1 Mart 2024 08:20
/
Güncelleme: 09:45

"Türkiye'de muhtarlık ve CİMER uygulaması ihbar mekanizmasını güçlendiriyor"

Prof. Dr. Şebnem Oğuz: "AKP beyannamesinde muhtarlık kurumunun güçlendirilmesi ve CİMER uygulaması demokratik katılım mekanizmaları olarak sunuluyor. Gerçekte ise her ikisi de ihbar mekanizması."

"Türkiye'de muhtarlık ve CİMER uygulaması ihbar mekanizmasını güçlendiriyor"

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan,  46. Muhtarlar Toplantısı'nda konuşurken. Fotoğraf: Kayhan Özer/AA

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Yerel seçimlere bir ay kaldı. AKP, MHP, Yeniden Refah ve İyi Partinin yerel seçim beyannamelerinde yer alan “katılımcı belediyecilik” iddialarını değerlendiren Siyaset Bilimci Prof. Dr. Şebnem Oğuz, katılımcılık vurgusunun temelinde rıza üretmek olduğunu belirtti. Bununla katılımcılığın “müzakere ve istişare”ye indirgendiğini ifade eden Oğuz, yeni siyasal rejimin ihbar mekanizmalarının katılımcılık olarak sunulduğuna dikkat çekti.

Katılımcılık konusuna en fazla yer ayıran partinin AKP olmasının rastlantı olmadığına dikkat çeken Oğuz, “Zira AKP için halkın yönetime katılımı sağ popülizmin temel unsuru olan “Vesayetçi odaklara karşı milli iradeyi temsil etme” iddiası açısından özel önem taşıyor. Seçim beyannamesinde “Vesayetçi yaklaşımın katılım kültürünü zedelediği ve bu nedenle millete yeterli hizmet ulaşamadığı” tespitinden sonra AKP iktidarında “Vesayet odaklarına karşı millet iradesinin baş tacı edildiği” vurgulanıyor” dedi. Bu vurgunun popülist stratejinin temel unsuru olan saf ve yozlaşmamış halk karşısında ona yabancılaşmış bir elitin tanımlanması ve partinin bu elite karşı halkı temsil etme iddiasına dayandığını söyleyen Oğuz, “Dolayısıyla burada ‘katılım kültürü’ bu temsil iddiasını güçlendirme işlevi görüyor. ‘STK’lerin aktif katılımını teşvik edecek; müzakere ve istişareye dayalı katılımcı yöntemler’ ifadesinde ise iki önemli nokta var.  Birincisi burada STK’ler ile hangi kuruluşların kastedildiği açık değil; ancak tarikatlar etrafında kurulan AKP yanlısı dernekler ve vakıfların aktif katılımının destekleneceğini öngörmek mümkün. Sendikaların ve meslek örgütlerinin katılımından ise hiç söz edilmiyor. İkincisi katılım mekanizması ‘müzakere ve istişare’ye indirgeniyor, dolayısıyla halk karar verici ve siyaset oluşturucu özne olarak tanımlanmıyor, halkın STK’ler üzerinden temsili olarak fikrini belirtmesi yeterli görülüyor.”

Prof. Oğuz, “AKP beyannamesinde dikkat çekici bir nokta ise muhtarlık kurumunun güçlendirilmesinin ve CİMER uygulamasının demokratik katılım mekanizmaları olarak sunulması, gerçekte ise her ikisinin de yeni siyasal rejimin ihbar mekanizmaları olarak kullanıldığını biliyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Dijital katılımın ise “Türkiye Yüzyılı’nda yerli ve milli teknolojilerde elde edilen kazanımların” uzantısı olarak vurgulandığını belirten Oğuz, “Dolayısıyla daha çok tekno-milliyetçiliğe dayalı ideolojik bir işlev taşıyor. MHP beyannamesindeki “e-katılım” vurgusunun da benzer bir ideolojik işlev taşıdığını söylemek mümkün” diye konuştu.

Şebnem Oğuz

Şerif Karataş/Evrensel

MAHALLE EVİ NEYİ AMAÇLIYOR?

Yeniden Refah Partisinin beyannamesinde ise katılımcı yönetimin unsurları olarak önerilen gençlik konseyleri, kadın meclisi, mahalle evi gibi oluşumlar, tümüyle partinin kendi ideolojisinin yerelliklerde kök salmasını sağlamayı amaçladığına dikkat çeken Oğuz, “Örneğin mahalle evleri, genel olarak halkın bir araya gelip sohbet edeceği yerler olarak değil, ‘Türk aile yapısının devamını’ sağlayacak mahalle kültürünü yeniden inşa edecek buluşma noktaları olarak öneriliyor” dedi.

İyi Parti beyannamesinde ise “Vatandaşların kendilerini doğrudan ilgilendiren konularda yerel karar alma süreçlerine katılımının sağlanması” ifadesinin halkın katılımına açık konuları bazı ufak tefek, teknik sorunlara indirgediğini belirten Oğuz, “Halkın kendisini genel olarak demokrasi mücadelesinin parçası olarak görme olanağını baştan yok ediyor” dedi. 

HALKIN DOĞRUDAN KATILIMI NASIL OLMALI?

Peki halkın yerel yönetimlerde doğrudan yer alması nasıl olur? Bunu temel ögelerini Oğuz, şöyle anlattı: “Öncelikle soyut hedefler ve ilkelerin ötesine geçerek somut ve ayrıntılı işleyiş mekanizmaları tanımlanmalı. Örneğin; nüfusun beşte birinin imzası ile belediye meclislerinde görüşülmesi için yurttaş önergelerinin verilmesi, katılımcı yöntemleri uygulamayan yerel yöneticilerin seçimler beklenmeden geri çağrılması gibi mekanizmalar oluşturulmalı. Ayrıca yerel yönetim süreçlerine sadece STK’lerin değil sendikaların, meslek odalarının, yerel toplumsal hareketlerin ve dayanışma platformlarının da katılması sağlanmalı. Son olarak toplumun belirli kesimlerini belirli kavramlarla (örneğin aile) katılımcı özne olarak tanımlayan sağ partilerden farklı olarak toplumun tüm kesimlerinin özneleşebilmesine açık bir dil kullanılmalı.” 

BEYANNAMELERDE ‘CUMHUR’ VAR, PRATİKTE YOK

Cumhur İttifakı içindeki partilerin beyannamesinde “katılımcı” belediyecilik dense de bunun nasıl yapılacağına ilişkin tek kelime yok. Halkın yönetime nasıl dahil olacağı, belediye başkanı ya da meclis üyesinin üstlendiği görevleri yerine getirmezse ne olacağı soruları yanıtsız. “Temsili demokrasi” adı altında şimdiye kadarki pratikleri ise “Cumhurun adı bile yok” dedirtiyor.

AKP seçim beyannamesinde özetle, halkın belediye yönetimine katılması, “STK'lerin planlama, hizmet sunma, karar verme, politika yapma ve uygulama süreçlerinde aktif katımını teşvik edilecek. Kent konseyleri güçlendirilecek. Yönetiminde katılımda dijitalleşme ve açık veri yönetimi yaygınlaştıracağı” şeklinde yer buldu. Halkın katılımı taleplerini iletmek ve bunlarla ilgili başvuru yapmakla sınırlı kalırken, alınan kararlarda halkın etkisi, kararların hayata geçirilmesine dair net bir ifade yok.  Dijitalleşme üzerinden yapılan “oylama ve diğer dijital katılım mekanizmaları” üzerinden “demokratik temsil” olarak sunulurken, “E-Demokrasi Platformu” ile elektronik oylama, çevrim içi müzakere ve e-katılım yöntemlerine vaat olarak yer alırken, bu süreçlerin kararlara etkisi ve belediye yönetimine yaptırımına dair net bir şey yok.

MHP, konuya “Üretken belediyecilik ve katılım” başlığıyla yer verdiği beyannamesinde, sadece “Vatandaşların e-katılım uygulamalarına erişimini sağlayacağız. Mahalle meclislerini hayata geçirerek, düzenli toplantılar yapılmasını sağlayacağız” ifadeleri yer aldı.

YRP’DE AHLAKÇILIK, İYİ PARTİDE ŞİRKETÇİLİK

Yeniden Refah Partisi ise politikasını “ahlaklı belediyecilik” sloganıyla açıkladı. Gençlik, konsey üzerinden katılımcı, karar alma ile yönetime katılacakları ifadesi yer alırken, bunların nasıl olacağı somut bir şekilde belirtilmedi.

İyi Partinin yerel seçimlerde konuya dair sözü ise şirket yönetimi literatüründen alınan “yönetişim” oldu. AKP’nin beyannamesindeki gibi sivil toplum kuruluşları vurgusu yapılarak katılımı hususunda geliştirme vadedildi.

HALK BELEDİYE BORÇLARINI SAYIŞTAYDAN ÖĞRENDİ

Sayıştay raporlarına göre en borçlu belediye AKP yönetimindeki Kocaeli. Ancak ne için borçlanıldı, bu para nereye harcanacak ya da harcandı bir kez bile halka sorulmadı, açıklanmadı. Bu rakamlar ancak Sayıştay raporlarıyla öğrenilebildi. Belediye, 4 milyar lira borcuna karşın alacakları tahsil etmedi. Raporda yer alan bilgilere göre; çevre kirliliğini önleme gelirleri ile maden işletmelerinden alınan paylar hiç tahsil edilmedi.

AKP’li Konya Büyükşehir Belediyesinin denetim raporunda, belediye meclis kararı olmadan kamu kurumlarına araç tahsisi yapıldığı, minibüs hatlarının ihalesiz verildiği, kiraya verilen iş yerlerinin ruhsatsız olduğu yönünde çok sayıda usulsüzlük tespit edildi.

MESLEK ODASINI DİNLEMEDİLER TRAFİK SORUNUNU BÜYÜTTÜLER

Bursa’da T2 tramvay hattı çalışması başladığında, meslek örgütlerinin projenin yanlış olduğunu söylemesine karşın proje hayatta geçti. Çevre esnafı mağdur edildi. Yolun daraltılarak, tramvay yapılması trafik sorununu büyüttü. Yıldırım ilçesine bağlı Değirmenönü ve Karapınar Mahallelerinde büyükşehir ve ilçe belediyesinin birlikte planladığı kamulaştırma uygulaması yapıldı. Mülk sahipleri, “yol ve kentsel dönüşüm projesi” adı altında arazilerin müteahhitlere peşkeş çekileceğini belirterek, duruma tepki gösteren mahalledeki yurttaşlar eylemler yaptı.

AKP’nin yönettiği Kayseri’de de durum farklı değil. Tramvay yapımı sürecinde İnşaat Mühendisleri Odasının uyarıları dikkate alınmayarak yapıldı. Yol daraltılarak yapılan tramvay hattı trafiğin artmasına neden oldu.

Evrensel'i Takip Et