25 Ekim 2017 23:59

Arçelik işçileri: Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar!

Beylikdüzü Arçelik işçileri, sendika yöneticilerinin de tıpkı hükümet gibi 'Ölümü gösterip sıtmaya razı etme' politikası uyguladığını söylüyor.

Paylaş

Vedat YALVAÇ
İstanbul

Memleketin gündemi o kadar hızlı değişiyor ki yetişmek mümkün değil. Sabah gündeme bomba gibi düşen bir olay öğleye kadar gündemden düşebiliyor. Hal böyleyken işçilerin de bir yandan gündelik sıkıntılarıyla uğraşırken bir yandan da ülkenin sıcak gündemlerini takip edip anlamlandırması da zor oluyor. Bir sabah zaten yüksek olan vergilerin daha da artırıldığı haberiyle sarsılırken, ertesi gün İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerin belediye başkanlarının istifaya zorlanmasını tartışmaya başlıyor... Başka bir gün ABD’nin vize engelini, ardından yeni sınır ötesi operasyonları ya da OHAL’in beşinci kez uzatıldığını... 

Görüştüğümüz Arçelik işçileri de ülkenin siyaset gündemindeki bu hızlı değişimden yakınıyor. “Sözleşme görüşmelerini bile tartışmaya fırsat kalmıyor” diyen işçiler, zaten sendika yöneticilerinin de tıpkı hükümet gibi “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” politikası uyguladığını söylüyor: “Mesela biz şu anda sözleşme dönemindeyiz. Nasıl ki hükümet ‘Vatan elden gidiyor’ diyerek memleketin bu kötü gidişatına razı ediyorsa, sendikacılar da ‘Grev olursa, işveren daralmaya gider, işinden olursunuz’ diyerek mücadeleden uzaklaştırmaya çalışıyor. Greve hazırlamak yerine işsizlikle tehdit ediyor...”

İŞÇİLER ŞİMDİLİK BEKLEMEDE

Sendikaları Türk Metal ile metal patronlarının sendikası MESS arasında süren toplusözleşme görüşmelerine ilişkin de bilgi veren işçiler, şu ana kadar dört toplantı yapıldığını, bu toplantılarda idari ve sosyal maddelerin görüşüldüğünü, ücret maddelerine henüz geçilmediğini aktardı: “Hafta tatilinin pazar olması gibi idari maddeler geçti. Bunlarla ilgili genelde sıkıntı çıkmıyor. Ücret zammı muhtemelen önümüzdeki ay konuşulmaya başlanacak. Şu an herkes ‘Bakalım ne olacak’ diye bekleme halinde.” 

OHAL NEDEN UZATILIYOR? 

Söz en son işten atılan cam işçilerinin yürüyüşünün OHAL gerekçesiyle yasaklanması vesilesiyle de OHAL’in beşinci kez uzatılmasına geliyor. “Neden uzatılıyor bilmiyorum?​” diye soran bir işçi, “Bir buçuk yıl oldu. Madem ivedi bir mesele, çöz! Neyi bekliyorlar” diyor. Fabrikada pek çok işçinin ‘Böyle mi devam edecek’ diye sorduğunu söyleyen işçi, bu soru işaretlerinin her geçen gün arttığını, ‘FETÖ’ ile mücadelede hükümetin samimiyetinin sorgulandığını belirtiyor: “Çünkü pek çok kişinin ya akrabası ya tanıdığı ya da komşusu ‘FETÖ ile bağlantısı var’ denilerek ya işinden edildi ya da cezaevine kondu. Bank Asya’ya para yatırmış, FETÖ’cülerin okulunda kantin işletmiş kişiler cezalandırılırken siyasilere dokunulmuyor.” 

MİLLİYETÇİ SÖYLEMİN ETKİSİ

Başka bir işçinin aktardıkları ise AKP’nin ‘yerli ve milli’ politikasının, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milliyetçi söylemlerinin metal işçileri üzerindeki etkisine işaret ediyor: “Milliyetçilik noktasında işçilerin büyük bir çoğunluğu birleşiyor. Çünkü ciddi anlamda Kürt düşmanlığı var. Orada bir Kürt devleti kurulursa ne olur diye ciddi bir kaygı var. Türkiye’ye sıçrar, Türkiye’deki Kürtler de ayaklanır, onlar da referandum ister... Bölünme, parçalanma korkusu devam ediyor yani. En milliyetçi söylemleri Erdoğan’ın söylediğini düşünen MHP’li işçiler bundan çok etkileniyor. Barzani ile ilgili söylediği, Kuzey Irak ile ilgili söylediği sansasyonel sözler... İşte diyor ki ‘Duydun mu Erdoğan Barzani’ye izin vermeyiz, gerekirse müdahale ederiz, tezkere çıkartırız, bir gece ansızın gelebiliriz dedi.’ Adam Erdoğan’ın siyasetine karşı, ekonomiden memnun değil ama milliyetçi söylemleri onu tatmin ediyor.”

‘BİZİ KİMSE KURTARMAYACAK’

AKP Hükümetinin savaşçı dış politikasının dönüp her seferinde işçiyi vurduğunu belirten işçi, “Fabrikada bazen günde 12 saat çalışıyor, aldığı ücretle doğru düzgün geçinemiyor, sadece kredi borcunu ve faturalarını ödemek üzerine bir hayatı varken Erdoğan çıkıyor ‘Suriye’ye de gireriz, Irak’a da gireriz, bunu da yaparız, şunu da yaparız, Amerika kim oluyor,  Almanya bizi kıskanıyor...’ Biz daha kendi ev ekonomimizi yapamazken kafamıza çeşitli ütopyalar sokuluyor. Şam’da cuma namazını kılacağız, Kuzey Irak’a bir gece ansızın girer, yıkar geçeriz... Üst telden bir siyaset var ortada ve bizim hayatımıza sadece zamlar, vergiler olarak giriyor. Üstelik memlekete de bir getirisi yok, sürekli götürüsü oluyor” diyor.

İşçinin kendi hayatını düzeltecek, değiştirip dönüştürecek bir siyasetin peşinden gitmesi gerektiğini ifade eden işçi, tüm kazanımların bu şekilde kazanıldığını hatırlatıyor: “Bunun başka bir örneği yok. Grev hakkı da, sendika hakkı da, sigorta hakkı da, 8 saatlik çalışma hakkı da, bunların hepsi mücadele edilerek kazanıldı. Hiçbir siyasi parti kimseye bir şey vermedi, işçiler birleşerek bir şeyler kazandı. Bugün de işçileri kimse kurtarmayacak. Hayatımızı düzeltecek, değiştirip dönüştürecek olan siyaseti yine ancak biz yapabiliriz. Bunun anlaşılması lazım...” 

İKİ HAFTA BOYUNCA DEVLET İÇİN MESAİYE KALDIM

Savaş söylemleri ve milliyetçi kışkırtmalara rağmen vergi artışları ve yapılan zamlar işçilerin gündeminden düşmüyor. Türkiye’de vergi adaletsizliğinin çok yüksek olduğunu düşünüyor Arçelik işçileri. İşçilerden biri “ÖTV’si, KDV’si, gelir vergileri... Bir işçi olarak geçen yıl benden alınan gelir vergisi 1070 lira. Faturalara, temel tüketim maddelerine ve diğer pek çok şeye eklenen vergileri saymıyorum bile. Aldığım ücret 2 bin lira ama verdiğim vergi 1070 lira” diye sitem ederken, bir diğeri şöyle diyor: “Bu iki ayda iki hafta boyunca 12 saat çalıştım. Mesai ile birlikte aldığım ücret 2 bin lira. Normalde aldığım ücret de 2 bin lira. Yani çalıştığım iki haftalık fazla mesai devlete vergi olarak gitti. Şu an 2’inci vergi dilimindeyiz, önümüzdeki ay muhtemelen 3’üncü vergi dilimine gireceğiz ve aldığımız ücret 1800 liraya düşecek. Sendikalı bir işyerinde çalışıyorum. İkramiyem, yakacak yardımım gibi bir sürü ek gelir var aldığım ücretin içinde, buna rağmen fazla mesailerle asgari ücretin biraz üstünde...” Bunlar nereye gidiyor? Vergi olarak devlete. Ancak bu vergilerin nerelere harcandığını da bilmiyoruz.” 

“Herkesin borcu harcı var. Herkes ‘Bugün şuraya şu kadar para ödedim, buraya şu kadar para ödedim, 3 tane kredi kartım var, okuldan şu kadar para istediler’ diyor. Kimse mesaiye kalmak istemiyor ama kalmazsa aldığı 2 bin lirayı da alamayacak. Bu yüzden zamlara tepki oldu elbette” diyen başka bir işçi ise, bu tepkinin bir yere varmamasından yakınıyor: “AKP’li işçi bile yapılan zamlara ilk anda büyük bir tepki gösteriyor. Ama ‘Yüzde 40 zam olmaz’ diyerek küfreden işçi, bir iki gün sonra ‘Bak Erdoğan müdahale etti, yapılan zam yüzde 25’e düştü’ diyor. Çünkü eve gidince izlediği yandaş medya, ‘Savaştayız, vatan elden gidiyor’ safsatalarıyla zamların gerekliliğini bir şekilde kabullendiriyor. Bu kadar vergi kesiyorsunuz da bunlar nereye gidiyor diye sorulmuyor. Yol mu yapıyorsun, yapmıyorsun. Köprü mü yapıyorsun, yapmıyorsun. Başkasına yaptırıyorsun yine parasını benden alıyorsun. Yaptığı her şeyi benim vergilerimle yapıyor zaten, ama yine de benden gelir vergisi alıyor...”

Beylikdüzü Arçelik fabrikası tuvaletleri
Bir işçinin “Devletler vergilerle ayakta kalır” sözüne bir başka işçi “İşçiden çok patrondan az alarak mı?​” diye yanıt veriyor.

BELEDİYE BAŞKANLARI MESELESİNDE KAFALAR KARIŞIK

Şu sıralar gündemin en sıcak konularından olan seçilmiş belediye başkanlarının istifaya zorlanmasına ilişkin değerlendirmelerini de soruyoruz Arçelik işçilerine. Fabrikada bu konuda kafaların karışık olduğunu söylüyorlar: “Bazı işçiler bunu seçim hazırlığı, siyasi bir hamle olarak görüyor. Yeni bir yüze ihtiyaç var düşüncesiyle bakıyorlar. ‘Kadir Topbaş ile İstanbul’u alamazdı, bu yüzden yerine başka bir adamı seçime hazırlıyorlar’ diye düşünüyor. Ancak Melih Gökçek’in istifa durumu olayların başka türlü yorumlanmasına da neden oldu. Siyasi bir rekabet var ortada ama neden gitmesi gerektiğini bilmiyorlar. İstifa eden belediye başkanları geçmişte yaptıklarının hesabını mı veriyor? Erdoğan FETÖ’cülerle mi kapışıyor? Yoksa bunlar yediğini yedi başkası yesin mi deniliyor? AKP’li işçilerin bile kafası karışık aslında...” 

TUVALET KAPILARI İŞÇİNİN TWİTTER’İ GİBİ

Beylikdüzü Arçelik fabrikası tuvaletleri
İşten olma kaygısı ve her gün yüz yüze bakma durumu tartışmaları bir noktada tutsa da, tuvalet kapılarına karşılıklı yazılan yazılar ülkedeki kutuplaşmanın fabrikaya nasıl yansıdığını en açık şekilde ortaya seriyor. 

Ülke siyasetindeki gerilim fabrikalarda farklı siyasi partilere oy veren işçiler arasındaki tartışmalara direkt yansıyor. Arçelik’te de böyle... İşten olma kaygısı ve her gün yüz yüze bakma durumu tartışmaları bir noktada tutsa da, tuvalet kapılarına karşılıklı yazılan yazılar ülkedeki kutuplaşmanın fabrikaya nasıl yansıdığını en açık şekilde ortaya seriyor. 

“Tuvaletler işçinin Twitter’i gibi bir şey. Twitter’da yapılan tartışmaların çoğu bizde tuvalet kapılarına yazılarak yapılıyor. Referandumdan başkanlık meselesine, futboldan işyerindeki sıkıntılara kadar pek çok meseleye dair tuvalet kapılarında sayfalarca yazılmış yazılar var” diyen bir işçi, özellikle referandum sürecinde tuvalet kapısındaki tartışmaların da artığını, belli bir noktadan sonra ise sertleşerek hakaret boyutuna ulaştığını aktarıyor.

{{323808}}{{295243}}
ÖNCEKİ HABER

Alipaşa’da yıktırılan evlerin yerine otel yapılıyor

SONRAKİ HABER

Bir işçi yazınca hakaret sayılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...