07 Şubat 2014 16:19

Kadın katili bu düzen değişmeli

2013’ü tarihi yapan bütün olgu ve olayların 2014’e damgasını vuracak olay ve olgular olarak varlığını sürdürmektedir. Yani, giden yıl gelen yılın nasıl olacağının habercisi oldu.Yıl sonunda gündeme yolsuzluk operasyonu olarak düşen siyasi krizin deprem sarsıntısındaki etkileri devam ediyor. Tabii ki bu çatışmalar AKP içerisindeki koalisyonların çatışması olmaktan çoktan çıktı ve bir bütün olarak memleketi hatta dış politikayı etkisi alan bir siyasi krize dönüşmüş durumda. Çatışmanın tarafları buradan güçlenerek çıkma hesabıyla siyasette, hukukta, bürokraside, ahlakta sınır tanımadan karşılıklı hamleler yapılageliyor...

Kadın katili bu düzen değişmeli
Paylaş

2013’ü tarihi yapan bütün olgu ve olayların 2014’e damgasını vuracak olay ve olgular olarak varlığını sürdürmektedir. Yani, giden yıl gelen yılın nasıl olacağının habercisi oldu.
Yıl sonunda gündeme yolsuzluk operasyonu olarak düşen siyasi krizin deprem sarsıntısındaki etkileri devam ediyor. Tabii ki bu çatışmalar AKP içerisindeki koalisyonların çatışması olmaktan çoktan çıktı ve bir bütün olarak memleketi hatta dış politikayı etkisi alan bir siyasi krize dönüşmüş durumda. Çatışmanın tarafları buradan güçlenerek çıkma hesabıyla siyasette, hukukta, bürokraside, ahlakta sınır tanımadan karşılıklı hamleler yapılageliyor. Muhalefetin derdi ise yeni bir halk seçeneği çıkarmak değil, AKP’nin şahsında memleketin bütününü sarsan bu siyasi krizi kendilerini güçlendirmek üzere fırsata çevirmekten öteye geçmiyor. 11 yıllık iktidar partisi olarak AKP ve başbakanı bu süreçten yine mağdurluk görüntüsü yaratarak yeniden halkın onayını almayı hedefliyor.

AKP MAĞDUR OLABİLİR Mİ?

Bunca rüşvet, ihale belgeleri ortaya çıkmışken, gayrı meşru paralar ayakkabı kutularında, ev kasalarında ortaya dökülmüşken nasıl bir mağdurluktan bahsedilebilir ki? Bu durum “komplo”, “faiz lobisi”, “dış güçler”, “darbe” teorileri ile açıklanamaz. Çünkü baştan beri AKP iktidarını kurarken ve sağlamlaştırırken, hem ekonomi politikalarında, hem de dış politikada kurduğu ilişkiler, ABD ve AB başta olmak üzere bölge egemenlerinin sömürü ve işgal politikalarıyla uyumlu, çoğu zaman da uyumluluğu aşmış ve belirleyen olmuştur.
Emniyetten yargıya, askerden, bürokrasiye, medyadan kimi sendika ve meslek örgütlerine kadar, geniş bir alanda egemenliğini kurmuş, mağrur ve muktedir bir pozisyonda bulunan iktidar, güç çatışmaları sonucu ortaya çıkan bunca pisliği, öyle darbeyle, komployla, faiz lobisiyle, dış güçlerle açıklayamaz, gerekçelendiremez.
Bir darbe varsa, milletin iradesine yapılmıştır. Şimdi aynı gemideyiz diyerek halka yapılan destek çağrısının karşılığı yoktur. Çünkü aynı gemide değiliz. Onların sadece ayakkabı kutusundan çıkan para bugünkü değeri ile 12.235 asgari ücrete; bakan oğlunun sadece evindeki kasasından çıkan ise 3.260 asgari ücrete karşılık geliyor. Görünen de, buz dağının sadece siyasi krizle açığa çıkan kısmı. Nasıl aynı gemide olabiliriz ki?
Pisliğin, çürümüşlüğün gemisi, ezilen, yoksul halkların, emekçilerin, kadınların gemisi olamaz. Biz, demokrasinin, halk için ekonominin, hak ve özgürlüklerin yeniden tesis edilmesinin öznesiyiz. Dolayısı ile bu pisliği temizleyecek olan, ezilen yoksul halklar olarak bizlerin yolsuzluğa, yoksulluğa karşı vereceği mücadeledir.
Yolsuzlukla sarsılan Başbakan şimdi bu operasyon çözüme yapılmıştır, askerlere de komplo yapılmıştır diyerek, KCK, Ergenekon, Balyoz vb tüm operasyonların sorumluluğunu cemaate yıkarak güçlerini tazeleme eğiliminde. Kürt halkının verdiği haklı mücadelenin sonucu masaya oturmak zorunda kalan AKP hükümeti şimdiye kadar çözümü sağlayacak kaydadeğer hiçbir adım atmadı. Anayasal, yasal, idari düzenlemeler dahil çözümü ilerletecek bir politikanın mesajı verilmedi. Yani AKP, çözümden yana değildir, çözüm sürecini istismar etmektedir. Savaş ve çatışmanın sonuçlarını doğrudan yaşamış ve acının izlerini hala yaşayan biz kadınların mücadelesi ancak barışın, çözümün güvencesi olabilir.

ŞİDDET DE, YÜK DE BÜYÜYOR
Kadınlar artık, erkek şiddetiyle birer birer değil, üçer, beşer can vermekte, hükümetin onca aldık, alıyoruz dediği tedbire rağmen şiddet giderek büyüyor. 12’sinde gelin edilip, 13’ünde anne olan ve 14’ünde yaşama veda eden Kader şahsında çocuk evliliklerini tartışıyoruz. Çocuk evliliğinde Türkiye dünya sıralamasında ilk 10’un içerisinde yer alıyor. Evlendirilen kız çocuklarının üçte biri kuma oluyor. Ve kız çocukları için evlilik yaşı 12’ye kadar düşmüş durumda.
Halkın yaşadığı yoksulluk kadınlara açlıktan bayılma olarak yansıyor. Semt pazarların son saatlerinde, en ucuza ya da arta kalanların bedavaya temin edilerek mutfağın döndürülmesi de kadın maharetine bırakılmış durumda. Toplumsal çözüm üretilmesi gereken hasta, yaşlı, engelli, çocuk bakımı, şimdi karşılığında ücret de ödenerek tümden kadınların üzerine yıkılmış halde. Ekonomiyi, “Kadınlara istihdam sağlıyoruz”, “kadın istihdamını teşvik ediyoruz” gibi bol vaatli laflarla biz kadınları güvencesiz, kuralsız çalışmaya mahkum ederek yükseltmeye çalışıyorlar.
İyi, güzel de, bu teşvik neden kadınlara sigortalı, örgütlü, hak ettiği ücreti temin edecek koşulları sağlamıyor? Peki neden biz kadınlar bunları yaşamak zorunda bırakılıyoruz?

DEMOKRASİNİN TEMİNATI KADINLARIN EŞİTLİK MÜCADELESİ

Biz kadınlar daha doğumdan itibaren hayata birkaç adım geriden başlarız. Bugünkü düzende hayat bize hiç adil değil. Eğitimde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda, adet, gelenek ve göreneklerde mutlak bir eşitsizlikle karşı karşıyayız. İktidarların, son 11 yılda da özel olarak AKP hükümetinin politikaları eşitsizliği ve şiddeti daha çok derinleştirdi. Çünkü kadınların lehine diye yapılan her düzenleme, kadını bu sisteme yeniden yeniden mahkûm ediyor.
Eğitim sisteminde yapılan düzenlemelerle kız çocuklarının fiilen eğitim dışına itildiğini görüyoruz. Hamile kadınların sokakta gezmesinden, kadınların etek boyundan, yakasının açıklığından rahatsız olan ve bunu resmi fetvâlara döken bir zihniyetle kadınlara nasıl eşitlik gelecek? Engelli ve hasta-yaşlı bakımı için ödenen bakım parasının muhatabı genellikle kadınlar oluyor. Çünkü zaten bu işlerin kadınlar tarafından yapılacağına dair yerleşik bir algı var ve şimdi AKP hükümeti bu algıyı daha da yerleştirerek, bakım parası ile kadının bütün yaşamını eve ve bakım işine indirgiyor. Oysa çocuk, engelli, hasta ve yaşlı bakımı toplumsal bir sorundur ve bakım işinin de toplumsal olarak çözülmesi gerek.
Hak, hukuk, adalet ve eşitlik talebi bu nedenle kadınların daha çok meselesi olmak zorunda. Karşılaştığımız bunca eşitsizliğin ve adaletsizliğin ortadan kaldırılmasının yolu da yine biz kadınların çabasından mücadelesinden geçiyor.  

KADINLAR TÜM KARAR, YÖNETİM VE DENETİM SÜREÇLERİNDE YER ALMALI

Şimdi yaklaşan seçimlerle kadınlar yeniden hatırlanır oldu ama nasıl? Oy toplamak ve oy vermek üzere. Seçim zamanı kadınlara şirin görünmek için yapılan kimi vitrin düzenlemelerini ve propaganda özellikli çağrıları saymazsak, İktidar partisi olan AKP’de de, CHP ve MHP gibi muhalefet partilerinde de sandalyeler ve kürsüler, kullanan kadın sayısına baktığımızda kapalı diyebiliriz. Karar verme organlarında kadının sesi de yok, sözü de yok. Bu durumu değiştirmenin yolu da belli; ülkenin genel demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesi ile birleşmek.
Halkın mutlak egemenliğinin tesis edildiği; karar alma organlarının halk, kadın, işçi, gençlik meclisleriyle genişletildiği; seçenlerin yeri geldiğinde seçilmişleri geri çağırma, görevden alma hakkının bulunduğu bir düzende kadınlar hem karar, hem yönetim hem de denetim süreçlerinin bir parçası olabilir.
Güvenliğinden, yargıya kamu görevlilerini halkın seçtiği, halk mahkemesi ve jürisiyle bağımsız yargı sisteminin kurulduğu; devletin dinden tümden elini çektiği ve tüm inançlara gerçek anlamda eşitlik ve özgürlük sağlandığı, inanç kadar inanmama hakkının da güvencede olduğu bir laiklik demokratikleşmenin unsurlarını oluşturur. Özel yaşamı ihlal eden, yurttaş güvenliğini tehdit eden istihbarat faaliyetlerinin yasaklanması, bürokrasi ve siyasi yapılanmalara nüfuz etmiş ırkçı ve faşist unsurlardan arındırılmasıyla demokrasinin yerleşmesi sağlanabilir.
Ülkenin çok uluslu ve farklı inançlı olduğu gerçeğinin kabulüyle, eğitim sisteminden, idari yapılanmaya, siyasetten, yerel, merkezi yönetim yapılanmasına kadar bu farklı kimliklerin ve inançların varlıklarının güvenceye alındığı, bölgesel özerklik ve tam hak eşitliğinin sağlandığı bir sistemle barış ve demokrasinin teminatı olabilir.
Seçim barajları, siyasi yasaklar bugün demokrasi önündeki önemli engellerden birisidir. Bu nedenle seçim barajlarının kaldırılması, siyasi partilere ödenek adı altında kamu kaynaklarının kullanılmaması, verilen her oyun karşılık bulduğu ve halkın temsiliyetinin güvenceye alındığı bir seçim sistemi istiyoruz. Basın, ifade, özgürlüğünün tesis edilmesini, işçi ve emekçilerin sendikal ve siyasal örgütlenmelerinin, toplu pazarlık hakkının kullanılmasının önündeki engellerin ve işkolu barajlarının kaldırılmasını istiyoruz.
Bugün komşularla sıfır sorun derken, sorunsuz olduğumuz ülke neredeyse kalmadı. Komşular başta olmak üzere tüm ülkelerle ulusal bağımsızlık, karşılıklı saygı, eşitlik ve dostluk çerçevesinde bir dış politikanın izlenmesini istiyoruz. Bağımlılık ve pazar rekabetine dayanan ilişkilere son verilmesiyle, bu kapsamdaki açık-gizli, askeri-ticari tüm anlaşmaların iptali ile dış politikada ve bölgesel ilişkilerde kardeşlik ve barış sağlanabilir.

KENDİ SEÇENEĞİMİZİ OLUŞTURALIM!
Bütün bu sıraladığımız iyi istek ve taleplerin bir temenni olarak kalmaması, demokrasi ve eşitlik mücadelesinin büyütülmesine bağlıdır. Biz kadınlar da var olma ve eşitlik mücadelemizi ülkenin genel kaderi ile birleştirirsek güçleneceğimizi ve kazanacağımızı biliyoruz. Bu nedenle, seçimlerle sınırlı bir siyaset yapmayacağımız açık. Seçim zamanı da o partiye mi bu partiye mi oy vereceğiz, onun güçlenmemesi, kazanmaması gerekiyor, şuna mı oy vereceğiz sorularına yanıt aramak zorunda değiliz. Bir kötüye karşı başka bir kötüye de mahkûm olmak zorunda değiliz.  
Yaşadığımız şehrin bizim olduğu gerçeğini görerek, kendimizi de, kentimizi de yönetmenin seçeneklerini bu seçim döneminden başlamak üzere oluşturmalıyız. O zaman, hiç seçimi beklemeden, bu günden, kendi adaylarımız etrafında çalışma gruplarımızı kurarak, bu çalışma gruplarımızı yarınki örgütlerimiz gibi ele alarak, mahallemizden başlamak üzere kadın meclislerimizi oluşturarak yeni bir siyasetin, yeni bir kent ve ülke yönetiminin taşlarını döşemek için iş başına!

* Emek Partisi Genel Başkanı

ÖNCEKİ HABER

Erkek hafızanın kara delikleri, kadın kahramanlar

SONRAKİ HABER

Yüzünüzdeki o yer hangisi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...