18 Mayıs 2013 06:04

Süpürge savaşı da süpürdü

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da çok özel bir film festivali gerçekleştirildi. Ankara’da baharın habercisi olan “Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali”, sinemaseverleri yine yurtiçinden ve yurtdışından pek çok filmle buluşturdu. Kolay kolay beyaz perdede izleme şansı bulamadığımız, az bilinen ü

Süpürge savaşı da süpürdü
Paylaş
Güzin Tekeş

Lafa Ankara’da çok özel bir festival gerçekleştirildi diye başlamıştım. Evet, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, çok özel bir festival çünkü sadece kadın yönetmenlerin filmlerinin kabul edildiği, kadına karşı pozitif ayrımcılığı sonuna kadar benimsemiş, hatta festivali takip edecek basın çalışanlarının bile kadın olmasına gayret eden bir festival, Uçan Süpürge… Her gün, pek çok alanda, engellemelerle karşılaşan, erkeğin arkasına itilen kadının, kendini özgürce ifade edebildiği ve gür bir sesle ben de varım diyebildiği bir festival, Uçan Süpürge… Hakkını arayan, kendi ayaklarının üzerinde durabilen kadına “cadı” yakıştırması yapan erkek egemen zihniyete inat; evet biz cadıyız, işte bunlar da uçan süpürgelerimiz diyerek elini taşın altına koyan bir avuç kadının emekleriyle gerçekleştirilen festival kapsamında, 40 ülkeden toplam 90 film gösterildi.

SAVAŞIN GÖLGESİNDE

Gönül ister ki 12 tanesi “Her Biri Ayrı Renk” bölümünde yarışma kapsamında olan bu 90 filmin hepsinden tek tek bahsedelim. Ancak bu filmlerden biri var ki tam da hayatımızın üzerine savaşın gölgesi düşmüşken özellikle üstünde durulması gerekiyor. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’ne Almanya’dan katılan “Savaşın Gölgesinde (Lore)”, insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olan İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde geçiyor. Nazi ideolojisine yürekten bağlı bir karı koca, artık savaşı kaybettiklerini ve bugüne kadar işledikleri savaş suçlarının yakalarını bırakmayacağını anlayınca, küçük yaşlardaki 5 çocuklarını da alarak kırsal bir bölgeye yerleşirler. Fakat etraflarındaki çember daraldıkça önce anne sonra baba evden ayrılır. Kendinden çok küçük 4 kardeşiyle bir başına kalan Lore, kasaba halkının da dışlamaları canına tak edince kardeşlerini alarak Hamburg’da yaşayan büyükannesinin yanına sığınmak üzere yola çıkar. Ancak yıllar süren savaşın perişan ettiği ülkede yolculuk etmek hiç de öyle kolay değildir. Bir yandan açlık ve sefaletle baş etmeye çalışan çocuklar bir yandan da yol boyu güvenlik tehditleriyle karşılaşırlar. Çünkü ülkede artık işler tamamen değişmiş, bazı bölgeler Rusların, bazı bölgeler ise Amerikalıların kontrolüne girmiştir. Düne kadar Yahudilerin katledildiği ülkede şimdi Almanlar istenmeyen adam olmuştur. Bir yandan kardeşlerine göz kulak olmaya çalışırken bir yanan da yol boyu karşılaştığı olaylar ve insanlar sayesinde, o güne dek ona öğretilmiş her şeyi sorgulamaya başlayan Lore, yolculuğun sonunda artık başka bir insan olacaktır.

Tek bir savaş sahnesi göstermeden, savaşın tüm trajedisini gözler önüne sermeyi başaran film, bu kez döneme, soykırıma uğrayan Yahudilerin gözünden değil, Nazi ideolojisine baş koymuş bir ailenin gözünden bakıyor. Savaşın ve soykırımın ülkede yarattığı yıkım bir yana, körü körüne bağlanılan yanlış fikirlerin de insanı nasıl yıkıma uğratabileceğini çarpıcı bir şekilde peliküle aktaran film, sanat yönetimi ve çocuk oyuncuların etkileyici performansıyla da göz dolduruyor. “Savaşın Gölgesinde”, özellikle, Suriye ile yaşanabilecek kirli bir savaşın kutsanmaya çalışıldığı şu günlerde gözden kaçırılmaması gereken bir film. Seneye yine süpürgelerimize binip Ankara’da buluşmak dileğiyle…

ÖNCEKİ HABER

Özdil... Yazmayaydı iyiydi...

SONRAKİ HABER

Kuzey Kore, 3 kısa menzilli füze fırlattı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa