20 Ağustos 2013 12:29

Can Yücel Devrim Ormanı

Bazı zamanlar vardır yüreğinizin ritminin değiştiği; sevinç mi barındırır, hüzün mü, endişe mi bilemediğiniz. Sabahın erken saatinde beni bu yürek sızısı mı, sevinci mi bilemediğim bir gün bekliyor. Hani bir yitiğiniz vardır da, arar arar bulamazsınız. Ya da bulmuş olduğunuzu zannettiğinizin elinizden, avucunuzdan kayıp gitmesinden k

Can Yücel Devrim Ormanı
Paylaş
Meryem Göktepe

DİMDİK DURUYORLAR

Sanki kayıpların gerçekliğinin tescili gibi bir duygu bu. Ya da hepsinin bir arada olmasının heyecanı, yürek sızısı. Her birisiyle ayrı ayrı buluşmanın içinde barındırdığı insana dair tüm duygular... Onlar oldukları gibi, yitip giden yaştalar hepsi. Ape Musa ulu bir bilge, Uğur Mumcu hep araştıran, hep sorgulayan bir duruş, Hrant Dink hâlâ kardeşlik için yazıp mücadelesini yürüten, Deniz Gezmiş idam sehpasında bile halkların kardeşliğini haykıran, İbrahim Kaypakkaya işkenceyi alt eden ve inandığı değerler uğruna ser verip sır vermeyen bir yiğit, Nesimi Çimen türkülerin yanmasına karşı türkü söylemeye devam eden, Metin gerçeğin peşinden koşup koşup dünyaya İbrahim’in de işkence ile katledildiğini fotoğraflayan, Ethem de Gezi direnişinin sembolü olmaya devam ederek dimdik duruyorlar. İşte bu buluşmanın 21 Ağustos’ta, Can Baba’nın doğduğu günde gerçekleşiyor olması da ayrı bir duygu yoğunluğu. Nedendir bilmem bu değerlerimizi kaybettiğimiz zamanlardan daha da acı geliyor “doğum günü kutlamaları”. Metin yaşadığında yapamadığımız doğum günleri belki de içimi kanatan. Oysa hepimizin her özel gününde hep bir yolunu bulup, bizleri bir araya getiren O olmuştur. Emek Su doğduğunda kucağında bir kocaman buket çiçekle ilk beni görmeye gelen. Evlendiğimde kendimi tutamayıp ağlarım diye nikahıma gelmeyen, ağlama işini ilk karşılaşmamızda boynuma sarılıp dakikalarca sürdüren Metin. Ahh güzel yürekli, ağız dolusu gülüşlü kardeşim, arkadaşım, yoldaşım benim. İşte bu yüzdendir ki 10 Nisan Metin Göktepe Gazetecilik Ödül Töreni ve Doğum Günü Kutlaması olurken yüreğim yanar ağlamak isterim usul usul. Belki de Metin’in güzel, aydınlık gülüşüyle doğduğu günün polislerin de karanlığıyla, işkence ve bir dolu gencin sokakta infazıyla aynı güne denk gelen polis haftası kutlamalarıdır biraz da böyle hissettiren. Böyle yaşanılan, hissedilen  günlerden bazıları da kaybettiğiniz değerlerin ardından ya yaşadığınız yasın uzunluğu eleştiri konusudur ya da bir gülüşünüz olmaması gereken davranış biçimidir algısı.

KARDEŞİN BİLESİN

Yani eğer Uğur Mumcu’nun, Doğan Öz’ün, Muzaffer Erdost’un kızı, Metin’in ablasıysanız ve her hangi bir yayın ya da toplantıdaysanız sizden beklenen sürekli bir yas hali vardır. Eğer gülüyorsanız ki bu acı acıdır ve toplum önünde ağlamamak içindir; hiç de acı çekmiyor, samimi değil diye addedilebilirsiniz. Yani Metin olsa ağlamazdı ya da burada da gülünür mü şeklinde yaftalarla karşılaşırsınız. Oysa zaten bakın bu saydıklarımı ve daha sayamadığım onlarca yitip giden değerin hemen hepsi ağlanacak yerde ağlayan, gülünecekse de ağız dolusu gülebilen insanlardır. En azından benim kardeşim böyledir. Böyledir diyorum çünkü cansız bedeninde taşıdığı o güzel yüzünde bile dudağında bir gülücük, tebessüm saklıdır. İşte hem ağlayabilen hem de gülebilen güzel insanlardan biridir Metin. Metin olmak salt acılarla mücadele değildir. Aynı zamanda kimin ne derdi varsa içselleştirerek yardıma koşan bir kocaman yürektir. Öyle ki yoksul bir aileden gelmesine karşın, evinden yeni perdelerini alıp, yerine eskileri takıp arkadaşlarına götürebilen, arkadaşının başı sıkıştığında bana ya da bir başkamıza “Kardeşin bilesin, iyi bakasın”diye emanet etmiş, karşılığını da almış birisidir. Bunu da hak ederek, kişiliğiyle, duruşuyla, özverisiyle yüreğinin gücüyle kazanabilmiş bir oğul, kardeş, dosttur Metin. Ondandır ki Metin’in öldürüldüğünü öğrenip gazeteciler Cemiyetine gittiğimde (Nasıl, kiminle gittiğimi bilmeden) ilk Ahmet’in adeta canından et kopartılmışçasına haykırışına uyandım, durumun ne olduğunun şokundan o zaman çıkabildim. İşte bu güzel insanların tümünün şahsında Metin’in özelini anlatırken başka bir kare takıldı aklıma; Berkin Elvan; daha 14 yaşında hayalleri olan, geleceği elinden çalınan, duyarlı, insan evladı bir çocuk. Polisin attığı biber gazı kapsülüyle başından aldığı yaralanma yüzünden 64 gündür yoğun bakımda. 45.gününde ailesinin yapmak istediği basın açıklaması polis engeline takılıyor. Ethem’in kardeş bilip kollayan kardeşi İkrar’ın kendisi de daha çocuk olan ablanın bayılması ile yaşadığı panik hali 17 yıl önce Metin için ağlayan, çırpınan gazeteci kardeşlerinin resmiyle çakışıyor. Berkin aramıza dönsün diye tek yürek olan beş aile; Abdullah, Mehmet, Ali İsmail, Medeni ile birlikte Ethem’in hem kendisi hem adı  yaşayacak.... Can Yücel Devrim Ormanı çok kalabalık ve çok nitelikli, dünya güzeli insanlara ev sahipliği yapacak ve dikilecek o fidanlarla umudumuz daha da yeşerecek inancımla emeği geçen herkese teşekkür etmeli...

ÖNCEKİ HABER

İzmir’in tarihine bir hançer Konak tüneli

SONRAKİ HABER

Roboski: Acı, katliam ve katır üstündeki cesetler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...