11 Mayıs 2022 18:47
Son Güncellenme Tarihi: 11 Mayıs 2022 23:19

Kadına yönelik şiddetle ilgili düzenlemenin ilk 8 maddesi TBMM'de kabul edildi

Kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin düzenlemeleri içeren teklifin ilk 8 maddesi kabul edildi. Görüşmelere yarın devam edilecek.

TBMM | Fotoğraf: Besti Karalar / DHA

Paylaş

TBMM Genel Kurulunda, kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin düzenlemeleri içeren Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin birinci bölümün yer alan ilk 8 maddesi kabul edildi.

TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, birinci bölümde kabul edilen maddelerin görüşülmesinin ardından birleşime ara verdi. Aranın ardından, komisyonun yerine oturmaması üzerine, Bilgiç, birleşimi, yarın saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.

Maddelerin görüşmeleri sırasında çok sayıda tartışma yaşandı. Muhalefet partilerinden milletvekillerinin eleştirilerinde özellikle İstanbul Sözleşmesinden çıkılması vardı.

Kanun teklifinde birinci maddeye dair verdikleri önerge üzerine söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla sözlerine başladı.

‘TOPLUMSAL CİNSİYET KAVRAMINA KARŞI OLDUĞUNUZ İÇİN ÇIKTINIZ’

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını meşrulaştırmak için bu yasa teklifinin getirildiğini dile getiren Ersoy, “İstanbul Sözleşmesi, şiddetin kaynağını ‘eşitsizlik’ olarak tanımlar ve eşitsizliği kaldırmayı hedefler. Şiddetle mücadele için devletler şiddeti önleme, şiddete karşı kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve cezalandırma ve erkek şiddetini önleyerek bütünlüklü politikalar geliştirmekle yükümlüdür. İşte, siz neden çıktığınız? Tam da bundan çıktınız çünkü siz zaten toplumsal cinsiyet kavramının kendisine karşısınız” dedi.

‘ERKEK ŞİDDETİ DEMEMEK İÇİN BU UCUBE TEKLİFİ GETİRDİNİZ’

Ersoy, “Kadınları şiddete karşı korumakla görevli olması gereken Emniyet Genel Müdürlüğü, erkeklerin kadınlardan daha çok öldürüldüğünü iddia etti ve erkek ölümleri diye, erkek cinayetleri diye bir kavram uydurdu. İşte tam da bu yasa teklifinde ‘kadına yönelik şiddet’ diyemiyorsunuz, bu nedenle diyemiyorsunuz ve sırf ‘erkek şiddeti’ dememek için bir ucube teklif uydurmuş durumdasınız. Çok net söyleyelim: Kadına yönelik şiddet, kadına yönelik şiddettir ve bu tanımdan kaçınarak, İstanbul Sözleşmesi'ni reddederek yapılan her türlü yasal değişiklik asla ve kata şiddeti engellemez” ifadelerini kullandı.

‘O POLİS SARAYA YASLANARAK, BUNU YAPIYOR’

Polisin kameraların ve herkesin gözü önünde bir kadına, bir kadın milletvekiline pervasızca ‘Seni çivilerim’ diyebildiğini hatırlatan Ersoy, “Nereden alıyor bu gücü? Dayandığı erkek egemen devlet gücünden alıyor. Evet, Ayşe Acar Başaran'dan bahsediyorum. Sevgili vekilimize, kadın temsilcimize, kadın sözcümüze bu ifadeyi kullanan polisin güç aldığı tek yer var, o da ‘O dilini koparırım’ diyen saray; buna yaslanarak alıyor. İşte, tam da bu güce dayanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hukuku elinin tersiyle bir kenara itip Orhan Munis'in kendisini reddettiği için duygusal çöküntü ve anlık hiddetle Hatice Kaçmaz'ı öldürdüğüne karar veriyor. Daha önce kardeşini öldürdüğü için on üç yıl cezaevinde yatıp çıkan, cebinde 7 lirayla kurban kesmeye gittiğini iddia eden ve yanına da yaklaşık 20 santimlik bıçak alan bir katil erkek hakkında, tasarlayarak öldürme diye bir şey görmemiş bu kurul. Bu aynı kurul, kendisine sistematik tecavüz, şiddet ve şantaj uygulayan Nurettin Gider'i öldürdüğü için Nevin Yıldırım'a haksız tahrik ve iyi hâl indirimi olmaksızın verilen müebbet hapis cezasının onanmasına karar veriyor. İşte, tam da bu yüzden biz, kadınlar ‘Adliye önlerinde, sokaklarda, meydanlarda erkek adaleti değil, gerçek adalet istiyoruz’ diyoruz” diye konuştu.

‘KADINA VE ÇOCUĞA YÖNELİK SUÇLAR İNDİRİME TABİ TUTULAMAZ’

Maddede failin yargılama sürecindeki davranışları yerine pişmanlığını gösteren davranışlarına göre takdiri indirim yapılabileceğini hükme bağladığını kaydeden Ersoy, “Failin ‘Pişmanım’ demesini ve pişmanlık gerekçelerini açıklamasını istemek, erkek yargının cezasızlık uygulamalarını meşrulaştırma zemini yaratmaktır, bunun adı budur. İster ‘iyi hâl’ deyin, ister ‘pişmanlık indirimi’ deyin, isterseniz de bu teklifte adını bile anmadığınız ‘haksız tahrik indirimi’ deyin; bunların hepsi bizim için erkeklik indirimidir ve kadına yönelik şiddete karşı cezasızlık politikasının araçlarıdır. Kadına ve çocuğa yönelik suçların cezası indirime tabi olamaz. Hâkimlerin, fail erkeklere iyi hâl indirimi uygulayan kararları mevzuat eksikliğinden değil, tamamen erkek egemen zihniyetin bir sonucudur” dedi.

"PİŞMANLIK" MADDESİ FAİLLERİ KORUYACAK

İYİ Parti grubu adına birinci maddeye verdikleri önerge üzerine söz alan İmam Hüseyin Filiz, “Maddeyle, takdiri indirim uygulanırken değerlendirilecek hususlar arasında yer alan ‘failin fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları’ ifadesi ‘failin fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları’ şeklinde değiştirilmektedir. Böylece, faile verilecek takdiri indirim pişmanlık hükmüne bağlanmakta ve indirim konusunda karar hâkime bırakılmaktadır. Mahkeme kararlarında iyi hâl indiriminin gerekçesiz olarak hükme bağlandığını göstermektedir ki bu tespit yargının geldiği duruma ilişkin malumun ilanı olmuştur. Kadına ve çocuğa karşı işlenen şiddet davalarında fail lehinde takdiri indirim uygulamaları toplumu, hukuk düzenini ve kamu vicdanını rahatsız etmekte, adalete olan güveni sarsmaktadır” ifadelerini kullandı.

Birinci maddeye verdikleri önerge üzerine Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) Murat Emir söz aldı. AKP’nin 20 yıllık iktidarı boyunca kadına ve sağlıkçılara şiddete yönelik çözüm üretemediğini eleştiren Emir, şunları söyledi: “Bu, yaraya merhem olmaya yetmez, ne kadına karşı şiddet ne sağlıkçıya karşı şiddet bu yasa değişiklikleriyle çözülemez; bu, bir anlayış değişikliği gerektirir, yaklaşım değişikliği gerektirir ve ciddiyet gerektirir, sizde de bu yok” dedi.

Muhalefet partileri tarafından verilen 3 önerge de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

‘KADIN BAKANLIĞI’NI KALDIRAN AKP’DEN NE BEKLİYORSUNUZ?​’

İkinci madde görüşmelerine dair de muhalefet partileri 3 önerge verdi.

İlk olarak HDP adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay söz aldı. Hacettepe Üniversitesi’nin araştırmalarına atıfta bulunan Kemalbay, şöyle konuştu: “Kadın bakanlığını kaldıran AKP'den ne bekliyorsunuz diye sormak istiyorum. İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, taciz, zorla evlendirme gibi kadına yönelik pek çok şiddeti tanımlıyor, tüm türlerini kapsıyor. Nasıl çıkarırsınız, nasıl İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını açıklarsınız, neyle açıklarsınız?​”

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ’

Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “haksız tahrik” ve “iyi hâl indirimi”nin kadına yönelik suçlarda yıllardır cezasızlık aracı olarak kullanıldığını anımsatan Kemalbay, ekledi: “Getirdiğiniz yasa bunun temeline inmekten uzaktır. Neden bu kadar iyi hâl var, iyi hâl meraklısı yargı mensubu var. Bunu sorgulamadan bu tabloyu değiştirmek mümkün değildir çünkü hâkimlerin fail erkeklere iyi hâl indirimi uygulayan kararları mevzuat eksikliğinden kaynaklanmıyor. Erkek egemen zihniyetin bir tezahürüdür. Cinsiyetçi toplum, cinsiyetçi hukuk, cinsiyetçi siyaset terk edilmeden bu kararlardan da geri dönülemez. Kadınları gerçekten koruyan bir yasa getirmek istiyorsanız eğer on bir yıl önce bugün İstanbul'da imzaya açılan ve Türkiye'nin de ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden tek adamın kararıyla neden çıkılabildiğini özellikle AKP'li kadın milletvekilleri bize açıklasınlar. Buradan İstanbul Sözleşmesi'ne nice yaşlar diliyorum. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz.”

‘HAKARET SUÇUNU KİME GÖRE ÖLÇECEKSİNİZ?​’

CHP’nin önergesi üzerine konuşan Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu da hükümetin kadına yönelik politikalarını eleştirdi. İkinci maddenin kasten öldürmeyle ilgili nitelikli hâllere kadına karşı işlenmesi hâlini düzenlediğini ifade eden Kayışoğlu, “Evet, olması gerekiyor ama yetersiz, uygulamada kaos oluşacak. Bunu defalarca anlattı arkadaşlar. Muhalefet şerlerimiz de var, uzun uzun anlatmayacağım. Bir tanım gerekiyor. Bu suçun toplumsal cinsiyete dayalı sebeplerle işlenmesi hâlinde nitelikli suçlar içerisinde düzenlenmesi gerekiyor ki mutlaka uygulamada bu eksikliğin sorunları yaşanacak; düzenlenmesi, düzeltilmesi gerekiyor.Bir diğer konu, İstanbul Sözleşmesi'nden beri diyoruz ki: Israrlı takibi suç olarak düzenleyin, ısrarlı takibi. Getirdiniz, buna katkıda bulunan hocalar Komisyonda dedi ki: ‘Bu, neticeli suçlardandır, hareket suçu değil.’ Şimdi hareket suçu ne? Kime göre ölçeceksiniz? Ya mağdur kadına, şikâyetçi kadına hâkim ‘Ya, bu kadarcıkla da huzursuz mu olur insan canım?​’ derse, beraat verirse nasıl uygulanacak bu ısrarlı takip suçu?​” sorularını yöneltti.

Muhalefetin 3 önergesi de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

‘ALT SINIR CEZALARI 1-2 AY ARTTIRILARAK, ŞİDDET ENGELLENEMEZ’

Yasanın üçüncü maddesi üzerine söz alan HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, önemli bir kanun teklifinin görüşüldüğüne dikkat çekti. Teklifte yer alan “ısrarlı takip” meselesinin aynı zamanda 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kanunu'nda da yer aldığını dile getiren Dağ, “Fakat Türk Ceza Kanunu'nda bir ceza tanımı olarak yer almıyor. Israrlı takip suçunda alt sınırdan altı aya, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verileceği öngörülüyor. Oysa, TCK'nın 96'ncı maddesinde eziyet suçu alt sınırı iki yıldır. İki yıldan beş yıla kadar ceza verilebiliyor fakat bu ülkede hukuk kadına karşı lehte değil aleyhte uygulandığı için bu da uygulanmıyor” dedi.

“Eziyet suçu” gibi önemli bir madde uygulanmadığını ancak “ısrarlı takip” üzerinden bir suç düzenlenmesiyle toplumun aldatıldığını vurgulayan Dağ, “Fiilî suçlarda alt sınır altı aydan dokuz aya çıkarılıyor. Baktığınızda ceza artırılmış gibi gözüküyor. Oysa, iyi incelendiğinde burada da bir hileyle karşı karşıyayız çünkü iki yılın altında biri zaten cezaevine girmiyor. İki yılın altındaki suçlarda genellikle cezalar hükmün geriye bırakılmasıyla uygulanmıyor. O yüzden iki yılın altında bir suçun alt sınırını altı veya dokuz aya çıkarmak cezasızlık politikasının sürdürüldüğünü gösteriyor. Alt sınır cezalarını bir iki ay artırarak, kadına yönelik şiddeti engelleyemezsiniz” diye belirtti.

‘GETİRİLEN DEĞİŞİKLİĞİN HÜKMÜ YOK’

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) değişiklik önergesi üzerine söz alan Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu da üçüncü madde ile "Kasten yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi durumunda cezanın alt sınırı altı aydan az olamayacak” düzenlemesi getirildiğini belirtti. Hükmün hiçbir hükmü olmadığı eleştirisinde bulunan Hancıoğlu, ekledi: “Çünkü kısa süreli hapis cezaları için öngörülen adli para cezasına ilişkin hükümleri düzenleyen 50'nci madde yerli yerinde duruyor. Yani ceza alt sınırının bu biçimde yeniden düzenlenmesi cezanın adli para cezasına dönüştürülerek faillerin serbest bırakılması sorununa hiçbir çözüm üretmiyor, yapılan değişikliğin hiçbir caydırıcılığı yok. Sadece bu yönüyle baktığımızda bile önümüze getirilen bu kanun teklifinin kadına yönelik şiddetle mücadele perspektifinden yoksun olduğunu söyleyebilirim.”

‘GÖZ BOYAMA TEKLİFİ’

Teklifi “göz boyama”, “görev savma”, “eşitsizliği, adaletsizliği ve cezasızlık algısını sürdürme” yaklaşımı olarak değerlendiren Hancıoğlu, “Bu madde ‘Cinsiyete dayalı şiddet suçunda cezanın üst sınırı verilir’ şeklinde düzenlenirdi. Yine, ayrıca, Ceza Kanunu'nun 86'ncı maddesinin (3)'üncü fıkrası (a) bendinde yer alan ‘Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı’ ibaresi ‘Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kadına karşı’ şeklinde değiştirilmeliydi. Böyle yapılmalıydı ki kanun cinsiyet temeline dayalı her türlü şiddeti kapsayacak bir şekle bürünsün fakat bunlar yapılmıyor, bütün bunlar işin hukuki boyutu ve sakatlıkları” dedi.

‘TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ DEMEKTEN KORKUYORSUNUZ’

İktidara “ ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ demekten korkuyorsunuz” sözleriyle tepki gösteren Hancıoğlu, “İşte, bunu diyemediğiniz için kadına karşı sırf kadın olduğu için, kadının cinsiyetinden dolayı işlenen suçları doğru tanımlayamıyorsunuz ve bu nedenle yasaları da buna göre düzenlemeye eliniz varmıyor. Bunu yapmadığınız yani kanunları caydırıcı hâle getirmediğiniz sürece sırf kadın olduğu için, cinsiyetinden ötürü şiddete maruz kalan kadınların vebali boynunuza olacak” dedi.

CESUR: BU YASA KAĞIT PARÇASINDAN İBARET

İYİ Parti tarafından verilen önerge üzerine söz alan Isparta milletvekili Aylin Cesur, “Bu ülkede geç kalan yasalarla, yönetilemeyen şiddet olaylarından birinde 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü, 16 yaşında bir çocuk öldürüldü, 16 yaşında zorla nişanlandırılan bir kız çocuğu öldürüldü ve Sıla Şentürk'tü o. Ve bugün süslü sözlerle kürsüden övüne övüne anlattığınız bu yasa da sadece bir kâğıt parçasından ibarettir, başka hiçbir şey değildir” dedi.

“Sadece tutuklama yaparak ve cezaları artırarak caydırıcılık sağlanamaz” diyen Cesur, şunları söyledi: “Şiddeti böyle engelleyemezsiniz. Ceza Kanunu'ndaki değişiklikler yetmez; her iki sorun açısından da, sağlıkta ve kadına şiddette, şiddete yol açan kurumsal, toplumsal ve psikolojik faktörleri kaldıracak geniş kapsamlı yapısal düzenlemeler yapmalısınız, bir zihniyet meselesi bu. Maalesef, bu teklif eksik ve çözümden çok uzak. Biz, bugün, bu teklifle getirildiği gibi ‘boşandığı eş’ yerine ‘kadına karşı’, ‘kadına ve çocuğa karşı’ ibarelerinin eklenmesini istedik ancak önergelerimizi Komisyonda reddettiniz, keşke bizi şaşırtsanız. Milletimizin yarınlarını, umutlarını tükettiniz. Böyle göstermelik, tedbirimsi, avara kasnak uygulamalardan biri olacak bu teklif” ifadelerini kullandı.

Üçüncü madde üzerine verilen 4 önerge de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

4. MADDE GÖRÜŞMELERİ

Kanun teklifinin dördüncü maddesi üzerine söz alan HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, verdikleri değişiklik önergesiyle 4’üncü maddeye “Suçun; çocuğa, kadına, beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı bir ekleme yapılması. Dil, ırk, milliyet, renk, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep farklılıklarından kaynaklanan nefret nedeniyle yine bunun suç kapsamına alınmasını ve cezai müeyyidenin uygulanması”nı talep ettiklerini vurgulayan Hatimoğulları, “Yapılan kanun değişiklikleri çözüm değildir tek başına, elbette kanun önemli ama o kanunun uygulanması ve hayata geçirilmesi çok daha önemlidir” dedi.

Kürsüyü her kullandıklarında İstanbul Sözleşmesi’ni dile getirmeye devam edeceklerini ifade eden Hatimoğulları, HDP Genel Merkezi önünde Milletvekili Ayşe Acar Başaran'a "Seni çivilerim" diyen polisin hâlâ görevde olduğunu hatırlatarak " ‘Biz de buraya kâğıt getirerek yasa yapıyoruz, kadına yönelik şiddetle mücadele ediyoruz’ safsatasını hiç kimse burada bize satmaya kalkışmasın, bunu asla kabul etmeyiz" dedi.

"İNANDIRICI DEĞİL"

CHP’nin önergesi üzerine söz alan İzmir Milletvekili Murat Bakan da kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası sözleşmelere dikkat çekti. Bakan, “Bugün 11 Mayıs, bundan tam 11 yıl önce İstanbul Sözleşmesi imzaya açıldı ve ilk imzacısı biziz. On bir sene sonra arkadaşlar, on bir yıl gerideyiz, on bir yıl öncesinden daha gerideyiz. Siz bir yandan kadına karşı şiddetle mücadelede en önemli kazanımınızdan vazgeçeceksiniz, diğer taraftan Ceza Yasası'nda yaptığınız değişiklikle kadına karşı şiddeti önleyeceksiniz; bu mümkün değil, inandırıcı da değil. Eğer kadın cinayetlerini engellemek için bir şey yapmak istiyorsa iktidar, önce kadın dayanışma merkezlerini, sığınma evlerini, ‘alo şiddet’ hattını, bununla ilgili özel, buradan çıkacak bütçeyi bizden talep etmeli. Her şeyden önce kadının en büyük kazanımı, en önemli kazanımlarından -asıl kazanımları cumhuriyetin kuruluşuyla beraber biliyorsunuz, laik devletle beraber- cumhuriyetin kazanımlarından feyz alması lazım iktidarın” dedi.

AKP ve MHP oylarıyla muhalefet partilerinin verdiği 3 önerge de reddedildi.

5. MADDE GÖRÜŞMELERİ

Kanun teklifinde yer alan 5’inci maddeye dair de HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu konuştu. Sürekli kanun değişikliği yapma yerine öncelikle yargı mensuplarının haline bakılması gerektiğini ifade eden Kerestecioğlu, “Tüm yargı mensuplarının güncellenmiş insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi alması gerekiyor. Aslında sadece yargı mensuplarının değil, tüm toplum olarak bu eğitimleri almamız son derece elzem çünkü şu anda, tüm toplum olarak hoşgörüsüzlüğü, mutsuzluğu, öfkeyi, şiddeti hep birlikte yaşıyoruz ve bu hayatı yaşanabilir hâle getirebilmek için değişime ihtiyacımız var ama bunları sadece söylemek yetmez. Toplumsal olarak dönüştürme iradesini göstermemiz, sorumluluk üstlenmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

Kanunda "kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve işkence suçlarına yapılan nitelikli hâl tanımının toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olarak kadınlara yönelmesi hâlinde" şeklinde belirtilmesi gerektiğini komisyon sürecinde de söylediklerini anımsatan Kerestecioğlu, “ İktidar vekilleri tanımın ‘suçun kadına karşı işlenmesi’ şeklinde kalmasının yeterli olduğunu söylediler ve kadınların güçsüz görüldükleri için şiddete uğradığını ve bunu önleyeceklerini iddia ettiler. Kadınlar güçsüz değil, kesinlikle değil. Şiddet uygulamayı tercih etmemeleri kadınları güçsüz yapmaz. Bu algıyı da bizim yerle yeksan etmemiz gerekiyor” dedi.

‘SÖZLEŞMEDEN TEK BİR ERKEĞİN KARARIYLA ÇIKILDI’

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü de İstanbul Sözleşmesi’ne değinerek, konuşmasına başladı. “Şimdi, yine, gerekçede ‘Suç ve ceza politikası yasama erkinin yetkisindedir, takdirindedir’ diyeceksiniz ama sözleşmeden tek bir erkeğin kararıyla çıkılmasına, Meclisin yetkisinin gasp edilmesine tek bir cümle kullanmayacaksınız, üstüne üstlük de savunacaksınız” diyen Süllü, “Dün, Genel Kurulda, AKP Grup Başkan Vekili son derece talihsiz bir konuşma gerçekleştirdi. Anayasa ile uluslararası sözleşmeleri onaylama yetkisi Meclisin yetkisindeyken Cumhurbaşkanı kişi hak ve özgürlüklerini düzenleyecek düzenlemeler getiremeyeceği açık hükümken ayrıca hukukumuzda yer alan yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği Danıştay savcısının bu kararın hukuksuz olduğunu açıkça söylediği yönündeki yargılama devam ederken bunu savunmayı, böyle bir savunma konuşması yapılmasını kınıyorum” diye konuştu.

‘KADIN ÖRGÜTLERİNE KULAKLARINIZI TIKIYORSUNUZ’

“Bu teklifteki ceza artırımları ve düzenlemelerle kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin azalacağına inananınız var mı bu sıralarda oturanlar olarak?​” sorusunu yönelten Süllü, şöyle devam etti: “ İmzası olanlar da inanmıyor ki dün geneli ve bölüm üzerine konuşmalarda Adalet ve Kalkınma Partisi hatipleri, kadın arkadaşlar özellikle KADES'ten, ŞÖNİM'lerden, 6284'ü nasıl yasal düzenleme olarak yaptıklarından söz ettiler ama 6284'ten söz etmelerine rağmen yasal dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi'nden hiç mi hiç söz edilmedi. Şimdi, sizler ne iyi işler yaptığınızı söylüyorsunuz, bizse sorunun yasalarda değil sürekli pekiştirdiğiniz algılarda, anlayışlarda ve uygulamalarda olduğunu yıllardır söyleyip duruyoruz. Şimdi, yine burada ‘özgür birey’ diyorsunuz ama kadını sürekli ‘iyi anne, iyi eş ve aile’ düzlemine sıkıştırmaya çalışıyorsunuz. Şimdi, ‘toplumsal barış’ diyorsunuz ama istatistiklerden korkup Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunu kapatmaya kalkıyorsunuz. EŞİK'in çağrılarına kulak tıkıyorsunuz, alanlarda mücadele veren kadınları susturmaya çalışıyorsunuz. Yasa tekliflerinde baroların ve STK'lerin görüşlerine kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Bizse uzun süredir mevcut yasaların etkin uygulanması taleplerimizi dile getiriyoruz.”

Genel Kurul’da muhalefet partilerinin 5,6,7 ve 8’inci maddeler üzerine verdiği önergeler de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Maddeler AKP ve MHP oylarıyla tek değişiklik yapılmadan kabul edildi.


"TEKLİF YETERSİZ, UYGULAMA ÖNEMLİ"

AKP'li vekilerce hazırlanan ve komisyondan olduğu gibi geçen teklif, kadına yönelik suçlarda çok sayıda ceza artırımı içerdiği belirtilerek "müjde" diye sunulmuştu.

Kadın örgütler ise teklifte kadına yönelik suçlarda bazı tanımlamaların belirsiz kaldığına, ceza artırımlarının yetersiz olduğuna; hâlâ bazı cezalarda, tutukluğun uygulanmayacağına, haliyle kadının korunmayacağına dikkat çekiyor. En önemli eleştirilerin başında, teklifte yer alan pek çok konunun Erdoğan'ın kararı ile feshedilen İstanbul Sözleşmesi'nde yer alıyor oluşu geliyor. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar imzalanmasını, 6284 sayılı kanunda yer alan maddelerin uygulanmasını istiyor.

Düzenlemeyle ilgili sorularımızı yanıtlayan Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken, kağıt üstünde artan cezalar uygulansa bile faillerin ya hapiste yatmadığı ya da cezasının çok azını hapiste geçirdiğini belirtmişti. Eken, “Sorun yasaların keyfi ve cinsiyet eşitsizliğiyle yorumlanan uygulamasında" demişti.

SAĞLIK ÖRGÜTLERİ DE "YETERSİZ" DİYOR

Teklifte yer alan düzenlemelerin bir kısmı da sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili cezaları içeriyor.

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, kanun teklifinin yetersiz olduğuna dikkat çekmişti. Sağlıkta şiddetin katalog suçlar kapsamına alınmasını yıllardır önerdiklerini ama caydırıcı cezaların tek başına sorunu çözmeyeceğini vurgulayan Fincancı, “Sağlıkta dönüşümün sonucudur şiddet. Dolayısıyla sağlıkta dönüşüme ilişkin somut adımlar atılmadığında, koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilmediğinde, kışkırtılmış sağlık talebini çekilmediğinde şiddeti önleme olanağı maalesef yok” demişti.

TEKLİFTE NELER VAR?

Teklife göre, Türk Ceza Kanunu'ndaki takdiri indirim nedenleri sınırlandırılacak. Failin pişmanlık içermeyen davranışları, takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmeyecek.

Failin salt indirim almaya yönelik kılık ve kıyafetine özen göstermesi, takım elbise giymesi, kravat takması gibi duruşmadaki şekli tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmayacak. Takdiri indirim uygulanması halinde ise gerekçeleri kararda mutlaka gösterilecek.

Kadına karşı şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanabilmesi amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit, işkence ve eziyet suçunun kadına karşı işlenmesi halinde cezası artırılacak.

Kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi hali bu suçun nitelikli halleri arasına alınacak. Kasten öldürme suçunda ceza müebbet iken bu suçun kadına karşı işlenmesi halinde verilecek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapse çıkarılacak.

Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek kasten yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı 4 aydan 6 ay hapse yükseltilecek.

İşkence suçunun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın 3 yıl olan alt sınırı 5 yıl hapse çıkarılacak.

Eziyet suçunun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın 2 yıl olan alt sınırı 2 yıl 6 ay hapse yükseltilecek.

Hayata, vücut veya cinsel dokunulmazlığa yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle işlenen tehdit suçunun mağdurunun kadın olması halinde cezanın 6 ay olan alt sınırı 9 ay hapse çıkarılacak.

Kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçunun konusunun sağlık hizmetleri olması durumunda verilecek ceza altıda biri oranına kadar artırılacak.

Israrlı takip olarak nitelendirilen fiiller müstakil bir suç haline getirilecek. Israrlı bir şekilde fiziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek.

Israrlı takip suçunun, çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi; mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması; hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi halinde faile 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecek. Bu suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olacak.

Teklifle kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu ile sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçları tutuklamaya ilişkin katalog suçlar arasına alınacak.

Kasten yaralama suçunun, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi ya da canavarca hisle işlenmesi halleri de katalog suç olacak.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Mağdur ile şikayetçinin hakları" başlıklı maddesinde değişiklik yapılacak. Düzenlemeyle, Türk Ceza Kanunu'nda yer alan çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçu ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet suçları madde kapsamına dahil edilecek. Böylelikle soruşturma ve kovuşturma evrelerinde özellikle şiddet mağduru kadınların, istemleri halinde baro tarafından görevlendirilecek avukatın hukuki yardım ve desteğinden ücretsiz şekilde faydalanmaları sağlanacak ve hak arama yollarını etkin bir şekilde kullanabilmelerine imkan tanınacak.

Israrlı takip suçunda uzlaştırma hükümleri uygulanmayacak.

Teklife göre, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle yapılan soruşturmalar hakkında Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanacak. Soruşturma izni, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilecek. Kurul, özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensupları bakımından il sağlık müdürlüklerinde görevli başkan veya yardımcılarını da ön inceleme yapmak üzere görevlendirebilecek.

Kamu kurum ve kuruluşları ve devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözetilerek Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından 1 yıl içinde karar verilecek.

Teklifle ayrıca Mesleki Sorumluluk Kurulu'nun üyeleri ve karar alma süreçleri de düzenlenecek.

Bu düzenleme haklarında kesinleşmiş bir soruşturma izni verilenler bakımından uygulanmayacak ve soruşturma veya kovuşturmalara devam edilecek.

Kamu kurum ve kuruluşları ve devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yapmış oldukları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı açılan rücu davalarından, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yargılaması devam edenler bakımından karar verilmek üzere Mesleki Sorumluluk Kurulu'na başvurması için davacıya iki aylık süre verilecek. Başvuru yapılmaması halinde dava usulden reddedilecek. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

AKP'nin iftar verdiği YTÜ'de bölüm başkanı profesörden öğrenci temsilcisine: Emek Partisi bayrağı paylaştın, istifa et!

SONRAKİ HABER

İzmir'de suya yüzde 15 zam yapıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...