09 Ekim 2017 13:28

ABD ile vize krizi: Vize ambargosu savaş oyunlarının bedeli

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, HDP Milletvekili Mithat Sancar ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı Nuray Sancar vize krizini değerlendirdi.

Paylaş

Meltem AKYOL
Cansu PİŞKİN
İstanbul

ABD ile Türkiye arasında uzun süredir yaşanan kriz vize restleşmesi ile doruğa ulaştı. ABD’li konsolosluk görevlisinin tutuklanması sonrası karşılıklı vize başvurularının durdurulması sonrası bir ABD Konsolosluk çalışanı hakkında daha gözaltı kararı verildiği öne sürüldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kriz sonrası açıklama yapmazken, TUSİAD ise diplomatik ilişkilerin devreye sokulması gerektiği açıklamasını yaptı. 

Karşılıklı restleşmeleri gazetemize değerlendiren siyasi parti temsilcileri ise krizin sadece vize işine bağlanamayacağının altını çizdi. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger krizin sadece vize işine bağlanamayacağının altını çizerken, HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar da AKP’nin ilkeler üzerinden değil hamaset, tehdit ve şantaj üzerinden yürüttüğü dış politikasının faturasının halklara kesildiğini söyledi. Bölgedeki emperyalist güç gösterisinin, faturasının bölge halklarına çıktığını söyleyen EMEP Genel Başkan Yardımcısı Nuray Sancar, “Sürekli bir terbiye ve burun sürttürmeye maruz kalan Türkiye, kendisine taşeron kıymeti biçen emperyalistlerle ilişkisini kesmelidir. Yoksa vize yasağı kanlı savaş oyunlarının en hafif bedeli olarak kalacaktır” dedi.

‘VİZE YASAĞI YA DA BURUN SÜRTTÜRME’

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Nuray Sancar

Bölgedeki emperyalist güç gösterisinin, faturasının bölge halklarına çıktığını söyleyen EMEP Genel Başkan Yardımcısı Nuray Sancar, “Sürekli bir terbiye ve burun sürttürmeye maruz kalan Türkiye, kendisine taşeron kıymeti biçen emperyalistlerle ilişkisini kesmelidir. Yoksa vize yasağı kanlı savaş oyunlarının en hafif bedeli olarak kalacaktır” dedi.

Nuray Sancar şu değerlendirmede bulundu: “ABD’nin Türkiye yurttaşlarına uyguladığı süresiz vize yasağı, konsolosluk çalışanı Metin Topuz’un ajanlık yaptığı iddiasıyla tutuklanması üzerine getirilmiş görünüyor. Ancak yıllar önce Irak’ta Türkiye askerlerinin başına çuval geçirilmesi; Erdoğan ile telefonda konuşurken Obama’nın elindeki golf sopasıyla çekilmiş fotoğrafının servis edilmesi, ABD’de Erdoğan’ın korumalarının dövülmesi, Reza Zarrab davasının AKP bürokratları üzerinde Demokles kılıcı olarak sallandırılması gibi bir dizi gelişmeye bakarak bunun da bir burun sürttürme girişimi olduğu rahatlıkla söylenebilir.”

‘ASTANA SÜRECİNE DAHİL OLARAK YENİ “EKSEN”İNİ BELİRLEMİŞTİ’

Son dönemde üst üste yaşanan gerilimleri de hatırlatan Sancar, “Kürdistan referandumuna karşı tutumunda ABD ile ayrışan ve hemen arkasından İran’la birlikte sınır boyunda tatbikata girişen Türkiye, zaten bir süredir Ortadoğu politikaları bağlamında YPG’yi desteklemekle suçladığı ABD ile sürtüşmeye girmiş ve nihayet, Rusya’nın Suriye’ye müdahale gerekçelerinin ve stratejilerinin belirlendiği Astana sürecine dahil olarak yeni “eksen”ini belirlemişti. Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400’lere karşı, kendi sattığı silahların yedek parçalarını vermeyerek üstü örtülü ambargo uygulayan ABD’nin vize yasağı bu gerilimli tablonun toplamı içinde bir anlam taşır.  Bu toplam tablo şu anda Türkiye’nin Rusya işbirliğiyle İdlib operasyonuna dahil olmasıyla yeni bir boyut kazandı” diye konuştu. 

‘BEDELLER AĞIRLAŞARAK GÜNDEME GELEBİLİR’

“Bunun ABD açısından ilk yaptırımının vize yasağı olması sonuncusu olacağı anlamına gelmez” değerlendirmesinde bulunan Sancar şunları söyledi: “Ancak bölgedeki emperyalist güç gösterisinin, birbirine karşı güç tartımının faturası ilk önce bölge halklarına çıkıyor. Vize yasağı da bu ülkede okuyan, tedavi olmak isteyen, turistik gezi yapmayı düşünen, aile ziyareti yapmayı hedefleyen vb. yurttaşlara ödetilen bir bedeldir. 

Bu bedellerin ağırlaştırılarak gündeme gelmeyeceğinin de garantisi yoktur. Ama çözümü için, sürekli bir terbiye ve burun sürttürmeye maruz kalan Türkiye’nin kendisine taşeron kıymeti biçen emperyalistlerle ilişkisini kesmesi, Ortadoğu politikalarından vazgeçmesidir. Yoksa vize yasağı kanlı savaş oyunlarının en hafif bedeli olarak kalacaktır.” 

‘HAMASET VE ŞANTAJ POLİTİKASININ SONUCU’

HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar

“AKP dış politikayı ilkeler, değerler üzerinden değil hamaset, tehdit ve şantaj üzerinden yürütüyor” diyen HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar ise şu değerlendirmeleri yaptı: 

“Yüksek dozda meydan okumalar yaptığı çeşitli örnekler yaşandı en azından son 2 yılda. Hepsinde de geri dönüşler ‘u dönüşleri’, keskin dönüşler yapıldı. En başta tabii Rusya ile ilişkilerde bunu çok somut gördük. İsrail ile ilişkilerde de benzer bir politika ve çizgi izlendi AKP tarafından. Irak ile ilişkilerde, Almanya’ya karşı tutumda, İran ile münasebetlerde de aynı tavır söz konusuydu. ABD ile ilişkilerde de bunun bir örneğini yaşıyoruz. Bir yandan ABD Başkanı ile poz vermeyi çok önemli bir başarı olarak sunan bir tutum, bir tavır ardından  yine meydan okumalar anlamına gelen açıklamalar gördük. Hükümet, AKP, Cumhurbaşkanı bu tutarsızlıkların bir bedeli olacağını herhalde yeterince düşünmüyorlar. ABD ile yaşanan bu son krizde de içeride ve dışarıda uygulanan politikaların bir sonucu ile karşı karşıyayız. Yargı sonuçlarının Türkiye’de bir şantaj aracı haline getirildiğini herhalde herkes görüyor. Mesela bize yönelik bütün operasyonlar bir tür rehin alma mantığıyla yürütülüyor. Gazetecilere karşı işleyen süreçlerde de aynı süreç söz konusu. Deniz Yücel, Meşale Tolu, insan hakları savunucularının karşı karşıya kaldığı muamelede de aynı anlayış hakim. Hem içeride hukuk devletinden, insan haklarından bu kadar keskin bir uzaklaşma, dış ilişkilerde de keskin ‘u dönüşleri’, meydan okumalar, sonra alttan almalarla yürüyen süreçler şüphesiz belli sonuçlar doğurur.” 

‘FATURAYI HALKLAR ÖDÜYOR’

Krizin başka boyutları olduğunun da altını çizen Sancar, “Rıza Zarrab davası, ABD’ye karşı Rusya ile yakınlaşma manevraları ve Suriye’de izlenen politika bu nedenler arasında sayılabilir. Her tarafı dökülen bir dış politika tablosu var karşımızda. Hukuk devleti, demokrasi, insan hakları alanında dibe vurmuş bir iç yönetim söz konusu ve bütün bu olaylarda faturayı Türkiye halklarının ödediği gerçeği ortada duruyor. Rusya ile yaşanan krizde bedeli turizmciler ve belirli alanlardaki üreticiler ödemişti. İsrail ile yaşanan krizde Mavi Marmara mağdurları, aileleri bedel ödemek zorunda bırakılmıştı. Suriye politikasının bedelini de Türkiye’de savaşı derinleşmesi ve özellikle Kürtlerle bütün bölgede ilişkilerin radikal bir şekilde kötüleşmesi şeklinde bir bedel ortaya çıkıyor. ABD ile krizde ortaya çıkan durum da aslında çok yaygın bir şekilde Türkiye toplumunun çeşitli kesimlerinin faturayı ödemek zorunda kalacağı bir gerçeklik söz konusu. Cumhurbaşkanı, hükümet kendi ikballeri, geleceklerini güvence altına almak, iktidarlarını korumak için böylesine tutarsız, ilkesiz ve değerlerden yoksul politikalar izlerken faturayı da bütün bir ülkeye, bütün topluma ve Türkiye halklarına ödetiyorlar. ABD ile yaşanan son krizi bu genel tablo içinde değerlendiriyoruz. Bundan dönüşün yolu da, hem ülke içinde demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları değerlerine dönüş, hem de bölgede başta Kürtler olmak üzere halklarla eşitlik ve barış temelinde bir ilişkiden geçiyor. Aksi taktirde benzer “krizleri” ve bedelleri daha fazla yaşamak zorunda kalacak Türkiye toplumu” değerlendirmesinde bulundu.

‘KRİZ SADECE VİZE İŞİNE BAĞLANAMAZ'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger

‘Krizi değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, krizin sadece vize işine bağlanamayacağını söyledi. Amerika-Türkiye ilişkilerinde bir kişinin tutuklanmasının asıl sebep olmadığının altını çizen Aksünger de şunları söyledi: “Amerika bunu yaparken dış politik sürecin buraya gelmesini okuyamayan ve gerçekten bir akıl yoksunluğu yaşayan dış politika yürüten ‘arkadaşların’ Amerika’nın metnine benzer hatta aynı metinden bir müeyyide uygulamak çok komik. Aslında bir dış politika aklımızın olmadığını gösteren bir konu bu. 

Özellikle görülüyor ki, Barzani veya Kürtler meselesinde, Suriye meselesinde bütün hepsinde aslında bugüne kadar toplanmış olan hikayelerin bir süreci bu. En son İdlib meselesinde de Amerika ile ilişkilerin bu duruma gelmesine buradaki taraftan bakıyorum.” 

‘ÇAĞLAYAN DOSYASI AÇILDIĞINDAN BERİ GERGİNLİK VAR’

Zafer Çağlayan dosyasının açıldığı günden beri Amerika ile Türkiye arasında bir gerginlik olduğunu söyleyen Aksünger, “Belki de 3 ay öncesinden beri var. Birincisi Rıza Zarraf davasını biliyoruz ki altındakilerin hepsi hükümetin adamlarına dayanıyor, iddialar bununla alakalı zaten. Ucu da nereye gider diye sorduklarında patrona gider dediğim hikaye yani iddianın ucu patrona gider. Yargılama süreci de öyle bir şeydir burada. Türkiye’de bunlarla ilgili olan konuların belki de bir oyundu da burada hiç dava konusu yapılmaması ve mahkeme yüzü görmemesi aslında Amerika’nın eline yüklü bir koz vermişti. Amerika belki bunu istiyordu zaten o zamanlarda. Ve bu gerginlik çok eskiden beri gelen bir gerginlik. Yeni bir gerginlikten bahsetmiyoruz” dedi.

‘ZARRAB DAVASI İŞİN SİYASİ BOYUTU’

Krizin dayandığı diğer noktaları da anlatan Aksünger şunları söyledi: “Birincisi, Türkiye’nin Rusya’dan uzaklaşıp, uzaklaştıktan sonra yakınlaşırken gösterdiği on kat tevazu. Bu müttefik olmaktan öte bir tevazu. Rusya’ya olan platonik aşkı farklı bir noktaya getirmek, bütün beklentiyi Rusya’nın üzerine yıkmak. İkincisi, Amerika’nın Ortadoğu’da izlediği politikalardan ayrı hareket etmek ki bugünkü iktidar, buraya gelmesini Amerika’ya borçlu. Bundan sonraki süreçte operasyonlarda Türkiye’nin Amerika’nın dışındaki bölgedeki diğer dinamikleri dahil etmek üzere Amerika’dan habersiz yakınlaşmalar, Avrupa ile yaşanan gerginlikler. Çünkü Amerika’nın bir numaralı müttefiki Avrupa. Zarrab davası bu işin siyasi şantaj boyutu. 

Türkiye aslında burada sınıfsal olarak aşağı indirilmiş ve aşağılanmış pozisyona getirilmiş vaziyette şu anda. Üçüncü dünya ülkelerinin normalde statükosunun belki de çok daha altında. Türkiye’nin hem ekonomisi açısından, hem sosyal yaşamı açısından, hem de evrensel kontakları açısından öyle görünüyor. 

Türkiye’nin asıl bundan sonraki sürecinde çok sıkıntılı olduğunu görüyorum. Gerçekten çok kötü bir dış politika tam bir rezalet. İnanılmaz kötü bir durumdayız.”

ÖNCEKİ HABER

10 Ekim'de hayatını kaybedenler Londra’da da anıldı

SONRAKİ HABER

Fransa'dan Katalonya açıklaması: Bağımsızlığı tanımayacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...