31 Ocak 2014 00:08

BBC'nin Gülen söyleşisi neden vasat kaldı?

BBC\'nin Gülen  söyleşisi neden  vasat kaldı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

BBC Dünya Servisinin Fethullah Gülen söyleşisi beklentilere cevap veremedi ve belki de çok emek verilmiş bir özel haber olmasına rağmen çok vasat kaldı. Bunun kanımca birkaç nedeni var…  
Öncelikle, Gülen söyleşisinin haber değeri olduğunu söyleyelim. Eh, adam 16 yıl aradan sonra ilk kez kendi medyası dışında bir kanala, hem de BBC gibi bir habercilik devine konuşmuş. Bir olayın ilk, öncelikli veya ayrıcalıklı olması elbette ona haber değeri katar. Lakin, Fethullah Gülen normal şartlar altında hiç konuşmayan bir kişi de değil. Zaman Gazetesi, Samanyolu TV gibi kanallardan duygu ve düşüncelerin serbestçe, uzun uzadıya dile getiren, mütemadiyen kamuya “mesajlar’ veren, hatta Başbakana, Cumhurbaşkanına bile açık mektuplar yazarak iletişim kurabilen bir kişi. Bu nedenle, aslında Gülen’in ne hakkında ne düşündüğü zaten kamusal alanda az çok biliniyor. Kısacası, Gülen bir basın kuruluşuna ilk kez konuşmuyor. Ama son 16 yıl içinde BBC’ye ilk kez konuşuyor.
Peki, BBC Muhabiri Güney Yıldız’la konuştuğu her şey dünya kamuoyu açısından büyük haber değeri taşıyor mu? İşin bu yanı biraz sorunlu…
Güney Yıldız, belli ki Pensilvanya ile yapılan uzun görüşmelerden sonra bu ‘büyük’ söyleşi için randevu almış ve İngiliz devlet televizyonu BBC de kalabalık bir ekibi ABD’ye yollamış. Hem zaman, hem de ciddi para işi… Ama sonuçta ortaya çıkan haber, ne yazık ki, Cemaate bağlı Zaman gazetesinin reklam kokan haberlerinden öteye geçemiyor. Konu BBC olduğunda biz gazetecilik akademisyenleri çok yüksek standartlar bekleriz. Gerçi BBC de eski BBC değil, ama yine de BBC-gazetecilik-habercilik denilince beklentilerimiz yükseliyor. Halbuki, Geçen hafta yayımlanan Gülen söyleşisi o derece sıradan unsurlarla örülü ki, sanki Gülen Cemaati İngiliz devlet televizyonuna paralı reklam vermiş gibi bir hisse kapılıyor insan.
Hadi diyelim biz alıştık Türkiye’de Gülen hareketinin ülkede egemen güç olmasına. Ama, BBC muhabirinin de bu olağandışı durum sanki pek normalmiş gibi davranmasına ne demeli? BBC muhabiri Gülen’e barış süreci hakkındaki düşüncelerini sormak için bin dereden su getiriyor misal: Siz aslında barış sürecinde elinizden geleni yaptınız... Bölgede okullar açtınız... minvalinde söze başlayıp ancak sadede geliyor. Gazetecilerin ‘devlet büyüklerine’ aklı başında soru sorabilmek için önce yağ çekmesi geleneği Ankara’ya veya Atina’ya özgü bir gelenektir sanıyorduk, ama galiba artık Londra’da da bu bir gelenek haline gelmiş. Üstelik, Gülen, resmi devlet büyüğü de değil… BBC muhabirinin Gülen’e ekranda TC devlet büyüğü gibi davrandığı bu tuhaf tavrı, açıkçası bende (ve belki de pek çok izleyicide) şu kanıyı oluşturdu: Gülen, BBC aracılığıyla Başbakana verdiği mesajlarına uluslararası meşruiyet kazandırmak istedi. Başarılı da oldu. Ayrıca, bu söyleşi sayesinde kendisinin ve Cemaatin reklamını yaptı. Türkiye’de bir politik figür olarak ağırlığı olduğunu uluslararası arenaya BBC aracılığıyla duyurdu.  
Haberde Pensilvanya’daki çiftlik, Gülen’in odası, yaşadığı villa adeta bir kutsallık vehmedilerek uzun uzadıya gösteriliyor izleyiciye... O göbekli, bıyıklı korumaların söyleşi sırasında odada olması filan hiç merak edilmemiş. Kim oldukları sorulmamış. O insanların koruma mı yoksa başka şey mi olduklarını bilemiyoruz; ama onları haberde dekor gibi izliyoruz. Kim bu insanlar? Memleketlerinden o kadar uzakta bir ülkede ne yapıyorlar? ABD’deki o devasa mülk neyle alındı? Bu değirmenin suyu nerden geliyor? İmam’ın arkası nasıl bu kadar sağlam? Dünya kamuoyuna bilgi vermek açısından BBC muhabiri bunları da sorar diye bekliyoruz. Hani bizimkiler soramıyor ya… Ama boşuna bekliyoruz. Gülen’e yine bildiğimiz “çanak sorular” sorulmuş.
Halbuki, BBC gibi artık gazetecilikte ekol olmuş ve habercilik konusunda Türkiyeli gazetecilere de ders veren bir kurumun muhabiri, hazır Gülen’i bulmuşken, ondan nasıl özel bir haber çıkartabilirdi? Bu soru bence önemli. Karşısında mesela Jeremy Paxman veya Christiane Amanpour gibi bir gazeteci olsa, Gülen’e şak diye öncelikle şunu sorardı: ”Yahu, siz Pensilvanya’da yaşayan bir dini figür olarak, Türkiye Cumhuriyetinin emniyet teşkilatı, yargısı, barış süreci gibi konularda bir politik aktör olarak tanımlanıyorsunuz. Bu nasıl oluyor da oluyor? Siz bu gücü nereden alıyorsunuz?”… Veya, barış süreci mi konuşulacak? Lafı hiç dolandırmadan “Siz Türk-Kürt barışını istemiyor musunuz Allah aşkına?”… “Siz Kürt düşmanı mısınız Sayın Gülen?”... gibi şaşırtıcı sorular sorulabilirdi. Bence, Gülen’in karşısında rahmetli Birand bile olsaydı bu tür kontra sorular sorardı. Böylelikle, biz de Gülen’e ilişkin her gün okuduğumuz ve dinlediklerimizden farklı bir özel haber izlemiş olurduk.
AKP yandaşı medyanın tüm şeytanlaştırıcı, komplocu ve nefret söylemi içeren eleştiri kafasını şiddetle kınamakla birlikte, BBC’nin Gülen söyleşisinin zamanlamasını güncel tabirle “manidar”, içeriğini de yukarıdaki nedenlerle vasat bulduğumu söylemek zorundayım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...