19 Ağustos 2013 22:54

Kürt çocuklarına iki yol...

Ben Bir Taşım’ı okuyan bazı arkadaşlar, Diyarbakır’daki çocukların, üniversite okuma hayallerine çok şaşırmıştı! “Gerçekten de hepsi okumak mı istiyor”, “Hepsinin hayalinde üniversite mi var”, “Neden başka bir yol değil de üniversite” diye çok sormuşlardı.Belki çocuklar ve gen&

Kürt çocuklarına iki yol...
Paylaş
Müge Tuzcuoğlu

Belki çocuklar ve gençlerle çalışan sosyal çalışmacıların alanlarından doğru, hep bu yolu tercih eden kesim ile muhatap oluyorduk. Mutlaka önlerindeki yolu, iradeleriyle seçen pek çok Kürt çocuğu-genci var. Ancak bu yazıda, üniversite tercihinde ısrarcı olan Kürt çocuklarının yolunun ne kadar zor olduğuna dair çarpıcı bir örnek sunacağız. Bahsedilen kitabın da, Diyarbakır ve diğer illerdeki çocuk çalışmacılarının da karşılaştığı ve ifade etmeye çalıştığı en büyük sıkıntı, hedeflediği en basit amaçlarına bile ulaşmada önlerine çıkan engelleri anlatan, Diyarbakır’da henüz çok yeni karşılaştığımız bir olay.

17 YAŞINDA, HAPİS, SÜRGÜN, HÜCRE

İsmine Baran diyeceğimiz bir genç hakkında bu olay. Baran, 17 yaşında iken, 15 Ağustos (PKK’nin ilk silahlı eyleminin yıl dönümü) eylemine katıldığı gerekçesiyle 2010’da tutuklandı. Diyarbakır E Tipi Hapishanesinin çocuk koğuşunda iken, siyasi çocuk tutukluların çıkardığı isyanın ardından Elazığ’daki hapishaneye sürgüne gönderildi. Adli tutukluların yanında kalmaya karşı çıktığı için 14 gün de hücre cezasına çarptırıldı.
Sekiz ay tutukluluk boyunca, lise sınavlarına girme talepleri çeşitli gerekçelerle reddedildi, aksatıldı.

OKUL İNADI

TMK’de yapılan değişikliğin ardından tahliye edilen Baran, kaldığı yerden eğitimine devam etmek istedi. Ancak ilk engel, okuduğu lisenin yönetiminden geldi. Okul idaresi, Baran’ın eğitimine devam edemeyeceğini söyledi. Ancak en yakın arkadaşıyla birlikte, okullarını bitirmekte ısrarcı oldular ve ‘Araya birilerini koyarak’ okula kayıtlarını yeniden yaptırdılar. Tutuklandığı sırada lise 2 yani 10’uncu sınıfta olduğu gerekçesiyle, sınıf tekrarı yaptı.

İKİ RESMİ BELGE!

Liseyi bitirdikten sonra da üniversite sınavları için çalıştı. Bu arada, tutuklanmasına neden olan davası da devam etmekteydi. Bütün bir yıl sınav hazırlığında olan ve yine en yakın arkadaşıyla birlikte, aynı bölüme gitmek için ortak çalışan Baran, sınavın ardından açıklanmasını da dört gözle bekledi. Ve sınavların açıklandığı gün, bir baktı ki, karşısında bir değil iki resmi belge var. Biri ÖSYM’den, biri de savcılıktan! Biri Baran’ı, Türkiye’nin iyi üniversitelerinden birinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne çağırıyor. Diğeri ise davasının sonuçlanması üzerine 1 yıl 10 aylık cezasını yatmak üzere hapishaneye!

SAVCI: YATARI 81 GÜN, YATSIN ÇIKSIN

Hukuksal olarak yapılacak tek yol, infaz savcılığının ‘ceza erteleme’ kararı vermesi. Bunun üzerine, Baran’ın en yakın arkadaşıyla birlikte savcının karşısına çıkıyoruz ve meramımızı anlatıyoruz. Baran’ın cezasını hesaplayarak, “Zaten yatarı 81 gün. Gitsin, yatsın, çıksın. Sonra da okuluna devam eder” önerisinde bulunuyor. İki saate yakın süren görüşme sonucunda, elimiz boş adliyeden çıkıyoruz, Baran’ın en yakın arkadaşıyla birlikte.
Adliye kapısında, bir an ikimiz de durakalıyoruz. Beni gözaltına alan iri kıyım polis kapıda! Ancak Baran’ın en yakın arkadaşı neden durdu? Nereden bilirdim, onun da gözaltında işkencesine giren polis olduğunu…
Yolumuzu değiştiriyoruz ve arka kapıdan çıkıyoruz adliyeden… Elimizde koca bir sıfır ile…
Savcılık kararının tebliğ edilmesinin dokuzuncu gününde (Çünkü onuncu gününde teslim olması gerekiyor) Baran’ın arkadaşlarıyla bir araya geliyoruz. Elimizde kitaplar ile… Baran diyor ki “Ben zaten 81 tane kitap hazırladım. Kimisini yarın yanımda götüreceğim. Kimisini de ailem görüşlerde getirecek”.
Baran yaşadıklarına gülüyor:
“Okumak için çok uğraştık. Bu ilk engel değil. Liseyi zar zor bitirdik. Üniversite sınavına imkansızlıklarla hazırlandık. Okumamamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama ben okuyacağım. Hem hapishanede, hem de çıktıktan sonra”

VE YENİDEN HAPİS

Baran’ı uğurluyoruz. 81 günlük, yeniden ve yine hapishane günlerine. Aklımızda savcının “Ne ilginç! Çocuk bir de Türk dili edebiyatını kazanmış” sözleriyle…
Velhasıl, zor! Her an resmi belgelerle, resmi üniformalarla, resmi binalarla karşılaşma ihtimalleri, zorunlulukları arasında temiz bir yaşam kurmak, çok zor! Ama Kürt çocuklarında bu inat olduktan sonra… İmkansız değil! (Diyarbakır/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Bu eti kim yedi?

SONRAKİ HABER

Korkmaz ve Cömert'in anmasına polis müdahalesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...