19 Kasım 2012 13:05

Filistin sorunu yeni yönetimleri test ediyor

Ali Karataş / Yusuf Ertaş

Gazze’nin, İsrail tarafından bombalanması ve Ürdün’de zamlara karşı yapılan kitlesel gösteriler geçen haftanın öne çıkan gelişmeleri oldu. Uzun süreden beri Suriye’deki gelişmelerin gölgesinde kalan Filistin sorunu bütün ağırlığı ile dünyanın gündemine yeniden oturdu. Arap coğrafyasındaki rejimlerin duruşunda turnusol kağıdı rolü gören bu sorun, başta Mısır olmak üzere “Arap baharı” olarak adlandırılan süreçte yenilenen yönetimlerin halkın beklentilerini karşılayıp karşılamayacaklarını ve Filistin davasına bağlı olarak ortaya çıkacak dengeleri hep birlikte göreceğiz. Geçen hafta Arap basınının haber ve köşe yazarlarında oldukça büyük bir yer kaplayan Filistin’deki gelişmelerde dikkat çeken nokta, İhsan Çaralan’ın tespitine paralel olarak hemen hiçbir yazıda “Filistin sorununda Türkiye’nin rolü” üzerine tek bir kelime edilmemesi ve bütün okların Gazze’ye sınır kapısı olan Mısır’a yönelmesi oldu.

İSRAİL'LE İLİŞKİLER KESİLSİN!

İlk aktaracağımız haber, Mısır’ın en eski gazetelerinden biri olan Al Ahram gazetesinden.  Halkın Filistin sorununda Mısır yönetiminden beklentilerini bütün açıklığıyla dile getiriyor. Haber, Mısır’da Partiler ve siyasi güçlerin Cuma günü akşamı Özgürlük ve Adalet partisinin genel merkezinde yaptıkları toplantıda imzaladıkları sözleşmede Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’den İsrail’le yapılan bütün anlaşmaların ve taleplerin yeniden gözden geçirilmesini istedikleri bilgisiyle başlıyor. Toplantıya katılan partilerin ayrıca Gazze Şeridi için İnsani koridor oluşturulması ve İsrail saldırganlığını durdurmak için uluslararası bir konferans çağrısı talebine de yer veriliyor.

Mısır’da sokakların da son derece hareketli olduğu ifade edilen haberde Cuma günü öğlen büyük camilerden çıkan kalabalıkların Tahrir Meydanı’na yürüyerek Siyonizme karşı Filistin’e destek sloganları attıkları belirtiliyor. Göstericilerin taleplerinin de yer aldığı haberde, Mısırlıların direnişe lojistik destek sağlanması için Mısır’la Gazze arasındaki sınır kapısının açılmasını istedikleri aktarılıyor. Gösteriye katılanların, İsrail’e karşı tepkinin sadece büyük elçinin çekilmesiyle sınırlı kalmasını reddettiklerinin ifade edildiği haberde, Filistin ve Mısır bayraklarını taşıyan kitlenin, Filistin topraklarının bütünde bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının Filistinlilerin hakkı olduğunu ifade ettikleri ve  İsrail’le ilişkilerin tamamen kesilmesini talep ettikleri bilgisi de yer alıyor.

BEKLEDİĞİMİZ MISIR BUYDU

Mısır yönetiminden beklenti içinde olan sadece Mısır halkı değil. Bir çok köşe yazarı bu noktada görüşlerini ifade etti. Bunlardan birisi den Arapların tanınmış yazarlarından, al Kuds Al Arabi gazetesinin baş yazarı Abdulbari Atwan: “Son dört haftada Hizbullah’ta ve Filistin direnişinde sürpriz olmayan gelişmeler oldu. İlk önce Hizbullah’ın gönderdiği “Eyüp” insansız uçağı Negev çölünün ortasındaki Dimona nükleer santralinin üzerinde İsrail’in semalarında yandı. İkincisi, İzettin El Kassam tugaylarının Tel Aviv’e fırlattıkları fecr 5 roketleri. Sirenler çaldı ve milyonlarca İsrailli sığınaklara inmek zorunda kaldı. Bu olay Saddam Hüseyin’in 1991’de gönderdiği 39 roketten beri ilk defa gerçekleşiyor. Demirden kubbeyi delip Tel Aviv’e düşen roketler Netanyahu’yu aşağıladı ve gururunu kırdı. Burnunu sürttü. Seçimleri kazanma şansını ortadan kaldırdı. Küstah ve agresif niyetlerini açığa çıkardı. Roketlerin beş tanesi yurttaşlarını vurdu. Direnişin kolunun ne kadar uzun olduğu açığa çıkmış oldu. Gazze’deki gelişmeler hızlı bir şekilde devam ediyor. Kimse ne olacağını tahmin edemiyor. Sabah İsrail tanklarının işgaliyle ve yeni bir katliamla uyanabiliriz. Veya tamamen tersi bir durum gerçekleşebilir yapılan uluslararası baskılar sonuç verebilir ve tıkanıklık aşılabilir. Mısır başkanı Muhammed Mursi Kahire’de yaptığı Cuma konuşmasında; “Kahire, Gazze'yi yalnız bırakmayacaktır. Bugünkü Mısır dünkü Mısır ile aynı değil. Gazze şeridine yapılacak herhangi bir saldırıda eli kolu bağlı seyretmeyecek” derken haklıydı. Mısır İsrail büyükelçisini çekti. Bir sonraki adımı Camp David anlaşmalarını pratikte iptal etmek.

MISIR DAHA NE YAPSIN?

Müslüman Kardeşlerin Mısır’da iktidara geldiği günden bu yana Filistin sorunu konusunda ne yaptığını en iyi, Suudi Arabistan’da  yayınlanan  Shark Al Awsat gazetesinden Abdurrahman Raşid özetliyor: “Arap dünyasındaki milyonların İsrail saldırganlığına karşı verilen beyanatlardan ve yapılan gösterilerden tatmin olduğunu düşünmüyorum. Mısır Başbakanı Kandil’in ziyareti, Mübarek döneminin istihbarat şefi olan Ömer Süleyman’ın ziyaretinden daha fazla kıymetli değil. Kınama mesajları Gazze’ye saldırıyı başlatan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun saçlarından bir kılı bile kımıldatmadı. Hamas, roketleri fırlatan ve gençlerini İsrail sınırına gönderen aşırı Cihadçı ve Selefi gurupları engelledi. Fakat yapılan açıklamalardan İsrail’in bu kaçak gurupların faaliyetlerinden Hamas’ı sorumlu tuttuğu anlaşılıyor. Aslında İsrail’in cevap vermeyi amaçlamayan bir tavrının olduğu açığa çıkıyor. Askeri harekatta amaç siyasi. Ortaya çıkan gelişme bence Muhammed Mursi hükümetinin birinci derecede çözmesi gereken bir sorun. Mursi’nin hükümeti diplomatik ilişkilerde diplomatik normlara ve Camp David antlaşmalarına bağlı kaldı. İsrail’in şikayet ettiği ve Gazze’deki silahların kaynağı olan tünelleri kapattı. Hem de hiç de gerçekçi olmayan Sina Yarımadasına Gazze’den sızan savaşçıları engelleme gerekçesiyle. Sina’nın kendisi koridorun başlangıcı ve Gazze gidilen hedef. Mısır, 1973 harekatından beri İsrail’in güvenliğini tehdit eden Mısırlı cihatçı silahlı guruplara karşı, Camp David antlaşmasının hükümlerinde de yer alan en büyük silahlı askeri harekatı başlattı. Bütün bu gelişmelere rağmen Netanyahu hükümeti, Mısır’ın yeni hükümetine saygı duymuyor. Onu utandırmak istiyor. Son olarak Gazze’ye kara harekatı aslında Mısır’a kara harekatıdır. Mısır, İsrail’le savaşa girmeye cesaret eder mi? Bence bu soruyu tersten sormak lazım; İsrail, Mısır’a yeni bir cephe açma riskine girer mi?


GAZZE SALDIRISI VE SURİYE BAĞLANTISI

Lübnan’da yayınlanan Annahar gazetesinden Ali Hamada, Hamas’ın, Arap baharıyla beraber Suriye ve İran’ın etkisinden kurtulup resmi Arap sisteminin bir parçası haline geldiğini yazdı. Hamada şöyle devam etti: Hamas, İsrail’le uzun süreli bir ateşkesi baltalayan İran’la ilişkileri sürdürmesinden zarar gördü. Suriye, Gazze’deki gelişmelerden faydalanma arayışında. Ortaya çıkan durumda Beşar’ın hesapları gerçekçi değil. Özellikle uluslararası toplum ve resmi Arap sistemi devrimci hareketi desteklerken. Amerikan seçimleri bittikten sonra hücum stratejisi daha fazla uygulanacak ve devrime destek artacak. Şu andan itibaren iki nokta nedeniyle süreç büyük gelişmelere gebe. Birincisi, devrimci güçler ve Suriye muhalefeti için “ulusal koalisyonun” oluşumu.İkincisi, silahlardaki niteliksel gelişme ve Suriye hava kuvvetlerine karşı meyvesini vermeye başlayan saldırılar. Gazze’deki gelişmeler nedeniyle yeni Hamas’ın İran veya acımasız Suriye yanlısı olması mümkün değildir. Shark Al Awsat gazetesinden Tarık Hamit ise zıt fikirde. Hamit, gelişmelerin Esad’a yaradığını düşünüyor: “Gerçek sorun Suriye’dir. Gazze’de gerçekleşen her gelişme Esad’a yarar veya Esad’ı devirmek için daha büyük maliyet getirir. Ortaya çıkan gelişmelerin nedeni, başka ülkenin değil İran’ın gönderdiği “Eyüp” insansız uçağı. Ve Sina’daki bütün gelişmeler (Sina’da kimliği belirsiz kişiler sınırdaki Mısır askerlerine ateş açmış ve 16 asker ölmüştü). Golan cephesinde Suriye ve İran’ın istediği hızda bir gelişme olmadı. Tek sığınakları Gazze cephesi kaldı. Kaldı ki, İsrail için daha kolay olan bir alan.    Gazze İsrail için bir nevi boks çuvalı gibi. Bu savaşta amaç, ne yaparsa yapsın en büyük kaybeden olan Mursi’nin Mısırını utandırmak. Siyasi olarak kazanırsa halkını kaybedecek. Tersi de doğru. Mısırlı liderin bir mucizeye ihtiyacı var. Seçenekleri gerçekten son derece kısıtlı. Gazze’nin vurulması Esad’a bir mesaj olduğu gibi, İran’ın kanatlarını kesme hedefi de var. Bununla birlikte Gazze’yi vurmak Netanyahu’yu önümüzdeki seçimlerde güçlendirecek. En iyisi Gazze’den çıkmak ve Suriye’ye dönmek. Gazze’deki hareketin kıvılcımı Esad’tan. Herkes Esad’ın rejiminin sorunlu olduğuna ve devrilmesinin gerekliliğine ikna oldu. Gazze çözülmeli ve Suriye’deki suçlu rejim devrilmeli.


BENZİN ZAMMI ÜRDÜN'Ü YAKIYOR

Hükümetin yakıt fiyatlarına yüzde 33 zam yapması, gaz fiyatlarını ise ikiye katlaması nedeniyle yapılan gösteri ve protestolar Arap basınında oldukça geniş yer buldu. Yorumlara geçmeden önce Ürdün’de yayınlanan Jordan Times’in haberini okuyalım: “Amman şehir merkezinde düzenlenen kitlesel mitinge katılan solcu ve İslamcılar, Pazar günü genel grev çağrısında bulundu. Sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı barışçıl mitinge katılan 5 bin kişi, yetkilileri kararlarından geri dönmeye çağırarak, “Ürdün halkı özveride bulunmayacaktır” diye slogan attılar. Bir grup, alınan ekonomik tedbirler nedeniyle rejim “meşruiyetini kaybetmiştir” iddiasında. Bu nedenle “rejim değişikliği” için çağrı içeren sloganlar attılar. Ana muhalefet grubu ve protestonun baş örgütleyicisi Müslüman Kardeşler ise bu tür sloganlardan uzak durdu. Cuma günü, Salt, Tafileh, Karak, Maan ve Mafraq gibi uzak ilerde de alınan tedbirleri protesto eden binlerce yurttaş caddeleri sarstı. Gösteriler, yaklaşık 200 tutuklama, 70’in üzerinde yaralanma ve bir kişinin ölümü ile sonuçlandı. Protestolar, geçen Salı günü yakıt fiyatlarını yüzde 33 oranında yükselten ve mutfak ve ısıtmada kullanılan gaz fiyatlarını ikiye katlayan hükümet kararının ardından bir saat içinde patlak verdi. Ülke genelindeki protestoların ilk 72 saatinde, 100’ün üzerinde gerçekleşen gösteride, bazı protestocular hükümet binalarını ateşe verdiler, dükkanları ve bankaları yağmaladılar ve polis karakollarına saldırdılar.

'REJİM YIKILSIN'

İngiltere’de Arapça yayın yapan Dar Al Hayat gazetesi haberine Jordan Times’in aksine, “Ürdün Müslüman Kardeşleri ilk kez rejimin yıkılması sloganını attı” başlıklı bir haber yaptı. Haberde muhaliflerin ellerinde, “Fiyatlarla oynamak, ateşle oynamaktır”, “Sadece değişen siyasi ve ekonomik bir yaklaşım ve yolsuzlukla mücadele reformu” ve “Yaşasın Ürdün halkının intifadası” gibi dövizler taşıdıkları bilgisine yer verildi.

GÖSTERİLERDE 1 KİŞİ ÖLDÜ

İngilizce yayın yapan ve genelde Ortadoğu mahreçli haberler geçen “Gulf News” internet sitesi gösterilerde ilk kez bir kişinin ölmesini öne çıkardı. Kral Abdullah II’nin, şimdiye kadar ülkesini bölge genelinde Tunus, Mısır, Libya ve Yemen yöneticilerinin devrilmesine neden olan Arap Baharından uzak tutmayı başardığı ifadesinin yer aldığı haberde, “Fakat Ürdün’ün devasa bütçe açığı ve giderek artan diğer ekonomik sıkıntıları nüfusu muhalif kampa itebilir” tespiti yapıldı. Site, Çarşamba günü Amman’ın merkezinde gerçekleşen protestolara katılanlardan biri olan 29 yaşında sivil memur Daoud Shorfat’ın, “ben Kralı seviyorum, ama nereye kadar? O, acımızı hissedemez… Halk aç olan çocuklarını zorlukla doyurmaya çalışırken, o, fiyatları yükselten hükümeti izlemekle yetiniyor” dediğini aktardı. Haberde polis kaynaklarının, Çarşamba günü ülkenin geri kalan kısmında patlak veren gösterilerin 12 vilayetin tümüne yayıldığı bilgisine yer verildi. Ayrıca Ürdün’de çok güçlü bir muhalif grup olan Müslüman Kardeşler liderinin, “Bu, Mısır ve Tunus’ta yaşanan şiddetin benzerinin yaşanmaması için gerekli önlemleri alması konusunda Kral’a bir uyarı çağrısıdır” sözlerini aktardı. Gösterilerin, Abdullah’ın babası Kral Hüseyin’in yönetimi altında, 1988 ve 1996 yıllarında ekmek ve diğer gıda mallarının fiyatlarının benzer şekilde arttırılmasının yol açtığı protestoları anımsattığı aktarıldı. Ürdünlü siyasi eleştirmen Osama Al Sharif’, “yeni dalga protestoların ciddi bir meydan okuma, belki de 1999’da Abdullah’ın Kral olmasından bu yana en kritik olanı” tespitine yer verilirken; Ürdün’ün bütçe açığının yıl sonunda, 3 milyar dolarlık bir rekora ulaşması bekleniyor. Ülkenin artan yoksulluk, işsizlik ve enflasyon ile boğuştuğu bu yıl, dış borcun yüzde 27 artarak 27 milyar dolara sıçraması beklendiği değerlendirmesine yer verildi.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER PUSUDA

Ürdünlü Yazar Muhammed Faraj, Lübnan’da yayınlanan Assafir gazetesindeki köşe yazısında, Müslüman Kardeşlerin ekonomik politikalarının, Ürdün rejiminin politikalarından farklı olmadığını vurguladı. Faraj, Müslüman Kardeşlerin üyelerinin, “Mısır’da yaptıkları gibi aynı karta oynadıkları; Mısır’da güç dengesi Tahrir Meydanında isyancılara doğru döndüğünü fark edince, devrim patlak verdikten üç gün sonra protestolara katıldıkları” tespitine yer veriyor. Faraj, illerde “gösteriler çok şiddetli” olmasına rağmen, Müslüman Kardeşlerin üyelerinin Amman’da olduğu kadar, mevcut olmamalarını ilginç buluyor. “Bu, Müslüman Kardeşlerin Ürdün halk hareketinde aktif olmadığını gösteriyor. Hareket oldukça pusuya yatıyor. En kısa sürede rejim, kendi politikalarına tepki olarak protestolarla dağıtılacak” görüşü ile Ürdün’deki gelişmelerin yönüne işaret ediyor.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et