08 Temmuz 2013 11:19

Ben neden oradaydım?

Gezi parkında bulunduğumuz sürece yanımıza gelip teşekkür edenler olmuştu, sırf orada olduğumuz için.Aslında samimiyetle yapılmış bu teşekkürlerin altında başörtülü genç kadınların bu memleketteki durumunun bir özeti yatıyordu. Eğer başörtülü olmanın üstüne bir de sistem karşıtı iseniz durumun

Ben neden oradaydım?
Paylaş
Hilal Ünal

Gezi parkında bulunduğumuz sürece yanımıza gelip teşekkür edenler olmuştu, sırf orada olduğumuz için.

Aslında samimiyetle yapılmış bu teşekkürlerin altında başörtülü genç kadınların bu memleketteki durumunun bir özeti yatıyordu. Eğer başörtülü olmanın üstüne bir de sistem karşıtı iseniz durumunuz biraz daha zor. Çoğunluk içinde azınlık olmak ve daimi bir arada kalmışlık durumu. Gezi süreci boyunca ulusalcının AKP’li olarak görüp (sanki bu bir meşruiyet veriyormuş gibi) saldırdığı, Gezi direnişcisinin kendisinin başından beri yanında olabileceğini kavrayamadığı bir misafir olarak gördüğü kişiler oldu başörtülüler. Taksim’de gazdan etkilenenlerin gözüne talcid sıkılan bir arkadaşım, gözlerini açabilip de deminki kişinin başörtülü olduğunu görünce şaşkınlıkla arkasından “insansın sen insan!” diye bağıran bir adamdan bahsetmişti. Başka bir arkadaşım da çatışmanın çok kötü olduğu Beşiktaş’ta başörtüsünü çıkarıp karşısında fenalaşan birinin gözlerini silip geri takan birisinden ne kadar etkilendiğini anlatmıştı bana. Başörtülü olunca insanın varlığı, yüksek eğitim alması, bir eylemlilikte bulunması, olduğu gibi milletvekili olma hakkını istemesi, veya belli bir semtte sokakta yürümesi bile hep başörtülü olması ile değerlendirilmek zorunda kalıyor. Halbuki inançlı ama başını örtmeyen kadınlar, ya da inançlı ama bunun bakınca hiçbir şekilde anlaşılamayacağı erkekler de var, ama inançlarına dair görünür bir işaret olmadığı için bir yere baştan konumlandırılmıyorlar, bir yerdeki varlıkları sorgulanmıyor.

ADALETSİZLİĞE KARŞI ORADAYDIM

Gezi Parkı’nda bulunma deneyimimi kendimi öncelikli olarak başörtülü olmam üzerinden değil de Müslüman olduğunu iddia eden bir hükümete karşı olan Müslüman bir birey olarak konumlandırarak aktarmayı tercih ederim. Geçmişte yaşadığı adaletsizliklerin bugün yeni adaletsizliklerin yaratılması için bir sebep olamayacağını dile getirmeye çalışanların yanındayım. Kendisini Müslüman olarak tanımlamayı seçen birinin kendisine oy veren olduğu kadar vermeyen de olduğunu, şehrin merkezinde de çeperinde de yapılanların öncelikli olarak o şehirde oturanlara sorulması gerektiğini, yöneticilerin benimkine olmasını istemediğim gibi başkalarının da hayat tarzlarına karışamayacağına, hakaret edilemeyeceğine, muhalefet etme hakkının şiddet ile engellenmesinin faşizm veya başka bir tabirle zulüm olduğunu düşünüyorum. Kendimi “anti-kapitalist” olarak tanımlama ihtiyacı hissetmeden kapitalizmin hegemonyasına karşı olmanın gerekliliğine inanıyorum.

KİMLERLE YAN YANAYDIK?

Park alındıktan sonra ilk gidişim arkadaşlarla “Yemezler gözüm, ne AKP Neo-liberalizmi ne CHP Kemalizmi” afişi hazırlamak içindi. Normalde pek dönüp bakmadığımız gezi parkı, çimlerde oturup birbirlerini, geçen farklı grupları alkışlayan insanlarla dolu bir alan olmuştu. O şekilde ne kadar sürebileceği, kendi kendini yürütebileceği belli olmamasına rağmen hayal edemeyeğimiz bir çoğulculuk, bir düzenleyici yapı olmadan kendiliğinden ortaya çıkmıştı. Akşam özellikle meydan, daha da gerçeküstü bir hal alıyordu. Duvar yazıları bir harikaydı. Bakhtin’in “karnaval” tanımı gelmişti aklıma. Hiyerarşilerin alt üst olduğu, düzenin askıya alındığı, günlük yaşamda göremeyeceğin yanyanalıkları bir araya getiren bir festival durumu.

“DİĞER TARAF” HANGİ TARAF?

Diğer yandan da (bize göre) bir başbakanın kabadayılığı ve yalanları ile özdeşleşen bir hükümet, ailelerimize göre büyük oranda (ya da neredeyse tamamı ile bu sebepten) medyanın ve tüm kanalların tek dilli tahakkümü yüzünden, ezilmek istenen, gene herşey yolunda giderken üzerinde bir komplo oynanan mazlumları temsil eden bir gruptu. Park’takiler onlara göre darbeciler, marjinaller ve biz de yanlarında duran bir avuç samimi (ve aldanmış) gençten oluşuyordu. Bu süreçte aileleri ile ciddi şekilde tartışan ve özellikle bu anda gidip “diğer tarafın” yanında durması aileleri tarafından bir ihanet gibi görülen ve kendilerine tavır alınan arkadaşları biliyorum. Bir yandan da örneğin liseye giden ve politikadan pek uzak tutulan kardeşimin kendi yaşıtlarının, özellikle facebook dolayısıyla büyüklere rağmen herşeyin farkında olduklarından, “Kürt meselesini biz bu medyadan mı takip ettik” sözünü paylaşan arkadaşları olduğunu duymak umut vericiydi. Kendisini Park dururken alıp götürme fırsatım olmadı maalesef. İlk katıldığı eylem Karanfil eylemi oldu, sonrasında da Taksim’de olduğumuzu panik içinde öğrenen ailem dolayısıyla oradan ayrılmak zorunda kaldık.
Forumlar, eylemler devam ediyor evet. Lice için olduğu gibi beklemediğimiz semtlerden önceden geleceğini hiç beklemediğimiz destek sloganları geliyor. Siyasiler saçmalıyor, hükümet battıkça batıyor, zekice yapılmış mizah ürünleri içinden çıkamıyoruz. Ama bir daha Gezi parkı gibi birşey olur mu bilmiyorum. Her türlü çok güzeldi.

ÖNCEKİ HABER

Hakkımızı yiyenden ‘kardeş’ olur mu?

SONRAKİ HABER

Kasımpaşa ahalisi ne düşünüyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...