Birlikte ve kararlı bir mücadele bizi kazanıma götürecek!
Gebze'den bir metal işçisi OHAL'de devam eden toplu sözleşme süreçlerini, sendikalar ve işçiler üzerindeki baskıları Evrensel'e yazdı.

Metal İşçisi
Gebze
Merhaba işçi ve emekçi kardeşlerim. Ben yıllardır Gebze’de metal fabrikasında çalışan bir işçiyim.
Hepimizin de bildiği gibi olağanüstü hal (OHAL) ilanının ardından şimdi birçok fabrikada toplusözleşmeler devam ediyor. Asgari ücret belirlenmeye çalışılıyor. Bizler takip ettiğimiz kadarıyla gördük ki işçi ve emekçileri, halkı, tamamıyla OHAL ile baskılandırmaya devam ediyorlar. Bizler Gebze General Elektrik önündeki TOMA’ların, polislerin baskısını da biliyoruz, Bizler sendikaların toplantılarının OHAL gerekçesiyle iptal ettirildiğini de biliyoruz.
Peki, hesaplaşma neden hâlâ bitmedi? Ve işçi emekçilerin mücadeleleri nasıl OHAL kapsamına girebiliyor? Zaten biz işçi ve emekçilerin direnişleri, grevleri OHAL’den önce de yasaklanıyordu. Ama bugüne kadar patrona veya sermayenin tamamına etki eden bir yaptırım olmadı. Bizler zaten ülkenin geldiği koşullarda, sendikaların bu kadar pasif kaldığı bu dönemlerde şimdi bir de OHAL’e rağmen mücadele etmek zorundayız. Biz her fabrikadan her işyerinden elbette haber okuyoruz, takip ediyoruz, arayıp öğreniyoruz. Çünkü şunu biliyoruz ki mücadelemiz bir şekilde ortaklaşmalı.
SENDİKALARI HAREKETE GEÇİRMEK DE BİZİM GÖREVİMİZ
Bugün EMİS ile yapılan görüşmeler 2000’in üstünde işçiyi ilgilendiriyor. Asgari ücret en büyük toplusözleşme. Ama bizler biliyoruz ki, bu görüşmelerden çıkacak her sonuç metal iş kolundaki bizlerin ya önünü açacak ya da belimizi bükecek. İkinci seçeneğin gerçekleşmemesi için, yarın bizlerin de toplusözleşmesi olduğunda o masada elimizin güçlü olabilmesi için şimdi diğer arkadaşlarımızın yanında olmalıyız. Aynı zamanda sendikaları da aynı güç ve kararlılık ile zorlamalıyız. Sendikalar bırak ortak açıklamaya yapmayı kendi örgütlü oldukları işyerlerinde kimi zaman pasif kalıyorlar. Onları da harekete geçirmek bizlerin görevi. Böylesi bir süreçte işimiz çok zor ama kararlılık ve birlik ile üstesinden gelebilir çünkü biz işveren veya sendika değiliz bizler alın terimizin hakkı ile meşruluğu ile hareket etmeliyiz bunun karşısında durabilecek güç yok.
HER GÜN PATLAMA ÖLÜM TARTIŞIYORUZ
Şimdi bugün bile bizler İstanbul’da gerçekleştirilen patlamayı konuşuyoruz işyerlerinde. Evet yapılan saldırıyı kim yapmış olursa olsun kime yapmış olursa olsun kabul etmiyoruz. Karşısındayız. Ama bu ülkede ölümler bile yarıştırılır hale geldi hergün işyerinde çalışırken, çay molasındayken, yemek molasındayken, servisteyken bizler savaş, patlama, ölüm tartışıyoruz. Bunların önüne geçilemiyorsa OHAL neden var?
Bizler bireysel emeklilik sistemini, asgari ücreti, kıdem tazminatlarımızın ne olacağını konuşmak istiyoruz, Bu alanda sendikalarla bütünleşmek ve birlikte bir mücadele ile haklarımızın gasbının karşısında durmak istiyoruz. Ama ülkenin savaş hali bir izin vermiyor ki biz her gün yaşadığımız ekonomik sıkıntılarımızı konuşalım. Kimi arkadaş hastaneye gidemiyor ekstra ücret çıkacak diye. Beli ağrıyor zar zor işe geliyor ama patlamadan şu sorumlu bu sorumlu diye tartışıyor. Bizi hep buralara sürükleyip hem işyerlerinde bölünmemizi istiyorlar hem de ekonomik sorunlarımızı, hakkımızı bu şekilde örtüyorlar. Ve benim bu seneden gerçekten izlenimin şu ki, biz bu gelişmelerle birlikte kendimize yabancılaştık, arkadaşımıza yabancılaştık. Karşıt görüşler her alanda olabiliyordu. Hangi siyasetten olursa olsun işçiler birleşebiliyordu ama şimdi ülkeyi o kadar kutuplaştırdılar ki. İşçilerin bazılarının birbirine hakaret ettiği, ülke ile ilgili ettiği tek bir cümle nedeniyle birbiriyle konuşmayan duruma geldi… Bir de üstüne geçim sıkıntımız bindiğinde mesaiye kalmak için dört gözle bekler olduk.
MÜCADELE ETMEZSEK SONUMUZ AYDINLIK GÖRÜNMÜYOR
Bu durumu değiştiremezsek, mücadele edemezsek sonumuz çok aydınlık görünmüyor. Ülkenin doğusundan batısına herkesi etkileyecek asgari ücret bile bugün tüm tartışmalar arasında kaynamış durumda… Veya işte OHAL var deyip bugün sözleşmede işçi iradesinin önünü tıkıyorlar. İyi de 3 ay sonra OHAL bitse bile biz bu sözleşmeler ile 2 yıl daha devam edeceğiz. OHAL denilip bize hakkımız kaybettirilirse bunun hesabını kim verecek? Ne denilecek. Kusura bakmayın bekleyin, bizim beklemeye tahammülümüz kalmadı. Aldığımız maaşı alıp, kira verip, 5 kişi yaşayıp, çocuklarımızı okula gönderip tahammül falan edemeyiz. Her şeye zam var ama asgari ücrete gelince ülkenin hali belli. Yahu zaten vergi ile kesintiye uğrattın. Şimdi ne hali?
Bu hale bu ülkeyi biz getirmedik, bunun sorumluluğunu alması gereken, bedelini ödemesi gereken biz değiliz.
Ülkede yaşananlara elbette kayıtsız kalamayız, kendi içimizde tartışmalıyız ama bu OHAL eğer iş cinayetlerini artırdıysa, ülke iyi bir hale geleceğine iyice karanlığa doğru gidiyorsa bizim mücadelemiz aynı zamanda bunun kaldırılmasına karşı da devam etmelidir.
Dağınıklık dönemine ne zaman girsek elimizdeki hakları bile kaybediyoruz. O zaman bizler yılmadan, ayrılmadan mücadele etmeliyiz tüm birliğimiz ve tüm kararlılığımızla!
Evrensel'i Takip Et