14 Haziran 2022 10:38
Son Güncellenme Tarihi: 14 Haziran 2022 19:24

İstanbul Sözleşmesinin Danıştay'da görülen 3. duruşmasında savcı mütalaası: Sözleşme kanun çıkarılmadan feshedilemez

İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali yönünde görülen 3. duruşmada savcı, "Çekilme kararı iptal edilmeli" dedi. Mütaalada "Sadece Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile feshedilemez" değerlendirmesi yer aldı

Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Evrensel

Paylaş

Burcu YILDIRIM
Kübra KIRIMLI
Ankara

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptali talebiyle açılan 200’e yakın dava için Türkiye’nin birçok yerinden kadınlar Danıştay’da buluştu. Siyasi partilerin, baroların, derneklerin de arasında bulunduğu dava öncesi kadınlar Danıştay önünde basın açıklaması yaptı. İstanbul Sözleşmesi'ne sahip çıkacaklarını ifade eden kadınlar güvenli ve şiddetsiz bir yaşamın hakları olduğunu ifade etti.

SAVCI: ÇEKİLME KARARI İPTAL EDİLMELİ

Duruşma sonunda açıklanan savcı mütaalasında "Sözleşme kanun çıkarılmadan sadece Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle feshedilemez. Çekilme kararı iptal edilmelidir" değerlendirmesi yer aldı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın Komisyonu, İlerici kadınlar, CHP Kadın Kolları, İyi Partili Kadınlar, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) , Kadın Meclisleri, Türkiye İşçi Partili Kadınlar, Eskişehir Barosu, Adana Barosu, Mersin Kadın Platformu ve birçok baro katılım sağladı.

Danıştay önünde üçüncü kez bir araya gelen kadınlar, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır, Yaşasın kadın dayanışması” sloganlarını attı.

Açıklamaların ardından kadınlar duruşmayı izlemek üzere Danıştay’da görülecek salona geçti.

Danıştay önünde yapılan basın açıklamasının ardından duruşmada söz alan her avukat, İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin hukuka aykırı olduğunu ve kamu yararına olmadığını vurguladı. Avukat Candan Dumrul, İstanbul Sözleşmesi'nin kadınları Magna Carta'sı olduğunu ifade ederek, "Kadınların yaşam hakkına müdahale anlamına gelen bu çekilme kararı, çocukların istismarına kadınların öldürülmesine yol açıyor. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kadınlara 'sürtük' denilmesi cüretini getirdi" dedi.

"MAHKEMEYE GÜVENİMİZİN YIKILMASINI İSTEMİYORUZ"

İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin iptali için dava açanların konuşmalarıyla duruşma başladı.

İYİ Parti Kadın Politikaları Başkanı Av. Ünzile Yüksel, asıl tartışılması gerekenin uluslararası sözleşmelerin feshedilmesinin mümkün olup olmadığını belirtti. Yüksel, "İdari işlemde kamu yararı da aranır. Ama bu, bir gecede siyasi saiklerle alınan bir karar. Kadınlar, sayıdan ibaret değildir ancak öldürülen kadın sayısı her geçen gün artıyor. Bu cesaretin ortadan kalkması sizin kararınıza bağlı. Biz mahkemeye, heyete güveniyoruz. Biz bu güvenin yıkılmasını istemiyoruz. Yetkide ve usulde paralellik ilkesini çiğneyen bu işlemin kalkmasını istiyoruz"diye konuştu.

TGS: MÜCADELEMİZ BİTMEYECEK

Sonrasında TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu adına Ayşe Banu Tuna söz aldı. Tuna, “Hem kadın hem gazeteciyiz. Bugün Türkiye’de hem kadınlık hem de gazetecilik tehdit altında. Kadın cinayetlerinin tıpkı ekonomi gibi uzmanlık gerektiren bir alan olmasını istemiyoruz. Kadına yönelik şiddet haberleri bitmeden mücadelemiz de bitmeyecek” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin ardından 500 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü belirten Tuna, “500 telaffuz edilmesi kolay bir sayı ama bu salonda olduğunu varsayın. Bu rakamlar, bu ülkede kelimenin tam anlamıyla cins kırımı yaşandığının göstergesi. Taciz edilen, dövülen, öldürülen kız kardeşlerimizin haberlerini yapmak istemiyoruz artık” diye konuştu.

"GAZETECİLER CİNAYET HABERLERİNDEN BIKTI"

TGS adına konuşan avukat Ülkü Şahin, "TGS 70 yıldır olduğu gibi kamumun yararını gözeterek bu davayı açmıştır. Gazeteciler kadın cinayeti ve LGBTİ+ cinayet haberleri yapmak istemiyor. Bir gazeteci, 'Her gün 3-4 kadın cinayeti haberi düşüyor ajanslara. Psikolojim kaldırmıyor. Kabuslar görmeye başladım. Hiçbirimizin can güvenliğinin olmadığı hissi ağır geliyor' diye tazminatını dahi almadan 15 yıldır çalıştığı gazeteden ayrılmak zorunda kaldı"dedi. Şahin, gazetecilerin sadece haber yapmadığını aynı zamanda şiddetin öznesi de olduğunu vurgulayarak,"Böyle bir sözleşmede yüksek kamu yararı olduğuna kuşku yoktur. Ancak sözleşmeden çıkılmasında kamu yararı var mıdır? Sözleşmeyi feshetmek anayasaya aykırıdır. Kadın gazeteciler ve lgbti+lar cinayet haberlerinden bıktı" diye belirtti.

"AKLIMIZLA DALGA GEÇİYORLAR"

Av. Selin Nakıpoğlu: "Biz üç celsedir adalet arayışı ve eşitlik talebiyle bu salonu dolduruyoruz. Hemen herkes bu kararın anayasaya aykırı olduğunu söylüyor. Karşı taraf hiçbir platformda karşımızda çıkma cesareti gösteremedi. Ancak bizi çok iyi takip ettiklerini biliyoruz. 'Sözleşme işe yaramıyordu, sözleşme olduğunda dahi cinayetler yaşanıyordu' diyorlar. Yanlış. Sözleşme hiçbir zaman uygulanmadı ki. Aklımızla dalga geçiyorlar. Kadın hakları evrenseldir. Kadınlar 6284 sayılı kanundan yararlanmıyorlar. Kadınlara bütüncül destek sunulamıyor"diye konuştu.

"NE KADAR ZOR DURUMDA OLDUĞUNUZU GÖRÜYORUM"

"Acılarımızın ve tecrübelerimizin küçümsenmesine tahammülümüz yok" diyen avukat Hülya Gülbahar, "Biz dünyanın her yerinde mücadele ediyoruz. Bir gecede bir insanın 'Ben inanmıyorum, ben istemiyorum' demesini kabul etmiyoruz. Çok taraflı bir sözleşmenin tek taraflı feshedilmesi komik kaçıyor.  Yüksek mahkemedeyiz yüzlerinize bakınca ne kadar zor durumda olduğunuzu görüyorum. Bu çıkış işlemi doğrudan anayasaya aykırıdır"dedi.

"KHK İLE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE İLİŞKİN DÜZENLEME YAPILAMAZ"

TİP avukatı Melike Öztürk de "İstanbul Sözleşmesi usulüne uygun kabul edilmiş, yürütmenin tek taraflı başı olan Cumhurbaşkanı kararı ile feshedilmiştir. Açıkça hukuka aykırıdır. Cumhurbaşkanı kararnamesi ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir düzenleme yapılamaz. Sözleşmeden çekilmek demek anayasal hükümlerin, devletin görevini yerine getiremeyeceğin demektir.  Sözleşmeden çekilme kararının iptalini talep ediyoruz" diye konuştu.

KADIGİL: O BİZE SÜRTÜK DİYOR AMA…

Duruşmada söz alan TİP Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in “ 'Bir yüzükle yola çıktım ben’ diyen ve bugün karun kadar zengin olan Erdoğan hala siyasal İslamcı olduğunu bir grup yobaza ispatlamak için bir gecede bu sözleşmeden çıktı” sözlerine  Mahkeme Başkanı "Sayın vekilim, lütfen Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına yönelik bir cümle kullanmayalım" diyerek karşı çıkınca Kadigil “O bize sürtük diyor ama” ifadeleriyle yanıt verdi. Kadıgil’in sözleri duruşma salonunda büyük alkış aldı.

Kadıgil ayrıca “Bugün burada cevabını aradığımız soru İstanbul sözleşmesinden bir gecede çıkmanın hukuka uygun olup olmadığı değil bu sorunun cevabını biz biliyoruz, siz biliyoruz mübaşir arkadaşım bu sorunun cevabını biliyor. Aşağıdaki kantinci bu sorunun cevabını biliyor. Hukuk 1. Sınıf öğrencisi bu sorunun cevabını biliyor.  Bizim bugün sadece Türkiye İşçi partili kadınlar olarak değil, Türkiye’de yaşayan milyonlarca kadın olarak şu sorunun cevabını arıyoruz.  Danıştay’da hala hakimler var mı?​” ifadelerini kullandı.

"SÖZLEŞMEDEN ÇIKILMASI KADINLARA SÜRTÜK DEME CÜRETİNİ GETİRDİ"

Yasamanın faaliyet alanında yürütmenin işlem yapmasının fonksiyon kaybına neden olduğunu söyleyen Candan Dumrul, "Siyasette çözülemeyen bir konunun yargı eliyle çözülmeye çalışılıyor. Temel insan haklarına ilişkin bir konuda, bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kadınlara "sürtük" denilmesi cüretini getirdi. İstanbul Sözleşmesi kadınların Magna Carta'sıdır. Kadınların yaşam hakkına müdahale anlamına gelen bu çekilme kararı, çocukların istismarına kadınların öldürülmesine yol açıyor ve kamu yararına aykırıdır. İstanbul Sözleşmesi’ni alacağız, uygulatacağız"diye konuştu.

Danıştay hakimlarine seslenen Dumrul, "Bir sözümüz olsun yakın zamanda zeytinleri yaşattınız kadınları da yaşatın" dedi.

Verilen aranın ardından duruşma, baroların konuşmalarıyla devam ediyor.

2022’nin ilk 6 ayında öldürülen kadıların isimleri heyete teker teker okunurken Danıştay’da davayı takip eden herkes ayağa kalktı. Sözleşmeden çekilme kararının iptalini ve adaletin mülkün temeli olmasını istiyoruz çağrısı alkışlarla karşılandı.

"DANIŞTAY HAKİMLERİNE TARİHİ SORUMLULUĞUNU HATIRLATIYORUZ"

Duruşma öncesi kadınlar danıştay önünde açıklama yaptı.

EŞİK adına açıklamayı okuyan Fidan Ataselim, “Sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararıyla çekilmenin hukuka aykırı olduğunu 20 Mart 2021 tarihinden itibaren söylüyoruz. Bir kişinin kararı kabul edilemez. Bu çekilme kararı ve böylesi bir gerekçe hukuki ve siyasi olarak da kabul edilemez. Kadınların yaşam tarzına, konser yasaklarına, kadın örgütlerine açılan kapatma davaları, yapılan bu sistematik saldırılardaki vahim tabloyu göz önüne sermekte. Bizler bu tabloyu görüp haklarımıza sahip çıkıyoruz. Danıştay’ın bu davada vereceği karar kadın cinayetlerini seyrini değiştirip belirleyici olacak. Danıştay hakimlerine ve üzerlerindeki tarihi sorumluluğa hatırlatıyoruz. Vazgeçmiyoruz” diye konuştu.

İleri Kadınlar Derneği’nden Umut Kurucu, “Bu mücadele bugün başlamadı. Bu mücadele İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede geri çekilmesiyle başlamadı. Kadınlar yüzyıllardır mücadele ediyor. Bugün burada ya şeriata ya laikliğe karar verilmiş olacak. O yüzden yurttaşlıktan da özgürlükten de sözleşmeden de en çok da laiklikten vazgeçmiyoruz” dedi.

Tarım Orkam Sen’den Serap Baysal ise duruşma öncesi, “Sözleşme yanlısı olsun olmasın bütün kadınlar fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddetle karşı karşıya kalmakla baş başadır. Güvenli ve şiddetsiz bir yaşam en temel hakkımızdır” diye konuştu.

"İKTİDAR FAİLLERİ GÜÇLENDİRMİŞTİR"

TGS adına konuşan Ayşe Banu Tuna, “Sözleşmeden çıktığımız günden bugüne 500 kadın öldürüldü. Kadınları koruyan başka sözleşmelerin olduğunu söylüyorlar. İktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak şiddet ve istismarın faillerini güçlendirmiştir. Bugün Türkiye’de hem kadınlık hem gazetecilik tehdit altında. Her gün şiddet sıranın bize gelmesini beklemek istemiyoruz. Artık kadına yönelik şiddet haberleri yapmak istemiyoruz” dedi.

"GÖRÜLECEK HESABIMIZ VAR"

TİP’ten Sera Kadıgil “Her gün onlarca kadın davası görülüyor. Görülecek bir davamız görülecek bir hesabımız var” dedi.

İYİ Parti Kadın Politikaları Başkanı Ünzile Yüksel, “Bugün önemli bir gün. Tüm kadınların davası görülüyor burada. Taraf devletler hala sözleşmeyi uygulamaya devam ediyor. Fesih işlemlerine de uymuyor. Karardan vazgeçmek partili başkanlık sistemden geçmektedir. Türkiye, hukuk devleti olacaksa İstanbul sözleşmesi yaşatır diyoruz” dedi.

BAROLAR KEYFİ UYGULAMALARA KARŞI DANIŞTAY’DA

Adana Barosu: “Kadınların mücadelesinin geri dönüşünün olmadığını çok iyi biliyoruz. Adana Barosu olarak başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere sözleşmeden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.”

Balıkesir Barosu: “İstanbul Sözleşmesi bizim kırmızı çizgimizdir” dedi.

Eskişehir Barosu: “Biz avukatlık kanunumuzun bize vermiş olduğu güçle buradayız. Bir önceki davada daha biz Danıştay’dayken bir meslektaşımız eski eşi tarafından kurşunlandı.”

İzmir Barosu: “Gece yarısı kararnamelerinden bıktık. Bu karanlık gidecek kadınlar yaşayacak”

Manisa Barosu: “Yürütmenin başı olan cumhurbaşkanın nasıl yürütmenin başına geçtiğini anlatmak için buradayız”

Mersin Barosu: “Uluslararası sözleşmeler anaysa hükmündedir. Biz mücadele ile kazandığımız hakları tek imza ile yönetmeyeceğiz”

DANIŞTAY’IN KARARI AYŞE TUBA’NIN SORUSUNA YANIT OLACAK

Eskişehir Barosu adına, söz alan Av. Heval Yıldız Karasu, bu davanın Ayşe Tuba Arslan’ın öldürülmeden önce sorduğu “Beni korumak devletin görevi değil mi? Beni ne zaman koruyacaksınız?​” sorusunun yanıtını verecek bir dava olduğunu söyledi. İstanbul Sözleşmesi’nin yüz yıllardan beri verilen kadın mücadelesinin diğer pek çok yazılı metin gibi bir ürünü olduğunu belirten Karasu, “Kadınlar bu metinleri dişleriyle, tırnaklarıyla ilmek ilmek örerek yaptılar. O yüzden diyoruz ki bu mücadele tek bir kişinin imzasına karşı milyonların imzasını taşıyan bir mücadele. Bizler burada o milyonları sesi ve gücü olarak burada bulunuyoruz. Bu mücadele adliye kapılarında, karakol kapılarında bıkmadan usanmadan gidenlerin, dilekçe verenlerin mücadelesi. İstanbul Sözleşmesi’nden hiç haberi yokken ‘Beni korumak devletin görevi değil mi? Beni ne zaman koruyacaksınız?​’ diyen kadınların mücadelesi. İstanbul Sözleşmesi’nin bir ürün olduğunu söylüyoruz ama İstanbul Sözleşmesi tüm bu yazılı metinlerin, tüm bu kazanımların, tüm bu mücadelenin en kapsamlı yazılı hali” diye konuştu.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla birlikte uygulamadaki geri gidişlere dikkat çeken Karasu, şunları söyledi: “İstanbul Sözleşmesi’nin bütüncüllüğünü anlamayanlar şöyle bir yanılsamaya düşüyorlar: ‘bizim milli, yerel 6284’ümüz var’ diyorlar. Biz de diyoruz ki araba çalışmıyor, siz bagajda ilkyardım çantası var diyorsunuz. Araba gitmiyor diyoruz. 6284 yürürlükte olsa dahi şu an alınan tedbir kararları içler acısı durumda. Yani 10 yıl öncesine dönmüş durumdayız. Tedbir kararları alamaz durumdayız.”

Yıldız, sözleşmeden çekilmeyle birlikte gündeme gelen iki yargı kararından örnek verdi:

“Biz Eskişehir’den geliyoruz; 23 kez beni koruyun diyen, devlete her defasında gidip eli boş dönen Ayşe Tuba’nın şehrinden. Ayşe Tuba korunamadığı için şehrin en işlek caddesinde başına satırla vurularak öldürülen bir kadın. Biz onun hep beraber davasına baktık. Yerel mahkeme Ayşe Tuba dosyasında şunu gördü: ‘Evet biz bu kadını koruyamamışız, evet ekonomik şiddet, cinsel, fiziksel şiddet var; boşanma davası çok öncesinin meselesi, boşanma davasından çok sonra gerçekleşmiş bir cinayet, haksız tahrik yok, tasarlayarak insan öldürme var’ dedi ve çok güzel bir karar verdi. Peki istinaf mahkemesi ne yaptı? Bir ceza dosyasından çıkarıp o aile mahkemesi dosyasını inceledi ve dedi ki ‘biriyle görüşmüş, bunu aldatma sayalım.’ TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz dosyasında Yargıtay Genel Kurulu, ‘evlilik teklifini kabul etseydi öldürülmeyecekti’ diye bu ülkenin yüzkarası bir karara imza atmış durumda.”

Bu kararların bir zihniyet ürünü olduğunu belirten Karasu, “Kadınlar olarak her yerde mücadeleye devam edeceğiz. Bu mücadele ortak seslerin türküsü. Bu türküyü birlikte söyleyemeyeceğimiz arkadaşlarımız var, bunlardan biri Ayşe Tuba. Bu dava Ayşe Tuba’nın sorusuna cevap verecek bir dava olacak” dedi. Heval Yıldız Karasu sözlerini Ayşe Tuba’nın katledilmeden önce verdiği dilekçeyi okuyarak sonlandırdı.

SAVCI: SADECE CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİYLE FESHEDİLEMEZ

Savunmaların ardından danıştay savcısı mütalaasını verdi. Savcı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptaline karar verilmesini talep etti. Savcı mütalaasında şu ifadelere yer verdi:

“Yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca sözleşme kanun çıkarılmadan sadece Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle feshedilemez. Uygulanacak kural niteliğinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yer verilen sona erdirme ifadesinin Anayasa 6/7 iptali için AYM'ye başvurulması gerektiği düşünülmektedir. Sözleşme Bakanlar Kurulu ile uygulanmış olup 6284 hala yürürlüktedir. Usulde paralellik ilkesince, aynı usulle fesih edilmesi gerekmektedir. Bu itibarla TBMM tarafından yürürlüge giren sözleşme ancak TBMM'nin uygun bulmasıyla alınacak bir Cumhurbaşkanı kararı ile mümkün olabilecektir. Dava konusu sözleşmede 6281 sayılı Kanun ile uygun bulunduğuna göre sadece Cumhurbaşkanı kararı ile fesih edilemez.”

KADINLAR: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ TÜM TOPLUMUN DAVASIDIR

Davanın açıklama yapan kadınlar, Danıştay önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada ilk söz alan Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) Başkanı Berrin Sönmez, "Bir duruşmayı daha geride bıraktık. Yine kendi iddialarını ortaya koydular. Davada, İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğimizden bu yana gerçekleşen cinayetlerle hayatını kaybeden kadınların hepsi anıldı. Saygıyla aramızda olmayanların yerine koyduk kendimizi. Böyle bir durumda yine iktidarı ve Cumhurbaşkanını savunan Daire Başkanı kararı hukuk yönünde bile açıklayamadı. Sadece 'Biz yaptık oldu' yönünden bir savunma gerçekleştirildi. Biz Cumhurbaşkanlığı savunmasını kabul etmiyoruz, savcı mütalaasını kabul ediyoruz" dedi.

ÖNCEKİ HABER

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, kesin ihraç istemiyle disipline sevk edildi

SONRAKİ HABER

Disney+ Türkiye’de yayına başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...