08 Nisan 2020 00:12

Tekstil işçisi: Patronun bize verdiği değer, üretimi sürdürdüğümüz kadar

"Servislerimiz birkaç kez polis ve zabıta tarafından çevrildiği için sabahları eski usul, akşamları tek tek oturmaya gayret ediyoruz."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Tekstil İşçisi
İstanbul

Bizim gibi Esenyurt-Haramidere’de veya başka işyerlerinde çalışan işçi arkadaşlarım, size son 15-20 gündür işyerimizde yaşadıklarımızı anlatmak istiyorum.

Biz bu firmada 150 kişi çalışmaktayız. Kadın erkek hep birlikte işleri yetiştirebilmek için gecemizi gündüzümüze katarak fedakarlık ediyoruz. Tamam, biz de üç beş kuruş fazla alabilelim diye fazla mesaiye, hafta sonu çalışmalara göz yumduk. Şahsen benim yıllardır ailemden, evimden çok daha fazla zamanım burada geçti. Yılda ne kadar fazla mesai yapılır, işverenin uyması gereken kurallar neler gibi konularda az buçuk benim de bildiklerim var. Bu zamana kadar hiç sesimi çıkarmadım, ama artık sessiz kalma zamanı değil diye, belki işçiler tarafından yapılan bu kanunsuzlukların üzerine gidilir diye bu mektubu yazdım. Çünkü fabrikadaki tüm arkadaşlarım da benim gibi bu durumlardan rahatsız. Ölüm yanı başımızda dolaşıyor. Aileler, çocuklar her geçen gün ‘Sizin işyerinde korona var mı’ diye soruyor. İşçi arkadaşlarımızla birbirimize veremli muamelesi yapıyoruz istemeden. Birbirimizle diyaloğumuz kalmadı, birbirimize tahammülümüz kalmadı.

Televizyon izliyoruz, sosyal medya paylaşımlarına gözümüz ilişiyor, durumun vahametinin farkına varır gibi oluyoruz ama kendi fabrikamızda zerre kadar değerimizin olmadığını görüyoruz. Koca koca bilim insanları, profesörler, doktorlar “Şunlar yapılmalı, evde olun, evde kalın” diye bangır bangır bağırıyor ama bizim için nafile. Bizim patronlar gayet sakin, sanki memlekette hiçbir olumsuzluk yokmuş gibi duyarsız davranışlarını sürdürüyorlar. Fabrika girişindeki kolonyaların, dezenfektanların ‘Denetimden iyi not almak için’ olduğunu anlamak çok kolay. Eskiden kullandığımız sürahi, çatal, kaşık gibi şeylerin hepsi olduğu gibi yerinde duruyor. Toz duman içinde çalışıyoruz, maskeler yetersiz. Bazı arkadaşlarımız eldiveni evlerinden getiriyor. Servislerimiz birkaç kez polis ve zabıta tarafından çevrildiği için sabahları eski usul, akşamları tek tek oturmaya gayret ediyoruz. Fabrikada, servislerde anlatılan ‘mesafe’yi korumamız mümkün değil. Makineler ve diğer tüm gereçler koronavirüs öncesinde yapılmış, çalışma alanını koronavirüse uydurma şansımız yok. Çünkü biz üretim sistemine, bantların yapısına ve makinelere uymak zorundayız.

HİKAYE DEĞİL GERÇEK

Duyuyoruz; başka fabrikalarda 1 ay öncesinde tedbirler alındı, 1 hafta ya da 15 gün ücretsiz izin veriliyor. “Şu fabrikada ateşli işçileri hastaneye götürmüşler, şu mahallede korona varmış” dedikoduları bizleri rahatsız etmeye devam ediyor. Asıl anlatmak istediğim şu, biz işçiler tedirginiz. “Ne yapacağız?​” sorusunu kendi aramızda tartışsak da sonuç alamıyoruz. Patronlar fabrikada koronavirüs çıkmasın istiyor, çünkü bakanlığın üretimi durdurmasından korkuyorlar. Ha bire “çalış, çalış” azarını işitmek zorunda kalıyoruz. Ne izin alabiliyoruz ne de rapor. Geçen gün bir arkadaşımız babasında virüs çıktığı için izin almış, yer yerinden oynadı. Fabrikaya polis bile geldi. Durum fabrikanın içine de yayılınca üretim düşüşü hızlandı. Sonra öğrendik ki arkadaş “Psikolojisini biraz toparlayabilmek için” izin almış. Sonra bir oh çektik ama içimizdeki endişeyi bitirmedi bu durum. Üretim müdürü ve fabrika yönetimi acilen bizimle toplantı yapmak zorunda kaldı. Ama yine de bildiklerini okudular. Biz 15 gün ücretsiz izin istedik, bu duruma öfkelenip, “Size 15 gün değil 1 ay ücretsiz izin verelim” dediler.

Amaçları bizi ekonomik olarak yıpratmak. Herkesin ekonomik durumunu biliyorlar. Kimin ne kadar borcu olduğunu biliyorlar, onun için karşı saldırıya geçerek “2 ay çalışırsanız çalışın, yoksa 2 ay sonra her şey biter” diye tehdit ediyorlar. Tek tek cevap vermeye çalışan arkadaşlarımızı da “Konuşma, çalış” diye azarlıyorlar. Öyle görünüyor ki bundan sonrası eskisi gibi gitmeyecek, anladık. İş olmasaydı bunlar çoktan bizi fabrikadan uzaklaştırmıştı. İşte işçiye, bize verilen değer buymuş…

ÖNCEKİ HABER

TTB Merkez Konsey Başkanı Adıyaman: 45 gün sonra açılan hastane ne işe yarayacak?

SONRAKİ HABER

Dersim'de baraj gölünde bir kadının cansız bedeni bulundu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...