20 Nisan 2020 00:51

Ortadoğu salgın dinlemiyor, mevcut krizler devam ediyor

Bir yandan koronavirüs salgını can almaya devam ederken, Yemen'den Libya'ya çatışmalı ortam ve Irak'taki gibi hükümet krizleri de Ortadoğu halkları ve siyaseti açısından önemini korumayı sürdürüyor.

Fotoğraf: Fotoğraf: Murtadha Al-Sudani/AA

Paylaş

Ali KARADAŞ
Yusuf ERTAŞ

Ortadoğu’da da koronavirüs salgını öncelikli gündem. Ancak, dünyanın diğer bölgelerinden farklı olarak yaşanan krizler ve çatışmalar devam ediyor.

Ürdün’de yayımlanan Düstur gazetesinden Kamil Nusayrat, tüm haberlerin salgınla ilgili olmaya başladığını söyleyerek, “Filistin hâlâ öncelikli davamız mı? Müzakereler söz konusu mu? Yüzyılın Anlaşması’yla ilgili yeni herhangi bir haber var mı? Suriye’de yeni bir şey var mı? Irak’ta ne oldu? Yeni bir başbakan üzerinde anlaştılar mı? Gençlik ayaklanması devam ediyor mu? Ah, Yemen! Taraflar barışıp birbirlerine döndü mü, yoksa bazıları hâlâ birbirleriyle savaşıyorlar mı? Ya Libya; Hafter Trablus’a girdi mi veya ulusal mutabakat hükümeti onu hâlâ koruyor mu? Sudan’a ne oldu? Son hatırladığım şey, meclis başkanı, Netenyahu ile buluştu ve dünya ayağa kalktı” diye yazdı.

Biz de bu hafta, bu soruların en azından bir kısmına cevap vermeyi hedefleyen görüş ve makalelere yer verdik.

YEMEN: SALGIN FELAKETE DÖNÜŞEBİLİR

Yemen, Dünya Sağlık Örgütünün günlük raporlarına göre koronavirüsün yayılmasından bu yana dört aydan fazla bir süre boyunca virüs bulaşmayan bir ülkeydi. Ancak al Araby al Cedid sitesinden Yemenli Yazar Büşra el Muktari aynı fikirde değil. “Yemen: Savaşın gerçekliği ve koronanın zorlukları” başlıklı makalesinde el Muktari, yayımlanan raporlarla Yemen’deki sağlık kurumlarının gerçeklerinin çeliştiğini yazdı. Muktari savaşın yarattığı zorluğun yanı sıra ülkede vakaları tespit etmek için tıbbi ekipmanın olmadığına dikkat çekti. Muktari, “Savaşçıların çatışma noktalarına akmasını sağlamak için, Yemen’de virüsün yayılıp yayılmadığı konusunda bir tür belirsizlik yaratıldı. İlk teyit edilen enfeksiyon vakası yakın zamanda Hadramut şehrinde duyuruldu. Mevcut veriler ve savaştaki yetkililerin ve müttefiklerinin cehaleti ışığında durum önümüzdeki günlerde gerçek bir felakete dönüşebilir” dedi.

IRAK: KAZIMİ AYNI YOZLAŞMIŞ TABAKADAN

Dünyanın kanıtlanmış en büyük beşinci petrol rezervine sahip Irak’ta hükümet bir türlü kurulamıyor. İki başarısız girişimden sonra, son olarak hükümet kurma görevi istihbarat şefi Mustafa Kazımi’ye verildi. Amerika’nın rejimi devirmesiyle bir türlü sona ermeyen “taht oyunları”nın devam ettiği ülkede Kazımi’yi ülke içinde ve dışında birçok zorluk bekliyor. Bir yanda ülkede ABD-İran mücadelesi devam ederken diğer yanda halkın çözüm bekleyen sorunları ve siyasi gruplar arasındaki çekişme hız kesmiş değil. Mısır’da yayımlanan al Ahram gazetesinden Salah Nasrawi, Irak’ta son hükümet kurma çalışmalarını bir çok yönüyle irdeleyen bir makale kaleme aldı.

SURİYE-BAE YAKINLAŞMASI

Suriye’deki gelişmeler koronavirüs salgınına rağmen bütün hızıyla devam ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile sıcaklaşan ilişkiler dikkat çekiyor. BAE, şubat 2012’de Suriye hükümeti ile diplomatik ilişkilerini kesmiş, aralık 2018’de ise Şam büyükelçiliğini yeniden açmıştı. Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid al Nahyan, bir süre önce Devlet Başkanı Beşar Esad’la bir telefon görüşmesi yaptı. Rai al Youm gazetesi, yapılan telefon görüşmesinin iki ülke arasında yeni bir döneme işaret ettiğini yazdı.

LİBYA: ATEŞKES ÇOK UZAK

Koronavirüs ülke topraklarına girmesine rağmen Libya’da çatışmalar hız kesmedi. Lübnan’da yayımlanan al Ahbar gazetesi, “Libya savaşları devam ediyor: ‘Barışın sponsorları’ korona ile meşgul!” başlıklı haber yazıda durumun ateşkesten çok uzak olduğunu belirtti. Yazıda, Avrupalılar virüsle meşgulken çatışmaların devam ettiğine dikkat çekildi. Hafter güçleri ile Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında ikiye bölünen ülkede, özellikle sahilde şiddetli çatışmaların yaşandığı ifade edildi.

Şarkul Avsat gazetesinden Cibril Ubeydi varılan ateşkesi silahlı milislerin bozduğunu ve Hafter’in başkent Trablus’a harekat başlatmak zorunda kaldığını yazdı. Ubeydi, “Bu arada ‘korona salgınını’ fırsat bilen bazı terör örgütleri, Sıbrata, Sarman ve Uceylat şehirlerine saldırdı. Bazı milislerin terör örgütü DEAŞ’ın bayraklarını taşıyor olması dikkati çekiyordu” dedi. Yazar ülkede yaşanan kargaşa nedeniyle Türkiye’yi suçladı. Makalesinde  “Türkiye İstihbaratı tarafından Libya’ya getirilen Sultan Murat Tugayı üyelerinin, savaşmak için aylık iki bin dolar aldığı” iddiasına yer verdi.


IRAK SONUNDA BİR HÜKÜMET KURABİLİR Mİ?

Salah NASRAWİ
el Ahram

9 NİSAN perşembe günü, ABD liderliğindeki işgal sonucunda Eski Irak Diktatörü Saddam Hüseyin rejiminin çöküşünün 17. yıl dönümüydü. Söz konusu istila, ülkeyi paramparça eden ve onlarca yıl boyu süren askeri işgal, terör, mezhepsel çatışma ve siyasi krizle ülkeyi felç eden kargaşayı da beraberinde getirdi.

Bu yıl dönümünde Irak, Saddam’ın görevden alınmasından bu yana en kötü siyasi kriziyle boğuşurken, bir aydan uzun bir süre içerisinde üçüncü başbakanın adaylığına tanıklık etti. Irak; düşen enerji gelirleri, koronavirüs salgını, düzen karşıtı protestolar ve kötüye giden güvenliğin neden olduğu bir sürü başka problemden ötürü sıkıntı yaşamakta.

Tüm bu felaketlerin ortasında kilit soru, Irak’ın giden Başbakan Adil Abdülmehdi’nin istifasından beş ay sonra yeni bir hükümete sahip olup olamayacağı değil, tüm bu kargaşadan kurtulup kurtulamayacağıdır.

İSTİHBARAT ŞEFİ MUSTAFA KAZIMİ

Irak, aylarca süren ölümcül protestolardan sonra kasım ayında istifa etmek zorunda kalan Abdülmehdi hükümetini yenilemeye çalışırken; Cumhurbaşkanı Berhem Salih yeni bir kabine kurmak için İstihbarat Şefi Mustafa Kazımi’yi görevlendirdi.

Kazımi, Adnan al-Zurfi’nin Irak siyasi partilerinden destek alamaması üzerine geri çekilmesinin ardından hükümet kurmakla görevlendirilen son aday. Milletvekili ve Necef şehrinin eski valisi olan al-Zurfi, geri çekilmesinin ardındaki “iç ve dış” nedenleri belirtti. Söylenenlere göre al-Zurfi, İran ile yakın bağları olan Şii guruplarının muhalefetiyle karşı kaşıya.

Bununla birlikte Irak’ın uzun süredir devam eden siyasi çıkmazı göz önüne alındığında, siyasi bir bağlantısı veya siyaset kaydı bulunmayan Kazımi’nin seçilmesi, hükümet oluşturmada yeni bir başarısızlık riskini taşıyor. Bu başarısızlık, Irak’ı yeni bir kriz ve belirsizlik sürecine sürükleyebilir.

Kazımi, hükümetinin halka hizmet sunmaya, yolsuzlukla mücadele etmeye, ülkenin asi milislerini kontrol etmeye ve Irak’taki yabancı etkiyi durdurmaya odaklanacağına dair sözler verdi. Ayrıca, koronavirüs salgını ve Irak’ın istikrarsız ekonomisi sorunlarının üstüne gideceği vaadinde bulundu.

Ancak birçok Iraklı için bu vaatler, hükümet liderlerinin her birinin 2003 yılındaki rejim değişikliğinden bu yana kazanmak için kullandıkları boş vaatler kitabından alınmış gibi görünüyor.

AYNI YOZLAŞMIŞ SEÇKİN SINIFIN ÜYESİ

Elbette Kazımi’nin öncekilerden farklı olup olmayacağı henüz bilinmiyor, ancak hatırlanması gereken kilit unsur şudur ki kendisi, 17 yıldır ülkeyi felç eden felaket politikalarından sorumlu ABD Meslek Kurumu tarafından yetkilendirilen aynı yozlaşmış ve açgözlü seçkin sınıfın bir üyesidir.

Aday gösterilmesine kadar Kazımi, (Eski Başbakan) Haydar el-İbadi ve onun varisi Abdülmehdi hükümetlerine bağlı olarak çalışıyor ve 2016’dan bu yana Irak Ulusal İstihbarat Servisine liderlik ediyordu. Sosyal medyada paylaşılan bilgiler Kazımi’nin 1967’de Bağdat’ta, Güney Irak’tan göç etmiş bir Şii ailesinde doğduğunu gösteriyor.

GENİŞ PROTESTOLAR VE OTURMA EYLEMLERİ

Iraklı muhalifler Kazımi’nin Saddam karşıtı direnişte aktif olmadığını hatırlatsa da, kendisi ‘Kazımi’ ismini 1985 yılında Saddam’ın acımasız yönetiminden kaçtıktan sonra sığınmak istediği Birleşik Krallık’ta mahlas olarak benimsedi. ABD liderliğindeki istiladan sonra Kazımi, Saddam rejiminin iç işleyişini ve zulmünü belgelemek adına Meslek Kurumu tarafından kurulan Irak Hafıza Vakfına katılmak üzere Irak’a döndü.

Kazımi’nin başbakan adaylığı, Irak’ın egemen sınıfının kötü yönetimi ve yaygın yolsuzluklarının ekim ayından bu yana geniş protestolar ve oturma eylemlerini ateşlemesiyle bir çıkmaza doğru sürüklenmesi sebebiyle gerçekleşti.

KOVİD-19 SALGINI TAM ZAMANINDA GELDİ

Kovid-19 salgını iktidardaki seçkinleri, Irak’ın eşi görülmemiş derecede büyük protestolar altında çöküşten, iktidarsızlık ve artan ekonomik güçlüklerden kurtarmak içim tam zamanında geldi. Bu nedenle Kazımi’nin adaylığı, Abdülmehdi’nin zorla istifası ve Allavi ile al-Zurfi’nin hükümet kurmada başarısız olmasının ardından bir seçim değil zorunluluktu.

Bu bakımdan şimdi kritik soru, Kazımi’nin bir kabine kurmayı başarıp başaramayacağından ziyade yöneten sınıfın Kazımi’ye kendi başına gerçek bir lider olarak hareket etmesine izin verip vermeyeceğidir.

Irak’ın siyasi sürecini çevreleyen belirsizlik, Iraklı politikacıların kalitesiz doğası ve rakip mezhepçi ve siyasi guruplar arasındaki güç mücadeleleri göz önüne alındığında, Kazımi’nin yoluna engeller olmadan devam edebilmesi mümkün görünmüyor.

Irak parlamentosunda hüküm süren temel siyasi guruplar derhal, koltuk bölüşmesi ve yeni hükümette fayda paylaşımı konularında gizli pazarlığa girişti. Irak’ta nüfuz sahibi olmak için yarışan iki yabancı güç olan İran ve ABD’nin, kendisine herhangi bir kabul işareti göstermeden önce Kazımi ve hükümetini yakından izlemeleri bekleniyor.

 (Çeviren: İdil Çağla Ertaş)


SURİYE VE BAE İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM

Rai al Youm
Başyazı

BİRLEŞİK Arap Emirlikleri (BAE) ile Suriye arasındaki ilişkilerin hızlanmasının koronavirüsle ilişkili olduğuna inanmıyoruz. Çünkü başta ilişkilerin gerilemesine neden olan sebepler artık mevcut değil. İkincisi BAE’nin daha önce bulunduğu ittifak -ki burada Suudi Arabistan’ı kastediyoruz- çözülmüş durumda. Üçüncüsü BAE ve İran arasındaki ilişkiler de hızla değişiyor. İki ülke arasındaki anlaşmazlık artık beş ya da yedi yıl önce olduğu kadar şiddetli değil.

Bütün bunlardan daha önemlisi Suriye kendisine kurulan komploya karşı koydu ve üstesinden geldi. Etkin bir Arap bölgesel gücü statüsüne kavuştu. Bu nedenlerden dolayı Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid al Nahyan, bir süre önce Beşar Esad’la bir telefon görüşmesi yaptı. Devlet Bakanı Dr. Enver Karkaş tarafından yapılan açıklamada ilişkilerde bu hızlı değişiklikler sürecinde Suriye’nin korona kriziyle yüzleşmesine yardım edilmesini istedi. Bundan sonra yaşanacak sürprizlerle dolu gelişmelerde en bariz olanı; BAE’nin Suriye’nin Arap Ligi’ne dönmesi çağrısına öncülük eden kanadın lideri olması. BAE Dışişleri Bakanı bin Zayid’in yakında Şam’a bir ziyarette bulunması ihtimal dışı değildir.

BAE, Tahran’a insani yardım gönderdi. Dışişleri bakanı daha önce yaşanmış bütün diplomatik durumları tersine çevirerek İranlı mevkidaşını telefonla aradı. Bu adım, Körfez İşbirliği Konseyindeki müttefiklerinin ve özellikle Suudi Arabistan’ın ortaya koyduğu kısıtlamalarından bağımsızlığını ilan ederek farklı bir tür diplomasiye öncülük etmeye başladığı anlamına gelir. Hızlı bölgesel ve uluslararası değişimler ışığında, BAE’de dahil olmak üzere bazı Körfez ülkeleri çatışma ve düşmanlık politikalarından uzaklaşarak çıkarlarını aramaya başladılar.

Dr. Karkaş ve Suriye’yle yakınlaşan açıklamaları, daha büyük adımların yolunu açan buldozeri temsil ediyor. Emirliklerin resmi medyasını takip edenler Suriye, İran ve direniş ekseni dönüşüm durumunu görebiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Gıda-İş Sendikası: Gıda işçileri risk altında çalışıyor

SONRAKİ HABER

HDP: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin derhal istifa etmelidir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...