17 Kasım 2017 07:56
Son Güncellenme Tarihi: 17 Kasım 2017 22:22

Nuriye Gülmen’in tutukluluk halinin devamına karar verildi

Gülmen ve Özakça'nın yargılandığı davanın 4'üncü duruşmasında, Nuriye Gülmen’in tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Paylaş

Açlık grevinin 254'üncü gününde olan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve ev hapsinde bulunan öğretmen Semih Özakça'nın yargılandığı davanın 4'üncü duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda başladı. Nuriye Gülmen'e dair adli kontrol kararının 'yetersiz' kalacağından tutukluluk halinin devamına karar verildi. Yine SEGBİS ile katılım sağlayacağı dava 27 Kasım saat 10.00'a ertelendi.

Müdafi avukatlarının hazır bulunduğu duruşmaya Yüksel Caddesinde direnenler ve aynı davadan yargılanan Acun Karadağ, Veli Saçılık, destekçileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, HDP ve CHP milletvekilleri bulunuyor. Ev hapsi ile tutuklu yargılanan Semih Özakça tekerlekli sandalye ile duruşmaya katıldı.

Numune Hastanesi'nde kurulan SEGBİS ile duruşmaya katılan Gülmen’in yorgun görüntüsü ekrana yansıdı. Salondakilere el sallayan Gülmen, alkışlarla karşılık buldu. Bunun üzerine mahkeme başkanı izleyicilerin çıkartılacağı yönünde uyarıda bulundu. Gülmen'in açlık grevinin 236'ncı gününde doktoru Onur Karahancı, 38 kiloya düştüğünü açıklamıştı. Gülmen'in görüntüsü tutuklandığı 22 Mayıs'tan bu yana kamuoyuna yansımıyor.
 
Elini göğsün üzerinde tutarak konuşan Gülmen, sık sık yutkunarak, kendisine destek olanları isim isim saydı ve teşekkür etti. Gülmen, ifadesinde, “Yüksel direnişine, kendisini yalnız bırakmayan herkesi en içten duygularımla selamlıyorum. İnsanlar açlığımızı paylaştılar. Esra Özakça, Mehmet Güvel, Feridun Osmanağaoğlu ve İsmail Erdoğan, açlığımızı paylaştılar. Onları sevgiyle selamlıyorum. Yüksel direnişçilerini, Acun hocayı, Veli abiyi, Nazife’yi, Mehmet’i, Sultan’ı ve artık tanımadığım gazetelerden gördüğüm Yüksel’i sahiplenen direnişçilere ayrıca selamlarımı gönderiyorum. Yanımızda olan halkımıza yürekten teşekkür ediyorum. Terör demagojilerine inanmayıp bizim için bir şeyler yapan herkese teşekkür ediyorum. Milletvekillerine ve avukatlarımıza. En başından beri mahkemeye keyfi olarak getirilmedim. Mahkemelere katılmak istediğim halde" diye konuştu.

Gülmen, bu sırada konuşmasına sık sık ara vermek zorunda kaldı. Kardeşi ve refakatçisi Beyza Gülmen, sık sık su verdi. 

'AYLARCA TECRİT ALTINDAYDIM’

Gülmen, konuşmasına şöyle devam etti: "Numune Hastanesi’nde çok sağlıksız koşullar altında kalıyorum. Odada sürekli bir ışık yanıyor. Açlık grevindeki bir insan olmasam bile bu ışık altında uyuyamam. Ben aylarca tecrit altındayım. Fotoğrafçı bile fotoğrafımızı çekmiyor. Çok kapsamlı bir savunma hazırladım. Ancak önce Nuriye Gülmen kimdir, neden açlık grevine başladı bunu anlatmak istiyorum. Yemek yemek içgüdüsel bir davranıştır. Kimse kimseye talimatla istediğine 1 gün dahi aç kalın diyemez! 254 gündür aç kaldım. 
 
Ben Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde araştırma görevlisiyim. Öğretim üyelerinin angarya işlerini kabul etmedim. Mesai saatleri dışında katıldığım eylemlerden dolayı soruşturma geçirdim. Ali İsmail Korkmaz’ın duruşmalarına katıldığım için soruşturma geçirdim. Sendikamın çağrılarına katıldığım için soruşturma geçirdim. 38 gün boyunca Ali İsmail uyanacak diye bekleyen Emel Anne’nin gözyaşlarına şahidim. Ben her fırsatta o uyanacak diye oraya gittim.
 
Bitirdiğim tezimi bitirmedim diye haksız şekilde açığa alındım. Oysa ben onca emekle bitirdim. Ben hakkımı arayan bir insanım. Haksızlığa uğrayanların yanında olan bir insanım. Soruşturma geçirdiğim halde acısı olanı paylaşan insanım. Ben 9 Kasım’da o eyleme başladım. Savunma yeteneğim ve direncim boyun eğmez. AKP iktidarı beni işimden atamaz. Ben ondan hesap soruyorum. Sadece işimi geri istiyorum."
 
Gülmen, yaklaşık 55 dakika sonra konuşmasına yeniden ara vermek zorunda kaldı. Duruşmaya 10 dakika ara verildi.

Duruşma salonu bodrum katında bulunduğundan dolayı Gülmen'in ifadesi sırasında sık sık SEGBİS bağlantısında sorun yaşandı. 
 
Açlık grevinin 254'üncü gününde olan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve ev hapsinde bulunan öğretmen Semih Özakça'nın yargılandığı davanın 4'üncü duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda verilen aranın ardından devam etti.
 
SEGBİS üzeri duruşmaya katılan Gülmen'in görüntüsü salondaki katılımcılar tarafından alkışlarla karşılandı. Yorgun görülen Gülmen, devam ettiği konuşmasında şunları dile getirdi: "Türkiye’de 6 yıl önce Şeker Ana adında bir nine açlık grevine başlamıştı. Kadın ailede saygı gören birisi ama gelini saygı göstermiyor. Bu sebeple açlık grevine başlıyor. Hastaneye kaldırılıyor. Şeker Ana açlık grevinden dolayı ölüyor. Saldırılar halka karşı ne kadar yoğun olursa, siz de o kadar açlık grevi göreceksiniz. Bizim açlık grevimiz dünya çapında görüldü. Faşizmin arttığı oranda halk açlık grevi yapmaya devam edecektir. Suskunluk ve korku dönemi olmuşmuş. Tabii ancak bir yerden sonra canlarına tak diyecek ve iktidarın korkusu budur.”

'SAVUNMA YAPMIYOR'

Bu sırada söz alan Gülmen'in avukatı Ömer Faruk Eminağaoğlu, “Müvekkilim savunma yapmıyor, beyanlarda bulunuyor. Tutanağa savunma olarak geçmesin. Nuriye mahkemeye gelmedikçe savunma yapmayacak. Şu an sadece neden eyleme başladığını nasıl yaptığını anlatıyor" diye kaydetti. 

'BEN HASTA DEĞİLİM, BASKI ALTINDAYIM'

Gülmen, ardından şöyle devam etti: "Gülsüm Elvan’ın kolunun kırılması, Antalya’da adımızın geçtiği pankart açan öğrencilerin tutuklanması, halkın sahiplenmesinin önüne geçmeyi amaçlamaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın özel bir saldırısı oldu. Adımıza kitapçık çıkardı. Vasat bir İngilizce ile 'akşam 9’da eve gidip yiyorlar' dedi. Twitter paylaşımlarımızı sordular, soracak soruları bile yoktu. Neden tutuklandığını bilmiyorum. Sorulan sorulara hayır diyorum. Sorulacak soruları kalmadı. Dosyaları birleştirip aniden tutuklandık. Sincan Hapishanesi’nde kaldım. Orası bir tecrit hapishanesi, çok ağır koşullar altında kaldım. Açlık grevime uygun olmayan tecrit ortamında bulundum. Sonra Numune Hastanesi yoğun bakım ünitesine getirildim. Ancak ben hapishaneye dönmek istiyorum diye dilekçe verdim. Çünkü hapishanede devrimci dayanışma vardı. Numune Hastanesi’nde hayati tehlikesi vardır, refakatçisiz kalamaz raporuna rağmen 18 gün refakatçisiz kaldım. Kendi ihtiyaçlarımı karşılayacak durumda olmama rağmen.

Sincan Cezaevi'nde tecritte bile olsam tekerlekli sandalyeyle hava alma şansım vardı, güneşi görme şansım vardı. Ağırlaştırılmış müebbet almış mahkumların ağır tecrit koşulları vardır ama onlar bile havalandırmaya çıkabiliyorlar, ya ben!

Hastaneye getirilmeye itiraz etmemin en önemli nedeni, beni hasta olarak görmeleri. Ben tedavi olmak istemiyorum. Ben direnişçiyim. Ne için hastanede kalıyorum?
 
Bir gece hapishane müdürü geldi 'seni hastaneye götüreceğiz' dedi. Zorla çarşaflardan tutarak, hastanede üçüncü derece yoğun bakım ünitesine götürdüler. Zorla müdahaleye zemin hazırladılar. 24 saat perdemi aralayıp rapor verdiler birilerine. Bir gün jandarma gelip 'sen yürüyebiliyorsun seni yatağa bağlayalım' dedi kabul etmedim. Çok gergin bir ortam sürekli baskı altındayım."

‘ONUR KIRICIYDI'

Tutulduğu hastane koşullarını aktarmaya devam eden Gülmen, "İçeride tuvaletimi yapmak, insanlar izlerken onur kırıcıydı... Yoğun bakımda kalmak istemedim. Bana 'sürekli tetkiklerini yaptır, seni mahkûm hasta koğuşuna alalım' dediler. Ben 'bunu kendi istediğimle yapıyorum sizleri hekim olarak görmüyorum' dedim. Burada 24 saat ışık yanıyor, güneş yok, havalandırma yok. Uyumam dinlenmem lazım ama ışık altında onlarca gün uyumaya çalışıyorum" dedi.

Gülmen'in konuşması sırasında SEGBİS sık sık ses kesildi. Gülmen, konuşmasını şöyle tamamladı: "Hapishanede açık görüş yapma hakkım var. Burada demir parmaklıkların ardında ailem ile gardiyanların karar verdiği kadarıyla görüşebiliyorum. 15 dakika belki. Avukatlarım ile avukat görüşünü koridorda diğer tutsakların gardiyanların yanında yapmak zorunda kalıyorum. Dışarıda iken bizimle birlikte olan bizimle ilgilenen hekimlerimiz vardı. Onlara kendimizi anlatabilmiştik, hasta doktor güven ilişkisini onlarla kurmuştuk. AİHM karar verdi, kendi doktorlarının görmesine izin verin diye. Ben dilekçe verdim, doktorlarım dilekçe verdi. Ama AİHM kararına ve onca dilekçeye rağmen beni hala kendi doktorlarım ile görüştürmediler. Faşizm eninde sonunda yenilir. Hitlerle savaşan milyonlar vardı. Ona karşı milyonlar savaştı. Halka zulmeden tüm iktidarlar yıkılır.
 
Benim kaçma şüphem yok, şuradan iki adım tuvalete gidebiliyorum sadece. Ne diyerek beni hala burada tutacaksınız. Semih'i basından takip ettiğim kadarıyla tahliye sonrasında çok daha iyi görünüyor. Çünkü sevdiklerinin yanındadır. Tarih direnenleri, bizi yazacak. Ancak sizi de yazacak. Kimse ölmek istemez, biz ölmek için açlık grevi yapmıyoruz. Ancak karşımızda bizi ısrarla öldürmek isteyenler var. Bu olmak zorunda değil. Beni tahliye etmenizi istiyorum. Onca saldırıya rağmen orada hala benim savunmamı yapan avukatlarıma sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Sayıları önemli değil ben onların çok olduğunu biliyorum."

SAVUNMA KRİZİ

Gülmen, annesi, babası ve kız kardeşi Beyza Gülmen'e sevgilerini ileterek konuşmasının bitirdi. Gülmen, savunma yapmadığı savunmasının mahkemede vereceğini ifade etti. 
 
Mahkeme başkanı Gülmen'e soru yöneltmeye başladığı sırada Avukat Ömer Faruk Ağaoğlu itiraz etti. "Savunma yapmayan birine soru soramazsınız" diyen Ağaoğlu, "Bu bir savunma değildir, müvekkilim savunma yapmamaktadır. Vermiş olduğu beyanlar savunma dışındadır. Müvekkilim savunmasını mahkeme huzurunda verecektir" dedi.
 
Gülmen ise "Savunmamı mahkemede yapacağım" diye tekrarladı. Mahkeme başkanı tartışmanın ardından duruşmaya ara verdi. 

SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI

Aranın ardından söz verilen savcı esas hakkındaki mütalaasını açıklamaya başladı. Savcı, Acun Karadağ hakkında örgüt üyeliği ve propaganda suçlarından delil olmadığı gerekçesiyle beraatini talep etti. 

Semih Özakça için “örgütun hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan TCK 220/7 maddesi gereği cezalandırmasına, diğer suçlardan beraatini talep etti. 

Nuriye Gülmen'in ise “terör örgütü üyeliği” suçundan cezalandırılması istendi. (Ankara/MA)

Nuriye Gülmen görüntü çizimleri: Tarık Tolunay- Murat Başol

ŞABAN GÜLMEN: FEYZİOĞLU YIRTINMIŞ ÖNLÜĞÜNE YENİ BİR ROZET TAKMAK İSTİYORSA ÇOCUKLARIN ARKASINA SIĞINMASIN

Nuriye Gülmen'in babası Şaban Gülmen duruşma sonrası açıklama yaptı. Gülmen "Sayın Metin Feyzioğlu'na iki çift lafım var. Sayın Feyzioğlu, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için anne baba şefkati için laf etmiştir. Onların anne babaları vardır. Sayın Feyzioğlu yırtınmış önlüğüne yeni bir rozet takmak istiyorsa o çocukların arkasına gizlenmesin. Onların anne baba şefkatine ihtiyacı yoktur. Feyzioğlu'nun kendisine halkın verdiği adaleti temsil ettiği il sağlık değerini söylemesi gerekirken onlara evlatlık muamelesi yapmıştır. Sayın Feyzioğlu biraz evvel söylediğim gibi giydiği önlüğü değiştirmek istiyorsa rozeti de değiştirsin. Bu rozeti değiştirirken de çocukların arkasına gizlenmesin" dedi.

GÜLMEN VE ÖZAKÇA'YA DESTEK EYLEMİNDE 3 GÖZALTI

İşimizi geri istiyoruz eylemi (MA)

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın davasının görüldüğü saatlerde Yüksel Caddesi'nde kendilerine destek olmak isteyen kamu emekçilerine bir kez daha müdahale eden polis, 3 kişiyi gözaltına aldı. 

Açlık grevinin 254'üncü gününde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın duruşmasının görüldüğü saatlerde kendilerine destek olmak isteyen kamu emekçileri de, “İşimizi geri istiyoruz” eylemlerinin 374’üncü gününde Yüksel Caddesi'nde açıklama yapmak istedi. Hala polis bariyerleriyle çevrili olan İnsan Hakları Anıtı önüne yürümek isteyen emekçilere, polis toplandıkları Konur Sokak'ta müdahale etti. 
 
Polis kalkanları önünde Gülmen ve Özakça lehine slogan attıkları sırada Nazan Bozkur, İlker Işık ve ismi öğrenilemeyen bir kadın gözaltına alındı. Eylemciler, polis kalkanları arasında darp edilerek, alanda bekletilen "transit" model araca bindirildi.

ÖNCEKİ HABER

Artvin’de barış imzacısı Onur Açar’ın sözleşmesi uzatılmadı

SONRAKİ HABER

AYM gerekçesi açıklandı: Milletvekili tutuklu yargılanabilir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...