28 Mayıs 2012 18:56

İncelikli barikatlar ve şenliğe gitmek...

Serpil İlgün

Yaşamları boyunca o kadar çok şeyi yükleniyor ki kadınlar, bu incelikli-düşünceli bahane barikatlarına da offf demediler. Her bir gerekçeyle, tek tek başa çıktılar. Söylemezler ya, kavgalar da olmuştur. Biliriz. Bir kadın şenliğine gitmeyi talep etmek, kapanmamış yaraları da deşmiştir. Örgütlü olanlar ve kadınların nasıl sömürülüp hiçleştirildiğini günden güne daha iyi kavrayanlar, kocalarıyla/babalarıyla yaptıkları “şenliğe gitme” tartışmalarında, artık durumun değiştiğini biraz daha netleştirmiş, “Daha da ezemezsin beni”yi  daha bir hissettirmişlerdir.
Yine de… yine de bütün o tartışmalardan, işlerden güçlerden ucu ucuna sıyrılarak, şenlik alanına götürecek araçlara kendilerini zor attılar. Üstelik, araçlarda da sürdü asık suratlı çocuklarla pazarlıklar. “Anneee bana 5 lira verecektin, unutma.” Diğeri, “kontörümü ne zaman alıcan?​”…
“Trafik inşallah olmaz”. “AKP’de aynı saatte il kongresi yapıyormuş, bizim yolumuzdan uzak dursunlar da”… “Başbakan bakalım bugün ne diyecek?​” “Ya arkadaşlar, şenlik saatine 3 denmiş ama geç değil mi?​” , “Kürtajı da yasaklayacakmış”, “Sezaryeni bunlar teşvik etmedi mi?​” “Eskiden solcu sağcı çatışması çıkarmışlardı şimdi dinci dinsiz kavgaları çıkacak ilkokullarda bile, göreceksiniz”…  
Korkulan kadar olmasa da, olağan “Güneşli bir pazar günü İstanbul trafiği” içinde kadınlar “şapkan da güzelmiş, artis gibi olmuşsun” dan, yukarda özetlemeye çalıştığımız politik gündemlere geçtiğinde, arkadan bir yerden küfürle beddua arası bir söz duyuluyor. Gülüşmelere, küçük çocukların sıkıldıklarını belli eden ağlamaları karışıyor. Bebekler kucaktan kucağa gezdirilerek, genç anneler rahatlatılıyor.
Ve işte şenlik alanındayız. Kağıthane’nin bu devasa piknik yerinin her metrekaresi çekirdek veya geniş ailelerce doldurulmuş yine. Ekmek ve Gül’ün sınırları iplerle çizilmiş şenlik alanı, sahneden yükselen müziği ve konuşmaları, çevrede merak uyandırıyor. Haberlerin, “Etraftan yoğun ilgi gördü” klişe cümlesi, Ekmek ve Gül şenliğinde bir kez daha ete kemiğe bürünüyor. En çok da kadınlar ilgi gösteriyor bu “farklı” etkinliğe.
Sofralar kuruluyor ilk iş. Herkes ne pişirdiyse büyük sofra bezinin üzerine koyuyor. “Komşu” sofralarla paylaşımlar, ikramlar yapılıyor. “Gitti yine rejim”, “selülitlerle bu yaz da vedalaşamayacam, anlaşıldı” denerek. Başlayan halaya koşuluyor sonra. Genç yaşlı, işçi işsiz, mühendis avukat… yüzlerce kadının eli birleşiyor. Her saniye yeni bir el ekleniyor ellere. Sahne kurulumu (cephesi) kadınların oturdukları yere yakın olsaydı iyiydi ya, önemli değil, konuşmalara kulak verildi, türkülere katılındı, oyunlar, oturdukları yerden de oynandı.
….
Bir şenliğe katılmak, üç beş saat keyifli bir zaman geçirmek için bile onca engeli aşmak durumunda kalan emekçi kadınlar, şenlik sona ererken, “İyi ki geldik” dediler. Gönüllerince eğlenmek, konuşup sohbet etmek bile çok özel ve önemliydi. Araçlar kalkıyor çağrısına gönülsüzce uydular bu yüzden. Başlarda mızmızlık eden çocuklar, öylesine duymazlığa geliyorlar ki “hadi” seslenişlerini, 10 dakika daha fazla oynamak için rüşvet olarak aldıkları beş liraları iade edecekler neredeyse!

Dönüş yolunda “Çok güzel bir etkinlik oldu”, “Ne iyi oldu” yorumları yapılıyor. Trafik kilitlenince AKP kongresi anımsanıyor. Erdoğan’ın ne dediği yine merak ediliyor. “Bizim de hatamız” diyor ortalarda oturan bir kadın. “Haklarımıza sahip çıksak, direnenlerin yanında olsak, AKP bu kadar yapabilir mi?​” “Doğru söylüyorsun” diyor yanındaki. Sonra yine “Aman ne yedim”ler, “Çocuğun üstü hep ot yeşili, çıkar mı ki” endişeleri, “keşke yarın pazartesi olmasa” dilekleri…
Ekmek ve gül 4 yıldır işte bütün bu kadınlık hallerini, endişeleri, sorunları, talepleri, mücadeleyi aktarıyor, yayıyor, yan yana getiriyor, birleştiriyor, elleri kenetliyor. Daha ne olsun! 

Evrensel'i Takip Et