17 Kasım 2022 09:00

Madenlerde atılan her adım özelleştirme için

Kamudaki madenlerde işçi sayısının düşürülmesi, üretimin azaltılması, yan hizmetlerin şirketlere devredilmesi... Kamu madenlerinin durumu daha önce Soma’da da karşımıza çıktı.

Madenlerde atılan her adım özelleştirme için

Maden işçileri

Fotoğraf: Gürkay Gündoğan/ DHA

Dilek OMAKLILAR

Manisa

TTK’ye bağlı Amasra Müessesesinde, 42 işçinin yaşamını yitirdiği patlamanın ardından devletin kamudaki politikalarından özelleştirmelere, işçi sağlığı ve iş güvenliği tartışmalarına değin birçok konu yeniden gündeme geldi. 2014 yılında 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma bölgesinde çalışan işçilerin anlattıkları, bugüne kadar hayata geçirilen uygulamaların, atılan her adımın özelleştirme için olduğunu ortaya koyuyor.

1990’lı yıllarda birçok kurumda yan hizmetlerin taşeronlaştırılması gündeme getirilip taşeron şirketlerin kurumlara sokulmaya başlanmasıyla özelleştirmelere de ilk kapı aralanmış oldu. Ege Linyit İşletmesinde de yemekhane, saha pikapları hizmet alımıyla başlayan taşeronlaştırma, 1997 yılında ilk kez asıl iş ile ilgili hizmet alımı ve ruhsat devri noktasına geldi.

Balcı Madencilik, Hüstaş Madencilik, Şeker Madencilik ve Uyar Madencilik gibi 2004 yılına kadar birçok firma Türkiye Kömür İşletmelerinin (TKİ) işlerini yaparak palazlandı.

Hüstaş Madencilik bugünkü İmbat Madeninin önceli, Balcı Madencilik ise Soma Kömürleri AŞ’nin önceli. 2004 yılında İmbat, 2005 yılında da Soma Kömürleri AŞ, Ege Linyitleri İşletmesinde (ELİ) rödovans usulüyle yer altı işletmeciliğini alarak bu sektöre büyük bir hamleyle giriş yaptı.

2005 itibariyle ise ELİ’nin yer altı işletmeciliği kalmadı. Karanlıkdere bölgesi zaten ELİ’nin ocağıydı; bir tarafı Soma Kömürleri AŞ’ye diğer tarafı İmbat’a verildi.

BÖLGE ENERJİ PATRONLARININ DA HEDEFİNDE

Diğer yandan enerji firmaları da Soma’ya yöneldi. Sivas’ta ocağı olan Demirexport rödavanslı saha alarak Karanlıkdere bölgesinde faaliyete başladı. Yeğinler Grubu ve Adnan Polat ortaklığıyla kurulan şirket Polyak, Kınık Elmadere bölgesindeki kömür rezervinin olduğu bölgeyi ELİ’den aldı.

Bir de Soma’nın güneyi Deniş bölgesinde faaliyet yürüten Kolin şirketi var. O da kendi termik santralini kurarak kendi santraline kömür çıkarmaya başladı. Ürettiği kömürleri ELİ aracılığıyla Torku Termik Santraline de satıyor. 

TKİ YER ALTINDAN ÇEKİLMİŞ OLACAK

2021 yılına geldiğimizde ise Demirexport’un alt şirketi olarak DEFAŞ yeni bir saha aldı. Önce bunu rödovanslı üretim dışında ilk kez Polyak yapmıştı, kendisi üretip kendisi satmak üzere bir anlaşmayla TKİ’den saha almıştı. Şimdi Demirexport’un ortağı olan DEFAŞ, aynı koşulla saha aldı. İmbat ise mevcut üretimine devam ederken onun yanı başındaki başka bir ruhsatlı sahayı yine kendisi alıp kendisi satmak koşuluyla TKİ’den devraldı. Yani bir iki yıl sonra İmbat ve Demirexport’un rödavanslı alanları bittiği an TKİ yer altı kömürlerinden tamamen çekilmiş olacak. Şirketler tamamen kendileri üretip kendileri satıyor olacak.

TKİ bu arada “Yer altı işletmeciliği yapamayacağız” diyerek özelleştirmeye gitti. “Benim bu konuda altyapım yeterli değil, Karanlıkdere’de yaptığım üretim yeterli değil, özel şirketlere bırakıyorum” diyerek çekildi.

ÖNCE İŞÇİ SAYISI AZALTILDI, SONRA ÖZELLEŞTİRİLDİ

Amasra başta olmak üzere Sayıştayın raporlarında Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) ait ocaklarda, kömür üretimi ve “iş güvenliği” noktasında işçi sayısının yetersizliğine vurgu yapılmıştı. İşte Soma bölgesindeki madenlerde de özelleştirmeler başlamadan önce tam da bu uygulama hayata geçirildi. 1997’den sonra işçi sayısı kademeli olarak düşürüldü. Emekli olan işçilerin yerine çok az sayıda işçi alındı. Mesela 1999-2005 yılları arasında ELİ’ye hiç işçi alınmadı. O gün 6 bin 500 olan işçi ise sayısı bugün 1160’a düştü.

YATIRIM YAPILMIYOR, HİZMET ALIMI YAPILIYOR

Yer altında ciddi bir üretim olmasına rağmen 2020 yılında bu kez açık ocaklar özelleştirilmeye başlandı. Soma’da üç tane açık ocak var: Eynez, Sarıkaya ve Deniş. Buralara işçi alımı yapılmaması ve 1987 model kamyonlarla/makinelerle üretimin yapılıyor olması yatırım yapılmadığını gösteren unsurlardan. 1995 yılında 10 tane “yarı elektrikli” denilen kamyon alınmış, sonrasında herhangi bir yatırım yapılmamış. Açık ocaklara yatırım yapılmayınca ELİ yıllar öncesinden bazı işler için hizmet alımı yapmaya başladı.

“Degabaj işlerine yetişemiyorum” diyen ELİ, 2003-2004 yıllarında başka firmalara degabaj işlerini ihale etti. A panosunda 50, Eynez’de 40, Deniş’te de 40 tane kamyonun çalıştığı bir dönemden bugüne gelindiğinde ELİ’deki kamyon sayısı 30’a düştü. Ardından 100 milyon liralık marion denilen makineler hızlı bir şekilde hurdaya çıkartıldı. 20 adet elektrikli bu ekskavatörlerden bugün 6 tane kalmış durumda. Bu makine degabaj da yapıyor, kömür de alıyor. Her seferinde kovası 35-40 ton pasa taşıyor. Degabaj dağları bu makinelerle yapılıyor ve işte bunlara yatırım yapılmadı. Hal böyle olunca şoför ihtiyacı da olmadı dozer operatörü ihtiyacı da marion operatörü gibi bir ihtiyaç da...

Görüştüğümüz bir madenci ortaya çıkan bu tabloya ilişkin şunu ekliyor: “2018’de Cenkyeri atölyede müfettiş, baş mühendise 3 yılınız var; 3 yıl içinde tüm kamyonları hurdaya çıkaracaksınız demişti...”

Özetle; 2005 itibariyle yer altı işletmelerinin tamamı özelleştirilmiş oldu. Yeni ruhsatlı sahalar da özel şirketlere devredildi. Açık ocak işletmelerinde de 2020 yılında özelleştirme başladı ve bugün Soma bölgesinin yüzde 80-90’ı özel şirketlerde. Bugün yalnızca Eynez açık ocakta kömür üretilirken, Sarıkaya’da üretim bütmek üzere, Deniş bölgesi de tamamen termik santrale yönelik kömür üreten bir bölge.


TAŞERONUN TAŞERONU FİRMALAR

Maden alanında faaliyet yürüten birçok şirket bulunuyor. Sektörün tekellerinin yanı sıra çok sayıda taşeron şirket de cabası. Bu alanda faaliyet yürüten Yeni Anadolu’ya bağlı açık ocakta yaklaşık 100 kişi çalışıyor. Ancak bu 100 kişi idari kadroda bulunuyor. Yeni Anadolu A panosu bölgesindeki işi Akçadağlar’a ihale etti, bölgede faaliyet yürüten KİAŞ ise ODAŞ’a... Bu yöntemle taşeron firmalar da büyüdükçe büyüdü.

Yeni Anadolu’nun aldığı ve Akçadağlar’ın taşeronluğunu yaptığı bölgeden 2020 yılından bu yana 4.5 milyon ton kömür çıkarıldı. Yeni Anadolu çıkardığı kömürün yüzde 30’unu TKİ’ye verirken yüzde 70’lik kısmının satışını ise kendi yapıyor. KİAŞ da aynı yöntemle çalışıyor. Son dönemde kömür fiyatlarının katlanması kağıt üzerinde kalmaktan öteye gitmeyen bu firmaların hanelerine katlanan kârlar olarak yansıyor.

KÖMÜR FİYATI ARTIYOR

2022 yılının sonuna gelmeden piyasaya verilen kömürlerin tamamı şirketler üzerinden satılıyor. TKİ’nin payına düşen kömür miktarı ise “sosyal yardım” adı altında dağıtılanları anca karşılıyor. Özelleştirme sonucu TKİ’nin kömür satmamasıyla birlikte kömür satışının İmbat, Demirexport, Yeni Anadolu ve Hermaksan gibi firmaların eline kalması fiyatlara da etki ediyor. 2021 eylül ayında Soma’da eve teslim kömürün fiyatı 700 TL iken 2022 eylül ayı itibariyle 4 bin TL oldu. Bu firmalar da kendi fiyatlarını belirliyor. Yeni dönemde satış yapan şirkete göre bir ton kömürün fiyatı ise 3 bin 900 ila 4 bin 200 lira arasında değişiyor. Buna KDV de eklendiğinde bir ton kömür ocaktan en az 4 bin 500 lira şeklinde çıkarken bayiye geldiğinde en az 5 bin lira olacak. Önümüzdeki dönemde satış fiyatının ise 6 bin lirayı bulması tahmin edilemez değil...


BÜYÜMEDEN İŞÇİNİN PAYINA DÜŞEN

Maden şirketlerinin bu devasa büyümesinden işçinin payına düşmeyen bir yana, işçi bu büyüme için bedel ödüyor.

Son 1 yılda yaşanan enerji kriziyle birlikte şirketlerin mal üretme telaşları ve devletin talepleri “aşırı üretimi” tetikliyor. Şu an sistem bu: Üretim üretim üretim… “Hadi hadi”nin benzer versiyonu... Daha fazla üretebilmek için işçiler fazla mesaili çalışmaya “teşvik” ediliyor.

Çalışma koşulları ağır... Burada metan mı var, gaz sensörlerinde seviye yüksek mi, riskli mi, gizli yangın mı var. İşçiler bunların “Farkında olmadan” çalışmasına devam ediyor. Elbette sıcaklık gibi fark edeceği fiziki şartlar da oluyor. Ancak işçiler bugün ekonomik krizin ve işsizliğin de baskısıyla hayatlarını ortaya koyarak çalışıyor.

KAMUNUN İSMİ KAMU

ELİ sadece yer üstünde faaliyet yürüttüğü için kamu ve özelde çalışan yer üstü işçilerinin çalışma şartlarının karşılaştırılması daha iyi olabilir. Örneğin işçiler KİAŞ’ta, Yeni Anadolu’da çalışma şartlarının zor olduğunu söylüyor. Açık ocak olması sebebiyle yangın, heyelan, kış şartları gibi fiziki durumlar risk yaratıyor. Ancak şöyle de bir gerçeklik var. Bu haliyle kamuda çalışma koşullarının daha zor olduğunu ifade ediyor işçiler. Bunun sebebi ise kamudaki madenlerin özelleştirme kıskacı altında olması nedeniyle eldeki teçhizatların yenilenmemesi.

Bir işçi şunları söylüyor: “Degabaj yapan kamyon haftada en az iki kez atölyeye gider, tamir edilir. İş öyle yürüyor. Makinelerin 35-40 yıllık olması dolayısıyla devlet yatırım yapmamakla hem işini zorlaştırıyor hem de işçiyi de riske atıyor. Özel sektör para kazanıyor, yatırım da yapıyor. Ama işçisini de çalıştırıyor. Kamu ve özelde ücretler de birbirine yakın.”

İşin aslı bölgede kamu özel kıyaslaması yapmak sağlıklı bir sonuç vermiyor. Çünkü dediğimiz gibi kamuda kalan madenlerin sadece ismi kamu, her an özelleştirilmek üzere... Bu sebeple yatırım yapılmıyor, koşulların ağırlığı da risk de arttıkça artıyor...

301 işçinin hayatını kaybettiği 2014’teki Soma Katliamı’ndan sonra madenlerde belirtilen kriterler esas alınıyor. Bunlardan biri de yer altında çalışan işçilerin iki asgari ücret alması.

Ayrıca madenlerde işten çıkarılan bir madencinin diğer sahalarda iş bulamaması da bu iş kolunda yaşadığı sorunlardan biri. 2014’teki katliam sonrası işten çıkarılan 2 bin 831 işçinin tazminat mücadelesi sürecinde öne çıkan işçilerin hiçbiri işbaşı yapamadı. Sonrasında İmbat’ta çalışma koşullarıyla ilgili eylem yapan ve atılan işçiler diğer şirketlere alınmadı. Şirketler, sesi çıkan hakkını arayan işçileri çalıştırmazken işçiler ise ya Soma’yı terk etti ya da inşaat işlerinde, tarlalarda çalışmaya başladı.


NEREDEYSE ELİ BİR ŞEY YAPMIYOR

İmbat’ta 5 binin üzerinde işçi çalışıyor. 4 bin 800’ü sendikalı. Çalışma koşulları ağır; üretim fazla, fazla mesaili çalışma teşvik ediliyor. 3 bine yakın işçinin çalıştığı Demirexport’ta da durum aynı. “İş güvenliği kuralları bir tık daha katı uygulanıyor. Şirket bu konuda daha dikkatli” diyor bir işçi. 

Polyak’ta çalışan işçiler ise üretim hazırlığı aşamasında. Hazırlık çalışmalarının uzadığı madende 3 bine yakın işçi çalışıyor. Su sorunu nedeniyle bir süre kömüre ulaşılamayan madende üretim “ufak tefek” sürüyor. Bu madenin üzerinde bulunduğu, Kınık Elmadere bölgesindeki rezerv ise “Devasa büyük” olarak tanımlanıyor. Bu koşullarda üretimle ilgili de aynı yorum yapılıyor: “Devasa bir üretim yapılacak...”

Bir başka firma Hermaksan... ELİ’nin 1978’den bu yana yaptığı kömür stoklarındaki atıl kömürlerin şlam sahalarında ayrıştırılıp, yıkanması, kurutulması ve yeniden üretime konulması için kurulan lağvar yıkama tesisi... Çok sayıda eski stok olduğu için bu kömürlerin üzeri toprakla kapatılmış. Bunların kurutulması amacıyla kurulan şirket, stoklar dışında 2021 yılı itibariyle yeni oluşturulan zengin stokları da ELİ’den alarak işlemeye başladı. Aslında ELİ’nin Dereköy’deki tesisle anlaşması var, zaten yıllardır yıkayıp ayrıştırıyor. Ancak Hermaksan şirketini tercih eden ELİ, böylelikle bu şirketi şlamlardan ve stoklardan ciddi para kazanarak büyüyen firma haline getiriyor. Büyük bir sermayenin sahibi oldu da denilebilir.

Bakıldığında ELİ’nin yapacak hiçbir şeyi kalmamış, her şeyi devrediyor.

Soma Kömürleri katliamdan sonra yer altı sektöründen çekildi, saha hâlâ kapalı. Bu sayılan şirketler ise belliki yılarca bu işi sürdürecek. Aynı süreçte büyüyen İmbat ise şimdi Türkiye’nin en büyüğü olarak devam ediyor.

Şu an tespit edilen 600 milyon tonun üzerinde rezervi, 1.5 milyar ton da tahmin edilen rezervi olan Soma linyit havzasının neredeyse tamamının şirketlere bırakılması ne anlama geliyor? Enerji sektörünün cazibesinin arttığı, kâr marjının devasa rakamlara ulaştığı bu dönemde şirketlerin bu alana ilgisiz kalması beklenemezdi. Öyle olsaydı, Türkiye’nin en büyükleri olan Koç grubunun, Özyeğin grubunun, Kolin’in, Torku’nun, İmbat’ın, Soma’nın yolunu bile bilmeleri mümkün değildi.

Yıllardır yatırım yapılmayan, işçi sağlığı ve güvenliğinin hiçe sayıldığı, bir gelecek planlaması ve projesinden yoksun olan madencilik anlayışının tek açıklaması var olabilir: Enerji piyasasının gelecek 100 yılını özel şirketlere pazarlamak.

Evrensel'i Takip Et