06 Nisan 2011 15:47

Düşük enflasyon nasıl oldu?

Enflasyondaki düşüş Mart ayında da sürdü.  Öyle ki, tüketici fiyatları (TÜFE), yıllık bazda son 41 yılın en düşük düzeyini gördü: Yüzde 3.99… Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a göre, maliye ve para politikası uyumu bu ‘başarıyı’ getirdi.Peki,  ortada bir başarı var mı

Düşük enflasyon nasıl oldu?
Paylaş
Bülent Falakaoğlu

Peki,  ortada bir başarı var mı, varsa bu başarı nasıl elde edildi? Bu soruların cevaplarına geçmeden önce, enflasyon hakkında bazı noktaları hatırlamakta fayda var.

1) Enflasyonla pahalılık aynı şey değildir. Pahalılık görecelidir. Gelirini fiyat artışlarından daha çok artıran için, (enflasyon da olsa, fiyatlar da yükselse) pahalılık yoktur. Örneğin geliri 100 TL olan bir kişi bir yıl sonra gelirini 200 TL’ye çıkarabiliyorsa, bu koşullarda enflasyon yüzde 70 olsa bu kişi için kaç yazar! Fiyatlar yüzde 70 yükselmesine rağmen bu kişi için pahalılık söz konusu değildir.
100 lira olan geliriniz bir yıl sonra hiç artmıyorsa, yüzde 4’lük enflasyon bile sizi yoksullaştırır.

2) Her toplumsal sınıf ve kesim için enflasyon farklıdır. Yani işçinin, memurun, patronun, burjuvanın enflasyonu farklıdır. Çünkü harcama kalıpları farklıdır. Yoksullar gelirlerinin büyük bir kısmını gıda, kira ve ulaşıma harcarken zenginler çok daha farklı ve lüks harcama kalemlerine sahiptir. Oysa Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye genelinde en fakirinden en zenginine ortalama tüketim kalıbına göre fiyat artışlarını ölçer. Açıklanan enflasyon oranları, insanların kendi harcamalarına göre ceplerinden çıkan paraya uymayınca şu feryat yükselir: “Bu rakamlarla oynanıyor. Enflasyon hesaplanırken oluşturulan sepette bizle ilgisiz mal ve hizmetlere bakılıyor” ve benzeri…

Elbette, enflasyon sepetinde yer alan buz pateninin fiyatındaki değişme emekçiler başta olmak üzere birçok insanı ilgilendirmiyor. Bu hesaplama biçimi dünyanın her yerinde sorun. Bir ay önce ABD’de yaşanan bir örnek durumu özetliyor: Amerikan Merkez Bankasının ikinci adamı William Dudley halkla bir araya gelir. Halka Amerika’da enflasyonunun yok denecek kadar az olduğunu anlatır. Vatandaşlardan biri, “Benzinin, gıdanın fiyatı sürekli artarken nasıl oluyor da, enflasyon düşüyor. Bana bir tane fiyatı düşen ürün örneği verir misiniz?​” diye sorar. Dudley’in yeni çıkan İPad 2’nin fiyatının birincilere göre ucuz olduğunu söylemesi üzerine vatandaş hemen cevabı yapıştırır: ‘İPad 2 mi yiyeceğiz!’       

Cevap durumu özetliyor. Durum bizdeki gibi… Domatesin, yeşil fasulyenin, benzinin fiyatı rekor kırıyor ama enflasyon düşük! Yine de hemen belirtelim enflasyon sepetinin genelliği, tartışmalı da olsa, “fiyatlarla oynandığı” tezi doğru değil. Sorun, herkes için, (Toplumsal kesimlere göre farklılık göstermesine rağmen) aynı enflasyon hesabının yapılmasında…

AÇIKLANMAYA MUHTAÇ SORULAR

Şu ana kadar enflasyonun düşüşüne atfedilen olumluluğu sorguladık. Şimdi gelelim son 41 yılın en düşük enflasyonunun nasıl oluştuğunu sorgulamaya.

Bütün dünya küresel gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlarla enflasyon baskısıyla karşı karşıyayken, Türkiye nasıl oldu da gelişmekte olan ülkeler içinde en düşük enflasyona sahip ülkelerden biri konumuna geldi?

Üstelik iç talebin de oldukça güçlü bir biçimde seyrettiği, buna bağlı ekonomik büyümenin olduğu bir ortamda tüketici enflasyonu ‘çok makul’ bir düzeyde seyrediyor. Açıklanmaya muhtaç değil mi? Çünkü iç talepteki artışın yüksek olduğu ve büyümenin motorunun tüketim harcamalarından kaynaklandığı ortadayken, enflasyonun bu süreçten etkilenmemesi enflasyon hakkında bilinenlere ters!

Tüketici fiyatlarındaki yıllık ‘tarihi rekor’ çığlıkları artırırken üretici fiyatlarındaki gelişmeler çok farklı. Sadece yılın ilk üç ayında üretici fiyatları enflasyonu yüzde 5,4… Üretici fiyatında yıllık artış oranı ise iki haneli bir rakamda devam ediyor: Yüzde 10.08.

Tüketici fiyatlarının içinde KDV ve ÖTV vergileri olmasına rağmen nasıl oluyor da, hâlâ tüketici fiyatlarındaki artış üretici fiyatlarının üçte biri düzeyinde? Oysa tüketici fiyatı, üretici fiyatının uzantısıdır. Tüketici fiyatları üretici fiyatına paralel artar. Bu böyle olmuyorsa iki şey olabilir. Ya üretici zararına üretim yapıyordur ya da maliyet artışı birilerine (çiftçiye, işçiye…) havale ediliyordur.
Acaba hangisi?

ZARARINA SATIŞ MI? GEÇİNİZ!

Zararına satış söz konusu mu? Talebin olmadığı koşullarda üretici maliyet artışlarını fiyata yansıtamayabilir? Zaten satamadığını daha da pahalı hale getirmemeyi tercih edebilir. 2011 yılının ilk 3 ayına bakıldığında tüketici talebi gayet canlı. Hatta Merkez Bankası tedbirler alıp, tüketimi frenlemeyi hedefliyor. Üreticinin kârdan feragat etmesini, zararı göze almasını gerektirecek bir piyasa durumu yok.

O zaman geriye bu maliyet artışı birilerine yansıtılıyor seçeneği kalıyor. Bakalım!

Enflasyonun düşüş eğilimini sürdürmesindeki en önemli katkıyı gıda fiyatlarındaki düşüşün sağladığı görülüyor.
Bu durumun et ve mevsimlik sebze fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandığı ileri sürülüyor. Peki bu düşüş neyin üzerinden… Tarım kesiminde üretici fiyatları incelendiğinde üretici fiyatlarının yıllık yüzde 10.54 oranında artığı görülüyor. 12 aylık ortalama artış yüzde 18 oranında. Gıdanın temel girdisi tarım ürünleri olduğuna göre, bu fiyat artışının tüketicinin kullandığı gıda maddelerine de yansıması beklenir. Çok az yansımış çünkü gıdadaki tüketici enflasyonu yüzde 3.47…
Yansımayan kısmının kimleri vurduğuna süt üzerinden bakabiliriz. İstatistik Kurumunun verilerine göre süt ürünlerinin (peynir, tereyağı…) fiyatı gerilemiş. Geriler tabi. Çünkü sütün litresi bazı bölgelerde 55 kuruşa kadar düştü. Yem fiyatının bile altında. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Sütte müdahale kurumu oluşturulsun” diye acil çağrı yapıyor. Evet, süt ürünleri düşmüş ama süt üreticisi de perişan olmuş. Süt hayvancılığı giderek geriliyor. Et fiyatları ithalatla düşürüldü ama hayvancılık bitme noktasına geldi. Maliyet hayvancılıkla uğraşanların sırtına yıkılmış durumda yani...

Bir başka örnek tekstil sektöründen… Tekstil ürünlerindeki üretici açısından fiyat artışı son bir yılda yüzde 27.5 olduğu halde, tüketici fiyatları endeksi içindeki giyim ve ayakkabı fiyatlarındaki ortalama artış son bir yılda yüzde 5.4’te kaldı.

Sadece beşte biri düzeyinde…

İki cevabı var. Bir maliyet işçiye yansıtılıyor. İki kayıt dışı ekonomideki üretim artışları kayıtlı ekonomiden daha hızlı artıyor.
Elimizdeki veriler bu konuları açıklamakta yardımcı olmasa da DİSK Araştırma Enstitüsünün 2010 yılına ait
“Sanayide İstihdam Ve Reel Ücretler Raporu” bir ipucu veriyor. İstatistik Kurumu’nun verilerinden hazırlanan rapora göre, sanayide brüt reel birim ücretler kriz öncesine (2007 yılına) göre yüzde 8.24 oranında düşmüş.
Esnekliğin çok büyük boyutta yaygınlaştığı, istihdamın yarısının kayıt dışında olduğu, reel ücretlerin gerilediği bir ortamda maliyetlerin kimin sırtına yıkıldığının cevabı açık sanırım.  

Döviz kurundaki yükselişin de üretici fiyatlarındaki artışı hızlandırdığı, zararına satışın olmadığı bir ortamda başkaca izahat yolu gözükmüyor. (EKONOMİ SERVİSİ)


BÖYLE SÜRER Mİ?

Peki, böylesi bir ortamda enflasyonun aynı düşük seyrinde devam etmesi mümkün mü? Değil!

Sonunda işlenmemiş gıda fiyatlarını dışlayarak hesaplanan “çekirdek enflasyon” ile TÜFE verileri yıllık bazda birbirlerine çok yaklaştılar. Çekirdek enflasyon göstergelerindeki aylık artışın, mart ayında TÜFE artışının üzerine çıkması da enflasyonda hızlanma ihtimalini güçlendiriyor.

Tüketici fiyatı ile üretici fiyatı arasındaki makas uzun süre böyle açık kalamaz. Er geç, ÜFE artışı TÜFE’ye yansır. Önümüzdeki aylarda tüketici fiyatlarında ciddi artışların olmasını da beklemek lazım…


ENERJİ FİYATLARI NEDEN YANSIMIYOR?

Petrol fiyatlarındaki artışın enflasyona yansıma oranını değerlendirmekte de fayda var! Çünkü petrol fiyatları, Merkez Bankasının varsayımının da ötesinde arttı. Akaryakıt fiyatı arka arkaya zam gördü. Benzinin litre fiyatı 4 TL’yi geçti. Ama yine de enerji fiyatlarındaki artışlar tüketici endekslerine oldukça düşük oranda yansıdı.

Mart ayında petrol fiyatlarının TÜFE içinde artışı sadece yüzde 2.9 olmuş. Akaryakıt fiyatlarının artışı ve iç talep artışının ulaştırma sektöründeki ortalama fiyatlara yansıdığı görülüyor. Akaryakıt zamları, belediye otobüsü, dolmuş ve uçak ücretlerinin artmasına yol açmış. Son aylarda ulaştırma sektöründeki fiyat artışlarında bir hızlanma söz konusu. Fakat bunun dışında akaryakıttaki artış etkisiz kalmış. Bu durum, geçmişte enflasyonu etkileyen en önemli unsurların başında gelen enerji fiyat artışlarının artık neden etkisiz kaldığının açıklanmasını gerektirir. (EKONOMİ SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

AKP’ye savcı kalkanı!

SONRAKİ HABER

Birleşerek değiştirecekler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...