28 Ocak 2014 07:00

Kadın medyada nasıl yer buluyor?

Duygu AYBER
İstanbul


Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın Komisyonu olarak, kadın haberciliğinde doğru haber dilini yakalayabilmek amacıyla, “Önce kendimizden başlıyoruz” diyerek başlattığımız atölye çalışmasının ikinci ayağı olan haber yazım atölyemizi gerçekleştirdik. Farklı basın kuruluşundan kadın gazeteciler olarak TGS İstanbul Şubesinde bir araya geldik ve Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülsün Güvenli’nin sunumunun ardından aldık gazeteleri elimize...
Medyada kadınların nasıl temsil edildikleri önemlidir. Çünkü kadınların temsil edilme biçimleri, medyanın sadece kadınlara değil dünyaya nasıl baktığını ele verir, bu bakışı meşru kılar ve toplumun kadınları o şekilde algılaması yönünde bir biçimlendirme işlevi de görür.
Biz de bu doğrultudan hareketle, kendi haberlerimizde kullandığımız dil başta olmak üzere yeniden sorguladığımız atölye çalışmamızda, farklı gazeteleri masaya yatırdık ve hem haber hem de fotoğraf kullanımı açısından kadın temsillerine bir göz attık.

GELENEKSEL ROLLERLER

Vatan, Milliyet ve Radikal gazetesi başta olmak üzere gazetelerde kadın fotoğraflarının bolca kullanıldığını ancak bunların büyük bir çoğunluğunun geleneksel roller çerçevesinde, yani eş ve anne olarak kullanıldığını gördük. Çocuğu için fedakarlıkta bulunan anneler ve ünlü siyasetçilerin eşleri ise ne yazık ki günlük gazetelerimizin baş tacı diyebiliriz.
Cinsel nesne olarak gazete sayfalarında yer bulan kadın fotoğrafları ise, bir başka gerçekliği adeta yüzümüze vuruyor. Bir zamanların “arka sayfa güzelleri”, şimdilerde birinci sayfada ya bir şekilde manşet haberi olarak ya da sür manşette öne çıkarılıyor.

‘ ŞİDDET İTİRAFI’ GÖSTERGE Mİ?

Tecavüze maruz kalan, magazin unsuru olarak “aldatılan”, başına genellikle şiddet olayları ile “binbir felaket” gelen kadınlar, yine medyanın en çok kullandığı argüman haline geldi. Temsil edilme biçimi “kurban” diye tarif edilen bu kadınlar, olabildiğince “çaresiz” gösteriliyor. Örneğin şiddete maruz kalmış bir kadının medeni durumundan yaşam biçimine kadar her ayrıntıyı barındıran haberler, kadının maruz kaldığı her türlü olumsuz durumu meşrulaştıran ve hatta kimi zaman bu durumu “hak etmiş” olduğunu iddia edecek kadar ileri de gidiyor.
Geçtiğimiz gün Habertürk’te İzzet Yıldızhan ile yapılan röportaj da, kadına yönelik şiddeti “normal”, “olması gereken” bir olgu gibi gösteren haberlere en çarpıcı örnekler arasına girdi. “İyi bir aile babası olduğunu, babalığın hakkını verdiğini, iyi bir eğitim için çocuklarına tokat atmanın çok da büyütülecek bir şey olmadığını” ileri süren bu zihniyet kadar, bu haberi yapan muhabir ve servis eden gazete de suçludur aslında. Ve biz sendikalı kadın gazeteciler olarak bu zihniyete karşı “Önce kendimizden başlayarak” değişmeye ve eğiştirmeye devam edeceğiz.

Evrensel'i Takip Et