Tuzla adayı Ali Doğan: Patron aday oluyor, işçi neden olmasın?

20 yıldır tersanede çalışan Ali Doğan, Tuzla'da belediye meclis üyeliğine neden aday olduğunu ve yerel yönetim anlayışını Evrensel’e anlattı.

18 Mart 2019 17:00
Son Güncellenme Tarihi: 19 Mart 2019 14:08
Paylaş

Zeliş IRMAK
Özgür GÜLTEKİN
Cem ŞİMŞEK
İstanbul

Hükümetin öne sürdüğü ‘beka’ tartışmaları nedeniyle adeta genel seçim atmosferinde hazırlanılan yerel seçimlere kısa bir süre kaldı. Memleket sathında iktidarından muhalefetine seçim çalışmaları hızlandı, tartışmalar sertleşmeye başladı. Pek çok aday halka “mega” projelerle seslenirken; halka “Halk meclisleri kuralım, kenti birlikte yönetelim” çağrısında bulunan bağımsız işçi adayların medyadaki görünürlüğü de yok denecek kadar az. Emek Partisi, YSK’nin “Seçime giremezsiniz” kararı üzerine pek çok yerde bağımsız işçi adaylarla seçime girme kararı verdi. EMEP’in aday gösterdiği ve desteklediği bağımsız işçi adayların en büyük ‘projesi’ kenti birlikte yönetmek.

Bağımsız işçi adaylar arasında dikkat çeken isimlerden biri de yıllarca Tuzla tersanelerinde iş cinayetlerine, yoksulluğa karşı insanca yaşam ve çalışma koşulları talebiyle mücadele veren tersane işçisi Ali Doğan.

Pazarlarda yapılan bildiri dağıtımlarından, fabrika önlerindeki işçi buluşmalarına, emekçi mahallelerinde sürdürülen ev ziyaretlerine kadar Ali Doğan’ın seçim çalışmaları Evrensel’de yer alıyor. Peki Ali Doğan’ı devasa kampanyalarla seçime hazırlanan adaylardan ayıran ne? Nasıl bir seçim süreci geçiriyor? Bu soruları yanıtlamak üzere düştük yola Tuzla’ya...

Sabah saatlerinde Ali Doğan’ın evine konuk olduk, ailesiyle sohbet ettik, ardından Doğan ile birlikte seçim çalışmalarını izledik. Gün boyu Ali Doğan için çalışma yürüten çok sayıda işçi, kadın ve gençle seçimleri konuşma fırsatı bulduk.

BELEDİYE MECLİS ÜYELERİ TERSANE PATRONU YA DA TAŞERON”

20 yıldır tersanelerde çalışan Ali Doğan’ın adaylık fikri ve sürecine ilişkin önemli değerlendirmeleri var. Belediye meclis üyeleri arasında tersane patronları ve taşeronlar olduğunu söyleyen Doğan, buna karşın belediyenin tersanelerde yaşananlar karşısındaki duyarsızlığını şöyle anlatıyor:

“Tuzla Belediyesinin her iş cinayetinden haberi var. Belediye meclis üyeleri de biliyor. Çünkü belediye meclis üyelerinin kimisi tersane sahibi, kimisi taşeron şirket sahibi. Böyle bir yerde belediye de bunların elinde, belediye meclisleri de bunların elinde.

Tersane işçisi Ekrem Bektaş iş cinayetinde hayatını kaybetti. Ekrem CHP’liydi. Patronu da CHP’de siyaset yapan bir taşeron. Veli arkadaşımızı da iş cinayetinde kaybettik. Veli AKP’liydi. Belediye de AKP belediyesi. Tüm bu sorunları çözemez mi belediye, çözebilir. Belediye meclisleri bu süreçlere müdahale edebilir mi, edebilir. Hiç birini yapmıyorlar. Çünkü buralardan nemalanıyorlar.”

TERSANEDEKİ GEMİLERİ BİZ İŞÇİLER YAPIYORUZ, SEÇİM ÇALIŞMASINI DA YÜRÜTEBİLİRİZ”

“Tersanedeki gemileri biz yapıyoruz. Sanayideki deriyi biz işliyoruz. Fabrikalarda her işi biz yapıyoruz. Çıkıp seçim çalışmasını da yürütebiliriz ve kazanabiliriz” diyerek işçi ve emekçilerin de politikaya müdahil olması gerektiğini vurgulayan Ali Doğan, “Burada gerçekten bir tersane işçisi aday. Tersanelerde, sanayi sitelerinde, fabrikalarda çalışan arkadaşlarımız Belediye meclislerinde temsil edilmiyor. Bu sanayi kentinde bir işçinin aday olması kadar normal bir şey de yok. Patron, müteahhit, taşeron, herkes aday olabiliyorsa, bir işçi de aday olmalı. İşçi, bulunduğu yerde inisiyatifini alır çıkar sokağa ve gereğini yapar. Bugün Tuzla’da olan şey de bu” diyor.

İŞÇİ EVİNDE KAHVALTI SOHBETİNİN GÜNDEMİ YOKSULLUK

Ali Doğan, Tuzla ve çevresindeki sanayi bölgesinde çalışan yüz binlerce işçi gibi emekçi mahallesinde yaşıyor. Pendik’e bağlı Esenyalı Mahallesi binlerce işçi ve emekçiye ev sahipliği yapıyor.

Eve girdiğimizde Tuzla Belediyesi Bağımsız Meclis Üyesi Adayı Ali Doğan, kahvaltı hazırlığı içerisindeydi. Hazırlık sırasında sohbetimiz başladı; bölgeyi, ekonomik krizin yansımalarını, işçilik hayatını, politikayla nasıl tanıştığını, ailesini anlattı.

Kahvaltı hazırlığı sırasında gündem hayat pahalılığı oldu. Sabah yaptığı alışverişi anlatıyor Doğan:

“Domates 4,95 TL, salatalık da aynı şekilde... Marketten 3 parça şey aldım, 45 lira. Böyle bir mahallede asgari ücretle geçinen, geçinmeye çalışan emekçilerin hali harap.”

Ali Doğan, yüksek fiyatlara karşı hükümetin ‘çözüm’ uygulaması tanzim satışlara karşı çıkıyor: “Tanzim falan değil çözüm. Fiyatların düşmesi lazım. Fiyatları düşüremiyorlarsa işçi ücretlerinin de aynı ölçüde artması lazım.”

Ali Doğan’ı diğer adaylardan ayıran en önemli özelliği işçi olması. Peki Ali Doğan işçilik hayatına nasıl başladı? Ali Doğan bir an duraksıyor ve İstanbul’a ilk gelişine kadar gidiyor. Yoksul bir ailenin küçük çocuğu olarak ilk kez İstanbul’a adım attığı günü şöyle anlatıyor:

“Hiç unutmuyorum, kışın kar boyum kadardı, çıktık İstanbul’a geldik. Topkapı’ya indiğimizde etrafta bağırış çağırış. Benle küçük kardeşim korkmuşuz, birbirimize sarılmışız. Bağcılar Çiftlik’te ev tutmuşlardı annemler. Oraya yerleştik o zaman. O gün bugündür İstanbul bana aşık, ben İstanbul’a...”

OKUL VE İŞ BİR ARADA

Daha 11 yaşındayken önce bir marangoza gidip kendine sandık yaptırıyor ve başlıyor sokaklarda ayakkabıları cilalamaya... Ali Doğan okul hayatını sürdürürken başlamış çalışmaya. Onu çalışmak zorunda bırakan ise geçim derdi:

“O zaman tekstil sektöründe merdiven altı atölyeler çok fazlaydı, gerçi hala fazla. Çalışanlar parasını alamıyordu, ablalarım, ağabeylerim... Ben de aile ekonomisine katkı olsun diye akşamları ayakkabı boyuyordum.”

Sonrasında tekstilde çalışmaya başlıyor Ali Doğan. Bir yaz günü başlıyor tekstile. Eve düzenli para gelmeye başlayınca “Ne yapacaksın okulu?” demiş ailesi. Okulu bırakmış, işçilik hayatı sürmüş bugünlere kadar.

BİRÇOK DEFA İŞ KAZASI GEÇİRDİM, ONDAN FAZLA ARKADAŞIMI İŞ CİNAYETLERİNDE KAYBETTİM”

Ali Doğan son 20 yıldır ise Tuzla tersanelerinde çalışıyor. Bugüne kadar birden fazla kez iş kazası geçirdi, birçok arkadaşını iş cinayetlerinde kaybetti. “Katledilmelerine tanık oldum” diye anlatıyor bunu:

“Kimisini omzuma almak zorunda kaldım, kimisini yangının içerisinden çıkarmak zorunda kaldım. Kimisinin başında bekledim. Bunlar elbette benim için birer travmaydı. İş cinayetlerine kurban verdiğimiz arkadaşlarımdan 13-14 tanesi birebir tanıdığım işçilerdi. Beraber vakit geçiriyorduk, evlerine gidiyordum. Beni en derinden yaralayan; 2015’te Mengi Yay’da yaşanan iş cinayetiydi. Ben 5 dakikayla ölümden kurtuldum. Fenalaşan bir işçi arkadaşı dışarı çıkarmasaydım patlamada ben de hayatımı kaybedecektim.”

100 GENÇ TOPLARIZ DEDİK, KAVGAYA GİDECEĞİZ SANIYORDUM”

Ali Doğan’ın katıldığı ilk eylem gençlik yıllarına dayanıyor: Erdal Eren anması. Tabii hikayesi de oldukça ilginç:

“Bağcılar’da Kazım Amca diye biri vardı. Oğlu okul arkadaşımdı. Kazım Amca siyasetle uğraşıyordu. O zaman Erdal Eren için eylem yapacaklardı. O zamanlar biz bilardoda takılıyorduk, langırt oynuyorduk. Kazım Amca bize ‘Gençleri toparlayabilir misin?’ dedi, ‘Toplarız’ dedik. ‘Kaç genç?’ dedi; ‘100 genç toplarız’ dedik. Ama ben kavgaya gideceğiz sanıyorum. Sonra bir arkadaş geldi durumu anlattı, ‘Erdal Eren anması’ diye. Tabii tanımıyorum o zaman Erdal Eren’i. Arkadaş öyle bir anlatıyor ki, bir şey yapmamak elde değildi. Sonra çıktık yola, eylemimizi yaptık. Eylem bitti, biz gençler olarak öbek öbek köşe başlarında duruyoruz. Jandarma geldi. Bize, ‘Burada yürüyüş olmuş, kim yaptı?’ diye sordu. Bizim arkadaşlarla aramızda meşhur lafımız vardı; ‘Biz bilmeyiz muhtar bilir.’ Adamlar gidip muhtarı almışlar. Adama 3 gün dayak atmışlar.”

GENÇ BİR İŞÇİYKEN, İŞÇİ ÇALIŞMASININ İÇİNDE ÖRGÜTLENDİM”

Ali Doğan, Emek Partisi ile tanışmasını ve sınıfı mücadelesi saflarına katılması sürecini şöyle anlatıyor:

“Merter’de tekstil atölyelerinde işe başladığımda Merter İşçi Kurultayı’nın örgütlenme dönemiydi. İşçiler kendi sorunlarını çözmek üzere bir takım faaliyetler yürütüyordu. Bu çalışmalara ben de katılmaya başladım. Kurultayın örgütlenme fikrinin Emeğin Partisinden çıktığını öğrendim. Mücadelenin bir parçası oldukça partiyle yakınlaştım. Aynı dönem Metin Göktepe katledilmişti. Güneşli’den mezara kadar bir yürüyüş olmuştu. Ben de oradaydım. Tüm bunları yaşarken benim partili olmam kaçınılmazdı. Bir işçiyim, mücadele etmek istiyorum, bir şey yapmak istiyordum. Bu süreçlerden sonra partiyle bağım da hiç kopmadı.”

“RIZA ÇALIMBAY’LA TANIŞTIKTAN SONRA O AŞK DEPREŞTİ”

Ali Doğan’ın Beşiktaş sevdası çocukluktan başlamış. Yıllar sonra Rıza Çalımbay’la Bağcılar’da bir toplantıda tanışmış. “Daha öncesinde de Beşiktaşlıydım ama onunla sohbet ettikten sonra o aşk depreşti. 15 yaşında Çarşı’daydım. 17 yaşında amigoluğa soyundum” diye anlatıyor Ali Doğan.

GÜÇLÜ BİR KADININ YANINDA MÜCADELE ETMEK ÇOK ÖNEMLİ”

Ali Doğan’ın eşi Adile de işçi sınıfı mücadelesi içerisinde yetişmiş bir kadın. Adile Doğan’ı hayatında kendisini değiştiren birkaç kişiden biri olarak niteleyen Ali Doğan, eşi Adile için “Güçlü bir kadının yanında mücadele etmek benim için çok önemli” diyor. Doğan, Adile’nin kendisine desteğini ise “Yürüttüğümüz faaliyete dışarıdan bir gözle bakıp, ‘şöyle yapalım, şu topluluğa şöyle hitap et’ gibi önerileri oluyor. Bu yönüyle hem aile içerisinde hem yürüttüğümüz çalışmada çok ciddi desteği var. Ama Adile’den güzel pilav yaptığımı da herkes söyler” diyerek takılıyor Adile Doğan’a.

Ali Doğan’ın adaylığını sorduğumuz Adile Doğan ise, “Öncelikle Ali çok uzun yıllardır burada. Ancak onu aday yapan uzun süreç değil. Yıllardır tersanede verdiği mücadele. Hem mesai arkadaşları, hem de burada birlikte mücadele yürüttüğü arkadaşlarının ortak önerisiyle aday oldu” diye anlatıyor süreci.

KADINLAR MÜCADELE EDERKEN ALİ DOĞAN ÇOCUK BAKIYOR

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı olan Adile Doğan, Ali Doğan’ın kadınlarla kurduğu ilişkiyi ise şöyle özetliyor:

“Evden bir sürü zorlukla çıkan, dernek faaliyetine katılan, zaman zaman eş engeli, zaman zaman başka engellerle karşılaşan kadınlar var. Ama biz bu çalışmayı sürdürmek zorundayız ve Ali Doğan bu kadınların mücadelesinin sürekli destekçisi.”

Araya giren Ali Doğan ise kadınlara ‘desteğini’ somutlamaya çalışıyor:

“Ben iyi bir çocuk bakıcısıyım da aynı zamanda. Kadınlar mücadele ederken bu evde oluyor 10-15 çocuk. Diyelim dernekte bir faaliyet var ya da bir toplantı, çocukları bana bırakıyorlar.”

Adile Doğan ilçede diğer adaylar tarafından sürdürülen seçim çalışmalarının arka planını şöyle anlatıyor:

“Kahvede öne çıkan bir isimse, ‘o kahvenin oyunu getir, senin belediyede yerin var’ diyorlar. Seçim kampanyaları böyle yürüyünce pazarda karşılaştığımız işçi ve emekçiler dönüp soruyor; ‘İşçilerin sahibi mi var?’ diye.”

KAMPANYA İŞÇİLERİN, KADINLARIN OLUŞTURDUĞU DAYANIŞMA FONU İLE YÜRÜYOR

Devasa bütçeli kampanyalara karşı işçi aday Ali Doğan’ın kampanyası yine işçi ve emekçilerin kolektif çalışmasına ve çabalarına dayanıyor. Doğan, çalışmanın mali kaynağının işçilerin harçlıkları olduğunu söylüyor: “Arkadaşlar karınca kararınca katkı sunuyor. Kendi aralarında fon toplayıp çalışmanın ihtiyaçlarını karşılıyor. Seçim bildirgelerimiz, afişlerimiz, pankartlarımız arkadaşlarımızın oluşturduğu dayanışma fonuyla karşılandı.”

YOKSULLUK, KREŞ, KENTSEL DÖNÜŞÜM ÖNEMLİ SORUNLARDAN

Tuzla’da yaşayan işçi ve emekçilerin sorunlarını da sıralayan Ali Doğan’a göre ilk sırada yoksulluk ve işsizlik var. Bununla birlikte yeterli sayıda kreş olmaması da işçi kadınların öne çıkan en büyük sorunu. Şehrin dışında kalan Tuzla’nın bir başka önemli sorunu ise ulaşım. Yine şehrin diğer pek çok bölgesinde olduğu gibi ranta dayalı kentsel dönüşüm projeleri de işçi ve emekçi aileleri mağdur ediyor.

HALK MECLİSİ NASIL ÇALIŞACAK?

Ali Doğan sorunları emekçilerin yaşamları üzerinden tarif ederken çözüm önerilerini de yine işçi ve emekçilerin kendisine dayandırıyor. “Ben seçildiğimde, kadınlar, işçiler, gençler söz sahibi olacak” diyen Ali Doğan, demokratik-halkçı belediye anlayışı ve Halk Meclisleri’nin işleyişini şöyle anlatıyor:

“Diyelim perşembe günü Belediye Meclis’i toplanacak. O toplantıdan önce toplumun her kesiminden seçilmiş halk temsilcileri ile bir araya geleceğiz. Önce biz kendi meclisimizi toplayacağız. Ben, bu meclisin aldığı kararları buranın temsilcisi olarak Belediye Meclisi’ne taşıyacağım. Meclis’te alınan kararları da bildiri haline getirip ‘Bu hafta şunları tartıştık, şunlar oldu, şuna karşı çıktık, şunlar bize rağmen çıkan kararlardır’ diye Halk Meclisi’ne ileteceğiz. Taleplerimiz ve aleyhimizde olan kararlar için de yerelden başlayan bir mücadeleyi örgütleyeceğiz. Tuzla’da başlayan model İstanbul’a, sonra da bütün Türkiye’ye yayılırsa halkın işçi ve emekçilerin iktidara yürüme talebinin de önü açılmış olur.”

EMEKÇİLERE AÇIK ÇEK: YAMUK YAPARSAM GÖREVDEN ALACAKSINIZ

Ali Doğan, tarif ettiği mekanizmanın hayata geçmemesi durumunda yapılacakları şöyle anlatıyor:

“Burası bir iradeyse ben belediye meclis üyeliğine seçildiğimde de bu iradeyi tanımalıyım. Bu iradenin kararlarını meclise taşımalıyım. Böyle olmadığı zaman, ‘Sen bana oyunu ver, beni oraya gönder, ben seni kurtarırım’ oluyor. Oysa bu halkın, işçi ve emekçilerin kurtulabileceği tek bir yol var; bu da örgütlü hareket etmesi. Oldu ya yamuk yaptım. O zaman bu irade yakamdan tutacak, ‘Sen bizim irademizi temsil edemiyorsun’ deyip tersaneye geri yollayacak. Ve hatta benim tutumumu teşhir edecek.”

KAYNAK MEVCUT, MESELE HANGİ AMAÇLA KULLANILACAĞI”

Tuzla’da emekçilerin yüz yüze kaldığı sorunların çözümü için kaynakların yeterli olduğunu ifade eden Doğan’a göre asıl mesele bu kaynakların kim için nasıl kullanılacağına karar verilmesinde.

Tuzla’daki binlerce gurbetçi işçinin izbe yerlerde, insanlık dışı koşullarda yaşamak zorunda kaldığını söyleyen Doğan, “İşyerinde bir komite olduğunda, işçilerin barınma sorunları bile belediye tarafından çözülebilir. Misafirhaneler yapılabilir ve bu işçiler geçici olarak buralarda kalabilir. Kadın, erkek çalışıyor. Belediye ücretsiz kreş hizmeti vermeli” diyor.

ALİ DOĞAN’IN KOMŞUSU: İŞÇİ VE KADINLAR İÇİN BÜYÜK KAZANIM

Ali Doğan’la uzun süren ev sohbetimizin ardından kendisini seçim çalışmasının bir parçası olarak ifade eden komşusu Fatoş Öztürk’ün evine gidiyoruz. Fatoş Öztürk, bir ilaç firmasında işçi olarak çalışıyor. Öztürk’e göre Ali Doğan’ın seçilmesi işçiler ve kadınlar için büyük kazanım olacak. Bu düşüncesini şöyle açıklıyor:

“İşçilik geçmişi var ya, o yüzden ben Ali’nin çok fazla şey yapabileceğinden eminim. Elimden geleni yapıyorum, destekçisiyim. Kadın olarak niye destekçisiyim? Ben 5 yıldır Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği içerisindeyim. Her zaman ne yaptıysak yanımızdaydı.”

Belediyenin kadınların sorunlarına karşı duyarsız olduğunu söyleyen Öztürk, “Bir kadının acil bir korumaya mı ihtiyacı var, ‘Ne haliniz varsa görün, ben bununla uğraşamam’ diyorlar. Elimizi uzatamıyoruz. Destekçimiz olan kimse yok. Düşünsenize Ali Doğan’ın orada olduğunu... Elimizi uzatabileceğimiz biri olur ve eminim elimiz boş kalmaz.”

AİLEMİZİN DESTEĞİ OLMASA...”

Komşu sohbetinin ardından Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine geçiyoruz. Dernek adeta çölün ortasındaki vaha... Kadınların emekleriyle ilmek ilmek var ettikleri bu dernek kadınların ayakta kalabilmesi için sağlanan dayanışmanın merkezi. Buradaki kadınlar da Ali Doğan’ın seçim çalışmalarında yer alıyor. Kadınların neden bu çalışmalarda yer aldığını, beklentilerinin ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz.

Metal işçisi Burcu Yurdungüzeli, “Çocuğum var, ailemizin desteği olmasa...” diyor. Ücretsiz kreş talebinin kendisi için olmazsa olmaz olduğunu ifade eden Yurdungüzeli, çalışma hayatına ilişkin kaygılarını ise “Maddi olarak herkes çok zorlanıyor. Ve burası sanayi bölgesi olmasına rağmen işsiz kalıyoruz. Yarın ne olacağımız belli değil. Hiçbir işin garantisi yok” diyerek anlatıyor.

ÇOCUK İSTİSMARINA KARŞI ÖNLEM ALINMALI”

Ev emekçisi Fadime Topçu ise artan çocuk istismarı vakaları nedeniyle tedirgin: “Bir sürü taciz olayları oluyor. Çocuk tacizleri bayağı arttı. Bunlar için önlem alınması lazım. Çocuğumuzu dışarı bırakamaz durumdayız. Huzurlu bir ortamda yaşamak isterdim. Herkesin eşit şartlarda olduğu bir ortamda yaşamak isterdim” diyor.

NİTELİKLİ VE ÜCRETSİZ KREŞ İSTİYORUM”

Bir diğer ev emekçisi Gizem Çelik’in de kaygı ve talepleri daha çok çocuklarıyla ilgili:

“Beklentim çocuklarımı daha rahat, daha düzenli, daha temiz ve güvenli kreşlere gönderebilmek. Çevremizdeki kreşlere hiçbir şekilde güvenimiz yok. Çünkü geneli merdiven altı ve dini eğitim veren yerler. Kızım 5 yaşında. Bu yaşta böyle bir eğitim almasını istemiyorum. Burada birçok kadınımızın çocuklarının beze, mamaya, okula ihtiyacı var. Bu derneğe gelen birçok yardıma muhtaç kadın çocuklarını okula gönderemiyor. Çünkü belediye bu konuda herhangi bir destek sağlamıyor. Biz burada imza toplayıp çocuklarımız için bilgi evi açılsın diye günlerce uğraştık. Ancak ne belediyeden ne de bölgedeki AKP’li mahalle muhtarlarından onay gelmedi. Belediye bizi görmezden geldi.”

Yeniden söz alan Burcu Yurdungüzeli, Ali Doğan için “Keşke onun gibi başka işçiler de cesaretlenseydi. Biz Ali Doğan için elimizden geleni yapacağız” diyor.

Çözümün nasıl olacağını sorduğumuz Ali Doğan ise, bu sorunları yine kadınların talepleri doğrultusunda hazırlanan projeler ile çözmek için mücadele edeceklerini söylüyor.

YOKSULLUK PAZARA YANSIYOR

Kadınlarla gerçekleştirilen buluşma sonrası bu kez adres İçmeler Mahalle Pazarı. Ekonomik kriz doğrudan pazara yansıyor. Pazarın en kalabalık olmasını beklediğimiz saatlerde pazarda alışveriş yapanların sayısındaki azlık dikkat çekiyor. Ali Doğan ve beraberinde bildiri dağıtan çalışma arkadaşları, bir süredir pazarların bu denli sessiz olduğunu söylüyor. Alışveriş için pazara çıkan vatandaşlar yüksek fiyatlardan, pazar esnafı ise tanzim uygulamasından şikayetçi. Bir vatandaş, “Siz yoksulluğu çözeceğiz diyorsunuz ama belediyedekiler hep patron. Nasıl olacak bu?” diye soruyor. Ali Doğan, “Biz de bu yüzden aday olduk. İşçilerin de sesi olsun, sorunları duyulsun” diye yanıtlıyor.

Yüksek fiyatlar karşısında belediyenin herhangi bir politika geliştirmemesini eleştiren Ali Doğan, “Tuzla bir sera bölgesi. Burada beton dikmek yerine seracılık yapılabilir. Belediye üretime teşvik ve destek verebilir. Ürünleri satın alıp Tuzla halkına ucuz sebze ve meyve yedirebilir. Bunların olanakları var. Ama bunu yapmak için halkın ne istediğini bilmek gerekiyor. Marina mı öncelikli, seracılık mı? Ulaşım mı öncelikli, inşaat mı? Ben bu noktalarda belediyenin halkın sesine kör, sağır, dilsiz olduğunu düşünüyorum” diyor.

PATRONLAR İŞSİZLİĞİ KOZ OLARAK KULLANIYOR”

Pazardaki bildiri dağıtımının ardından tersane işçileriyle buluşmak üzere Emek Partisi Tuzla İlçe Örgütü binasına geçiyoruz. Farklı tersanelerde çalışan işçilerin öncelikli gündemi işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması ve iş cinayetleri. İşçilerin bir diğer önemli gündemi de yüksek fiyatlar karşısında eriyen ücretler ve işsizliğin ücretler üzerinde baskıya dönüştürülmesi.

Tersane işçisi Serkan Tan, “Ekonomik kriz nedeniyle birçok sektör işçi çıkarıyor. Benzer durum tersaneler için de geçerli. Özellikle son dönemde ciddi bir işsizlik var. Haliyle bu ücretlerin baskılanmasına yol açıyor. Tersanelerde işçi ücretleri neredeyse asgari ücretle denk duruma geldi. Patronlar da işsizliği koz olarak kullanıyor” diyor.

Bir başka tersane işçisi Kemal Sunal ise iş cinayetlerinin daha fazla kâr hırsından kaynaklandığını vurgulayarak şöyle devam ediyor:

“Gözümüzün önünde çatıdan düşen arkadaşlarımız oldu. Birçok iş cinayetine tanık olduk. Bunlar çalışma koşullarının sonucu. Daha fazla kâr ve işçiyi değersiz görmenin sonucudur iş cinayetleri.”

İŞ GÜVENLİĞİ ÖNLEMİ: KENDİNE DİKKAT ET

Yeniden araya giren Serkan Tan, durumu anlaşılır kılmak için örnek veriyor:

“Mesela yüksek bir yerde çalışma var. İş sadece orada yapılacak şeyden ibaret değil. O işin tedbirini aldığında 1 günde yapılacak iş 3 günde oluyor. Haliyle bu maliyetin artması anlamına geliyor. Maliyetin artmasını istemediklerinden bir an önce el yordamıyla işin çözülmesini istiyorlar. ‘Kendine dikkat et’ diyerek çalıştırıyorlar.”

TERSANELERDEKİ ÇALIŞMA KOŞULLARI İNŞAATLARDAN DAHA BERBAT”

Daha önce inşaatlarda çalıştığını söyleyen tersane işçisi Mehmet Kılıç, bu sektördeki daralma nedeniyle tersanelere geldiğini ifade ediyor:

“Tersaneye ilk girdiğimde baya şaşırdım. İnşaata benzer bir yanı yok, daha berbat bir çalışma. Daha esnek çalışma koşulları var. Koskoca GİSAN tersanesinde sadece 2 tane iş güvenliği uzmanı var.”

Tersanelerdeki iş cinayetlerinin önlenmesi konusunda belediyenin yapabileceklerini ise Ali Doğan sıralıyor:

“En son Tuzla’daki patlamada da gördük, Belediyenin zabıtası ve başkan yardımcısı geldi, bir tur attı ve gitti. Ne yaptı, hiçbir şey. Peki yerel yönetimin buna dair bir politikası var mı, yok. Çünkü Tuzla Belediye Meclisinde tersanelerde iş yapan 3 taşeron firmanın temsilcisi var. Bu adamların aday olma nedeni buradaki rant. Oradaki işçinin durumuyla niye ilgilensin. Şimdi belediye dese ki, ‘Ben bu davanın takipçisiyim, avukat görevlendiriyorum, bu işin peşini de bırakmayacağım’ ya da ‘Buradaki alınmayan tedbirler nedeniyle bu tersaneyi kapatıyorum’ dese emin olun böyle şeyler yaşanmaz.”

TERSANE PATRONUNUN DERDİ UCUZ ELEKTRİK”

Doğan’ın ardından devam eden tersane işçisi Tan, Ali Doğan’ı tamamlıyor:

“Tersane patronlarının içerisinde milletvekili olanlar var. Bir ara baktım, bunlar ne yapmışlar diye. 2 defa önerge vermişler, bunlar da tersanelere elektriğin ucuz verilmesi için. Düşünün bu kadar işçi ölüyor, ama o patronlar tersaneye ucuz elektriğin derdinde. Bence belediyeler de benzer anlayışta.”

Buna karşı tersane işçileri ise yoksullukla yüz yüze. Genç bir tersane işçisi olan Erol Kılıç “Ek mesailer falan oluyor, gece 10’a kadar çalışıyoruz. Çift yevmiye olduğunda bile en fazla aldığım 2 bin 200 TL oluyor. Ben bekarım, evli olsam 2 bin 200 kime yetecek? Tabi asgari ücretin sözde artması falan var da, enflasyona bakıyorsun değişen hiç bir şey yok, tam tersi” diye anlatıyor geçim sıkıntısını.

BELEDİYE TERSANELERE ÜCRETSİZ SERVİS KOYMALI”

Tersaneler bölgesine ulaşım sıkıntısı olduğunu söyleyen Kemal Sunal ise, “Minibüsleri 2,25 TL yapmışlar. Gidiş-geliş 4,50 TL. Bir işçi her gün bu parayı veriyor. İşçinin kazancı ne ki? Burada belediyenin yapması gereken tersaneye belli saatlerde ücretsiz servis koyması” çağrısında bulunuyor.

Yeniden söze giren Mehmet Kılıç, belediye yönetimlerindeki sınıfsal yapıya dikkat çekiyor:

“Tuzla’daki belediye başkanı patron sonuçta. Kimin yanında duruyor, kendi sınıfının yanında duruyor. Biz de öyle yapmalıyız. Biz de işçiyiz, o zaman bizim de işçinin yanında durmamız lazım.”

Belediyenin sosyal aktivitelerinin yetersiz olduğunu söyleyen Erol Kılıç, başka belediyelerin aktivitelerine gitmek zorunda kaldıklarını söylüyor.

Belediye yönetiminin “Tuzla kültürün, sporun başkenti” propagandasına değinen Ali Doğan, “Şelale Park yaptık, diyorlar. Doğru evet gerçekten bir park yaptılar. Sahilde spor tesisleri yaptılar, halı sahalar yaptılar, tamamı ücretli. Peki bu hizmetlerin ulaşılabilirliği nerede? Oysa mahallesinde olsa işinden çıkıp evine gidince duşunu alacak, yemeğini yiyecek, sonrasında da oralarda dinlenecek. Ancak bugün bunların hiçbiri ulaşılabilir değil” diyerek sorunu detaylandırıyor.

300 BİN İŞÇİ YUMRUĞUNU MASAYA VURSA FARKLI OLUR”

Söz dönüp dolaşıp işçilerin politikaya katılımı ve bunun önündeki engellere geliyor. Ali Doğan, deri işçilerinin yoğunlukta yaşadığı ve yıkılmak istenen mahalleden örnek veriyor:

“Evrensel’de manşet oldu, ‘İşçinin mahallesi TOKİ tarafından yıkılmak isteniyor’ diye. 30-40 senedir orada oturup vergisini, elektriğini, suyunu ödüyor. Bugün bu işçinin evi yıkılmak isteniyor. Tuzla Belediyesi ne diyor, ‘O iş bizi aşar, Büyükşehir’in imar planı...’ Bu kadar rantın döndüğü bir yerde işçiyi kim düşünür? İşçiyi kimse düşünmez. Tuzla’da yaşayan 300-350 bin işçi yumruğunu masaya vursa buranın tozunu dumana katar. Ama buradaki örgütsüzlükten sermaye de yararlanıyor.”

Devam eden Serkan Tan, “İşçi tam da bu yüzden politika yapmalı, tam da bu yüzden Ali Doğan’ı desteklemeli. Ben belediye başkanını hiç görmedim. Ama Ali Doğan’ı her gün görüyorum. Seçildikten sonra da göreceğim. Çünkü benimle aynı mahallede oturuyor. Benimle aynı sokaklarda geziyor. Ve yıllardır işçilerin taleplerini dile getiriyor, onlarla mücadele ediyor” dedi.

Halk Meclisi ya da işçi komiteleri gibi yapılanmaların işçilerin politikaya katılımını sağlayacağına dikkat çeken Mehmet Kılıç da, “Bu yapılar olsa işçiler kendi haklarını talep edebilir. Ali Doğan belediye meclisine gittiği zaman; diyebiliriz ki, Ali Doğan tersane işçisi ve bizden, bizim gibi” diyor. (Evrensel WebTV)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Bağımsız Aday Ali Doğan: İşçilerin sesi Tuzla meclisinde yankılansın

SONRAKİ HABER

Merter'den izlenimler: Hep patronlar mı siyaset yapacak?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...