21 Mart 2014 00:03

Karşı'nın ilan makarası

Karşı\'nın ilan makarası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen pazar günü Karşı  gazetesinde yayınlanan tam sayfa renkli Ağaoğlu İnşaat ilanı sonrası bir tartışma yaşandı. Karşı gazetesinin dört yazarı , bu reklam nedeniyle istifa etti.
Şebnem Sönmez, İhsan Eliaçık, Ece Zereycan ve Emine Arslaner “Bizim kavlimiz böyle değildi” dediler. Kurulurken kendisine ticari medyadan farklı bir misyon çizmiş olan Karşı’nın kuruluş amacından uzaklaştığını, bu nedenle artık bu oyunu oynamayacaklarını belirttiler. Sanırım şu: Muhalif ve alternatif olmak kimliğiyle ortaya çıkan Karşı gazetesinin 17 Aralık soruşturmalarında adı geçen, adı rüşvet ve yolsuzlukla anılan bir inşaat şirketinden ilan almasını hem gazetenin kurucu bileşenlerine, hem de okuruna karşı yanlış olduğunu düşündüler.
Açıkçası ben de öyle düşünüyorum. Bunun nedeni çok açık; anlatacağım.
Ama önce gazetenin yayın yönetmeni Eren Erdem’in gazetecilik mantığına ilişkin bir iki şey söylemem gerek. Gazete ilk çıktığında Medyaradar.com sitesinden Alev Gürsoy’a şöyle diyor Erdem: “Gerçeğin ortaya çıkmasından korkuyorlar. Toplumun sorgulamasından korkuyorlar. Gençliğin geleceğini tasarlamasından korkuyorlar. O yüzden kendi buhranlarını sözüm ona gazetecilikle topluma sirayet ettirmek istiyorlar. Özgür bir Türkiye olacağız. Onlardan olmayanlara dünyayı dar etmek istiyorlar. Gazetecilik değil bu! Bunlar bize sökmez. Bu kirli savaş onların dünyası. Türkiye’yi çiftliğe çevirmişler. Devleti babalarının malı gibi paylaşmışlar. Hak, hukuk, yasa bunlar için yalan! Hepsi cebini doldurmuş, boğazından haram lokma geçenleri tek tek yazacağız! Devletin içine çöreklenmiş karanlık odakları yazacağız! Komplolar kurarak Türkiye’yi karanlık zindanlara çevirmeye çalışanlara karşıyız. Gezi ruhu bize heyecan veriyor. Ve biz Gezi direnişinde sokaklarda olan insanlarla aynı dili konuşuyoruz. Karşı, karşı oldukları konusunda ilkeli bir gazete.”
Şimdi de gazetede ‘Gezi ruhuna fatiha okutan’ Ağaoğlu ilanı yayınlandıktan sonraki açıklamalarına bakalım Eren Erdem’in: “Editoryal bağımsızlık başka bir şeydir. Mali dengeler başkadır. Biz, kim reklam verirse versin, eğer yayın çizgimize müdahale etmiyorlarsa yayınlarız. Çizgimiz ortadadır, yapılanlar gayet net ortadadır… Sağ olsun bu arkadaşımız (Gazetenin Patronu Tekstilci Turan-EA) elini sürekli taşın altında tutuyor. Fakat biz, bu elin hemen kopmaması için reklam servisimize talimatlar veriyoruz. Bize reklam veren hiçbir şirketi ayırmadan kabul etme yolunu izliyor, esasen bunu yaparken gayet normal bir strateji izliyoruz.”
Eren Erdem’e çok normal gelen bu iş stratejisi,  aslında Egemen Bağış’ın makarasından farklı bir şey değil. Nasıl Egemen Bağış dışarıda inançlı bir Müslüman gibi davranıp, evinde Bakara suresiyle makara geçiyorsa, Karşı gazetesi de Gezi’dekilerle aynı dili kullandığını söylüyor, ama sonra gidip ilkesizce çarpık kentsel dönüşümün ‘ağababasından’ ilan alıyor. Sonra da bizi “Gazeteler reklamsız yaşayamaz, bunu bilin” filan gibi ilkokul seviyesinde argümanlarla ikna etmeye çalışıyor. Gazetenin “karşı”lığı faturalar yığılıp, maaş ödemeleri gelince bitiyor anlaşılan.

REKLAM ALMANIN DA ETİĞİ VAR

Günümüzde iki tür gazetecilik modeli var. Bunlardan birisi tüm dünyada yaygın olan liberal, kâr odaklı ticari basın modeli. Bu modelde parası olan herkes medya sahibi olabilir. O medyayla ülkesindeki yasalar ve düzenlemeler dahilinde yayın yapar, ilan ve reklam alır. Ticari basının tek amacı yarattığı içerik sayesinde aldığı ilan-reklam gelirleriyle maksimum kâr etmek ve piyasada var olmak.  Diğer model ise yine liberal basın modelinin en yaygın uygulandığı ABD’den çıkmıştır ve ticari basının hem sahiplik hem de iş yapma biçimine bir alternatiftir. Basında sosyal sorumluluk modeli dediğimiz bu modelde öyle her önüne gelen medya patronu olamaz. Ancak topluma söyleyecek sözü olan, sadece para kazanmak derdinde olmayan, belli bir misyonla, ilkeli ve etik gazetecik yapacak olanlar medya patronu olur. Basında sosyal sorumluluk modelini benimsemiş gazeteciler için topluma verilen her mesajda gazetecinin ahlaki sorumluluğu vardır. Bu ister haber içeriği olsun, isterse gazetede yayımlanan bir ilan olsun. Gazeteci yayımladığı her satırda okuruna ve çalışanlarına karşı sorumludur ve onlara hesap vermek durumundadır.
Gerçi, Karşı yayın yönetmeninin hararetle savunduğu piyasa mantığının bile etik değerleri yok değil. Ticari basının beşiği ABD’de yayımlanan, kâr amaçlı bir yerel medya grubunun (Valleywide Newspapers) ilan ilkelerine bakalım. Şöyle demişler:
·    Gazetemizde yer alacak ilan-reklam-promosyon türlerini belirlemek konusunda kararı biz veririz. İlan ve reklamın içeriğinin doğruluğundan reklam veren sorumludur.
·    Bize nahoş gelen ilanlar kabul edilmeyecektir. Yasa dışı bir ürün veya hizmet ya da yaş, renk, ulusal köken, ırk, din, cinsiyet, cinsel yönelim ve engelliliğe yönelik saldırgan ilanlar kabul edilmez.
·    Aşağıdaki konuları içeriyorsa reklam kabul edilmez: Alkol, silah, mühimmat, havai fişek, kumar, pornografi, tütün.
·    Valleywide gazetesinin veya personelinin şanını, şerefini lekeleyecek hiçbir ilan alınmaz.
Şimdi düşünün, ilan gelirleriyle yaşayan Los Angeles’daki Valeywide bile ilan etiğinden, ilkelerden bahsederken, bizde Gezi ruhunu arkasında aldığını söyleyen ‘Karşı’ daha ilk ekonomik krizde adı son günlerde yolsuzlukla anılan Ağaoğlu’nun reklamına sarılıyor. Sonra da bizi bu yaptığının “gayet normal” olduğuna inandırmaya çalışıyor.

NEDEN GAZETEYE PARA YATIRIR İNSAN?

Karşı gazetesi yöneticileri önce tekstilci, patronları ‘Turan arkadaş’ın medya işine hakikaten ne için girdiğini iyi tarif etmeliler. Çünkü basın sektörü tişört üretmekten çok farklı dinamiklere sahip. Evet, reklamsız, sadece haberden para kazanılamıyor. Ama sorumlu, alternatif gazetecilikte öyle her parayı verenin istediği sayfayı satın alıp, dilediği mesajı yayması normaldir diye bir şey de yok. Materyalist, tüketim kültürünün ürünü büyük ticari basın bile sırasında okurunu kızdırmamak için otokontrol mekanizmasını çalıştırıyor. Bizim Karşı’nın yayın yönetmeni ise reklamcılara “Nereden ilan gelirse ayırmadan alın” talimatını vermiş. Eh, buna da yazarlar ve okur tepki göstermesin mi?
Reklam şart diyenlere son bir söz: Artık reklam temelli medya endüstrisi tükendi. Dünyada pek çok büyük gazetenin gelirinin yüzde 75’i hâlâ reklamdan geliyor olabilir. Ama bu o gazetelerin içerikleri üzerinde reklam verenin baskısını da beraberinde getiriyor. Bu nedenle, büyük medya kurumları artık dijital gazetecilik alanında yaratıcı iş modelleri geliştirmeye çalışıyorlar. Günümüzde özellikle gazetecilik alanında bir şeyler yapmak istiyorsanız güvenilirlik, yeterlilik, karizma, orijinallik (farklı zihniyet) gibi özetleyebileceğim özellikleri barındırmanız gerekiyor.  “Cebimizde para var (Veya yağlı bir tekstilci bulduk) hadi gazetecilik işine girelim abi” diye bir medya business mantığı yok. Bu karizmayı çiziyor bir kere. İlkelerin olacak, iş yapma becerin olacak, para kazanmak için farklı ve etik yollar deneyecek girişimci ruhun olacak…
Bugün kültürel sermayesiyle gazete patronluğuna en yakın isimlerden, Sedat Simavi’nin torunu Harun Simavi bile kağıda basılı gazete işine girmiyor; diken.com.tr adlı İnternet sitesini yayınlıyor. Benzer bir şekilde, uzun yıllar büyük medyada gazetecilik ve yayın yönetmenliği yapmış Nurcan Akad, Zete Gazete (zete.com) adlı tablet gazetesini Ağaoğlu ilanı filan almadan, elindeki avcundaki birikmiş parasıyla yaşatmaya çalışıyor. Tekstilci Turan arkadaş ne demeye kağıda basılı gazete işine giriyor? Neden “karşıyız” söylemiyle yazar-çizer topluyor da sonra “para lazım” diye onların şanını zedeleyecek ilan alıyor? Bu işler öyle “Reklamsız gazete olmaz” diye makara yapmakla olmuyor. Ticari basına alternatif olacaksanız, gazeteciliğin de ilan almanın da sorumluluk ve okura hesap vermeyi gerektiren bir iş olduğunu bilmelisiniz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa