Metin Demirtaş'la konserde...
Fotoğraf: Envato
Kırk yıllık dostum Metin Demirtaş’la her gün değilse bile en az haftanın üç gününde birbirimizi telefonla arardık. Birkaç gün gecikme olduğunda, “acaba tatsız bir şey mi var orada?” duygusuna kapılırdık hem ben hem o… Bu konuşmalarda konu ya müzik, ya edebiyat, ya da ne bileyim, insanlık halleriydi işte! Siyaset konularına tenezzülümüz yoktu. Birbirimizi öylesine sayar ve severdik ki, telefonu kapattığımızda dostluğumuza bir tazelik eklendiğini duyumsardık. (Metin adına da söylüyorum, çünkü bundan eminim…)
Metin’in öldüğünü öğrendiğim 27 Eylül Cumartesi sabahı ben, “ben” olmaktan çıktım sanki. Bilgisayarın başından kalktım ve bir daha da oturamadım. Ayakta öylece bekliyor, hiçbir şey düşünemiyor, n’edeceğimi bilemiyordum. Korkuyordum, ağlamaktan korkuyordum. Çünkü ben ağlarsam, uluya uluya ağlar, yakınımdaki insanları tedirgin ederdim. Şimdi n’apacağımı bilemiyor, bostan korkuluğu gibi ayakta öylece bekliyordum. Sonra bir ara, kendimi toplayıp iş takvimime baktım: Akşam saat 18’de Ankara Devlet Konservatuvarı’na gitmem gerekti: 2. Ulusal Gitar Yarışması’nın son günüydü ve törenle ödüller verilecek, araya bir kokteyl sıkıştırıldıktan sonra, ünlü İspanyol gitar sanatçısı Carlos Jaramillo’yu dinleyecektim. Akşam olunca o sersem sepet halimle taksiye binip gittim.
İyi etmişim! Metin’in bir anda ölüp yok olması gerçeği yerine, çoğunu tanıdığım o sıcacık “gitarcılar çevresi”nin arasına girdim. Ahmet Kanneci, “Sende bir şeyler var bugün..” dedi. Söyledim:
“Bu gece Metin Demirtaş öldü!”
“Nasıl, neden ölmüş?”
“Çalışma odasındaki masası başında bir yandan şiir düşünüp bir yandan da klasik müzik dinlerken kalp kriziyle yığılıp kalmış orada…”
“En kolay ölüm biçimi” diye söze başladı Kanneci ve kanserli bir yakınının hastanede bir buçuk yıl boyunca çektiklerini özetledi. Sonra da “Ölümün tesellisi olmaz ama, belki birazcık tesellisi böyle bir ölüm şeklidir…” dedi ve koluma girip beni okulun konser salonuna götürdü.
Carlos Jaramillo’nun dinletisi, Augustin Barrios’in iki valsiyle başladı, Granados’un sekiz “İspanyol Dansı”yla sürdü.
Metin Demirtaş’la beraber dinledik bu güzel gitar müziğini…
- Veda yazısı 01 Nisan 2019 19:40
- İki konu bir de sav söz 11 Mart 2019 20:05
- Atabaş'ın ardından 04 Mart 2019 19:30
- Ceyhun Atuf Kansu 25 Şubat 2019 23:10
- Fenerbahçe’nin Hâl-i Pür Melâli 19 Şubat 2019 01:19
- Beyin Göçü 12 Şubat 2019 00:33
- ‘Selim Ağbi’yi hatırlarken 05 Şubat 2019 00:00
- İstanbul Müzik Festivali 21 Ocak 2019 23:40
- Fiyatlar yasayla düşer mi? 08 Ocak 2019 00:24
- Ankara’da yeni bir dönem mi? 01 Ocak 2019 00:34
- Erdal Erzincan'la halk müziğimiz üzerine (2) 25 Aralık 2018 00:05
- Erdal Erzincan’la halk müziğimiz üzerine (1) 18 Aralık 2018 02:47