Umudu mücadele büyütüyor
Union Syndicale Solidaires (Sendikal Dayanışma) çağrısıyla gerçekleştirilen konferansı izlerken “Şimdi Paris, dünyanın bir ucundan diğer ucuna ortak inanca ve mücadele azmine sahip insanlara ev sahipliği yapıyor” diye düşünüyorum. Şili’den Fas’a uzanan bir ağ bu. Katılan herkes açısından her dakikası tartışma, anlama, tanıma, biriktirme ve birleştirme çabası içinde geçen iki gün.
Organizasyon komitesi açılışı yapıyor ve sendikalar, sınıf hareketi açısından önemli bir ayrımı ortaya koyuyor: “Davetimiz kendisini sendikacı ilan eden herkese değildi. Davetimiz sınıfı gözeten bir bakış açısına sahip, sendikal mücadeleyi sınıfı birleştirme aracı olarak gören, birlikte çalışma ihtiyacı duyduğumuz sendikalara, sendikacılara.”
Bu açılışla konferansın amacı daha bir netleşiyor. Elbette yapılan konuşmalarda ülkeler arasındaki farklılıklar göze çarpıyor, fakat sermayenin saldırıları ortak ve burada bulunan herkes bunun bilincinde. Bu sebeple birleşik bir işçi mücadelesinden yana belirlemişler tavırlarını.
YANGIN YERİNE DÖNMÜŞ BİR DÜNYA
Her konuşmacı vahşi kapitalizm döneminin bugünle benzerliğinin altını çiziyor. Gelişmiş ülkelerdeki sosyal hak kayıpları göze çarpıyor konuşmalarda. Avrupa Birliği üyesi ülkelerden gelen sendikacıların vurgu yaptıkları sorunlar ortak. Kapanan işyerleri, toplu işten çıkarmalar, ücretlerin düşürülmesi, refah söylemleri içinde budanan tarihsel haklar ve eşit dağıtılmayan büyük zenginlik, artan yoksulluk...
Latin Amerika emekçilerinin boğuştuğu sorunlar sıkıntılı fakat yol gösterici. Örneğin Brezilya delegasyonunun en önemli vurgusu “hükümetten sol diye medet ummanın anlamsızlığı” oluyor. Brezilya hükümetinin 5-6 yıl sonra dünyanın en büyük ekonomisi olacağını söylediğini, buna rağmen açlığın yoksulun giderek arttığını anlatan sendikacının anlattıkları nedense hiç yabancı gelmiyor.
Coğrafya büyüdükçe saldırılar keskinleşiyor sanırım. Ortadoğu’dan Arap ülkelerinden gelen sendikacılar gözaltılardan, katliamlardan, sendikacıların tutuklanmasından örnekler veriyorlar.
Faslı bir sendikacı, bir yol arkadaşını anlatıyor. “Arkadaşımız İdris banka sektöründe işçileri örgütleyip yolsuzlukları açığa çıkardığı için önümüzdeki günlerde Casablanka şehrinde yargılanacak” diyerek dayanışma çağrısı yapıyor.
Dünyanın bir ucundan Sahra’dan gelen bir sendikacı ise ülkesinde 25 sendikacının 5 yıldır yargılandığını anlatıyor.
Tunus’tan katılan delegasyon ülkelerindeki demokrasi mücadelesinin en önemli isimlerinden olan Şükrü Belayid’in katledilmesi ve bunun üzerine yaptıkları genel grevi acıyla karışık öfkeyle anlatıyor.
Yunanistan’da banka sektöründe çalışan bir kadın sendikacı şöyle sesleniyor. “Sizlere Yunanistan işçilerinin selamını getirdim. Konferansa şunu iletmemi istediler; bizler tembel değiliz!”
Kapitalizm, kriz, mücadele ve adına sendikal bürokrasi denilen yapı en çok kullanılan kelimeler. Hele de sendikal bürokrasi sözcüğünü hiç bu kadar çok duymamıştım. İngiltere, sendikal bürokraside gelinen noktayı çarpıcı bir örnekle özetliyor. İngiltere’de emeklilik yaşının geçen sene 68’e çıkarıldığını fakat profesyonel sendikacılar için bu yaş sınırının uygulanmadığını, bu sebeple de sendikaların bu saldırıyı sessizce geçiştirdiklerini anlatıyor bir sendikacı. İngiltere delegesi, konuşmasını, Emek Partisi’nin sendikal hareketin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili broşürünü göstererek “Türkiyeli yoldaşların öne çıkardıkları sınıf temelinde örgütlenme ve ilkeleri içeren tebliği destekliyorum” sözleriyle bitiriyor.
Sendikal bürokrasiye karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini en somut tarif eden Türkiye delegasyonu oldu sanırım. Böyle diyorum çünkü, konu sendikal bürokrasiye geldiğinde her sendikacı, “Türkiyeli yoldaşların dediği gibi…” diye başlıyordu cümlesine. Tartışma aralarında ise elinde Türkiye delegasyonunun tebliği, tanışmak, fikir alış verişi yapmak isteyenler oldukça fazlaydı.
Bazen kendi ülkemizle, kendi şehrimizle, kendi sendikamızla ve hatta kendi işyerimizle o kadar meşgul oluyoruz ki unutuyoruz kocaman bir okyanusun parçası olduğumuzu. Sınıfı örgütlemeye dair çabalarımız, çaptığımız duvarlar özelleşiyor, sorunlar bize özel oluyor…
Sonra bir konferansla bir de bakıyoruz ki dünyanın bir ucunda senin gibi hisseden, senin gibi inanan ve mücadele eden onlar, binler mevcut. Uluslararası sınıf dayanışması elini uzatır, sen de o eli yakalarsın. Tarihimizden öğreniyoruz, işçi iradesine sahip çıkıyoruz ve birleşiyoruz. Ve umut doğru bir kanaldan büyürken, işte biz o büyümüş umutla İstanbul’dayız şimdi. (Paris/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et