Türkiye, Irak ve petrol
Birkaç ay önce Türkiye’nin, Irak Merkezi Hükümetinin iradesine rağmen, bağımsız bir boru hattı projesi vasıtasıyla Kürdistan Bölgesi’nden enerji alma alternatifini bana sormuş olsaydınız, Ankara’nın bu yönde bir politika izlediği konusundaki bir ifadeye kuşkuyla bakardım. Ancak, Başbakan Erdoğan hükümetinin şimdilerde böylesi bir plan için adım attığı açıkça görülüyor. Ankara ve KBY arasında resmi bir ticari anlaşma çalışmalarında gelişme kaydedildiğinin ilk işaretlerini, düzenlediği Irak Petrolü Raporunda Ben Van Heuvelen verdi. Heuvelen, birçok üst düzey Türkiyeli yetkilinin ifadelerine dayanarak, anlaşma şartlarının “KBY toprakları çıkışlı petrol ve doğal gazı taşıyan en azından altı hisseli bir boru hattının işletilmesini ihtiva ettiğini” bildirdi.
Ben Van Heuvelen’in raporunun teyidi için çok sayıda daha başka kaynaklar gösterilebilir. KBY Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Başbakan Erdoğan ile görüşmek üzere 26 Martta, enerji iş birliği planının uygulamaya konulabilmesi amacıyla Ankara’ya yaptığı ziyaretinden sonra, Ana muhalefet partisi CHP, KBY ile enerji anlaşması yapılması nedeniyle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu aleyhine gensoru önergesi verdi. Gensoru önergesi Meclisten geçmedi. CHP İstanbul Milletvekili Osman Korutürk, Merkezi Irak Hükümeti onayı olmaksızın, Türkiye ile KBY arasında enerji bağlarını geliştirme yönündeki Washington ve Bağdat’ın itirazlarını dile getirerek, boru hattı anlaşmasının Türkiye’nin komşu ülkeleriyle “sıfır problem” politikasına ters düştüğünü iddia etti.
Başbakan Erdoğan, hükümet makamları nezdinde Ankara’nın Suriye politikasında kesin olarak Esad karşıtı tutumuna muhalefet edilmesiyle aynı şekilde dikkate alınan CHP’nin bu girişimi konusunda yaptığı açıklamada “bu konuyla Enerji Bakanı Taner Yıldız ilgilenecektir” dedi. Bakan Yıldız, Irak topraklarının bütünlüğünün korunmasının Türkiye dış politikasının önceliklerinden biri olduğunu belirttiği bir konuşmasında, aynı zamanda, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin (KBY), Erbil-Bağdat arasında 2006 yılında yapılan anlaşmaya göre Irak bütçesinden yüzde 17’lik paya sahip olması sıfatıyla, Ankara ile enerji bağlarını geliştirmesinin anayasal hakkı olduğunu da savundu. Başbakan Erdoğan, CNN Türk kanalında basın mensuplarıyla yaptığı görüşmesinde, Irak Başbakanı Maliki Hükümeti yönetiminde, Irak’ta gerçek anlamda bir birlikteliğin olmadığını da ilave ederek, Enerji Bakanı Yıldız’ın belirttiği gibi, Türkiye’nin, KBY ile enerji anlaşması yapma hakkı olduğu yönünde çok sayıda noktaya işaret etti. Türkiye, bir yandan Irak’ın bütünlüğünü savunurken, diğer yandan, Başbakan Erdoğan ve Enerji Bakanı Yıldız’ın işaret ettikleri KBY’nin Irak bütçesinden yüzde 17’lik hisseye sahip olması konusu, Türkiye’nin tek taraflı olarak KBY ile enerji anlaşması yapmasının resmi gerekçesi olmaktadır. Ankara’nın bu konudaki düşüncesinin şöyle olduğu görülüyor: Türkiye ile enerji anlaşması yapması sayesinde KBY petrol üretim kapasitesini artıracak ve Irak’ın genel gelir kalemleri üzerinden aldığı yüzde17’lik payına katkı sağlayacak; böylece kendisine düşen bütçe tahsisatını dengelemiş olacaktır.
PAYLAŞILAMAYAN PETROL GELİRİ
ÇOĞUNLUĞU petrol endüstrisinden elde edilen Irak gelirlerinden bir kısmını teşkil eden Kürdistan Bölgesel Yönetiminin hak sahibi olduğu bütçe payı, özerk bölgenin petrol üretiminin üstünde seyretmektedir. Irak’ın Enerji İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Başdanışmanı Abdullah el-Amir’in açıklamasında belirtildiği şekliyle Bağdat’ın konuyla ilgili itirazı KBY’nin petrol gelirlerinin yalnızca üçte birinin merkezi hükümete verilmesinedir.
Bağdat’ın bu itirazı, var olan gerçekten yüz çevrilmesini gerektirmez. Türkiye, bir yandan Irak’ın toprak bütünlüğünü savunurken, diğer yandan, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile enerji anlaşması yapmaya çaba göstermektedir. Türkiye Hükümetinin öne sürdüğü resmi gerekçenin aslında yanıltıcı olduğu anlaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan CNN Türk kanalına verdiği röportajında Irak’ta zaten gerçek anlamda birlikteliğin olmadığını söyledi. Başbakanın röportajında, Ankara’nın henüz Kürdistan’ın bağımsızlığını desteklemediği de açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
İşin doğrusu, özerk bölgenin sözüm ona Irak bütünlüğünün bir parçası olarak kalması savunulurken, Türkiye’nin asıl hedefi Bölgesel Yönetimi, Türkiye’nin zorunlu müşterisi olan bir devlet haline getirmektir. Ben Van Heuvelen’in hazırladığı raporda da işaret edildiği gibi, Türkiye’nin bu amacı Ankara tarafından adeta “açık bir politika” olarak yürütülmektedir.
Sırası gelmişken belirtmekte fayda var; Zaab Sethna bu durumla ilgili olarak, Türkiye Hükümet yetkililerinin, İsrail’in, Kuzey Kıbrıs topraklarında, Ankara’yı müzakerelere dahil etmeden, Kıbrıs Yönetimi ile doğal gaz görüşmeleri yapmaması konusunda İsrail’e baskı yapmasıyla bir benzetme yaptı. Tek taraflı olarak KBY ile enerji anlaşması yapılması konusunda Bağdat’ın itirazı olduğunun farkında olan Türkiye Hükümetinin bir şekilde, Türkiye-KBY enerji anlaşması konusunda rıza göstermesine ikna etmek üzere, Irak Yönetimi ile yakınlaşma çabası içinde olduğu görülmektedir.
Yakınlaşma iradesi girişimi, geçen ay sonunda, Doha’da yapılan Arap Birliği Zirvesinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Khudyar el-Khozaie arasındaki görüşmede ortaya çıktı. Bu görüşme sırasında Türkiye’nin ikili dostane ilişkilerin yeniden başlaması yönündeki iradesi dile getirildi, Khozaie de Bağdat dönüşünde Türkiye’nin bu arzusunu kabul etti. Bu yakınlaşma iradesi beyanı üzerine Irak, Basra’dan Türkiye’nin güneyinde bulunan Ceyhan’a petrol boru hattı inşası önerisinde bulundu. Böyle olmakla birlikte, şayet Bağdat bu karşı önerinin Ankara’yı KBY ile enerji anlaşması yapmadan vazgeçmesi yönünde ikna edeceğini düşünüyorsa, bu durumda, Irak Merkezi Hükümeti ciddi bir hatta yapmaktadır.
Exxon Mobile’in Irak’ta petrol anlaşmaları yaptığı gibi, Türkiye de Basra-Ceyhan petrol boru hattının yararlarını anlatmaya devam ederken, aynı zamanda Bölgesel Yönetim (KBY) ile enerji anlaşması çalışmalarına da devam edebilir.
Ancak, Irak Merkezi Hükümeti ile uzlaşma sağlanması olasılığı görülmemektedir: Geçmişte Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Irak Merkezi Hükümet arasında ihtilaflı petrol konularında bir seri geçici anlaşma yapılmış, ancak, gerçek anlamda bir anlaşmanın temelleri atılamamıştır. Bu yıla ilişkin bütçe tahsisatı konusundaki ihtilafın, Bölgesel Yönetimi Ankara ile enerji anlaşması yapmasına sürükleyeceği konusunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.
ABD-TÜRKİYE-IRAK ÜÇGENİ VE İRAN
IRAK Yönetiminin kılıç çekme tehdidi retoriğinin ötesinde Ankara’ya engel olması açısından yapacağı başka bir şey yoktur. İki ülke arasında ciddi bir çatışma olması da zaten söz konusu değildir. Konunun yeniden görüşülmesi amacıyla Türkiye’ye baskı yapılması için Washington’un devreye sokulması girişimi de başarısız oldu. Ankara’nın ikna edilmesi çabasında başarısızlığın yaşanması sonucunda, ABD’nin, Irak açısından, bu ihtilafta sınırlı oranda bir kaldıraç gücü olduğu görülmektedir. Türkiye makamları Washington’un, er ya da geç, Ankara’nın yanında yer alacağı beklentilerini dile getirirlerken, ABD’nin Bağdat’ın yanında yer almasından Türkiye açık olarak hoşnut olmayacaktır. Konuya bu açıdan bakıldığında, çok daha başka bir sonuç elde edilebilir: Şöyle ki, Türkiye’nin gelecekte, İran ile enerji ve ekonomik anlaşmaları yapmak üzere ABD baskısına ve belki de daha büyük Batı baskısına göğüs gereceği muhtemel konular arasındadır.
Ankara enerji edinme kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda. Ancak, petrol ürünleri ithalatını İran ile yapma ve doğal gaz ticaretinde altınla ödeme işlemlerine dönmek zorunda değil. KBY ile Türkiye arasında bağımsız bir boru hattının tam kapasite ile faaliyete geçmesi yıllar alsa da, Bölgesel Yönetimin bundan sonra, Türkiye ile enerji anlaşması yapmasından dolayı, el altından İran’a petrol satışına son vereceğini zannetmenin yanlış bir düşünce olduğu gibi, Türkiye’nin, İran ile ikili enerji anlaşması yapmasının bir seçenek olmadığını var saymak için de hiçbir neden bulunmamaktadır. İran ile Türkiye arasında, Suriye ile ilgili anlaşmazlık konuları ne olursa olsun, Irak-Ürdün ve İran-Irak-Mısır arasında var olan ekonomik bağların dikkate alınmasında fayda var. Bölgesel stratejik durum, bölge ülkelerinin kendi aralarındaki ekonomik bağları güçlendirmesiyle aynı şey değildir. Bundan dolayı, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile enerji anlaşması yapmasıyla, her iki tarafın İran ile ilişkilerini keseceği şeklinde bir yorum yapmaktan kaçınmak gerekir.
www.spectator.org
İngilizceden çeviren:
Nizamettin Karabenk
Evrensel'i Takip Et