Aykut Kocaman yola devam ediyor
Fenerbahçe, 3 Şubat’ta buruk bir ayrılık ile yola çıktığı Kadıköy’e, Mersin, Grodno ve Trabzon rotasını izledikten sonra bugün geri dönüyor. Bu zorlu deplasman rotası öncesi iyimser olanların fazla olduğunu söylemek yalan olur. Yazılı ve görsel medyada felaket senaryoları yazanları haksız çıkartan Fenerbahçe, Mersin’den 3 puan, 90 dakikasını 10 kişi oynadığı Bate maçından beraberlik ve Trabzon maçından son yılların bir klasiği olarak 3 golle 3 puan çıkartmayı başardı. Şaşırtıcı mı? Hayır.
Fenerbahçe’nin, kadrosunun yeteneğini ve potansiyelini sahaya yansıtma konusunda sorunlar yaşadığı, futbolu biraz bilen herkesin hem fikir olduğu bir gerçek. Ancak, futbol dışı değişkenlerin futbola etki ettiği, Türkiye gibi başka ülkenin olmadığı da ayrı bir gerçek. Bu ülkede Avrupa, kupa ve lig, üç kulvarda yoluna devam eden tek takım ve tek teknik direktör var: Fenerbahçe ve Aykut Kocaman. Bu ülkede en çok eleştiriye uğrayan yine Fenerbahçe ve Aykut Kocaman. Bir gariplik var değil mi?
Çok farklı dünya görüşlerine sahip olan Ahmet Çakar’dan, Erman Toroğlu’ndan, Mehmet Baransu’ya Rasim Ozan’a, oradan “radikal” yazarlarına kadar geniş bir kesimin Aykut Kocaman’ı eleştirdikleri noktaların futbol ile ilgili olmaması ayrı bir gariplik. Kümeler nerde kesişiyor düşünmemiz lazım. Şenol Güneş istifa etti; Ertuğrul Sağlam, büyük ihtimalle milli takımın başına gelecek, istifa etti; Fatih Terim’in gelecek sezon ne olursa olsun yerini koruyamayacağını bütün spor medyası fısıltıyla konuşuyor ama medya yorumcularımızın en kolay yoldan vurduğu hala Aykut Kocaman. O zaman sormak lazım, Aykut Kocaman niye bu kadar hedef tahtasında?
Gülmüyor, sevinmiyor, futbolcularıyla arasında ilişki soğuk, yıldızları yönetemiyor gibi normal insan IQ’sunu zorlayan yorumları bırakırsak, Aykut Kocaman aslında hepsinin ezberini bozuyor; ezberi bozulan Aykut Kocaman’a bozuluyor.
Eleştiri değil bildiğiniz suçlamalar; suçlamalar, söylenen laflar tek tek bitiyor:“alt yapıya önem verilmiyor” diyenler, Salih, Recep Niyaz, Beykan ve arkalarından gelen gençler sonrasında susuyor. 11 kişinin oynayabileceği kadro açıkladıktan sonra o değil de bu niye oynuyor diyenler skor geldikçe fazla bir şey söyleyemiyor. “Karakter aşınması” yaşıyor diyen “radikaller”, umarım her maç sonrası Aykut Kocaman’ın söylemleri sonrasında utanıyordur. Ama hala esas soru ortada duruyor, bu kadar farklı kümelerde yer alan insanların ortak kesişme noktası nerede? Sakın “dürüstlük” demeyin, daha SPK ve borsa “oyunları” hakkında hiç biri yazı yazmadılar! Belki bu kümeyi konuşmak için Ahmet Çakar ve Sinan Engin’in bu hafta kenarından geçtiği “derin yapılanma”yı tartışmaya başlamak gerekir.
Fenerbahçe ilginç bir grafik çizmeye devam edecek; bu dakikadan sonra UEFA finali oynarsa da şaşırmam, 3 hafta sonra lig şampiyonluğuna havlu atarsa da şaşırmam. Bildiğim yegane gerçek Aykut Kocaman’ın rahat bırakıldığı takdirde uzun vadede herkesin kıskanacağı çok iyi bir takım yaratacağı, ancak bu rahatlığa kavuşmak için bu sezon Kadıköy’de Galatasaray’ı geçmek gerektiği de ayrı bir gerçek.
Evrensel'i Takip Et