31 Temmuz 2013 20:30
Ancak birleşerek kazanabiliriz
GÜNÜN YAZILARI
Satı Çalı Burunucu
Kamu emekçilerini temsil eden konfederasyonlarla hükümet arasında bugün başlayacak olan toplusözleşme görüşmeleri sonucunda, 2.5 milyon kamu emekçisinin 2014-15 yıllarına ait maaş artışlarının yanı sıra çalışma koşulları da belirlenecek. Önümüzde üç seçim olduğu ve ücretlerin yanı sıra kadro konusundaki talepler de düşünüldüğünde bu dönem kamu emekçilerinin beklentisinin geçmiş yıllardan daha fazla olacağını tahmin etmek zor değil.
AKP Hükümetinin 10 yıllık iktidarında eğitim, sağlık, enerji iş kolları başta olmak üzere özelleştirilen kamu hizmetleriyle beraber kamu emekçilerinin iş, ücret, sendikal örgütlenme güvencelerine yönelik önemli saldırılar yaşandı. Temel tüketim maddelerinin fiyatları (et, süt, ekmek, su, doğalgaz, elektrik vb.) yüzde 250’leri bulan oranda artarken, kamu emekçilerinin ücretleri yüzde 22 oranda geriledi. Yalnızca sağlık iş kolunda 200 bine yakın taşeron emekçi çalışıyor. Belediyelerde, İl Özel İdarelerinde, Sağlık Bakanlığında 100 bine yakın sözleşmeli emekçi kadro almayı beklerken, haber iş kolunda 657 sayılı Kanun’a tabi çalıştırılan kamu emekçileri sözleşmeli statüye geçmeye zorlanıyor. Kamuda tüm iş kollarında kamu emekçileri esnek çalışma biçimleri ve toplam kalite uygulamalarının devamında iş güvencesini fiilen kaybetme süreci yaşıyor. Olağan çalışma biçiminin taşeron çalışma haline geldiği kamuda son 10 yılda kamu emekçileri daha güvencesiz, daha düşük ücretli, daha esnek, daha örgütsüz hale geldi ve daha çok baskı altında.
Son yıllarda AKP Hükümetinin, bütçenin emekçilerden toplanan ağır vergilerden oluşan gelirlerini Maliye, Hazine, Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ile Emniyet Genel Müdürlüğü arasında dağıttığını hatırlayalım. Elbette KESK’in de bütçe süreçlerine bütünlüklü bir mücadele ile müdahel olamadığı eleştirisini/özeleştirisi de yaparak... Hükümet bir yandan emekçilerden alıp sermayeye verirken öbür taraftan da iç ve dış güvenliği sağlama adına zorla yönetme işi için de, savaş politikaları için de tercihini çoktan yapmış görünüyor. Yüzbinlerce kamu işçisini ilgilendiren sözleşme görüşmelerinin 2013 yılı için 4+4, 2014 yılı için 3+3 ile sonuçlanması bu tercihin bir sonucu. Ayrıca kamu emekçilerinin hangi tekliflere zorlanacağı konusunda da ipucu veriyor olsa gerek.
TALEPLER KABUL EDİLMEZSE...
2.5 milyon kamu emekçisinin yalnızca ekonomik taleplerinin değil, iş güvencesi başta olmak üzere çalışma koşulları, sosyal ve özlük hakları ile demokratik taleplerinin de ele alınacağı TİS masasına yine geçen yıllarda olduğu gibi üç konfederasyon ayrı taleplerle oturuyor.
Elbette bu taleplerin işyerlerinde ne kadar tartışıldığı ve buna bağlı olarak, hükümetin bu taleplere yönelik muhtemel olumsuz tutumu karşısında nasıl bir mücadelenin yürütüleceği önem kazanıyor. Yıllardır bırakın asgari ücretin belirlenmesi (asgari ücret kamu emekçileri için de bir taban oluşturduğundan önemlidir), kamuda süren işçi ve memurların TİS görüşmelerini dahi ortaklaştıran bir mücadeleyi gerçekleştiremeyen konfederasyonların bugün ayrı talepler ve ayrı mücadele yöntemleriyle hiçbir şey kazanamayacağı açık.
TİS talepleri kabul edilmezse ne yapacağını bugünden ifade etmeyen Memur-Sen’e karşılık, Kamu Sen Genel Başkanı “Taleplerimiz kabul edilmezse grev de dahil her eylem meşrudur. Geçmişte 23 Mayıs’ta KESK ile birlikte başarılı bir grev yaptık” diyor. KESK ise 1 Ağustos’ta bütün illerde alanlara çıkarak, Ankara’da ise Çalışma Bakanlığı önünde bir basın açıklaması yaparak masaya gitmeyi planlıyor. İşyeri toplantıları, işyeri ve iş kolu talepleri için planlanacak eylemlerin yanı sıra AKP binalarına yürüyüşler, çadırlar, kol yürüyüşleri yapılacak. Talepler kabul edilmediği takdirde KESK 20 Ağustos’ta dört koldan (Roboski, Trabzon, İstanbul ve İzmir) yürüyüşe geçerek 25 Ağustos’ta Ankara’da olmayı planlıyor.
KESK’E DÜŞEN SORUMLULUK
Aslında, yasadan önce işyerlerinde ve alanlarda yürüttüğü mücadele sonucu fiili toplusözleşmeler imzalayan, hükümetlerin açıkladığı yüzdelik zamları “cop zammı” olarak artırmayı başaran kamu emekçilerinin TİS ve grev hakkı için verdiği mücadelede, belirgin bir güçsüzlük ve etkisizlik durumu yaşanıyor.
Her yıl masaya oturalım mı/oturmayalım mı diye başlayan tartışmalardan, kimi zaman Güvenpark’ta sabahlama eylemleri, merkezi yürüyüşler, sokağa ya da işyerlerine kürsü kurularak bugünlere gelindi. İlk yıllarda işyerlerinde en geniş emekçilerle yapılan toplantılarla ve emekçilerle oluşturulan talepler etrafında sürdürülen mücadele, zaman içinde taleplerin sadece kadrolarla konuşulduğu, yöneticilerle sınırlı eylemlerin planlandığı aşamalara geldi.
Hükümet karşısında toplu pazarlık gücünü artırmak için konfederasyonlarla ortak talepler etrafında masaya oturma, uyuşmazlık halinde üretimden gelen gücün kullanımı ve bunun için de önceden diğer konfederasyonlarla ortaklaşma bugüne kadar başvurulmayan tek yöntem. İşte bunu yapmak ancak KESK’in görevidir, bir başkasının değil. KESK’in Kamu-Sen’e, hatta Hükümet iş birlikçisi Memur-Sen’e bile yüz binlerce kamu emekçisinin ertelenemez talepleri için “ortak talepler etrafında ortak mücadele” çağrısı yapmak, kamu emekçileri hareketinin kazanımları açısından büyük önem taşıyor. Bu sürece katılmayacak olanlar da artık kendilerini daha rahatsız hissedeceklerdir. Kamu emekçileri bu TİS döneminden kazanımla çıkmak isteniyorsa ancak birleşerek kazanabileceğini, ortak talepler etrafında birleşmek yerine birbiriyle rekabet ederek Hükümetin işini kolaylaştıranların kamu emekçileri nezdinde açıkça teşhir olacağını yıllardır sürdürdükleri mücadele sonucunda artık daha iyi biliyor.
Evrensel'i Takip Et