EMO: Nükleeri başımıza bela etmeyin
EMO Başkanı Erol Celepsoy, Çernobil felaketinin 32. yılında nükleer santrallerin telafisi mümkün olmayan bir tercih olduğunu söyledi.

İLGİLİ HABERLER

Kıbrıslılardan Akkuyu Nükleer Santraline karşı eylem çağrısı
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesi, şube binasında yaptığı açıklamayla Çernobil felaketinin 32. yılında nükleer santrallerin Türkiye'yi ve dünyayı zehirlemesine izin vermeyeceklerini belirtti. Açıklamada konuşan EMO Başkanı Erol Celepsoy, 32 yıl önce yaşanan Çernobil felaketinin 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’ya atılan atom bombalarının toplamından 200 kat daha fazla etkiyle 20. yüzyılın en büyük yıkımlarından birine yol açtığını söyledi.
Çernobil felaketinin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen yarattığı tahribatın giderilmesi için binlerce yıla ihtiyaç olduğuna işaret eden Celepsoy, “Çernobil sürecinde pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yetkililer, ‘Paniğe yol açmamak’ için radyasyon düzeylerini halka açıklamama tavrını benimsediler. Ama daha sonra yapılan ölçüm ve raporlar, daha da önemlisi hepimizin gündelik hayatta karşılaştığı olaylar, Trakya ve Karadeniz bölgelerinde kanser olaylarında çok ciddi artış olduğunu gösteriyor” dedi. AKP iktidarının tüm uyarılara karşın nükleer santralleri Türkiye’nin başına bela etme inadını sürdürdüğünü belirten Celepsoy, Akkuyu, Sinop derken üçüncü santral için de başka bir doğal zenginliğimiz olan İstanbul’un burnunun dibindeki İğneada bölgesinin telaffuz edildiğini söyledi.
AÇIK YOK, RUSYA’YA BAĞIMLILIK VAR
AKP iktidarının, Akkuyu Santrali ile ‘Elektrik enerjisi açığımızın kapatılacağı, enerjide dışa bağımlılığı azaltacağı” iddialarına cevap veren Celepsoy “Şu anda var olan 85 bin 200 MW kapasitedeki kurulu güçteki santraller daha etkin ve verimli kullanıldığında ek olarak 100 milyar kilovat saat elektrik üretim potansiyelimiz söz konusu. Yani iddia edildiği gibi Akkuyu ve onun üreteceği elektriğe ihtiyacımız yoktur. Ayrıca Akkuyu’da her yönden Rusya’ya bağımlı olacağız. Zaten, ülkemizin doğal gaz, kömür ve petrol gibi enerji girdileri ithalatında üçte bir, toplam enerji arzında ise dörtte bir düzeyinde pay sahibi olan Rusya’ya bağımlılığımız daha da artmış olacak” diye konuştu.
ELEKTRİK DAHA DA PAHALI OLACAK
Akkuyu’dan elde edilecek elektriğin ucuz değil aksine daha pahalı olacağına işaret eden Celepsoy “Bugün elektrik piyasasında bir KWH elektriğin satış fiyatı 4-5 USD cent aralığında. Akkuyu’nun üreteceği elektriğin yarısı için, devletin verdiği alım garantili fiyat ise 12.35 USD cent yani piyasa fiyatının 3.6 katı. Bu durumda yıllık 1 milyar 491 milyon ve 15 yılda 22.3 milyar ABD doları, alım garantili olarak fazladan yatırımcı Rus şirketi Rosatom’un kasasına girerken, elbette bu farkın karşılandığı kaynak yine vatandaşın cebi olacak” dedi.
NÜKLEERE MAHKUM DEĞİLİZ
Türkiye’nin coğrafi konumu göz önüne alındığında aynı maliyetle yenilenebilir enerji kaynaklarıyla 4 katı daha fazla kapasitede elektrik üretiminin sağlanabileceğini anlatan Celepseoy “Ülkemizde AKP iktidarının ısrarla sürdürdüğü Nükleer Santral Macerası, bilimsel ve ekonomik veriler açısından, toplum ve çevre koşulları açısından akıl dışıdır, gerçek dışıdır. Odamızın her zaman söylediği gibi nükleer santral kurma konusundaki amaç teknik bir zorunluluk değildir, sadece ve sadece politik nedenlere dayanmaktadır. Sonuçları itibariyle ülkemizin ve halkımızın büyük ve telafisi mümkün olmayan bir tercihtir ve kabul edilemez bir karardır.”
Basın açıklamasının ardından, nükleer santrallerin tartışıldığı panele geçildi.
Panele, EMO İstanbul Şubesi’nden Burcan Bircan Yayla, nükleer karşıtı ve Green Think Tank of turunc Foundation Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, ve Fukuşima tanığı Masumi Kowata konuşmacı olarak katılırken, Yeşil Gazete’den Nükleer Politika Uzmanı Pınar Demircan paneli yönetti.
Panelde ilk olarak konuşan Pınar, nükleer santral yapılmak istenmesinin nedenin politik nedenler olduğunu belirtti.
Daha sonra söz alan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, Akkuyu’ya dair Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna dair bilgi verdi ve raporun kesme yapıştırma yöntemi ile hazırlandığını, hiçbir bilimsel bilgiyi içermediğini belirtti. Sinop’ta nükleer atık yayılımı olursa Karadeniz’in tüm doğal yapısının değişeceğini ve ölü denize çevrileceğini belirten Hayrettin, Karadeniz etrafındaki ülkelerde ekonomik olarak balıkçılığa bağımlı ülkelerin hepsini yan yana koyduğunuzda Türkiye’nin bunların 3 katı kadar balık endüstrisi var. Sinop İğne adaya koyacağınız bir reaktörün içerisinde bir nehir akar. Milyonlarca ton suyu denizden alacak reaktör içerisinde 30-40 dakika dolaştırdıktan sonra kaynar su denize akıtılır. Biz çevreciler yıllarca denizin sıcaklığı artacak üzerine odaklanmıştık fakat asıl felaket denizden reaktöre giren su. Soğutma reaktörünün içine trilyonlarca lavra, küçük balık ve deniz canlıları giriyor, haşlanıp geri geliyor. Göç yolu tam Sinop’un açıkları. Bu içeri çekilen 1 metreküp suda 1 tane lavra olsun, 10 yılda o canlı çevrim biter. Karadeniz’in kimyasal yapısı bozulacaktır. Karadeniz’in sahillerindeki hava, iklim değişikliği tamamen değişecektir.” Kılıç, Karadeniz Koruma Forumu kurulması gerektiğini belirtti.
‘GENÇLER FUKUŞİMA EYALETİ’NE GERİ DÖNMÜYOR’
Fuşikima’dan gelen nükleer felaket tanığı Masumi Kowata konuştu. Masumi, Fukuşi’ma patladıktan sonra bölgeden uzaklaştığını ve bütün hayatının değiştiğini belirtti. İktidarın Fukuşima’da nükleer atıklar temizlendi evinize dönün çağrısı yaptığını söyleyen Masumi, “Bu bizim bölgemizde yapıldı. Fakat, evlerine geri dönen insanların sayısı çok değil. Genç insanlar dönmüyor. Radyasyon nedeni ile dönmüyorlar. Rüzgar çıktığı zaman radyasyon seviyesi 100 kat oluyor” diye konuştu.
İSTİHDAM SAĞLAYACAK DENİLDİ
Bölgeye başka bir yatırım yapılmadığını ve bu santralin istihdam sağlayacağı propagandasının yapıldığını belirten Masumi, bu nedenle pek çok kişinin sevindiğini ve torpillerle nükleer santralin çalışanı olmak istediklerini anlattı. Yaşanan felaketten sonra bölgenin en büyük geçim kaynağı olan balıkçılığın, çiftçiliğin yok olduğunu söyleyen Masumi, “Nükleer santral kurulmaya başlandığı zaman ben çocuktum. Eşim karşıydı. Ama biz bunu durduramadık.
Fukuşima’da yaşananların önceden bilmek önemli. Birlikte bunun kurulmasına engel olabiliriz. Kurulmadan önce sizin harekete geçmeniz lazım. En güvenilir santral kurulmamış olandır. Sinop’a nükleer santral kurulursa öyle zannediyorum ki Japonlar’dan nefret edeceksiniz. Bizden nefret etmenizi istemiyorum. Bu nedenle de kurulmasını istemiyorum. Birlikte çaba gösterip, mücadele edelim” diye konuştu.
BARIŞIN DÜŞMANI
Nükleer enerjinin pahalı olduğunu, güvenliği olmadığını ve dışa bağımlılığı artırdığına dikkat çeken EMO İstanbul Şubesi’nden Burcan Bircan Yayla, nükleer enerjinin bunların yanı sıra barışın düşmanı olduğunu belirtti. Nükleer santral teknolojisi ile nükleer silah teknolojisi kol kola yürüdüğünü ifade eden Bircan, “Biri varsa diğeri de var. Nükleer santral oldukça nükler silah da olacak. Arkadaşlar vazgeçilmez değil. Çünkü nükleer santral yalnızca elektrik üretir. Biz elektriği rüzgardan, sudan, güneşten üretebileceğimiz çok fazla kaynak var” diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et