9 Eylül 2014

Zaman kavramını daha iyi anlayabilen, benim gibi seksenine gelmiş moruklardır. Ama moruktan moruğa fark olduğunu da söyleyeyim: Şu dünyaya boş vagon gibi gelip boş vagon gibi gidecek olan bir moruk, geçmişini gözden geçirecek olsa, zamanı nasıl boşa harcadığını anlar mı acaba? İş işten geçmiş olduğu için, bu niteliksiz moruklardan kimileri, “Bak biz neler de neler görüp yaşadık…” der dururlar. Bunu istediği kadar desinler, yeter ki “görmüş geçirmiş bilge kişi” numarası yapmasınlar. Bilindiği gibi uzun yaşamak, kişiyi bilge yapmaz. Esas olan, doğru yolda yoğun yaşamak, tarihin ileri insanlıktan yana yükselen o koca kültür piramidine küçük de olsa bir taş koyabilmektir. Böyle yapma-yıp da yaşamı oluruna bırakan üfürükten moruklar, aslında şu gerçeği bilir, ama bilmez numarası yaparlar: Zamanı bir sinema şeridi gibi geriye sarıp yeniden yaşamak olanağı yoktur.
 Geçmiş ola moruk kardeşim, geçmiş ola!
*
 Peki, günümüzde gençler ne düşünüyor zaman konusunda? Yaşamın hay huyu içinde “zaman” denen boyut, pek umurunda değildir gençlerin. Değerini bilmezler. “Önümde daha çok zaman var!” diye düşünürler. Var tabii, çok zaman var! Bütün sorun, zamanı doğru değerlendirmekte.
 Delikanlım, benim akıllı kızım; binlerce yılı içeren kültür piramidini, gücün yettiği oranda, kendi çapında, az buçuk yükseltebiliyor musun? Bunun için bireyin iyi niyeti yetmez; bunun için gereken ön koşulların başında, senin gibi gençlerin yarattığı toplumsal rüzgarların “ileri” doğrultuda ve hızlı esmesi gelir. Tamam da, bunu yapmak donanım gerektirir. Gençlerimize, “Al o taşı, ekle piramide!” diyebilmek için, bilinç kazandıran bir eğitim süreci ön koşuldur. Açıkçası, “O taşı, piramide ekleme”yi insanoğlunun görevi olduğunu anlatamazsak ve gençler de onu bir yaşam biçimine dönüştüremezse ne olur? Bakarsınız, gençler de şu dünyaya boş vagon gibi gelip boş vagon gibi giden moruklar arasına katılır…

Evrensel'i Takip Et