Talepler ortak, mücadele Enternasyonal
Konuşmamı üç bölüme ayırmak istiyorum. İlk olarak Yunan öğrenci hareketi tarihinden bahsedeceğim. İkinci olarak Bologna’nın ana bölümlerinden ve hareketimizin örgütleniş şeklinden bahsedeceğim. Son olarak üçüncü bölümde de bugünün barbarlık koşullarını ve Yunan halkının tepkisini açıklayacağım.
POLİTEKNİK DİRENİŞİ MİLAT OLDU
Biz Yunanlılar öğrenci hareketlerinin çocuklarıyız. 1973’lere, askeri diktatörlük yıllarına bir yolculuğa çıkalım. 14-17 Kasım’da öğrenciler sokaklara çıkıp birçok devlet binasını ve esas olarak Atina’daki Politeknik okulunu işgal etti. Cunta, hemen tepkisini gösterip Yunan halkının isyanını durdurmak için orduyu askeri kampların dışına taşıdı. ABD destekli askeri cuntaya karşı öğrencilerin temel sloganı “Ekmek, Eğitim ve Özgürlük”tü. Sizin de anlayacağınız üzere bu talepler yıllardır süregelen devlet baskısına karşı tüm Yunan halkını birleştiren taleplerdi.
Birçok Yunan işçisi öğrenci eylemlerini destekledi ve bu, öğrenci hareketinin büyük halk hareketine dönüşmesini sağladı. İsyanın son gününde askeri cunta devlet binalarını geri almak için on binlerce insanı öldürüp eylemleri sona erdirdiler. Bu destansı eylem bir yıl sonra cuntanın çökmesine sebep olan en önemli etken olarak nitelendirilir.
EĞİTİMDE DÖNÜŞÜM HAMLELERİ
Geçtiğimiz yıllara dönelim. En büyük öğrenci ayaklanması 2006-2007 yılında sağ kanat hükümeti tarafından planlanan eğitimde dönüşüme karşı öğrenciler tepki gösterdiğinde yaşandı. Burada önemli noktaları açmak istiyorum.
İlk olarak hükümet Yunanistan’daki tüm özel üniversiteleri yasallaştırmak ve özel üniversite açmak isteyen tüm girişimcilere izin vermek istedi. Ancak bu dönüşümden sonra devlet üniversiteleri bile sermayenin ve yasaların ihtiyaçlarından bağımsız olarak eskiden işlediği gibi işleyemeyecekti.
En önemli nokta kurumlarda yürütülen araştırmaların halkın çıkarına değil de büyük şirketlerin ihtiyaçlarına hizmet etmesiydi. Örneğin son birkaç yıldır Yunanistan’da NATO için çalışan, yeni emperyalist savaşlara ortam hazırlayan iki bölüm var.
Beklendiği üzere tüm uyarlamalar “Halk için bilim” anlayışını zayıflatan hükümetin neo liberal planlarıyla birleştirilmişti.
Bir diğer önemli nokta ise belirtilen süre içinde mezun olamayan öğrencilerin üniversiteden atılacak olmasıydı. Birçok öğrencinin okumak için çalışmak zorunda olduğu bir ülkede ve böylesi bir sistemde mezun olabilen çoğu öğrenci iş bulmak zorunda olmayan üst sınıf mensubu öğrenciler olurdu.
Son olarak şunu söyleyebiliriz; bu değişimle tüm üniversitelerin tamamen özerk kuruluşlar olarak işlemesi amaçlanmaktadır. Bu sebeple dönüşümler mümkün olduğu kadar hızlı uygulanmak isteniyordu. Eğitimle ilgili her tür alternatif düşünce şirketlerin rekabeti sonucunda parça parça üniversiteden tecrit edildi.
Popülaritesini kaybeden devletin ve destekçilerinin son tartışması Avrupa Birliği’nin Bologna planına uyulması gerektiğiydi. Yunanistan’ın devlet üniversitelerinin yasal fonksiyonuna izin vermediği her yıl için AB’ye 12 milyon Euro ödemek gibi bir sorunu vardı. Öğrencilerin cevabı açık ve netti. İlk haftalardan itibaren eylemler, polisle girilen çatışmalar ve 500’den fazla işgal edilen üniversite binası… Birkaç ay sonra hükümet planlarını ertelediğini ve özellikle öğrenciler için büyük bir kazanım olarak görülen “eğitimde dönüşüm” planlarının iptal edildiğini açıkladı. Bu durum öğrencilere motivasyon sağladı ve o andan itibaren üniversiteler yeniden politik ve sosyal özgürlüğün çekirdeği haline geldi.
Hakim sınıfın asıl propagandasını yaptığı nokta “Kendilerinin halkın çıkarı için mücadele ettiği, öğrencilerin ise sadece kendi çıkarlarını düşündüğü.” idi.
ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK
Mayıs 2006’dan beri başarıyla sonuçlanan bu hareket içinde tüm öğrenciler yerini aldı ve bu hareket son yılların sosyal mücadelelerinde önemli yere sahip oldu.
2008 Aralık ayında Alexandros Grigoropoulos’un öldürülmesinden sonra Syntagma meydanında milyonlarca insanın katıldığı gösteriler gerçekleşti. Neo liberal reformun durdurulması için yapılan eylemlerin tek kazanımının hükümetin geri adım atması olmadığı bir kez daha görüldü. Artık sosyal hareket içinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Ancak bu hareket nasıl meydana geldi ve hangi temeller üzerine kuruldu?
Neredeyse Yunanistan’daki her üniversitede öğrencilerin üye olabileceği dernekler mevcut. Hükümet yeni yasa normlarını açıklar açıklamaz tüm dernekler genel toplantılar aldı ve bölümler öğrenciler tarafından işgal edildi. Bu durum öğrencilere derslere katılım zorunluluğu olmadan gösterilerini planlama imkanı tanıdı. Bu şekilde tüm araştırma programları durduruldu. Her hafta devletin saldırılarıyla sonuçlanan yürüyüşler planlandı.
Genel toplantılara insanların katılımı oldukça iyiydi ve sürekliydi ki pasif fakülte konseylerine ihtiyaç bile yoktu.
HAREKET KENDİLİĞİNDEN GELİŞMEDİ
Belirtmem gereken bir nokta da bu hareketin kendiliğinden gelişmediği, bilinçli ve aşamalı bir şekilde hazırlandığıdır. Statüko partilerinin öğrenci örgütleri yürüyüşlere karşıyken sol örgütler öğrencileri Avrupa Birliği’nin ve hakim sınıfın planları hakkında bilgilendirerek alanları eylemler için hazırlıyordu. Yani temel burjuvazi stratejileri hakkında yapılan doğru politik analizler öğrenci hareketinin bir silahı haline geldi. Öğrencilere bunun sadece kötü bir hükümet ya da başbakan olmadığını, bütün bunların dünya çapında kapitalistlerce ucuz ve itaatkar işgücü yaratmak adına planlandığını anlatmak çök önemli.
Bugün ise (6 yıl sonra) koalisyon hükümeti alt sınıflar için felaket anlamına gelen bir uygulama başlattı. İşsizlik %27 oranında arttı. Krizin yansımalarından biri de birkaç aydır kanser hastalarının hayati öneme sahip ilaçlara ulaşamıyor. Maddi anlamda sıkıntılar yaşayan hastaneler stoklar tükenince ilaç masraflarını karşılayamadı. 2011’de uyuşturucu bağımlıları arasında HIV enfeksiyon oranı %1250 arttı. Doktorlar birçok insanın aylık 700 Euro almak için kasten daha önce kullanılmış iğneleri tekrar kullandıklarını söylüyorlar.
Tahmin edileceği üzere tüm bu etkiler okulları da dışarıda bırakmıyor. Öğrenci hareketinin tepkisine rağmen hükümet birçok kültür-karşıtı yasayı meclisten geçirmeyi başardı.
HÜKÜMET HEGEMONYA KURAMIYOR
Beklendiği üzere bu durum iktidar partisi için kayıpsız gerçekleşmemektedir. Hükümet tam bir hegemonya kurmadan yönetmeye zorlanmakta. Bu yüzden her ay daha fazla grev yasaklanmakta.
Metrodaki grevde, işçilere hükümet tarafından üzerinde “işe geri dönmelerini, aksi takdirde hapis cezası alacaklarını” belirten emirlerin olduğu kağıtlar dağıtıldı. Bu sırada çok sayıda polis işçilerin işgal ettiği merkez metro istasyonunu kontrol altına aldılar. Öğretmen Thanasis Agapitos 17 Kasım ayaklanmasının yıldönümünde yasal bir gösteriye katıldığı için okul bahçesinde tutuklandı. Chalkidiki’de halkın yaşam alanlarını tahrip eden altın arama şirketine karşı yaptıkları gösterileri önlemek için polis bir liseye göz yaşartıcı gaz attı.
Türkiye’ye en son 2010 yılında geldiğimde İzmir’de bir kampa katıldım. Hayatımın en dokunaklı anlarından birini orada yaşadığımı hatırlıyorum. Öğlen vakti birkaç öğrenci bizim için yemek hazırlarken Çav Bella’yı söylüyorlardı. Çoğunluğu lise öğrencisiydi ve bu isyan şarkısını büyük bir tutkuyla söylüyorlardı. O anda anladım ki Yunanistan’da ve Türkiye’de ezilen halklar hakim sınıfın inanmamızı istediğinden farklı bir şey için savaşıyorlar. Bu insan olmak adına verilen sürekli bir mücadele.
Biz Yunan halkı, siz Türkiye halkları zafere kadar bir an bile durmadan mücadele edelim.
*Christos Avramidis Yunanistan Bağımsız Sol Hareket Öğrenci Sendikası
Genel Başkan Yardımcısı
**16 Mart’ta ODTÜ’de Gerçekleşen
Üniversite Konferansı’nda yapılan sunum
Evrensel'i Takip Et