24 Mayıs 2017 00:30

Herkesin Bir Türküsü Var

Şerif Karataş, Serdar Kemal ile Ada Müzik etiketiyle çıkan ‘Herkesin Bir Türküsü Var' albümünü konuştu.

Paylaş

Şerif KARATAŞ 
İstanbul 

Serdar Kemal, Serden Türküler, Duru albümünden sonra ‘Herkesin Bir Türküsü Var’ albümüyle müzikseverlerin karşısında çıktı. Kemal, beş yıllık bir aranın ardından müzik yönetmenliğini yaptığı albümde severek okuduğu türküleri Ada Müzik etiketiyle müzikseverlerle buluşturdu. 

Yeni albüm vesilesiyle Serdar Kemal’le sohbet ettik.Müzik yaşamında usta çırak ilişkisini sürdüren ve ardından bunu akademik boyutuyla devam ettiren Müzisyen Serdar Kemal İstanbul doğumlu. Kemal, müzisyen babası Servet Sarak’la birlikte küçük yaşlarda müzikle tanışır. Bir taraftan bağlama öğrenmeye başlar bir taraftan da türküler söyler. Usta çırak ilişkisiyle sürdürdüğü müziğini bilimsel olarak da sürdüren Kemal, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarından mezun olur. Haliç Üniversitesinde müzik üzerine yüksek lisansını yapar. Konservatuvarla müziğe olan bakışını zenginleştirdiğini ifade eden Kemal, “Babamdan kaynaklı olarak, bizim evde hiçbir zaman muhabbet eksik olmadı. Hatta Arif Sağ’ın bana bir lafı var: ‘Sen çok şanslı birisin.’ Hep usta çırak ilişkisini birebir yaşadım. Nesimi Çimen ve Ali Ekber Çiçek’le hep beraberdik, onlarla birlikte büyüdüm. Erdal Erzincan çocukluğumda benim bağlama hocamdı. Çocukluğumdan beri birlikteydik” diyor. 

ÜÇÜNCÜ ALBÜM 

İlk albümünü “Serden Türküler” ismiyle 2007’de çıkardı. Müzik yaşamında sürekli farklılıklar yakalayarak bunu da müzikseverlere buluşturmak isteyen Kemal, bunu 2012’de ikinci albümü Duru’da yapıyor. Kızı Duru’nun adını verdiği albümünde Pir Sultan Abdal’dan, Orhan Veli’ye, Sabahattin Ali’ye kadar hem geleneksel hem de modern şairlerin şiirlerini besteleyerek albüme taşıyor  Son albümümde ise türküleri ilk dinlediği otantik yorumlarını göz önünde bulundurarak yorumlamaya çalışan Kemal, “Allı Turnam’ı belki albümünde okumayan kalmadı. Ya pop, ya da arabesk varyantıyla okudu. Ama aslıyla okuyan çok fazla kimse kalmadı. Allı Turnam’ı Hacı Taşan’dan dinlemiştim. Onun ifadesini bozmamaya çalışarak, kendi ifademle birazcık örtüştürdüm” diyor. 

 

‘TÜRKÜLER KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİL’

Albüme ‘Herkesin Bir Türküsü Var’ adını vermesini de şöyle açıklıyor Kemal: “Bağlama çalan biri olarak, çok farklı toplumlar içerisinde bağlamamla türkülerimizi icra ettim. Ben onların görüşünü bilmiyordum, onlar da benim görüşümü bilmiyordu. Sadece çaldığım türküye eşlik ettiler. Anadolu’nun bütün evlerinde bağlama aslıdır duvardı. Ama o bağlamayı çalan insanların kimliği, inancı hiç kimseyi ilgilendirmez. Bizi bu ülkede en fazla birleştiren şey türkülerdir diye düşünüyorum. O yüzden Herkesin Bir Türküsü Var dedim, albümde. “Türküler hiç kimsenin tekelinde değildir” diyen Serdar Kemal şunları söylüyor: “Dünyanın neresine giderseniz gidin, buradaki türküleri dinlerseniz yüreğinizde karıncalanma hissedersiniz, eğer insani ve vicdani bir tarafınız varsa, mutlaka etkilenirsiniz. Albümün kapağında o yüzden parmak izi var. Herkesin DNA’sı farklı ama hepimizin DNA’sına işlenmiş bu toprakların genetiği ve kültürü var. Bunu silip atmak zor bir şey.”

‘DOLU YAŞAMAK İÇİN DİNGİN YAŞAMAK LAZIM’ 

Hızlı tüketimin olduğu bir dönemde olduğumuzu anlatan Kemal, “Dolu dolu yaşamak için yavaş yaşamak lazım. Dingin yaşamak lazım. Yaşadığımız hayatı verimli hale çevirmek lazım. O yüzden albümün çok sakin ve dingin de bir hali var. Uzun yol albümü. Uzun yola gidenler albümü arabasına takıp dinlerse o yol onlara çok daha keyifli gelir” diyor  

Eğitmenlik de yapan Kemal, türküleri anlayan gençlerin hayata bakışının daha farklı olduğunu belirtiyor.  

Müziği bir tutku bir aşk olarak gören Kemal, “Ben de elimin yettiği sürece bağlamamı çalmak isterim. Nefesimin yettiği sürece türkülerimi söylemek isterim. Üç albüm de birbirinden farklı bundan sonraki de farklı olacak. Her zaman arayış içinde olmak, ‘İşte budur’ demekten iyidir” diyor.  

ERDAL ERZİNCAN’LA DÜET 

Albümde Erdal Erzincan’la birlikte çalıp söyledikleri Dilim türküsü ile ilgili de Serdar Kemal, “Erdal Erzincan’la daha önce kendi albümünde söylediği, Emekçi’nin Dilim türküsünü, birlikte çalmak istedim. Ricamı da kırmadı. O türkünün bağlamalarını birlikte çaldık. O  da benim için muazzam keyifli oldu. Hocamla birlikte stüdyo kayıtlarını yapmanın onuru yaşıyorum” diyor.  

BAĞLAMA ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR 

Bağlamanın sinema filmleri ve televizyon dizilerinde bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ötekileştirilmek istendiğini şu ifadelerle anlatıyor Serdar Kemal, “Hapishanede geçen bir sahne varsa, köşede bağlama çalan bir adam var. Bu bilinç altına o bağlamayı tutsak etmiş aslında, bağlama çalan insan mahkumdur, kötüdür, veya tehlikelidir. Aynı film ve dizi de yalıda veya lüks bir semtte geçen sahnede, çocuğun veya gencin odasında kenarda gitar, piyano veya başka müzik enstrümanı durur. Oradaki enstrümanları kötülemek için söylemiyorum. Ama o insan neden bağlama çalamasın.”

‘DEVLETİN DEĞİL, HALKIN SANATÇISI OLUR’

TRT’de son dönemde halk müziği sanatçılarına uyguladığı sansürün haklı bir gerekçesi olamayacağını ifade eden Serdar Kemal, “Halkın sanatçısı olur, devletin sanatçısı olmaz. Sanatçı muhalif olmak zorundadır, kendi tarafından biri olsa onu da eleştirir. Muhalif olmak kötü bir şey değildir. Daha iyi için muhalif olunur. Yoksa her şeye eyvallah dersen adamın hatalarını da görmezden gelirsen kim uyaracak o insanı birilerinin uyarması lazım. Uyarıcı kişiler sanatçılardır” diyor

‘AKILLICA DAVRANMAMIZ GEREKİYOR’

Dijital ortamda albüm yapmanın gerekli olup olmadığına ilişkin sorumuza Serdar Kemal şu ifadelerle yanıt veriyor: “Albüm bir şekilde yapmak zorundasınız. Çünkü sanatçının kartviziti gibi bir şey oldu albüm. Bir de biriktirdiğim eserleri, müzikal birikimleri başka nasıl bir araya getirip sunacaksın ki, albümle. Sürekli insanlara ulaşma şansın yok. Zaten konser yapamıyorsun, dinleti yapamıyorsun, onunla ilgili mekan sorunları veya bütçe sorunları yaşanıyor. Müzikle uğraşanlar açısından zor bir süreç. Sosyal medyayı kendi lehimize çevirebilme ihtimalimiz var. Orada biraz daha akıllıca davranmamız gerekiyor. Olabildiğince otantik, süslemeye kaçmadan, ne kadar sade iş yaparsanız o kadar kalıcı oluyorsunuz. Neşet Ertaş’ı, Davut Sulari’yi ve Aşık Veysel’i dinliyorum. Hâlâ çok haz alıyorum.”
 

ÖNCEKİ HABER

Sindire sindire şampiyon

SONRAKİ HABER

CMS yıllarca işçiden haksız yere kesinti yapmış

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...