Tutuklu Avukatlar İnisiyatifi, Türkiye'de avukatlık mesleğine yönelik saldırıları raporlaştırdı
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nde bir rapor yayımlayan Tutuklu Avukatlar İnisiyatifi, Türkiye'de avukatlık mesleğine yönelik sistematik saldırıları göz önüne serdi.

Ankara Adliyesi önü | Fotoğraf: Evrensel
İLGİLİ HABERLER

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü: Yaşam hakkı ve ifade özgürlüğü ihlalleri arttı

Türkiye Barolar Birliği: Demokrasiyi ve insan haklarını en güçlü şekilde savunmaya devam edeceğiz

CHP'den 81 ilde İnsan Hakları Günü açıklaması: Eşit ve özgür bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız

İnsan Hakları Okulu, İnsan Hakları Günü’nde yayımladı: Niçin insan hakları savunuculuğu?
The Arrested Lawyers Inititiative/Tutuklu Avukatlar İnisiyatifi, Dünya İnsan Hakları Günü'nde, Türkiye'de avukatlık mesleğine yönelik sistematik saldırılara ilişkin yeni bir rapor yayınladı.
Rapor, ülke çapında terör bağlantılı suçlar iddiasıyla ilgili amansız bir tutuklama ve kovuşturma kampanyası yürütüldüğünü belgeledi. ‘The Crackdown’ başlıklı rapor, 1.600'den fazla avukatın gözaltına alınıp yargılandığını, 615 avukatın ise tutuklandığını ortaya koyuyor. Rapora göre bu avukatlardan şu ana kadar 474’ü silahlı terör örgütü üyeliği (Ceza Kanunu'nun 314. maddesi) veya terör propagandası yapmaktan toplam 2.966 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Avukatlara yönelik kampanyada Diyarbakır, Konya, Trabzon, Manisa ve Siirt il barolarının eski başkanlarının da aralarında bulunduğu 15 il baro başkanı hedef alındı.
Avukatlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin öngörülemeyen ve hukuk kalitesinden yoksun bulduğu terörle mücadele mevzuatı (Ceza Kanunu'nun 314. maddesi) kapsamında hedef alınıyor.
Tutuklu Avukatlar İnisiyatifi raporda, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin şu görüşünün altını çiziyor: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin pek çok kararında ortaya konulduğu gibi terör ve suç örgütü üyeliğini aşırı geniş bir şekilde tanımlayan kanunlar ve yargının bunları daha da fazla esnetme eğilimi, Türkiye’de yeni bir problem değildir.. … Bu sorun son zamanlarda görülmemiş boyutlara ulaştı. Savcılar ve giderek artan bir şekilde mahkemeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunan yasal ve barışçıl eylem ve ifadeleri suç faaliyetinin kanıtı olarak görüyorlar … delil olarak kullanılanlar bazen o kadar tutarsız ve keyfi oluyor ki .. iyi niyetl’, eylemlerin yasal sonuçları öngörülmesi neredeyse imkansız hale geldi. … bu belirsizlik meşru muhalefet ve eleştiriyi caydırıyor.”
Avukatlara yönelik bu saldırılar kapsamında avukatların adil yargılanma hakkı, avukatların tutuklu yargılanamayacağı veya avukat hakkında ancak Adalet Bakanının izin vermesi halinde kovuşturma açılabileceği gibi Avukatlık Kanunu 58-59 maddelerindeki yasal güvenceler göz ardı edildiği belirtildi. Buna göre, 1600’den fazla avukat, suçüstü hali kavramının yanlış yorumlanması ve Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin kötüye kullanılması yoluyla gözaltına alındı ve 600’den fazlası tutuklu yargılandı. Yüzlercesi halen Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni alınmaksızın soruşturuluyor ya da yargılanıyor.
Rapora göre, avukatlar özellikle müvekkillerinin kimliği veya marjinalize edilmiş gruplara yakınlığı nedeniyle hedef alınıyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, terör suçlarıyla itham edilen kişileri temsil eden avukatların, mesleki görevlerini yerine getirirken müvekkillerinin siyasi görüşleri (veya iddia edilen siyasi görüşleri) ile ilişkilendirildiğine dair endişe verici bir örüntü gözlemlediğini bildirmektedir; ve sonuç olarak avukatlar müvekkillerinin suçlandığının aynı veya benzer suçlar nedeniyle yargılanıyorlar.
Raporda ayrıca şu olaylar hatırlatıldı:
"İnsan hakları ihlallerinin belgelenmesinde ve hukukun üstünlüğünün korunmasında kilit rol oynayan baroların, özellikler büyükşehir barolarının temsil gücünü azaltmaya yönelik yasalar çıkarılarak baroların bağımsızlığı erozyona uğratılmıştır. Ayrıca Ankara, İzmir, Diyarbakır, İstanbul ve Şanlıurfa il barolarının yöneticileri siyasi nedenlerle hedef alınmış olup haklarında soruşturma ve yargılamalar devam etmektedir. Örneğin Haziran 2021'de Adalet Bakanı İstanbul Barosu başkanı Av. Mehmet Durakoğlu ve diğer dört baro yöneticisi hakkında Diyanet İsleri Başkanı Ali Erbaş'ı eleştirdikleri basın açıklaması nedeniyle soruşturma izni vermiştir. Ankara Barosu yöneticileri de aynı nedenle yargılanmaktadır."
Sonuç olarak, Türk hükümetinin devam eden baskılarının, avukatların özgürlük ve güvenlik haklarını ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğini, işkenceye karşı güvenceleri ortadan kaldırdığını ve Baroların bağımsızlığını azalttığını tespit eden rapor; iktidara, terörle mücadele yasasını değiştirme, yargının ve Baroların bağımsızlığını yeniden tesis etme ve avukatların mesleki görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmelerini garanti altına alma gibi bir dizi tavsiyede bulundu.
Raporda uluslararası alandan bir dizi hukukçunun Türkiye'de avukatlara ilişkin tabloya dair yorumlarına da yer verildi. Bu isimlerden öne çıkanlar şunlar oldu:
- Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi (CCBE) İnsan Hakları Komitesi Başkanı Stefan von Raumer
- Alman Barolar Birliği (Deutscher Anwaltverein – DAV) CEO'su Dr. Sylvia Ruge
- The Law Society of South Africa | Güney Afrika Barolar Birliği [LSSA]
- Kanada Avukat Hakları İzleme Örgütü Direktörü Catherine Morris
- Stuart Russell, Eşbaşkan, Avukatlara Yönelik Saldırıları İzleme Komitesi Uluslararası Halk Avukatları Derneği (IAPL), Kanadalı insan hakları avukatı, Avustralyalı hukuk profesörü ve idari yargıç (emekli)
(HABER MERKEZİ)
Evrensel'i Takip Et