12 Aralık 2012 10:18

Deplasmanıma dokunma!

Deplasmanıma dokunma!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta, 3 Aralık Dünya Engelliler günü vesilesiyle bedensel engelli sporcuların yaşadığı sorunlara değinmeye çalışmıştım.  Bedensel engelli sporcuların, ancak uluslararası bir başarı kazandıkları takdirde, medyada küçük de olsa bir yer bulmasını eleştirmiştim. Yanılmışım! Bedensel engelli sporcuların ekranlarda dolu dolu yer alması için sadece maçlarında olay çıkması yeterliymiş.
Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi’nde Galatasaray-Beşiktaş arasında oynanan maç, çıkan olaylar nedeniyle yarım kaldı. Normal zamanda, bırakın maçtan kareler göstermeyi, maçın sonucunu bile vermeyecek spor programları, çekilen görüntüleri başa sararak defalarca izlettiler.  Bu yapılanın habercilik refleksi olmadığını anlamak için özel bir zekaya sahip olmaya gerek yok.  Görüntülerin ardından yapılan yorumlar gerçek niyeti gösteriyordu: Futbol Federasyonu, geçen sene, Kulüpler Birliği’ni de arkasına alarak, 4 büyük takımın aralarında oynayacağı maçlarda “deplasman yasağı” uygulamasını getirmişti. Tribünlerin, taraftarların tepkisini çeken bu yasak, tekerlekli sandalye basket maçında çıkan olaylar bahane edilerek, yorumcular tarafından haklı gösterilmeye çalışılıyordu.  “Engellilerin maçında bile olay çıkartıyorlar, deplasman yasağı uygulanmazsa çok daha büyük olaylar çıkabilir” mealindeki ikiyüzlü yorumlar ne kadar doğruyu gösteriyor? Hele ki spordan sorumlu bakan maçtaki olayların nedeni “deplasman yasağı”  demişken.
Taraftarların “deplasman yasağı” konusundaki tepkisi bir çok kişiye garip gelebilir. Kimileri maçları rahat koltuklarında evde seyretmekten zevk alır. Şifreli kanal almaya parası yetmeyenler için kahvehaneler en uygun mekanlardır. Bazıları için ise, arkadaş gruplarıyla meyhanede maç seyretmek sosyalleşmenin en önemli fırsatıdır. Bu tercihleri yapanlar için, “deplasman yasağı” hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ancak, maçları tribünden seyreden taraftar için, “deplasman” tribün kültürünün en önemli ritüelidir. Taraftarlar için, deplasmanlar sadece sosyalleşmenin değil, dostlukların pekişmesinin, yeni dostluklar kurulmasının, dayanışmanın seferber edilmesinin fırsatlarıdır; sadece “üzüntüyü ve sevinci” paylaşmanın değil, tutkuyla sevdiği renklerin “asla yalnız” yürümeyeceğinin ispatıdır. İki takım açısından tamamen bir prestij maçı olan Fenerbahçe-M.Gladbach karşılaşması için Almanya’dan gelen 2500 taraftar sadece bu duygularla Kadıköy’e gelmişlerdi. Hangi renklere coşkuyla bağlı olursa olsun, taraftarlar için, deplasman birilerinin vereceği bir lütuf değil, modern futbolun oynanmaya başladığı günden beri bir haktır.
 4 büyük kulüp arasında uygulanan deplasman yasağına hemen her taraftar tepkili. Ancak bu konuda Fenerbahçe tribünlerinin, özellikle Okul Açık tribünde yer alan Cefakar Kanaryalardan Vamos Bien’e, UNİFEB’den GFB’ye bütün Fenerbahçe taraftar gruplarının hakkını ayrıca vermek gerekir. Yasak uygulanmaya başladığından beri pankartlarla, protesto eylemleriyle bu yasağın kalkması yönünde büyük çaba harcadılar. Hafta sonu oynanan İBB maçından sonra tribünleri uzun bir süre terk etmeyerek “deplasman yasağını” protesto ettiler. Bu yazı kaleme alındığı sırada, Fenerbahçe Yönetimi, taraftarların sesine kulak verip yasağın kaldırılması için TFF’ye başvurmuştu. TFF, II. Meşruiyetin Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin “şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” latifesine taş çıkartır biçimde, “taraftarlar olmasa futbolu ne güzel idare ederdim “ mi diyecek, yoksa çağdışı “deplasman yasağı”nı kaldıracak mı? Sonucun ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
Tekerlekli sandalye basketbol karşılaşmasının sonrasında olduğu gibi her fırsatta, taraftarları, sürekli olay çıkarmaya eğilimli, kavga arayan, cürüm işlemeye hazır kriminal tipler olarak tarif eden yorumcuları dinleyenlere de bir hatırlatma: O taraftarlar gitmezse o maçları kim seyredecek?
Medya yer vermediği için çok kişi farkında değildir; son dönemde memleket taraftar grupları önemli pek çok olaya imza attı. Van depremzedeleri için TV’lerde sükse yapmadan dayanışma kampanyaları örgütlediler,  rakip tribünde hastalanan taraftar için organize olup ilik aradılar, bir çok taraftar grubu her sene seçtikleri köy ilkokulları için varını yoğunu harcayarak kardeş okul kampanyaları düzenliyor, deplasman yolunda trafik kazasında ölen rakip taraftarları anmak için kendi tribünlerinde pankartlar açıyorlar, sadece Türkiye’deki değil, dünyanın her yerindeki tribün emekçilerinin haklarını korumak için mücadele ediyorlar. Tekel işçisinin, Filistin halkının yanında oluyorlar. Gözaltına alınıp, bedel ödüyorlar. Demem o ki, taraftarı, ikiyüzlülük yapıp sadece olay çıktığında değil, bu güzel hareketler sonrasında da hatırlayın. “İleri demokrasi”nin çölleştirdiği, biat kültürünün egemen olduğu  “sivil toplumumuzda” , direnen taraftar gruplarına destek olmuyorsanız hiç olmazsa köstek olmayın.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...