24 Ocak 2018 01:15

Operasyon yapmak kolay, ad bulmak zor!

Tarihçi-Yazar Ayşe Hür Afrin'e yönelik askeri operasyona 'Zeytin Dalı' adı verilmesi ile ilgili yazdı.

Paylaş

Ayşe HÜR  
Tarihçi-Yazar

Askeri harekatlara isim verme işini Almanlar I. Dünya Savaşı’nda başlatmışlar. Geleneği II. Dünya Savaşı’nda Almanlar ve Amerikalılar birlikte sürdürdü. Almanların 1941’de Sovyetler Birliği’ne karşı başlattığı harekatın adı Barbarossa (Kızıl Sakal) idi. Tarihin kaydettiği en geniş çaplı askeri harekatın adı 1187-1192 tarihleri arasında yapılan III. Haçlı Seferi Kumandanı ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Frederick Barbarossa’dan (Kızıl Sakallı Frederik’ten) geliyordu. Müttefiklerin 17-25 Eylül 1944 tarihleri arasında gerçekleştirdiği tarihin en büyük hava indirme harekatının adı ise Operation Market Garden (Bostan) idi. Harekat müthişti ancak Amerikalıların Hollanda üzerinden Almanya’ya girme planları hayata geçmedi. Bu arada harekata “bostan” isminin neden verildiğini öğrenemedim. 

ESPRİLİ (!) AMERİKALILAR

Amerikalılar savaş sonrasında 1946’da Bikini Adası’nda yapılan atom bombası testlerine Operation Crossroads (Kavşaklar Operasyonu) adını vermişti. Aslında ABD kavşağı, 6 Ağustos 1945’de Hiroşima’ya ve 9 Ağustos 1945’te Nagazaki’ye attıkları atom bombalarıyla geçeli epey olmuştu. Japonya’yı savaş dışı bırakma harekatının adı olan Centerboard I (Omurga I) ise neden olunan vahşeti kesinlikle aktarmıyordu. Ama yaklaşık 300 bin Hiroşimalıyı öldüren atom bombasına verilen Little Boy (Küçük oğlan), 80 bin Nagazakiliyi öldüren atom bombasına verilen Fat Man (Şişman Adam) isimleri, Amerikalıların alaycı acımasızlığının nişanesi gibiydi.  

ABD’nin 1950-1953 Kore Savaşı için seçtiği isimler Courageous (Cesur), Killer (Katil), Strangle (Boğmak), Blossom (Çiçek), Mollah (Molla) gibi geniş bir yelpaze oluşturuyordu. 1962’de Küba’ya yönelik Ortsac Operasyonu (Küba Devrimi’nin Lideri Castro’nun adının tersten okunuşu), 1965’te Dominik’i işgal ederken Operation Power Pack (Güç Paketi Operasyonu), 1983 Grenada Çıkartması için Urgent Fury (Acil Öfke), 1986 Libya saldırısı için El Dorado Canyon (El Dorado Kanyonu) diyen ABD 1989’da Panama’da, yıllarca el altından desteklediği diktatör, uyuşturucu baronu Noriega’yı alaşağı etmeye hazırlandığında operasyona isim bulmakta epey zorlanmıştı. Bob Woodward’ın Commanders (Komutanlar) adlı kitabından öğrendiğimize göre, Operasyonun Komutanı General James Lindsay, astlarına “Operasyonun ismi gülünç olmamalı. Mesela torununuz size “Dede sen bir zamanlar Mavi Kaşık operasyonunda mı savaştın?’ dememeli” demişti. Sonunda Operation Just Cause (Adil Neden Operasyonu) adında karar kılınmıştı. 

ABD yönetimi Afganistan operasyonuna isim ararken Başkan Bush’un Crusade (Haçlı Seferi) gafının izlerini silecek alternatifler üzerinde kafa yordu. Önce Infinite Justice (Sonsuz/İlahi Adalet) olsun denildi ancak Müslümanlar için “ilahi adalet” sadece Allah tarafından sağlanabileceği için bunun tepki yaratacağı düşünüldü. Nihayet aranan isim bulundu: Eternal Freedom (Sonsuz Özgürlük)! Afganistanlılar bu vaatlerle dolu ismin büyüsüne kapıldılar mı bilinmez ama Afganistan’a hâlâ özgürlüğün sınırlısı bile gelmedi. 

ÇEKİÇ GÜÇ MÜ ÇEKİCİ GÜÇ MÜ?

1991’de Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtleri Saddam Hüseyin’in gadrinden korumayı hedeflediği iddia edilen Amerikan harekatının adı Operation Provide Comfort (Huzuru Temin Operasyonu) idi. Bunu aynı adlı ikincisi izledi. Türkiye’de kısaca Huzur Harekatı diye bilindi. Bu harekâtı uygulayan hava birliğinin adı olan Poised Hammer (Kalkık Horoz) Türkçeye yanlış bir biçimde Çekiç Güç adıyla tercüme edilmiş, bu da yetmemiş dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in ağzında Çekici Güç’e dönüvermişti.

ABD, 1997-2003 yılları arasında bu harekatın devamı olan Operation Northern Watch (Kuzeyden Keşif Harekatı) adlandırmasıyla “adalet”, “özgürlük”, “huzur” gibi soyut kavramlardan bıktığını ima etmişti sanki. Nitekim 11 Eylül 2001 sonrası ülke içinde yürütülen “terörist avı”na, daha önce Afganistan için düşünülüp elenen Operation Noble Eagle (Asil Kartal Operasyonu) dendi. 

Ortadoğu’da ABD’nin en has jandarması olan İsrail’in Filistinlilere yönelik operasyon isimleri (“Dökme Kurşun”, “Sıcak Kış”, “Bulut Sütunu”, “Yaz Yağmuru”, “Sonbahar Bulutları”, “Kardeşlerin Eve Dönüşü” vb.) askerleri motive etmek amacıyla Tevrat’tan veya Talmud’dan seçiliyor.

TENKİL VE TEDİB

Türkler her ne kadar “asker millet” olmakla övünürlerse de “Türk” ordusu, Cumhuriyet tarihi boyunca daha çok “iç düşman”a karşı savaştı. 1924-1938 arasında biri (1930 Menemen Ayaklanması) hariç hepsi de Kürtlerin yaşadığı coğrafyada yaşanan ve devletin resmi belgelerine “isyan”, “ayaklanma” olarak geçen 16 olaya yönelik askeri müdahalelere, sadece müdahaleye konu olan aşiret veya coğrafyanın adıyla birlikte “tenkil”, (cezalandırma), “tedip” (terbiye etme) gibi isimler (1925 Şeyh Said Tenkil Harekâtı, 1925 Raçokatan ve Raman Tedip Harekatı, 1927 Bicar Tenkil Harekatı, 1929 Tendürük Tedip Harekatı, 1930 Savur Tenkil Harekatı, 1930 Zeylan, Oramar ve Üçüncü Ağrı Harekatı, nihayet 1937-1938’deki Tunceli Tedip Harekatı gibi) verildi. 

KIBRIS’TA STAJ 

TSK’nin “dış düşman”la karşılaşması ve askeri operasyonlara isim verildiğini öğrenmesi 1950’de BM’nin (daha doğrusu ABD’nin) çağrısıyla katıldığı Kore Savaşı’nda oldu. İlk isimlendirmeler, 1952’de kurulan ve sonradan ‘‘Özel Harp Dairesi’’ adını alacak olan Seferberlik Tetkik Kurulu tarafından Kıbrıs’ta uygulandı. Örneğin Kıbrıs’ta Rumlara karşı kurulan “Türk Mukavemet Teşkilatı” (TMT) tarafından yürütülecek operasyona “Kıbrıs’ı İstirdat Projesi” (KİP) adı verilmişti. (İstirdat “geri alma, kurtarma” demekti.) Bununla da kalınmamış, kişiler, şehirler, hatta malzemeler bile kod isimle anılmıştı. 

Ancak 27 Mayıs 1960 darbesinin veya 12 Mart 1971’deki muhtıranın özel bir adı olmadı.    Sadece dönemin Başbakanı Nihat Erim’in bir konuşmasında geçen sözcükten esinlenen gazeteler, 12 Mart muhtırasına çarpıcı bir isim buldular: Balyoz Harekatı. Yerinde bir adlandırmaydı çünkü, devlet, düşünen, haksızlıklara itiraz eden, karşı koyanların başına balyoz gibi inmişti. 

Türkiye’nin bir askeri harekata ilk kez isim vermesi 1974’te oldu. “Ayşe tatile çıkıyor” gibi gayet masumane bir kod adıyla fiiliyata geçirilen Kıbrıs’a müdahalenin adı Türk tarafına göre “Kıbrıs Barış Harekatı”, Rumlara göre “Atilla” idi. Atilla kim derseniz, 5. yüzyılda hüküm sürmüş Avrupa Hun İmparatorluğu’nun kıyıcılığıyla ünlenmiş hükümdarıydı… O günden beri Kıbrıs’a barış gelmediğine göre isimlerden ikincisinin ruhu daha baskın çıkmıştı! 

HAREKATTAN OPERASYONA

12 Eylül 1980 darbesinin parolası, darbenin başı Kenan Evren’in ön adı Ahmet’ten yola çıkılarak “Ahmetler ... günü, saat ...’da trenle geliyorlar”, adı ise “Ülkeyi tek bayrak altında toplama” amacına binaen ‘‘Bayrak Harekatı’’ oldu. Ancak bu tarihten itibaren “harekat” teriminin yerini, darbe haberini “Bizim çocuklar başardı” diye sevinçle Başkan Carter’a müjdeleyen Amerikalılardan kopyalanan “operasyon” terimi aldı. Nitekim 1983’te Kuzey Irak’a düzenlenen Sıcak Takip Operasyonu’nu, 1987’de Sınır Ötesi Operasyon izledi. 1991’deki Süpürge Harekatı ile 1997’deki Çekiç Harekatı adlandırması dışında, bu tarihten sonra artık hep “operasyon” denecekti: 1992 Sızma Operasyonu, 1995 Çelik Bahar Operasyonu, 1996 Tokat Operasyonu, 1998 Murat Operasyonu, 1999 Sandviç Operasyon… Görüldüğü üzere TSK’de operasyonlara isim bulma konusunda bir sıkıntı vardı. 

ALAY EDER GİBİ

Ama isimlendirme ile eylemin niteliği arasındaki karşıtlığı, kimse 19-22 Aralık 2000 tarihleri arasında, jandarma ve polis güçlerinin 20 ayrı hapishanede siyasi tutuklu ve hükümlülerin kaldığı bloklara yaptığı “Hayata Dönüş Operasyonu” kadar iyi veremez. O sırada iktidarda DSP-MHP-ANAP koalisyonu bulunuyordu. Başbakan “şair ruhlu” Bülent Ecevit operasyonu, “Teröristleri kendi terörlerinden kurtarma” olarak tanımlamıştı. Kimyasal silahlar, gaz ve sinir bombaları kullanılan “Hayata Dönüş” operasyonu 14 saat sürmüş, bir asker 31 mahkum ve tutuklu ölmüş, 600’den fazla mahkum ve tutuklu yaralanmış, sakatlanmıştı. Bugüne dek kullanılan kimyasal maddelerin adı öğrenilemedi ama yıllar sonra da olsa, atış mesafesi ve kullanılan silah tipi belli olmasın diye kurşunların bazısının hâlâ canlı olan kurbanların bedenlerinden bıçakla kazınarak alındığı ortaya çıkmıştı. 

24 Ağustos 2016’da başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı (dikkat edilirse artık “operasyon” denmiyor) TSK’nin Suriye’de yürüttüğü ilk kapsamlı harekattı. Harekât, adını bölgenin en önemli iki nehrinden biri olan Fırat’tan almıştı ve tamlamadaki “kalkan” ise tarihsel askeri terminolojinin yadigarı idi. 

ZEYTİN DALININ GASBI

Zeytin dalı

Afrin’e yönelik harekata “Zeytin Dalı” adı verilmesi ise acı bir ironi olmalı çünkü zeytin ve zeytin dalı, tarih boyunca bereketin, aydınlanmanın, barışın sembolü olarak görülmüştür. Zeytin en eski yazılı belgelerde adı geçen bir bitki. Örneğin Mısır’da, III. Ramses Tanrı Ra’ya zeytin dallarını sunarken “Senin şehrin Heliopolis’i zeytin ağaçlarıyla süsledim. O zeytin ağaçları ki, meyvelerinden halis zeytinyağı elde edilir. Bu zeytinyağı, senin tapınağını aydınlatan kandilleri besleyen yağdır...” demiştir.

Antik Yunan’ın Ünlü Destancısı Homeros zeytinyağına “sıvı altın” der. Atina’nın ünlü siyaset adamı Solon’un kanunları, zeytin ağacını kesenleri cezalandırır. 

Eski Ahit’e (yani Tevrat’a) göre Nuh Tufanı durulduktan sonra Nuh, gemisinin penceresinden beyaz bir güvercin salar. Güvercin gagasında bir zeytin dalıyla döner. İncil’e göre İsa’nın göğe yükseldiğine inanılan Kudüs’teki Zeytindağı’daki bahçede o zamandan kalma zeytin ağaçları bugün hâlâ yaşamaktadır. 

Kur’an’daki Tin Suresi ise şöyle başlar: “Tin’e (incir) ve zeytuna hamdolsun. Sina Dağı’na hamdolsun. Bu güvenli şehre (Mekke) hamdolsun…” İçinde zeytin geçen Nur/35, Enam/99 ve 141, Nahl/11, Mü’minun/20, Abese/29’de (Ve belki de gözümden kaçan başka ayetlerde) zeytine atıf vardır 

İşte böyle “mübarek” bir bitkinin adı, bugün belki de binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanacak bir askeri harekata verildi. Bunun nedenini tahmin etmek zor değil. Böyle yaparak, zeytinin ve zeytin dalının sembolize ettiği değerlerle birlikte o sembolü de yok etmeyi düşünüyorlar. Ama yine de kamuoyundaki tepkilerden çekinmiş olmalılar ki “Zeytinler halka, dalları teröristlere gidiyor” gibi kaba saba açıklamalarla durumu tevil etmeye çalıştılar. Bakalım “Zeytin Dalı” tarihsel mirasını bu tasalluttan kurtarabilecek mi?...

ÖNCEKİ HABER

Uğur Mumcu anılıyor: Suikast, 25 yıldır aydınlatılmadı

SONRAKİ HABER

‘Saadet Partisi ittifaka ‘hayır’ diyecek’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...