2 Eylül 2013 20:09

Savaşın da barışın da adı: Rojava

İsmail Dindar

Kürtlerin, son otuz yıldır hayal ettikleri, istedikleri ve anlamlandırdıklarıyla birlikte ve daha da ötesinde, 2013 yılının Barış Günü’nün taşıdığı bir anlamı, sahip olduğu bir önemi vardı. Saatler Rojava’ya kurulmuştu, pusulalar Rojava’yı gösteriyordu.
Kuşkusuz 1 Eylül’ün taşıdığı tarihi ve evrensel öneminin yanı sıra bu yıl Kürt sorununun’çözüm sürecinde’ gelinen aşamada Kandil’den bu tarihe biçilen rolün gergin psikolojisiyle on binler Amed’in İstasyon Meydanı’nı doldurduklarında, biçilen ve belirlenen noktanın yarattığı gerginliğin yanı sıra, ilk defa umutların büyüdüğü, ilk defa çözümün ufukta görünür gibi olduğu gerçeklik de ayan beyan meydandaki on binlerin gözlerinden ve esmer yüzlerinden rahatlıkla okunuyordu.
Bu umut idi ki ilklere başka ilkleri  ekliyordu; Kürt özgürlük mücadelesinin gelinen bu aşaması, bu tarihi anı ve Kürt siyasetinin nabzının attığı bu kadim Amed şehrinde. Evet ilk defa saygı duruşu sırasında Kürt Ulusal Marşı ‘Ey Rakîp’, yüz bine yakın bir kitlenin ağzından, Kürt’ün kaderi gibi kapkara olan surları aşıp yayılıyordu Mezopotamya ve tüm Ortadoğu coğrafyasına.
Rojava’daki Kürt özgürlük mücadelesine öncülük eden PYD Eş Başkanı Asya  Abdullah’ın Amed’de on binlere seslenişi de, Kürt özgürlük mücadelesinde, Rojava parçası ve Kürdistan bütünselliğinde bugünkü ilklerden bir tanesi ve belki de en önemlisiydi. Bu yüzdendir ki Eş Başkan Abdullah konuşmaya başladığında on binler halaya durur gibi dalgalandı alanda, yürekler coştu, yüzler güldü. Çünkü Kürtler de, dostları da, düşmanları da çok iyi bilmekteler ki Rojava, gelinen aşamada kırılma noktasıdır. Rojava’ya bakış Kürt’ün özgürlüğüne bakıştır aslında. Rojava’daki başarı ya da yenilgi, Kürt sorununun da anahtarı, dolayısıyla çözümün de özgürlüğünün de sebebi ve aynı anda sonucudur da. Özcesi savaşın da adı (eğer bu günün sonrasında yeniden başlayacaksa, ki dileriz bir daha başlamaz)  Rojava’dır, barışın da adı, eğer Kürt ve Kürdistan sorunsalında, demokratik bir değişime evrilecekse  Rojava’dır.
Kürtler tarihleri boyunca bütün yenilgi ve kırılmalarına rağmen geldikleri noktada, özelde parçası oldukları her dört ülkede, genelde bütün Ortadoğu sahasında, demokrasiyi  kurabilecek, barışı tesis edebilecek bir güç olduklarını, yıllarca ödedikleri ağır bedeller, çektikleri onca acılarla dünya aleme gösterdiler. Bunun yanı sıra, özgür yaşam sevdasından asla vazgeçmeyecekleri kararlılığını da ayan beyan ilan ettiler. Emperyalist savaş bezirganlarının tüm tehdit ve işgal planlarına rağmen, yine bu güçlerin ve onlara bağlı iş birlikçi bölge ülkelerinin beslemesi gerici katillerin vahşi saldırılarına karşı, umudu, kardeşliği, barışı, özgürlüğü haykırdılar.
Kürtler, Ortadoğu coğrafyasında, Türk, Arap, Fars, Süryani, Yahudi, Hristiyan, Müslüman, Sünni, Alevi bütün etnik, din ve mezhepsel güçlerle kardeşçe, demokrasi ve barış ekseninde, bir arada, yaşamak istediklerini, yaşayabileceklerini teori ve pratikleri sergilemeye devam ediyorlar.
1 Eylül Dünya Barış Günü, Amed İstasyon Meydanı’nda attıkları, sloganlar, seslendirdikleri türküler, konuşmaların yüklendiği mesajlar bunu anlatıyordu. Hem de, dünyanın öte ucundaki sağır sultanın duyabileceği kadar gürdü sesleri, bilmem bazı gözler hala kör bakabilecek mi, kimi  kulaklar hala  tıkalı kalabilecek mi?

* Yazar

Evrensel'i Takip Et