03 Mayıs 2014 00:05

1 Mayıs, AKP'nin dar bölge seçim provasıydı

1 Mayıs, AKP\'nin dar bölge seçim provasıydı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümet, ‘dar bölge seçim sisteminin’ ilk uygulaması için, İstanbul’un Avrupa Yakası’nı ‘pilot mahal’ olarak gözüne kestirmiş, 1 Mayıs’ı da fırsat bilerek, metropolü, bilumum labirentlere ayırtmıştı. Bizans’tan ‘ganimet surlar’, konumu itibariyle, günün ihtiyaçlarına cevap verebilmekte yetersiz kalınca, emniyet tarafından, ‘seçmen sızmalarını’ önlemek için, Taksim’e açılan tüm sokak ve cadde girişlerine, barikatlarla, ‘taslak dar bölgeler’ meydana getirilmişti.Taksim, oyların toplandığı merkez olduğu için, çok sıkı güvenlik çemberine alınmıştı. Çünkü dar bölge seçim sisteminde alanlar, Re’cop Takip Bey’in işine gelecek şekilde ayarlanıp, gösterilecekti.

ÇAMLICA’YI VERELİM

Usta,“Yenikapı” diyorsa, Yenikapı’dır… Allah’ın emri! Yeni Türkiye’nin,Yenikapısı! Boru değil yani. Öyle kapıları zangır zangır örseleyip, zorlamak yok! “Efendim bizim bir tercihimiz de, Fatih’in bile karşısına çadırını kurduğu Silivrikapı! Cirit de atarız gerekirse; Çatladıkapı! 18.yüzyıldan beri orada içiliyor, iki kadeh de biz parlatırız Kumkapı! Tekke ziyareti de yaparız Mevlanakapı!”Oldu, üstüne de Çamlıca’yı verelim!“Artık kapı kapı dolaşmaktan ümidinizi kesin. Alın işte! Biz altını doldurduk, siz üstünü Yenikapı!” Kapıyı beğenmediyseniz de, Re’cop Takip Bey, işaret eyleyip, buyur ediyordu Maltepe’yi! “Öteki kardeşlerim! Tutturmayın Twitter müptelaları gibi Kuştepe! Olmadı Gültepe! Ya da ‘anısı var, o da olsun’ diyorsanız yol açık; Kocatepe!”

KONSTANTİNOPOLİS

50 TOMA, 39 bin polis, eski Konstantinopolis; İstanbul için ‘yetmez ama evet’ti!’ Keşke NATO’ya yardım çağrısında bulunulup, ‘BM Askerleri’yle de ‘tampon bölge’ oluşturulsaydı. Amerika’dan, Fethullah Hoca Efendi’yi isteyecekleri yerde, ‘Çekiç Güç’ü çağırsalardı memlekete ya! Patriotlar’ın yağını, suyunu veren ‘Alman Askerler’, böyle günler için vardı. El-Kaide, Cuma için, Suriye’ye geçmeden önce, Perşembe günü, Taksim’e gelebilirdi pekâlâ. Harbiye, Askeri Müze’deki Mehteran Bölüğü ile Lütfi Kırdar’ın alt kısmında bekleşen ‘itfaiye erleri’ de, bir güzel, kalabalık teşkil ederdi aslına bakarsanız.

AYA YORGİ

İstanbul Valisi H.A.M, Eminönü, Karaköy, Kabataş, Beşiktaş vapur seferlerinin iptal edildiğini söylüyor, müjdeyi de veriyordu arkasından: ‘Boğaz ve Adalar hattı hizmet vermeye devam edecek.’ TOMA’ya el koyup, kepçeyle Akrep kovalamış eylemciler, maazallah, Marmaray’ı da kaçırabilirdi lahzada! Emekçiler, vapurla Büyükada’ya geçip, Aya Yorgi’den istedikleri kadar slogan atabilirlerdi. Taksim için, Kazancı Yokuşu, Gümüşsuyu Rampası, Talimhane veya Dolapdere Bayırı’nı tırmanacakları yerde, aynı eforu, Aya Yorgi zirvesine ulaşmada harcayabilirlerdi. Büyükada’nın her tarafı ‘çarşaflı-peçeli’ Arap kardeşlerimizle dolu olduğundan, ‘maskelerle’ aralarına karıştırmak da, ambiyansı hiç bozmazdı!  

EMEKÇİ VALİ H.A.M.

Boğazı tercih eden işçiler, Emirgân’da ‘kağıt helvaları’, havaya fırlatıp, fırlatıp, 1 Mayıs neşesine, neşe katabilirlerdi. Buna mukabil, Anadolu Yakası’ndaki, Küçüksu Çayırı’nda, ‘Emekçi Pikniği’ neden olmasındı? Hatta haber verseniz, ‘emekçi vali H.A.M.’ bile, size eşlik edebilirdi. Kanlıca’da buluşan göstericiler ise, birbirlerinin suratına ‘yoğurt yapıştırarak’, günün anlam ve önemine, bir mânâ katabilirlerdi.

KORKU DUVARLARI

Ankara’nın Bağları’nda gezintiye çıkacak olursak, Sıhhiye’den Kızılay’a geçişleri önlemek için, ortaya paslanmaz çelikten ‘duvar’ konmuştu. Re’cop Takip Bey söylemişti grupta. Ne demişti: “Geçmişin korkularını tek tek söküp atıyor, Türkiye’nin önündeki korku duvarlarını yıkıyoruz.” Nitekim de öyle oldu. ‘Korku duvarları’, bol suyla, TOMA’larla ‘yıkanıp’, bayrama, temiz pak girdiler. İstanbulluyu mahsur bırakıp, elinden gösteri ve seyahat özgürlüğünü, elinden alan zihniyet, başkentte de boy göstermiş, Başbakan, konutundan çıkıp, Başbakanlığa kadar gidememişti.

FREEDOM HOUSE

Büyük bir iştahla sıkılan biber gazlarından çoluk-çocuk kadar, basın mensupları da nasibini almıştı. Nasıl olsa durum, Freedom House’a varıncaya kadar bilinen bir gerçekti. Sık gitsin! Bas TOMA’dan tazyikli suyu, indir kafalarına, kafalarına copu! Hastaneymiş, yaşlısı, hastası varmış, sendika başkanıymış, milletvekiliymiş, bakanmış… ‘Bir dakika… Bakan mı? O bizden ya! ‘Kes TOMA’dan suyu, geri al vurduğun copu…’  

İŞTE HENDEK, İŞTE BARZANİ

Geçen yıl ki 1 Mayıs’ta, Taksim’e çıkışları, ‘inşaat çukurları var’ sallamasıyla, savuşturmaya çalışan İstanbul Valisi H.A.M, 1 Mayıs 2014 için de, ‘Meydanda, ‘hendek’ kazıyoruz’ diye üfürebilirdi halbuki! Nasıl ki, ‘Rojawalı Kürtleri’, kıskaca almak için, sınırlar boyunca MİT’le birlikte, KDP’ye ‘hendek’ kazdıran, Erdoğan’ın kankası Barzani emsali var ortada! ‘İşte Hendek, İşte Barzani.’

AĞRI, 2.TURDA!

BDP’li milletvekillerinin, HDP’ye katılımı için düzenlenen törende, Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün rozetini taktığı sırada, eş genel başkan Ertuğrul Kürkçü’nün “Yakaladığımız vekile, rozetini takıyoruz” esprisi, salonda kahkahaları yükseltirken, kazandığı Ağrı Belediye Başkanlığı, AKP tarafından ‘2.tura bıraktırılmış’(!) Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, sahnede, MİT’e teşekkürlerini tekrarlamayarak, Hakan Fidan’ı partiye davet etmemesi’, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’a rahat bir nefes aldırdı.       

DAR BÖLGE-STREÇ MINTIKA

Grup toplantısında döktürüyordu yine Re’cop Takip Bey: “Diyorlardı ki bana: ‘Kürt meselesi derseniz, Türkiye bölünür.’ Ben dedim, ne oldu, ülke bölündü mü? Çıkardığımız her reformun karşısına ‘Türkiye bölünür’ diye karşı çıktılar.”Sayın Başbakan! Zât-ı Âlileri, ‘dar bölge’,‘streç mıntıka’ hesabı, az maliyet, fahiş kazançla, restoran usulü; Meclis kapatmak için, memleketi, tam 550 parçaya bölüyor. Buna, Türkler ne desin? Kürtler ne söylesin? Buldunuz yine ‘dar bölge’ diye bir ‘exodus!’( Musa’nın Mısır’dan çıkışı) Hadi bakalım selametle!

PATRİK’E ZEYTİN DALI

Osmanlı Tarihi’nin önde gelen Vak’a Nüvisi, Re’cop Takip Efendi’nin, ‘1915-Taziye Mesajı’, Türkiye Ermenileri Patrik Vekili Aram Ateşyan tarafından, ‘eyvallahla’ karşılandı. Başbakan Erdoğan’ın Resmi Konut’ta kabul ettiği Ateşyan, çıkışta şöyle konuştu: “Başbakanımızın, peygamberin gönderdiği güvercin gibi, bize uzattığı zeytin dalını görmemezlikten gelemeyiz. Bu zeytin dalının kurumasını istemiyoruz. Onu dikip meyve vermesini diliyoruz.”

TAZİYE-TARZİYE

Patrik Hazretleri… Sayın Başbakan, kuş da sevmez, ağaç da. Uzattığı zeytin dalı da, Maraş dondurmacılarının, uzun kepçeleri ucundaki doldurmayı, verir gibi yapıp, geri çekerek, müşterilerin elinde, ‘içi boş külahları’ bırakmaları gibi, bir kompozisyon doğurur sonuçta. Re’cop Takip Bey, bir silkeler, bir silkeler, zeytinler alttaki seleye düşer, diğer kısmından tuttuğuz dal da, elinizde kalır. Bir Ermeni dostu olarak ‘söylemedi’ demeyin sonra bana. ‘Taziye’ (teselli etme) başkadır, ‘tarziye’ (özür dileme) bambaşkadır. Araya, redaksiyonun ‘r’si, eklenirse, anlamı farklı kılar.

AKLINI KENDİNE SAKLA!

Ermeni Patrik Vekili Ateşyan’dan önce görüştüğü, resmi ziyaret için Türkiye’de bulunan Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un, yargıya, medyaya, Twitter’e müdahaleleri eleştirmesine, hayli içerleyen ‘kosmokrator’ (dünya hükümdarı), hatta ‘pantokrator’(evrenin mimarı) RTE, diplomatik bir üslupla, konuk devlet adamına  “Herhalde hâlâ kendisini, ‘rahip’ olarak zannediyor, sen o aklı kendine sakla” diyerek had bildirdi. Muhterem şahsınız da ‘imam’ değil mi ki be hacı?

PARALEL PAPAZ

Gregoryan Patrik, Protestan Papaz. Hıristiyan mezheplerini de mi birbirine düşüreceksin be usta artık! Protestan Papaz Gauck üzerinden yine Alevi dostlarımızı da incittin. Cumhurbaşkanı Gauck, Almanya’daki tırnak içinde ‘Ali’siz Alevilerin’ etkisinde kalarak konuşuyormuş! Vay ‘Paralel Papaz’ vay! Başbakan, canlarımızın inancını, ‘Erdoğansız AKP’ ile karıştırmıştı herhalde! Ateşyan’ın arkasından da ‘bu da kendini Patrik sanıyor’ demedi hiç olmazsa!

KILIÇDAROĞLU İFADEYE

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağırdı. Soruşturmanın, Başbakan Erdoğan’ın mahdumu Bilal Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu aleyhine açtığı, hakaret davası ile ilgili olarak ‘sehven’ başlatıldığı ortaya çıktı. Re’cop Takip Bey, hemen telefona sarılarak, başının derdi; Bilal’i aradı:
-Bilal Oğlum… Benim haberim olmadan bir şey yapmaya kalkma demedim mi sana kaç defa? Bütün Türkiye şahit buna, insaf ya!
-Yine ne yapmamışım ki babacımcı!
-Yahu kim dedi sana, Kılıçdaroğlu’na dava aç diye oğlum. Benim de başımı belaya sokacaksın sonunda. Ne biçim oğulsun sen ya?
- Ama babacımcı… Artık bundan sonra ‘dar bölge’ diyorsun… ‘Kılıç’ın cüppesi’ diye kızıyorsun. ‘Oğlum’ diye bağırıyorsun. ‘Hakaret ediyorlar’ diye delleniyorsun. ‘Hukuk yoluyla hesap soracağım’ diye söyleniyorsun. Kafam karıştı benim de. Hesap-Kılıç-dar-oğul-hukuk-hakaret. Ben de bunu ‘Kılıçdaroğlu’na hakaret davası aç’ diye ‘algı şaşırtması’ oldum oğlum. Pardon babacımcı!
- Sümeyye’yi ver bana, bir de ona anlatayım. Emine sen de, “Bu çocuğun üzerine gidip durma’ deme bir daha. Adam, altımızı oyuyor ya!

ZARRAB PEŞİN ÇALIŞIR

Üretmek ve tasarruf etmek yerine, ‘beton ekonomisi’ ile ‘cari açığı’ kapatmaya çalışan Türkiye’nin imdadına Reza Zarrab yetişti. “200 ton altın ihraç ederek, Türkiye’ye 25 milyar lira kazandırdım. ‘Cari açığın’ yüzde 15’ini ben kapattım” diyen Reza, yüreğimizi kabarttı doğrusu! Dedesinin tavsiyesi gereği, bazı meslek gruplarıyla, ‘peşin çalışmayı’ ilke edinen Zarrab, bu arada Ankara’nın ‘cariye açığını’ da kapatmıştır herhalde! Ne kadar ‘çok yönlü’ ve yardımsever bir ‘ince’ işadamıymış yahu bu Reza!

VİCDAN SOYUT-CÜZDAN SOMUT

AYM Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin 52. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende, hükümete bir hayli yüklenerek, “Yargının karşı karşıya kaldığı, vicdan yolsuzluğudur” demiş, Evrensel de ‘Vicdan Yolsuzluğu’nu manşete taşımıştı. Kılıç’ın konuşma metninden, sözcükleri, özenle seçtiği dikkat çekiyordu. Fakat yaşanılanlardan bir kolaj yapmıştı AYM Başkanı. İfade, ‘vicdan yoksunluğu’ olabilirdi sadece! ‘Yolsuzluk’ ise ‘cüzdan’ ile örtüşebilirdi. Kılıç, ‘cüzdanın’ önüne ‘vicdandan’ bir set çekmişti. İddialar, montajlar, dublajlar öyle gösteriyordu ki, yolsuzluklar, bir cüzdana sığamayacak kadar hacimliydi. Cüzdan, ‘ayakkabı kutuları’, yatak odalarından çıkan ‘sanayi boyu kasalar’ yanında, sağda-solda ‘sıfır’ kalmıştı!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...