın ana unsuru oldu. Uzunca bir süredir. Vasat olmazsan marjinal ilan ediliyorsun. Baskı düzeni, vasatın üstüne çıkıp başarmaya çalışanları, vasatın altında kalıp kaybedenleri tümden marjinal ilan ediyor. Vasatlık bölgesini ise yegane kurtuluş gibi gösteriyor. Vasat ol, silikleş ve rahatla diyor. Vasatın dışını rezil, aykırı, zararlı gösteriyor.
Spora da yansıyor bu. Süper Lig, bir ara Avrupa’nın önde gelen ligleri arasında gösterilecek gibi olmuştu. Gelen yabancı oyuncular kaliteliydi. Türkiye emeklilik öncesi son durakları değil, aksine buradan bir takımı başarılı yapmak adına arzuyla gelinen bir ülkeydi. Kariyerli teknik direktörler gelirdi. Deplasmana gelen dünya starları için (Biraz yerli basının abartmasıyla da olsa) buradaki stadlar bir cehennemdi. Taraftar organize ve bilinçliydi. En üst düzeydeki takımların kalitesinin artması, kelebek etkisiyle alt liglerdeki takımları da yukarı doğru taşıyordu.
Çok eski bir tarihten değil 2000’lerin başından bahsediyorum. Serie A, Premier League, Bundesliga, La Liga’ya oyuncu ihraç eden bir ülkeydik. Hem de en tepedeki takımlara. İnter’de Okan Buruk, Emre Belözoğlu, Hakan Şükür, Milan’da Ümit Davala, Sociedad’da Nihat Kahveci ve Tayfun Korkut, Blacburn’de Tugay Kerimoğlu, Aston Villa’da Alpay Özalan iz bırakacak işler yaptılar. Rüştü Reçber, Fatih Akyel, Arif Erdem, Oktay Derelioğlu gibi kariyerli oyuncular ise iz bırakamasa da, çok üst düzey takımlara transfer oldular en azından.
Türkiye’den daha iyi olmayan (vasat?) ya da yeni bir ekol deneyen  futbol ülkeleri buradan futbolcu, teknik adam alıp kalkınmaya çalışıyordu. Kore’ye, Japonya’ya, İran’a, Güney Afrika’ya, Rusya’ya yetenek ihraç ettik. 2002 yılı, dönüm noktasıydı. Bir yanda ekonomik kriz, öte yanda dünya üçüncülüğü. Eski Türkiye’nin son başbakanı Ecevit, koltuğunu yeni Türkiye’nin neferlerine devrediyordu.
Ülkenin o günden sonra ekonomide büyüdüğü söylendi (Dünya sıralamasındaki yeri genelde stabil kaldı aslında). Büyüyen, gelişen, güçlenen Türkiye’den bahsedildi ama bu futbola yansımadı. Oyun, giderek vasat çukuruna savruldu. Takım puanına dayanan UEFA ülkeler sıralamasında Avrupa’da 10.luk - 11. lik arası saplandı kaldı Türkiye. 2002’den beri tek haneli bir sıralama göremedi. Cumhuriyetin 100. Yılında dünyanın en büyük 10 ülkesinden birisi olma iddiasındaki ülke, cumhuriyetin 91. yılında yani bugün dünyayı bırak, Avrupa’daki milli takımlar seviyesinde 20’li 30’lu sıralara indi. Kariyerli yabancılar gelmedi, gelenlere sabır gösterilmedi. Başarılamayanlar kaba bir tavırla adeta tef çalarak gönderildi. Türkiye’de heba olmak istemeyen Arda Turan ve Türkiye’de oynamak istemeyen Gökdeniz Karadeniz’i saymazsak yurt dışına ihracat durdu. Türkiye çekiciliğini kaybetti oyuncular açısından. Gurbetçi yetenekler bile Türkiye’ye gelip erimek istemez oldu.
Seyirci tribünden soğutuldu. Cezalar ve yönetmeliklerle tribünler cazibesini kaybetti. Yeni Türkiye’de stadyum, spor yapılan ve tribünlerin kendini ifade edebildiği canlı bir alan olmaktan çıkıp, bir inşaat projesi olarak algılanır oldu.  Oyun, daha iyi olma rekabetinden çıktı; vasat bir kısır döngüde kilitlendi kaldı. Uzunca bir süredir şampiyonu iyi oynayan takım değil, kötü oynayan diğer takımlar belirliyor. Çukura düşerken, çekebildiği kadar çok kişiyi ayağından çekmeye çalışanların ülkesinde vasat bir oyun oynuyoruz. Bu ülkede bu oyun daha iyiye gidecek gibi gözükmüyor. Beklentilerinizi olabildiği kadar aşağıya düşürebilirsiniz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...