16 Temmuz 2014 00:20

Altın güvercin

Altın güvercin

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dört yıl özlenen renk cümbüşü bitti. Gary  Lineker tekrar haklı çıktı desek yalan olmaz. Almanya kazandı. Tabii futbolla ucundan ilgilenen kim varsa Almanya’nın hakkını takdir edecektir. Ediyor da zaten. Almanya bir ilki başarıp, kupayı finale çıkmadan kazandı. Unutulması mümkün olmayan 7-1’lik Brezilya yarı finalinden sonra herkesin teki oldu Almanya. 1986 ve 1990’ın finallerinden birisi tekrar edecekti. Ya isyankar Arjantinli gençler alacaktı kupayı ya da Alman disiplini sürprize yer vermeyecekti.  İkincisi oldu.
İki hafta önce bu köşede kahramanlar çağının bittiğini, futbolun yeni kurgusunun kahraman çıkartmayacağını yazdım. En az Diego Armando Maradona kadar yetenekli, en az onun kadar deli Lionel Messi’nin bir dünya kupası efsanesi olmasının önündeki tek ve mutlak engelin futbolun kahramanlara izin vermeyecek kadar büyük bir ekonomik pasta olduğunu söylemiştim. Futbolun sahipleri artık ne oynayan 22 kişi, ne izleyen on binler. Futbolun stiline onu yönetenler karar veriyor.
Rodriguez ‘li Kolombiya’nın, Şili’nin, Kosta Rika’nın, Suarez’in tuhaflığına rağmen Uruguay’ın, belki İran’ın Cezayir’in sürpriz yapabilme ihtimali kalplerden geçtiyse de, olmadı. Avrupa ve Amerika’nın en beklendik ikişer takımı çıktı yarı finale. Gerisini biliyorsunuz.
Futbolun uzun süredir bir spor olmadığı aşikar. Yani sağlıklı yaşam için yapılmıyor, en azından profesyonel düzeyde.  İyi ihtimalle bir oyun diyebiliriz futbola. Gerçekçi olmak gerekirse de bir proje. İçinde paranın, sponsorluğun, gösterinin, kazananın oyunun kendisinden daha da önemli yer tuttuğu bir proje. Almanya’nın bu başarısında Jürgen Klinsmann ile başlayıp, Joachim Löw ile süren 10 yıllık sistematik yaklaşımı görmek gerekiyor. Miroslav Klose’nin 4 Dünya Kupası’nda gol atarak ebedi gol krallığını ele geçirmesi tesadüf değil. Boateng, Khedira, Podolski, Mesut gibi farklı stilleri kendisine adapte etmesi bir başarı.
Öte yandan da, bu projeyi yani yeni dünyanın kurallarını da doğru algıladı Almanya. Ve doğru uyguladı. Jürgen Klinsmann’ın teknik direktörlüğü döneminden beri milli takım yönetiminde yer alan Oliver Bierhoff, başarının gizli mimarlarından. Milli takımın iletişim ve teknolojiyle ilişkili alanlarını yönetiyor. Oyunculara yönelik muazzam bir sosyal medya stratejisi oluşturdu. Mesut Özil’in 7-1’lik maçın üzerine Brezilya halkına yönelik yazdığı ve 123 bin Retweet alan “Güzel bir ülkeniz, muhteşem insanlarınız ve olağanüstü futbolcularınız var. Bu maç sizin gururunuzu kırmamalı” tweetinde Bierhoff’un izlerini görmek mümkün. Yetinmedi, futbolcuların antrenman ve maç esnasındaki istatistiklerini en üstün yazılım teknolojilerini kullanarak analiz ettirdi. Alman teknik heyeti, ellerindeki tabletlerden sahada olup biteni anında izledi. Basit bir hesaptan bahsetmiyorum, 10 dakikalık bir oyun kesitinde 10 oyuncuya dair her bir hareket kaydedilince oluşan 7 milyon farklı datayı anında analiz eden, top rakipteyken hangi oyuncu ne kadarlık bir hızla koşuyor, oyun sağ kanada açılmışken takımın sol kanadı kendisini nasıl dinlendiriyor gibi milyonlarca datayı okuyup, Joachim Löw için anlamlı bilgilere dönüştürmeyi başardı Bierhoff. Kimin gol atacağını bilemese de kimin kaslarının ne kadar yorulduğunu anında görebiliyor Almanlar. Modern çağın en büyük zenginliği olan bilgiyi, yetenek ve tecrübe ile harmanladılar.
Almanya, farkı bilgi ve iletişimi doğru kullanmak için kullandı. Kazanmak bir yana kazanacak sistemi inşa etti. Yeni çağın kuralı bu. Beklediğimiz kahraman sahanın içinden değil, dışından çıktı. Teknoloji ve sosyal medya, bu dünya kupasının kahramanı oldu. 2018’de Altın Ayakkabı’nın yanında sosyal medyayı en iyi kullanan oyuncuya Altın Twitter güvercini ödülü verilir mi acaba?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...