8 Kasım 2012 14:04

Sen gittin ben büyüdüm

Dilek Yalçın

Sana geldim, tüm anılarımı yükleyip yüreğime, büyük bir mahcubiyet, büyük bir yangınla, aylar sonra, asırlar sonra sana geldim… Bak, dedim, bakmadın.  Hadi gül yine, kırpıştır gözlerini öyle mahzun, öyle utangaç… Kalk, dedim, tut elimden, tut ki götüreyim seni dedim, tutmadın… O gece, Şubat’ın o karlı soğuk gecesi, yaşamla ölüm arasındaki o kanatan anlarda öğrendim hayat hikâyeni. Ey  gönlü deryalar kadar kocaman kadın, yakmadı mı bunca dert, bunca acı, bunca işkence, o küçücük bedenini? Hiç mi isyan etmedin? Hiç mi paylaşmak istemedin? Nasıl bir öğretiydi bu? Nasıl bir gizli anlaşmaydı ki sustun, hep sustun. Nasıl bir töre? Nasıl bir kabulleniş, boğun eğiş?Seni ilk gördüğümde küçük bir çocuktum daha, belki 10, belki 11 yaşlarında. Duvarları bembeyaz, camlarının çerçeveleri mavi boyalı, kocaman bahçeli bir evin güzeller güzeli prensesiydin benim için. Bir sürü hayvan vardı bahçende her birine bir isim takmıştın, dertleşirdin onlarla.Hiç oturup soluklandığını görmedim, herkesten önce uyanırdın. Kahvaltı hazırlar, evi temizler, inekleri, koyunları sağardın... Kışın çocukların ısınabilsin diye, karınlarını doyurabilecekleri yemekleri pişirebilesin diye, hayvanların dışkılarından tezek yapardın ama gül kokardın yine de. O asla dümdüz açamadığın, hep yumruk yapılmış gibi kaskatı duran ellerin gül kokardı. Süt sağarken de, bahçeden domates toplarken de, tarlayı çapalıyormuş gibi görünüp çekirge peşinde koştururken de, tezek yaparken de ben oyun oynardım, seninle yarattığımız anılarımızı zulalardım. Senin de benimle oynadığını sanırdım.Ta ki… Senin bana, dünyanın en acı veren sesinin, tabutun üstüne dökülen toprağın sesi olduğunu öğrettiğin güne kadar… Sen gittin, ben büyüdüm. Ellerim büyüdü, yüreğim büyüdü, kabına sığmaz oldu.O güzel evin prensesi değil, külkedisi olduğunu anlayacak kadar büyüdüm. Size geldiğimizde kocan seninle şakalaşıp, sarılırken, öper, koklarken, senin neden onu ittiğini, sen artık ayağa kalkamayacak kadar hasta olduğunda seni iyileştirebilmek, rahat ettirebilmek için neden delice etrafında dönüp durduğunu anlayacak kadar büyüdüm.İlk çocuğun ölü doğdu diye dayak yiyip, Doğu Anadolu’nun karakışında sokağa atıldığını, loğusa halinle, kar yarı belindeyken baba evine sığınıp, sonra nasıl geri getirildiğini öğrendiğimde; Kayınvaliden ve kayınpederin tarafından tandıra atılarak yakılmak istendiğini öğrendiğimde,Dayağın, hakaretin, köleliğin yaşamının günlük bir parçası olduğunu ve çocuklarının seni şiddetten korumak istediklerinde nasıl öldüresiye dövüldüklerini öğrendiğimde büyüdüm… Şimdi şiddet deyince aklıma önce sen geliyorsun. Bütün güzel anılar, oyunlar, oyuncaklar terk etti belleğimi,  o tandırın sıcaklığı yakıyor bedenimi. Nasıl kurtulabildiğini düşünüyorum, canının nasıl yandığını… Evladının yasını bile tutamadan kurdun kuşun arasına ne tür bir yaratığın seni atabileceğini sorguluyorum. Ve nasıl, neden sakladığınızı… O kırık kolun neden hep yen içinde tutulmaya çalışıldığını? Senin gibi, benim gibi binlerce kadın var yaşadıklarını kadere bağlayıp, boyun eğen, sormayan, sorgulamayan… Hep kocasından sonra gelen, onun onuru ve itibarını her şeyden önde tutan… Ve binlerce kadın var, çevresinde şiddet uygulayan, eşini, babasını, kardeşini haklı gören, görmezden gelen ve çabucak affeden… Oysa dışımızda koskoca bir dünya var yaşanılası. Onca güzellik, onca umut ve birbirine sırt vermiş onca güzel insan… Senin kaderin değildi, annemin, kardeşimin, halamın, komşu kadının, hiçbirimizin kaderi değildi. Sevgisiz, aşksız bir yaşam içinde hor görülmek, aşağılanmak, yok sayılmak hak ettiğimiz değildi. Atalarınızın size, sizin de bana öğrettiklerinizi reddediyorum şimdi biliyorum ki kader dediğiniz şeye karşı durduğumu görseydin kızardın bana. Ama bil ki, senin için reddediyorum, çevremizdeki diğer güzel kadınlar için ve her şeyden önce kızım için… Hoşça kal güzel kadın, öyle güzel kadınlar yetiştirdin ki sen, onlar şimdi seninle yarattıkları anılarının ışığıyla başka türlü bakıyor dünyaya… Işıklar içinde yat…

İSTANBUL

Dergimizi pdf formatında görüntülemek için tıklayın

Evrensel'i Takip Et