03 Mayıs 2018 15:58

İnadına birliktelik, inadına şenlik

Bir öğrenci ODTÜ'de Koç Spor Fest'e yönelik protestolar ve sonrasında şirketin adının ODTÜ'den çıkarıldığı sürece dair yazdı.

Paylaş

Ekin Yoldaş KALI
ODTÜ

ODTÜ Bahar Şenliği’ni valiliğin “sakıncalı” görmesi, ve bunun gerekçesi olarak OHAL’i göstermesi; rektörlüğün öğrenciler ile müzakere kanalını kapalı tutarken aynı zamanda alternatif olarak Koç Spor Fest’i “pazarlaması” öğrenciler tarafından yoğun tepkiyle karşılandı. Şenliği senelerdir organize eden UGT(Uluslararası Gençlik Topluluğu)’nin hızlıca bir forum çağrısı yapmasının ardından onlarca topluluktan yüzlerce kişi forumda buluştu. Forum kültürünün son dönemlerde somutlanamayan ve havada kalan tartışmalar ile forumdan forum kararı çıkan hale gelmesine istinaden alınan sözler bugün üniversitelere dönük saldırının artık “kaldırılabilir”, “görmezden gelinebilir” sınırları aştığını açıkça gösterdi. Müzik topluluklarından, temel bilim topluluklarına birçoğunun sorunlarının ortaklaştığı ve ortak çözüm paydasının ise genişlediği daha açık kavranılabilir bir hale geldi. 

HEDEF: BİRLİKTELİĞİ YOK ETME, ÇARE: ŞENLİK İPTALİ

Rektörlüğün, hükümetin bezirganlığını kendine has bir kılıf giydirerek “tek adam”ca uygulaması sorunların birçoğunun kristalize olduğu bir zamanda öğrencilerin sürecin bu noktaya gelmesinde kendilerinin de payının olduğu, bir arada ve örgütlü durmakta yaşadığı sıkıntılarla saldırılara kapı açtığı fikrinde ortaklaşılması uzun süredir dolaşan “Biz ne yapabilirdik ki?​” sorusunu bertaraf etti. Eğer kendi müziğimizi üretmemize izin verilmiyorsa bunun için tek yol şenliğimizi kendi ellerimize almak düşüncesiyle çıkılan yolda rektörlük önünde başlayan protesto ile Koç Spor Fest’in tüm reklamları, şirket-marka stantları, hatta adı ODTÜ’den çıkarıldı; öğrencilerin kendi düzenleyecekleri şenliğe dair birçok talebi kabul edildi. Birkaç noktanın genişçe irdelenmesi meseleyi daha iyi anlamak ve buradan bir yol haritası edinmek adına faydalı olacaktır: ODTÜ’ de bahar şenliği birçok öğrenci topluluğunun stantlarını açarak kendilerini tanıttığı, etkinlikler ve yarışmalar düzenlediği, akşamına ise hiçbir sponsor almadan düzenlediği konserler ile birlikte eğlendikleri bir şenlik olarak uzun yıllardır devam ediyor. Burada şenliğin meselesi yalnızca birkaç popüler isimin sahneye çıkarak şarkı söylemesi değil öğrencilerin birlikte üretme, kendi özgünlüklerini buluşturma, karşılaştıkları sorunları kendi yarattıkları imkanlarla aşma ve bunun için dayanışma kültürü geliştirmesi ve geleneğidir. Şenlikteki devrim ve onur yürüyüşü ise öğrencilerin uzun yıllardan beri süren mücadele günleridir. Bunları göz önünde bulundurduğumuzda valiliğin şenliği öğrenciler “eğlenmesin” diye yasaklamadığı, bir araya gelme ve birlikte üretme, sorunlarına çözüm bulma olanaklarının hedefe alındığı ortadadır. 

KOÇ GO HOME

Üniversiteler uzun süredir yoğunlaşan bir kuşatmayla karşı karşıya. AKP-Erdoğan iktidarı gençliği kendi politikalarına yedekleyerek sermaye sınıfının safına kazanmak istiyor. Ancak bu noktada istediklerini elde edebilmiş değiller ve bunu sıkça gençliğin kazanılmasının önemine vurgu yaparak dillendiriyorlar. Gençliğin daha iyi bir yaşam için bir araya gelme ihtiyacının katlanarak artması, istek ve özlemlerinin “bir ateş gibi büyümesine” karşın tekçi, faydacı ve tüketime dayalı bir kültür ile yoğrulmuş bir gençlik yaratılmak istenmesi saiklerini göz önüne alırsak boşuna değildir. ODTÜ’de şenliğin yasaklanması fakat Koç Spor Fest’e -öğrencilerden kaçırılan- her türlü olanağın “sunulması”, Koç’un üniversite öğrencilerinin gönlünde taht kurması hedefine ulaşması ve bahar şenliğinin gençliğin “kendi” üretimine dayanmasının boşa düşürülmesi istenci ile denenmiştir. Nitekim bugün istenilen kolayca biat eden ve iktidarın aslında kendi geleceğini yok eden politikalarını onaylayan bunun için de sorgulamaktan ve kolektif yaşam kültüründen uzak bir gençliktir. ODTÜ öğrencileri şenliklerine sahip çıkıp Koç’un festivalini bertaraf ederek bir yönüyle gelecekleri açısından da kurtarıcı bir adım atmıştır. 

YA TUTARSA?

Şu gerçeklik her geçen gün kendini daha açıktan göstermektedir ki sermaye hükümetinin gençliği kendi safına kazanmak için her türlü ikna ve baskı yoluna başvurması; gençlikte istek ve özlemlerinin peşinden gitme ve bir araya gelme, daha iyi bir yaşam için mücadele etme olgularının “mayalanmasına” engel olamamaktadır, elde ettikleri bu kazanımlar ile sistemin politikalarına teslim olmazken bir araya geldiklerinde başarabileceklerini de yeniden öğrenmektedirler. 10 üniversitenin bölünmek istemesine karşı binlerce öğrencinin bölünerek değil birleşerek çoğalırız demesi de bu durumun bir örneğidir.
 Üniversitelerin bölünmesinden, öğrencilerin şenliklerinin şirketlere peşkeş çekilmesine kadar iktidarın politikaları birçok yönüyle devam edecektir. Lakin görüyoruz ki hiçbiri engellenemez değildir. Farkında olmalıyız ki bugün kazanımlarımıza sahip çıkacak, sistemin gençliği “içeriden” çürüten kuşatmasına izin vermeyecek, istek ve özlemlerimizi kazanacak olan bizlerden başkası değildir. Mücadele deneyimlerinden çıkardığımız dersler ise hareketin ivmelendiği bu dönemlerde kalıcı birliktelikler sağlamanın, bir araya gelip daha sonra dağılmamanın önemidir. Bunu başarabildiğimiz ölçüde yanmakta olan kül olup sönmeyecek, mayalanmakta olan tutacaktır.
 

ÖNCEKİ HABER

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda değil, mangal başındayız

SONRAKİ HABER

Türkiye işçi sınıfı tarihinden portreler: Metal fırtınası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...